Türkiye Gazeteciler Cemiyeti: Faillerin adalet önünde hesap vermeleri ortak talebimiz
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı’nın katledilmesinin aydınlatılması ve tüm faillerin ortaya çıkarılıp adalet önünde hesap vermelerini adalete inananların ortak talebi olduğunu kaydetti.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin, Türkiye’nin Mayıs ayı gündemini organize suç örgütü liderliğinden hükümlü şahsın iddialarıyla şekillendirmesinden rahatsızlık duyduğunu belirterek, “Ne yazık ki bugünlerde gazetecilik mesleğimiz adına yüzümüzü kızartacak şekilde medya sektöründe ‘gazeteci’ kisvesi altında görev alan isimler ile ilgili iddialar kamuoyuna yansıyor. Kuşkusuz yüzümüz, gazetecilik mesleğini halkın yararına değil, gün geçtikçe yoksullaşmasına neden olan çarpık çıkar yumağına alet edenlere duyduğumuz öfkeden kızarmaktadır. Mesleğimiz yaşadığı saygınlık krizinden yine tüm bunları sorgulayan meslektaşlarımız eliyle çıkacaktır” dedi.
Kabarık adli sicili nedeniyle hakkında yakalama kararı olan suç örgütü hükümlüsü Sedat Peker’in aydınlanmamış gazeteci ölümleriyle ilgili şüpheleri ve soru işaretlerini yeniden gündeme taşıdığını anımsatan Bilgin, ifşaat ve iddiaların ibretlik olduğunu vurguladı.
Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın (ÖiB) programı kapsamında yayınlanan Mayıs 2021 raporuna ilişkin yazılı açıklamasında Bilgin, Uğur Mumcu’nun 24 Ocak 1993’de öldürülmesi yanı sıra KKTC’de 6 Temmuz 1996’da Kutlu Adalı’nın katledilmesinin aydınlatılması ve tüm faillerin ortaya çıkarılıp adalet önünde hesap vermelerini adalete inananların ortak talebi olduğunu kaydetti. Bilgin, gazeteci cinayetleri ve gazetecilere yönelik saldırılar kadar, faillerin yakalanamaması, mahkûm edilememesi, cezasızlığın yaygınlaşması görüntüsünün adaletle, hukuk devleti kavramıyla, bağdaştırılamayacağını söyledi.
Bilgin, Peker’in bir yandan derdi halkın gerçekleri öğrenmesi olan Mumcu, Adalı gibi isimlere ilişkin karanlık dosyaları kurcalarken bir yandan da medya sektöründe kimi isimler ile ilgili ise rahatsız edici ilişkiler ağını ortaya dökecek süreci tetiklediğini işaret etti. Türkiye’nin medya yapısında “havuz” olarak adlandırılan çok seslilikten uzak yayıncılık bünyesinde görev verilenlere dair gazetecilik değil maddi çıkar elde etmeye yönelik faaliyetlerin ifşa edildiğini kaydeden Bilgin, kuruluşu itibariyle “çiftçi dostu” dolayısıyla ihtiyaç sahibi halk kesimlerini desteklemesi gerekli bir kamu bankasıyla ilgili de bu zehirli medya ortamını oluşturan kredi konusunda da ciddi soru işaretleri oluştuğunu ifade etti. Bilgin, bugüne değin kamuya ait banka olması nedeniyle halkın cebinden verilmiş kredi ödemesiyle ilgili ne ilgili banka yönetimince ne de hükümete yakın olması gerekçesiyle borcu unutulduğu öne sürülen medya grubunda kamuoyunu tatmin edici açıklama yapılmadığını sözlerine ekledi. Öte yandan şüpheli çıkar ilişkileriyle gündemde olan medya sektöründe kendisine yer bulmuş veya verilmiş isimlerle ilgili basın meslek örgütlerince tavır alındığını anımsatan Bilgin, işte tam da gündemdeki olumsuz örnekler gerekçesiyle “Kim gazeteci, kim değil” sorusuna meslek örgütlerince yanıt verilmesi gerektiğini işaret etti. Gazetecilerce mesleği lekeleyen isimler hakkında sorgulama, dışlama yapılmaya başlandığını aktaran Bilgin, Türkiye’nin sadece medya sektörüyle değil siyaset, yargı gibi tüm kurumlarıyla şeffaf şekilde üzerindeki şüphe gölgelerinden silkelenmeye ihtiyacı olduğunu vurguladı.
Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bilgin, Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın basın kartı yönetmeliğinde değişikliği üzerine basın meslek örgütlerince ortak tavır aldığını da anımsatarak, bunun da ÖiB raporunda olumlu gelişme olarak kayda düşüldüğünü ifade etti. Gazeteciler Cemiyeti yanı sıra Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Diplomasi Muhabirleri Derneği, DİSK Basın-İş Sendikası, İzmir Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın aralarında bulunduğu Medya Dayanışma Grubu’nun yönetmelik değişikliğini basın özgürlüğüne “darbe” olarak nitelendirdiğini vurgulayan Bilgin, “Meslek örgütleri, İletişim Başkanlığı’nın Danıştay’ın 14 Aralık 2018 tarihli Basın Kartı Yönetmeliği’ne ilişkin eleştirel kararına rağmen hukuki kriterleri yok sayarak değişiklik yaptığını bildirdi. Önümüzdeki günlerde basın meslek örgütlerince benzer şekilde gazeteciler adına hak arama mücadeleleri sürdürülmeye çalışılacaktır. Türkiye’nin güven duymak istediği Türk yargısından da hak teslimiyeti yönünde kararlar verilmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 27 Nisan tarihli genelgesi doğrultusunda 1 Mayıs’tan itibaren kamusal alanda basın özgürlüğü aleyhine müdahalelere tanıklık edildiğini belirten Bilgin, Emniyet’in görüntü alma yasağı getirmesiyle birlikte sahada basın mensuplarına dönük engellemeler ve müdahalelerin sertleştiği gözlendiğini kaydetti. Bu konuyu Haziran başında yürütmeyi durdurma talebiyle Danıştay’a götürdüğünü hatırlatan Bilgin, bu genelge ile gazetecilerin çalışmalarının engellenmediği iddia edilmesinin doğru olmadığını vurguladı.
Bilgin, ÖiB raporuna göre “Mayıs ayı sonu itibarıyla hapisteki gazeteci sayısında gerileme olmakla birlikte çok sayıda davada sonbahar dönemine erteleme yapılması ve yeni soruşturmalar açıldığı da görüldü. Bu ay sonu itibariyle 37’si hükümlü ve 26’sı tutuklu olmak üzere 63 gazeteci cezaevlerinde bulunmaktadır” dedi. Gazeteciler Cemiyeti başkanı, ayrıca iktidar ortağı konumundaki MHP’nin hedef almasıyla HaberTürk TV’de yaşanan görevden alma ve istifa süreçlerinin de ÖİB Mayıs ayı raporunda kayda geçtiğini dile getirdi.