Hasan Cemal yazdı: Büyük yalanlarla sinsi sinsi ilerleyen faşizm!
Büyük yalanlarla... Özgürlük diyerek... Adalet diyerek... İçte dışta düşmanlar icat ederek... Sinsi sinsi ilerleyen bir faşizm...
Hasan Cemal yazdı: Büyük yalanlarla sinsi sinsi ilerleyen faşizm!
Büyük yalanlarla... Özgürlük diyerek... Adalet diyerek... İçte dışta düşmanlar icat ederek... Sinsi sinsi ilerleyen bir faşizm...
İstanbul, 7 Mayıs 2018
Gece vakti günlüğüme düştüğüm notlar:
Büyük yalanlarla…
Özgürlük diyerek…
Adalet diyerek…
İçte dışta düşmanlar icat ederek…
Sinsi sinsi ilerleyen bir faşizm…
İrkiltici, korkutucu bir tablo.
Üstelik fena halde gerçekçi.
Hem Amerika hem Avrupa için
çok ciddi bir faşizm uyarısı.
Kitabın adı da öyle:
Faşizm, Bir Uyarı.
Yazarı, Amerika’nın
eski dışişleri bakanlarından
Madeleine Albright.
Yeni çıktı.
Geçen ay New York’ta satın aldım.
Putin Rusya’sı, Erdoğan Türkiye’si
sık sık geçiyor kitapta.
Hatta Erdoğan’la Putin’e
ayrı birer bölüm ayrılmış…
Mussolini’den, Hitler’den başlıyor,
İkinci Dünya Savaşı sonrasının
Soğuk Savaş döneminden
Berlin Duvarı’nın yıkılmasına
ve bugüne geliyor.
Milliyetçilik ve faşizm virüsünün
nasıl kolay kolay ölmediği,
bağışıklığın zayıfladığı bünyelerde
hastalığın çaktırmadan nasıl nüksettiği
çarpıcı örneklerle anlatılıyor.
Dünyadan örnekler arasında,
biat medyası konusunda
“Erdoğan modeli”ni seçen
Victor Orbán Macaristanı var.
Sonra, bağımsız yargıyı adım adım yok etmekte
olan Polonya ve Çekya…
Hugo Chávez’in, Erdoğan’ı pek seven
Nicolás Maduro’nun Venezuela’sı…
Britanya’nın Brexit’i…
Almanya’da ana muhalefet haline gelen
neo-Nazi çizgisindeki Almanya İçin Alternatif
(Alternative für Deutschland) partisi…
Hollanda, Fransa, Avusturya ve Yunanistan’daki
faşist ve milliyetçi partilerin yükselişi…
Demokrasiyi, Avrupa Birliği değerlerini
umursamayan bütün bu partilerin,
Putin’le mali boyuta da sahip derin bağları sergileniyor kitapta…
Faşizm: Bir Uyarı isimli kitabın önemli bir bölümü
Başkan Trump Amerika’sına ayrılmış.
Donald Trump’ın Amerika’da demokrasiyi,
hukuku, yargı bağımsızlığını,
özgür medyayı boşlayan çizgisinin dünyadaki demokrasi karşıtlarının,
demokrasi düşmanlarının elini
nasıl güçlendirdiğine ilginç örneklerle işaret ediliyor.
Şu satırların altını çiziyorum:
Tarihten öğrendik ki,
faşistler, iktidarı seçim sandığından çıkarak
ele geçirebiliyorlar.
Sonra da ilk adım olarak
parlamento başta olmak üzere
demokrasinin temel kurumlarını
adım adım zayıflatmaya başlıyorlar.
Kitapta bu durum kötü bir rüya,
bir kâbus diye niteleniyor.
Tarihin insanlık açısından en kanlı dönemlerini,
dünya savaşlarını, Hitler Nazizmi’ni,
Holokost’u yaşamış bir Avrupa’da,
demokrasiye ilişkin bağışıklık sisteminin
yeniden zayıflamaya başladığı,
alarm zillerinin çaldığı kitapta anlatılırken,
demokrasilerin kendilerini toparlaması
gerektiğinin altı çiziliyor.
Eski Amerikan Dışişleri Bakanı Albright’ın kitabında
Erdoğan Türkiye’sine ayrı bir bölüm ayrılmış ve
bölümün başlığı Kanuni’den,
Muhteşem Süleyman’dan esinlenmiş:
Muhteşem Erdoğan!
Kitapta Erdoğan’ın demokrasiyle yola çıktığı,
sonra adım adım demokrasi,
hukuk ve özgürlük yolundan nasıl saptığı anlatılıyor.
Ve bu sapmanın 20 Temmuz OHAL’iyle aldığı
çarpıcı viraj sergileniyor.
Kitabın beni etkileyen bölümlerinden biri,
“faşizmin sinsi yürüyüşü” oldu.
Öylesine sinsi bir yürüyüş ki…
Büyük yalanlar söyleyebiliyor.
Özgürlük diyebiliyor.
Adaletten söz edebiliyor.
Hem içte, hem dışta düşmanlar icat edebiliyor.
Üstelik inandırıcı da olabiliyor kitleler nezdinde.
Evet, irkiltici ve korkutucu…
Madeleine Albright’ın kitabını,
Faşizm: Bir Uyarı’yı okurken
bir kulağım da televizyonda.
Erdoğan seçim bildirgesini açıklıyor.
Ciddi ciddi adaletten, özgürlükten,
hukuktan söz ediyor.
Gülmem tutuyor.
(Yeni çıkan Zamane Diktatörleri
isimli kitabımından)