SOFTA ŞAŞIRTMASI

Hala Sultan Tekkesi'nin imamı, Larnaka müftüsü Şakir Alemdar’ın açıklamalarının ardından Din İşleri Başkanlığı, “Alemdar hakkındaki dedikoduları” içeren imzasız bir açıklama yaptı. Alemdar’a yasa hatırlatılarak, “sus” denildi. Alemdar Bugün Kıbrıs’a konuştu...

HABER MERKEZİ

İSMAİL AĞA CEMAATİ
“KKTC Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Ünsal adaya gizli ajandayla geldi. Türkiye’de Diyanet İşleri başkanı, bakan olmak istiyor. İsmail Ağa Cemaati üyelerini adaya yerleştirmek istiyor. Daha önce 100 imamı kuzeye getirmek istedi, başaramadı. Şimdi de güneye sardı.”

AÇIKLAMADAKİ ‘ERKEK ERKEĞE’ VURGUSU
“LGBTİ’ler kendi hayatlarındaki seçeneklerinde özgürdür ama oraya gelen çocuk, kadın, erkek herkesi zina ile homoseksüellikle suçlamak ayıptır. Okurken midem bulandı. Bu kadar mı düştü bunlar? Çok zarar verdi dinimize, her şeyimize, hiç yakıştıramadım.”

GÜNEYE GEÇEMİYOR
“Talip Atalay da 75’te gelmişti ama o barışçı bir insan olduğunu ispatlamış, dini bir lider olarak kabul ediliyordu. Sorgusuz sualsiz güneye geçebiliyordu. Güneyle husumet içeren bir tavır içinde olduğundan Ahmet Ünsal’ın güneye geçişine izin verilmiyor.”

KIBRIS MÜFTÜLÜĞÜNÜ BİTİRDİ
“Kıbrıs Müftülüğünü dünya markası yapmıştık. Bu kişi bir yıl önce geldi ve ‘ben KKTC Din İşleri Başkanıyım’ dedi dünyaya kapıyı kapattı. Kıbrıs Müftülüğü 1960 Anayasası’nda verilmiş bir haktı. Ahmet Ünsal bunu bitirdi.”

CAMİYE EKİP GÖNDERDİ
“Cuma namazını kıldırmamı engellemek için üç gün önce ekip gönderdi. Bekçiler polis çağırdı, dışarı attırdı. Rumlara kağıt gösteriyorlar ‘bu adam burada görevli değil’ diye. Rumlar da bunlara ‘siz kimsiniz’ diyor ve bunları gönderiyor. Ben görevimin başındayım.”

Alemdar, Bugün Kıbrıs‘a yaptığı açıklamada şunları kaydetti:

“Yapılan bu açıklama ile Din işleri Dairesi’nin beni taciz ettiğini canlı canlı herkes görmüş oldu.

Yazılanların çoğu ya tamamıyla manipüle edilmiş ya uydurma niteliğinde. Örneğin bir tanesinde ‘hiç ete para vermem’ demişim. Biz her hafta Cuma namazından sonra cemaatimize yeme içme yaparız. Güneydeki mülteciler gelir yer, çok aç insan var. Bu yemeğin malzemelerin hepsi Vakıflar İdaresi tarafından karşılanır. Biz bu yemekte her hafta bir kuzu kullanırız parasını hiçbir zaman Vakıflardan istemedik çünkü bu eti halk bağışlıyor. Bu yüzden talepte bulunmamıza gerek yok değil mi?

Açıklamada iftira ve suç içeren bir çok şey var.

Bayraktar Camii’sinde her Perşembe 1 senedir zikir yapıyoruz. Kadınlar, çocuklar, yabacılar geliyor. Yadsı namazı kılınır, dini sohbet yapılır, dini sohbet de Facebook’umda Türkçe olarak yayınlanır. “Baba Oruç” diye girerseniz bir önceki haftanın canlı yayınını görürsünüz. Ondan sonra da hafif bir zikir yapılır.

“Erkek erkeğe uygunsuz davranışlar” denilmiş. Buna nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum. Ne demek istediler? Oraya çoluk çocuk, hanımlar geliyor. Bu insanlar doktorası olan, iş gücü olan, kerli felli insanlar. Bazen elçiler geliyor, Fransız elçisi geliyor, uluslararası insanlar katılıyor. İngilizce hutbe okuyoruz. Şimdi ben buna ne cevap vereyim…

LGBTİ’ler kendi hayattaki seçeneklerinde özgürdür ama oraya gelen herkes zina ile homoseksüellikle mi suçlanıyor? Bu ayıptır. Midem bulandı, bu kadar düştü mu bunlar?

Çünkü biz onun bir kalemde gizlediği şeyleri ortaya çıkardık. Hem kuzeyde hem güneyde İsmail Ağa Cemaatini yerleştirmek için operasyon çekiyor. Buradaki resmi imamların yerine 100 imam getirecekti başarısız oldu sonra güneye saldırdı. Bana kendi söyledi batı Trakya ve Almanya üzerinden getirebilir miyiz diye… Bana adımı sormadan “sen kaç senedir ordasın hocam yoruldun artık” dedi. TC’den geldiğinde beni oradan çıkarmaya hazır geldi. Geleli daha bir sene oldu.

