Hükümete ve Türkiye’ye ‘kara para’ uyarısı!
Prof. Dr. Mete Feridun, Ünal Üstel Hükümeti’nin tartışmalı son yasa tasarısını BugünKıbrıs’a değerlendirdi.
Hükümete ve Türkiye’ye ‘kara para’ uyarısı!
Prof. Dr. Mete Feridun, Ünal Üstel Hükümeti’nin tartışmalı son yasa tasarısını BugünKıbrıs’a değerlendirdi.
Bugün Kıbrıs
Bir dönem İngiltere Merkez Bankasında görev almış olan, Doğu Akdeniz Üniversitesi Finansal Düzenleme ve Risk Yönetimi Merkezi Başkanı ve Bankacılık ve Finans Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mete Feridun, ‘Yurt Dışındaki İtibari Paraların Ekonomiye Kazandırılması Hakkında Yasa Tasarısı’ ile ilgili görüşlerini paylaştı. Bakanlar Kurulunda imzalanarak Meclis’e gönderilen yasa tasarısı kara para aklama konusunda ciddi soru işaretleri doğurdu.
DAÜ Bankacılık ve Finans Bölümü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mete Feridun, yasayla getirilen %3 vergi uygulamasının, potansiyel suç gelirlerini aklama noktasında tartışmalı bir alan açtığını vurguladı. Feridun, yasanın kapsamından nakden yatırım seçeneğinin çıkarılması durumunda tam olmasa da birçok şüphenin ortadan kalkacağını ifade etti.
Feridun, “KKTC’ye getirilecek paranın mutlaka bir suç geliri olduğu varsayımı objektif bir değerlendirme olamaz. Bu paralar yasal yollardan da kazanılmış olabilir. Ancak yurt dışında elde edilen gelirlerin vergiye tabi tutulması gereken bir durum ortada. Ancak dikkat çekici büyüklükte olmadıkça, bu gelirlerin peşine düşülmediği muhakkak,” değerlendirmesinde bulundu.
Ayrıca, yasaya göre KKTC’ye nakit para getirmenin ciddi bir şüphe yarattığını ifade eden Feridun, “Kim yüksek miktarda yasal bir kazancı neden nakit olarak KKTC’ye getirmek istesin?” sorusunu gündeme getirdi. Feridun, “Eğer bu para kayıt dışı yöntemlerle ülkeye sokulursa, ortada bir suç geliri olacaktır” dedi.
Prof. Dr. Feridun, Türkiye’nin kara para ile mücadelesinin son yıllarda önem kazandığına dikkat çekerek, bu yasanın Türkiye’nin FATF (Mali Eylem Görev Gücü) standartlarına uyma çabalarıyla çeliştiğine işaret etti. “Eğer KKTC’de kara para aklanacaksa, bunun riskleri Türkiye’yi de olumsuz etkileyebilir. Bu durumu göze almak ne kadar mantıklı?” diye sordu.
Yasayla birlikte hükümetin, kaynağını denetlemeyerek kara paranın ülkeye getirilmesini bir nevi teşvik ettiğini belirten Feridun, “Kara para konusunda stratejik tercihler değerlendirilebilir ama bu yaklaşım artık dünya genelinde itibar kaybına yol açmıştır. Eğer amaç itibarlı bir ülke olmaksa, bu yasanın getirdikleri zarar getirecektir,” dedi.
Prof. Dr. Mete Feridun şunları aktardı:
“Her şeyden önce KKTC’ye getirileceği düşünülen paraların mutlaka bir suç geliri olduğuna dair bir varsayımda bulunmak objektif bir değerlendirme olmaz. Bu para yasal yollardan kazanılmış da olabilir. Normal koşullarda KKTC’deki bir vergi mükellefi bir şekilde yurt dışında bir gelir elde etmişse bu vergiye tabi tutulur. Tabii ki fiiliyatta bu ne derece uygulanmaktadır orası bir soru işareti. Muhtemelen rakamlar dikkat çekici bir büyüklükte olmadıkça bunun peşine düşülmüyor. Ancak, bu kadar yurt dışında yaşayan KKTC vatandaşı veya yabancı uyruklu kişi bu ülkeye dışarıdan para getirerek yatırım yapıyor. Ben hiç bu para üzerinden bir vergi alındığını duymadım. O zaman kim ne diye şimdi durup dururken %3 vergi ödesin ki? Demek ki dikkat çekici büyüklükte rakamlardan bahsediyoruz. Ama prensip olarak zaman KKTC’de faaliyet gösteren bankalara dışarıdan yapılan bütün para transferlerinin de araştırılması ve gerekli şekilde vergilendirilmesi gerekmez mi?
Eğer şeytanın avukatlığını yapacak olsak deriz ki demek ki birilerinin bir yerlerde büyük miktarlı kayıt dışı parası var, devlet bunlara yardımcı olmak adına böyle bir sembolik düzeyde “hizmet bedeli” tahsil etmeye karar verdi. Eğer durum buysa %3 çok düşük bir yüzdelik. Bu rakamın nasıl belirlendiği de bir soru işareti. Ama daha bir sene önce kara para ile mücadeleyi hedefleyen yeni bir yasa yapıldığına göre böyle bir uygulamanın bizzat kendisi bu yasanın ruhuna aykırı olur. Bu yasaya göre KKTC yasalarına göre suç olarak kabul edilecek faaliyetlerin sonucunda oluşan gelirler kara para olarak tanımlanmıştı. Şimdi diyorsunuz ki boşver kaynağını varsın kara para olsun, bize %3’ünü ödedikten sonra ne yaparsan yap. Bu bakımdan geçen seneki yasanın samimiyeti sorgulanır hale gelmiş oldu.
Türkiye’nin kara para ile mücadelesinin son yıllarda önem kazanmasına bağlı olarak Türkiye’de olduğu gibi KKTC’de de “Suç Gelirlerinin Aklanmasının, Terörizmin Finansmanının ve Kitle İmha Silahlarının Yaygınlaşmasının Finansmanının Önlenmesi Yasası” ile kara para ile yoğun bir mücadele başlaması bekleniyordu ama gelinen noktada durumun pek de böyle olmadığı anlaşılmış oldu. Demek ki geçen sene hazırlanan bu yasa göstermelik olarak sırf dışarıdan bakıldığı zaman Mali Eylem Görev Gücü’nün (Financial Action Task Force-FATF) koşullarını yerine getirmek için yapılmıştı.
Ama günün sonunda bu yasa KKTC’deki bir vergi mükellefinin yasal yollardan yurtdışında elde ettiği gelirinin düşük bir vergilendirmeye tabi tutularak ülkeye kazandırılmasında da olanak sağlayacaktır. Bu durum gerçek kişiler için olduğu gibi tüzel kişiler için de söz konusudur. Bu bakımdan eğer niyet gerçekten bu ise bunu olumlu değerlendirmek gerekmektedir. Nitekim banka transferi yoluyla KKTC’ye sokulacak bir paranın kaynağında da gerekli vergilendirme veya kara para soruşturmasına tabi tutulduğunu varsayacak olursak özellikle banka transferi üzerinden gönderilecek olan paralar açısından çok şüpheli bir durum söz konusu olmayabilir.
Ancak, bu söz konusu yasanın kafalarda bir takım soru işaretleri yaratmadığı anlamına gelmiyor. Yasaya göre bu para KKTC’ye nakit olarak da getirilebilecek, ki bu ciddi bir şüphe yaratıyor. Kim yüksek miktarlı yasal bir kazancı neden nakit olarak KKTC’ye getirmek istesin? Bunun mantıklı bir izahını bulmakta zorlanıyorum. Bu açıdan bakılınca KKTC’ye özellikle nakit olarak sokulacak paranın kaynağının şaibeli olmayacağını iddia edemeyiz. Her ülkede kayıt dışı olarak para transferi yapan kişi suç işlemiş olacağından, eğer KKTC’ye nakit olarak getirilecek para kayıt dışı şekilde getirilecekse, ortada bir suç geliri olacaktır. Ancak, elimizde veri olmadan kara para aklanacağına dair kesin bir iddiada bulunmamız spekülasyon olur. Mevcut durumda sadece böyle bir şüphenin varlığından bahsedebiliriz. Bu şüpheleri ortadan kaldırmanın yolu çok basittir:
Yasanın kapsamından nakden yatırım seçeneği çıkarılacak olursa tam olarak olmasa da birçok şüphe ortadan kalkacaktır.
Yasanın amacı bu olmasa da bu uygulama ile hükümetin kaynağını denetlemeyerek kara paranın ülkeye getirilmesini bir bakıma teşvik ettiği veya buna kolaylık sağladığını söyleyebiliriz. Bu kara paranın aklanmasına yardımcı olabilir mi? Olmadığını iddia etmemiz mümkün değil. Bu yasa belli ki birkaç sene önce Türkiye’de yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını vergi incelemesine tabi olmadan Türkiye’de değerlendirmek üzere başlatılan “Varlık Barışı” uygulamasının bir benzeri niteliğinde.
Kara para konusuna dönecek olursak, FATF, Kuzey Kıbrıs’ta kara para ile ilişkili olabilecek sorunlarla ilgili olarak Türkiye’yi sorumlu tutuyor ve bu konularda yapılması gerekenlerle ilgili olarak Türkiye’yi muhatap alıyor. Dolayısıyla, bu yasa mutlaka Türkiye’nin de onayı alınarak yapılmıştır ama ileride FATF ile sorun yaşanmasına yol açma potansiyeli çok yüksek. Bu açıdan yasayı çok şaşırtıcı buldum. Eğer bu yasa ile iddia edildiği gibi suç gelirleri aklanacak olursa bunun FATF nezdinde Türkiye açısından ciddi bir sıkıntı yaratacağını tahmin etmek güç değil. Böyle bir riski göze almaya değecek bir durum var mı yok mu bu merak konusu.
Son olarak işin bir de şu boyutu var: aslında ekonomi yönetimi olarak ülkeye dışarıdan kara para gelip aklanmasına göz yummak da bir stratejik tercih olarak değerlendirilebilir. Tarihsel süreçte böyle bir strateji benimsemiş ileri medeniyet ve refah düzeyinde bir ülke olarak örneğin İsviçre’yi gösterebiliriz. Nispeten daha küçük ama refah seviyesi yüksek vergi cennetleri dediğimiz çok sayıda ada ülkesi örnekleri olduğunu da söylemek mümkün. Dolayısıyla bu olmayacak bir düşünce değil. Neticede bu da yokluk içinde tercih edilebilecek bir ekonomik modeldir. Ancak günümüzde artık bu yaklaşım terk edilmiş ve bu anlayış sadece ve sadece itibarsız, uluslararası hukuğun dışındaki, finansal sistemden dışlanmış tek tük marjinal birkaç ülkenin benimsediği bir yaklaşım olarak devam etmektedir. Eğer amaç bu ülkelerle birlikte anılmak değilse bu yasanın faydadan çok zarar getireceğini söyleyebiliriz.“