Bu tür konuşmalar ve tavırları, toplumsal yaşamı tehdit eden, kadınların yaşamın her alanında var olması için yıllardır uğraş veren ve eşitlikçi anlayışla demokratik yaşam koşullarını ülkemizde daha da ileriye taşımayı görev bilmiş bir kadın olarak kınamak ve reddetmek benim için bir görevdir.

Kadınların insan haklarını hiçe sayan, ötekileştiren, erkeklerin şiddete başvurmalarını neredeyse teşvik eden bu düşüncelerini, dini kullanarak insanımıza tehditvari bir şekilde aktaran bu kişinin toplumsal iç barışımızı bozmaya çalıştığı, haklı tepkiler karşısında da tevil yoluna başvurduğu apaçıktır.

Bu anlamda suç işlediğini düşünüyorum.

Devletin yetkili organlarına çağrımdır.

Din İşleri Başkanlığına atanmış, ancak dini kullanarak kendi gerici, anti-laik, ayrımcı, kişisel yaşama müdahale edip kadınları sadece ev işi yapan, çocuk doğuran birey olarak lanse eden, yaşamın her alanında aktif olmuş Kıbrıslı Türk kadınları aşağılayan bu kişi derhal görevden alınmalı ve kendisine yakışmadığına inandığım vatandaşlığımızdan da çıkarılmalıdır.

İnsanları cinsiyet, cinsel eğilim, ırk, dil, din farketmeden sevmeyi bilemeyen, dünyamızı paylaştığımız hayvanlara bile sevgisi olmayan bir kişinin dinle ne ilgisi olabilir? Ayrımcı ve ötekileştirici duygularla yoğrulmuş bir üslup ile konuşmalar yapanların hiçbir dini inançta yeri olmadığını ve hukuken de sakıncalı tavırlar sergilediklerini düşünüyor, biliyor ve yineliyorum:

Hükümet ve Cumhurbaşkanı tüm ihbarları değerlendirerek, toplumda yükselen seslere kulak vererek, kamu vicdanını yaralayan, küçük çocukların var olduğu mekanda, onlarda travmalar yaratacak yaşlarına uygun olmayan sözlerle konuşmaktan çekinmeyen ve dini maske olarak kullanan bu kişiyi derhal görevden almalıdır.

Bize yakışan tavır da budur.