Ben güneyde yaşıyorum 14 senedir. Davet edilmişim, İngiltere’den gelmişim, ‘ihtiyacımız var denilerek’ Şeyh Nazım tarafından çağrıldım, güneydeki Rumlar da kabul ettiler. Uluslararası bir kişiliğim var. 2011 yılında Talip Atalay’ın davetiyle Daireye konuldum.

Güneyde KKTC Din İşleri Başkanının hiçbir tasarrufu yoktur, onlar bunu kendilerine verilmiş bir tasarruf olarak görüyorlar. Ben Hala Sultan’a Din İşleri Dairesi sayesinde girmedim. Şeyh Nazım ve Londra’daki bilinirliğimden kaynaklanan sebeplerle geldim.

Bana sözlü bildirimde bulunuldu Ramazan’dan önce, Küçük Kaymaklı Camii’nde görevlendirmişim, ‘kesinlikle kabul etmem’ dedim ama bana gönderilen kağıtları aldım ama imzalamadım. Benim aldığım maaş 12 bin TL’dir. 200-330 Euro yani. Güneyde asgari ücret bin Euro. Maaşımla değil aileden kalan kiralarla geçiniyorum.

Benim İsmail Ağa Cemaati ile de bir sorunum yok, herkese saygılıyım. Ben tarikata karşı olduğum için değil gerçek bu olduğu için söyledim. Benim İsmail Ağa’dan bahsetmemin sebebi Ahmet Ünsal ile birlikte yakın adamlarının Türkiye’deki yakınları gruplar ile Diyaneti de ikiye bölmüş durumdalar, onlar da memnun değil.

Güney zaten böyle bir şey asla izin vermez. Kıbrıs Müftülüğünü dünya markası yapmıştık. Bu kişi geldi ‘ben KKTC Din İşleri Başkanıyım’ dedi dünyaya kapıyı kapattı. Kıbrıs Müftülüğü 1960 Anayasasında verilmiş bir haktır. Ahmet Ünsal bunu bitirdi. İşin acı olan tarafı oradaki hizmeti bozmak için elinden geleni yaptı.

Bana yapabileceği en ciddi hareket kurumdan ihraç etmek olur. Ben zaten istifayı çok düşündüm ama arkadaşlarım karşı çıkıyor, yasal hakların var diyorlar. Kolayına kaçma diyorlar. Ben kadroluyum.

Türk Maarif Kolejine ikincilikle girdim, üniversite fizik 3’üncü sınıfta bıraktım Londra’ya gittim. Beni eğitimle sınamasınlar. Ana dili gibi İngilizce konuşan ciddi eğitimler almış biriyim.

Dava açıp açmayacağıma bakacağım, son açıklamayı avukatıma gönderdim. Vakıfları da daha önce mahkemeye vermiştim, sözleşmeye uymadı diye. Ev masraflarımı, benzini ödemiyorlardı diye. Anlaştık ve 110 bin TL tazminat aldım açıklamada bahsedilen para budur.

Ben külliye tartışmasına girmem hiçbir tartışmaya girmem benim gayem güneydeki camilere hizmet, Müslümanlara hizmettir. Ahmet Ünsal’ın egosundan yaptığı bir saldırıdır. Kendi cemaat üyelerini yerime koyma kavgasıdır. Benim vazifemi yapmamamdan değil çok iyi yapmamdan kendi adamlarının söz sahibi olmasını istiyor. Güneyle husumet içeren bir tavır içinde olduğundan güneye geçişine izin verilmiyor. Talip Atalay sorgusuz sualsiz geçerdi. O da 1975’te geldi ama kendisinin barışçı bir insan olduğunu ispatladı.

Ben hiç vazgeçmedim, görevimin başındayım. Küçük Kaymaklı’ya imam olmayı zaten kabul etmem, eksiksiz görevime devam ediyorum. Din adamlarıyla toplantılara katılıyorum.

Geçen hafta Din İşleri Dairesi’nden ekip gönderdi. Cuma namazını kıldırmamı engellemek için. Bekçiler polis çağırdı, dışarı attırdı. Rumlara kağıt gösteriyorlar ‘bu adam burada görevli değil’ diye. Rumlar da bunlara ‘siz kimsiniz’ diyor ve bunları gönderiyor. Beni görevden alabilirler, ben güneydeyim burada bir dini liderim yine camime giderim vaazımı verir namazımı kıldırırım. Onların beni görevlendirmesine ihtiyacım yoktur.

Çözümsüzlük ortamının getirdiği şey var burada. Güneyde yüz tane camimiz var. Sekiz tanesi açık. Üçünü ben kontrol ediyorum. Lakin aslında öyle değil bunlar hep şahsi şeylerle alınmış şeyler, oradaki otoriterinin inisiyatifi ile olmuş şeyler, kurumlar arası iletişim yok.

Din İşleri Dairesi cahiliye devrine geri döndü. Yazık beni teyit etmiş oldular. İftira içerikli, itham içerikli açıklamalarıyla… Soruşturma talep etmiştim, yapsaydın, neden yapmadın?

Gizli ajandayla geldi, Türkiye’de Diyanet İşleri başkanı, bakan olmak istiyor. Bizden uzak olsun, Allaha’ yakın olsun, ne isterse yapsın. Çok zarar verdi dinimize, her şeyimize, hiç yakıştıramadım.”

Bugün Kıbrıs

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi