Niyazi Kızılyürek’ten yeni kitap: “Kendi Kaderini Tayin Edemeyen Ada”
Niyazi Kızılyürek’in yeni kitabı “Kendi Kaderini Tayin Edemeyen Ada”, self-determinasyon tartışmaları üzerinden Kıbrıs Sorunu’nun geçmişten bugüne taşınan çıkmazlarını irdeliyor.
Niyazi Kızılyürek’ten yeni kitap: “Kendi Kaderini Tayin Edemeyen Ada”
Niyazi Kızılyürek’in yeni kitabı “Kendi Kaderini Tayin Edemeyen Ada”, self-determinasyon tartışmaları üzerinden Kıbrıs Sorunu’nun geçmişten bugüne taşınan çıkmazlarını irdeliyor.
Bugün Kıbrıs
Avrupa Parlamentosu eski Milletvekili ve akademisyen Niyazi Kızılyürek’in son kitabı “Kendi Kaderini Tayin Edemeyen Ada”, Işık Kitabevi Yayınlarından çıktı. Kitap bugünden itibaren Işık Kitabevi ve diğer kitabevlerinden temin edilebilecek.
Kızılyürek, kitabın tanıtım yazısında çalışmanın amacını şu sözlerle aktardı: “Bu çalışma sadece geçmişin bazı yönlerine ışık tutmak için değil, Kıbrıs Sorunu’nun tarihselliğini irdeleyip geleceğe dönük arayışlarda yol gösterici olması ümidiyle hazırlandı.”
Yazar, kitabında self-determinasyon etrafında yürütülen tartışmaları ele alıyor ve Kıbrıs Sorunu’nun 1950’lerden bugüne taşınan temel çıkmazlarını değerlendiriyor: “O yıllarda Kıbrıslı Rumlar ada nüfusunun bir bütün olarak kullanacağı tek bir self-determinasyon hakkından söz ediyordu ve aslında adanın kaderini Kıbrıs Rum çoğunluğun belirlemesini savunuyorlardı. Bu tür bir self-determinasyon uygulamasının adanın Yunanistan ile birleşmesiyle sonuçlanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Kıbrıs Türk liderliği ile Türkiye ise Enosis’e şiddetle karşı çıkarken, kolonyalistlerin böl-yönet politikalarından da yararlanarak iki ayrı self-determinasyon tezini gündeme taşıdılar ve adada iki ayrı halkın yaşadığını ileri sürerek Taksim’i veya ayrı Türk Devleti’ni şiar edindiler.”
Kızılyürek, her iki tarafın da bu amaçlarına ulaşamadığını vurguladı: “Ne Kıbrıslı Rumlar adanın kaderini tek başına belirleyebildi, ne de Kıbrıslı Türkler kendi kaderini tayin etme hakkı adına ülkeyi meşru olarak bölebildi. Self-determinasyon etrafında yaşanan gerilim ve çatışmalar taraflara kalıcı bir başarı getirmedi. ‘Kendi’ kaderini tayin etme arzusu, öteki ‘Kendi’ ile karşı karşıya geldi. Birbirlerine karşı konumlanan farklı ‘Kendiler’ arasında oluşan güç dengesi taraflardan birinin üstün gelmesini engelledi.”