Erkan Baş’tan Gezi Davası yorumu: Muhalefet için bir OHAL çağrısıdır

Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Erkan Baş, davanın iktidarın muhalefete dönük saldırılarının bir ayağı olduğunu belirterek, “Gezi, iktidar için bir intikam davası” dedi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, Osman Kavala’nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, 16 kişinin ise 18’er yıl hapis cezasına çarptırıldığı Gezi Davası sonrası Çağlayan Adliyesi önünde başlayan nöbette Halk TV’de Sözüm Var programının konuğu oldu. Davanın iktidarın muhalefete dönük saldırılarının bir ayağı olduğunu dile getiren Baş, “Gezi, iktidar için bir intikam davası” dedi.

“DAMARIMIZA BASIYORLAR”
Gezi Davası’nın zamanlamasının önemli olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
Başından bu yana Gezi Davası’nın iktidar cephesinde bir intikam davası olduğunu söylüyorduk. 26 Mayıs 2013’ten beri çok sayıda insan gözaltına alındı. Esas olarak da 2013 yılının temmuz ayından bu yana birtakım yargılamalar yapıldı. Geride kalan 9-10 yıllık zaman içerisinde herhangi bir suç ortaya çıkmadı ve bu davalarda ceza alan hiçbir arkadaşımız yoktu. İktidar, Gezi’den bir suç üretmek ve onu mahkum etmek için çok yoğun bir çaba harcadı ve bugün artık zamanının geldiğine ikna oldular. Bugün itibarıyla aslında AKP nasıl bir Türkiye’ye doğru sürüklendiğimize ilişkin önemli bir mesaj verdi. AKP her geçen gün kaybediyor ve halktaki tepkiler artıyor. Muhalefet açısından da bu süreç sanki AKP’nin yenilgisine doğru bir dolu dizgin gidiş var rahatlığı da yaratmıştı. ‘AKP bu gidişatı engelleyemeyeceğini biliyor ve buna ilişkin çeşitli manevralar yapacak’ diye düşünüyorduk. Bence bugün itibarıyla, Gezi Direnişi’ni lekeleme girişimiyle arkadaşlarımızı esir alarak AKP yeni bir hamle yapmış oldu. Bu noktada arkadaşlarımız açısından oturup düşünmenin, hızlı karar vermenin gerektiği bir dönemdeyiz. Damarımıza basıyorlar. İktidar gücünü bizim üzerimizde sınamaya çalışıyor. Baskıyla, korku yayarak kendi iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor.

Gezi Direnişi’nin devlet kayıtlarına 10 milyonun üzerinde insanın sokaklara çıktığı, direnişin parçası olduğu bir halk hareketi olduğunu vurgulayan Baş, “Bugün burada halk hareketinin, dayanışmanın simgesi olarak arkadaşlarımız esir alındı. Aslında esir alınan tüm Gezicilerdi. ‘Gezicileri susturabilirsek Türkiye’yi teslim alırız’ diye düşünen bir iktidar var. İktidarın provokasyonuna gelmeyeceğiz ama bunun hesabını soracağız. Ben buradan tüm muhalefet güçlerine, siyasal partilere toplumsal muhalefet güçlerine bir çağrı yapmak istiyorum: Bakın burada iktidar güç denemesine girişmiş durumda. Burada yargının hukukun zerresi yok. Hangi hukuktan bahsediyoruz? AKP’nin kendi kadrosunu getirip mahkemeye üye olarak atadığı bir yerde ne hukuk tartışması yapacağız? Bu muhalefeti sindirmek için yapılmış bir hamle. Buna karşı bizim ne yapacağımız önemli. Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri emek örgütleri ve en önemlisi bu iktidara teslim olmayan milyonlarca insan olarak buna bir yanıt vermek zorundayız” dedi.

“AKP her dönemde muhalefeti bölerek, muhalefet içinden kendince hedef seçerek ve ona baskı uygulayarak, onu sindirerek bir iktidar stratejisi örmüş durumda” diyen Baş, halkın çeşitli kesimlerinin iktidar nezdinde hedef haline gelebildiğini belirterek, “Bu zaman zaman Kürtler oluyor zaman zaman işçiler oluyor. Zaman zaman kadınlar oluyor. Bugün de Gezici’lerin içerisinden seçtiği arkadaşlarımızı alarak muhalefetin geniş kesimlerini de tarafsızlaştırıp susturarak izleyici pozisyonuna itmeye çalışıyor” şeklinde konuştu.

“MUHALEFET İÇİN BİR OLAĞANÜSTÜ HAL ÇAĞRISIDIR”
Baş, muhalefetin tutumunu da eleştirdiği konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Seçimi bekleyerek, ‘Zaten ilk seçimde gidecekler’ diyerek bu sürecin karşılanamayacağını gördük. AKP, bu kararsız halimize güveniyor. Bütün yasal ve meşru direnme haklarımızı kullanmamız gerekiyor. Bu ülkede bir seçim olacaksa muhalefetin bunu talep etmesi lazım.”

“Mahkemede, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kararı çıktığı anda Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ‘Benim evladımın katilleri sokaklarda geziyor’ diye bağırdı. Bizim Ali İsmail’imizin katilleri sokakta geziyor. Gezi’de kaybettiğimiz arkadaşlarımızın katilleri sokaklarda geziyor. Bunların yargılanması gereken yerde, sanık sandalyesinde ‘Emri ben verdim’ diyenlerin oturması gereken yerde Gezi’nin bir parçası olan arkadaşlarımız bugün cezaevinde. Dolayısıyla bunu normal karşılayamayız. Muhalefet için bu bir olağanüstü hal çağrısıdır. Masalar kurarak, uzun vadeli planlar yaparak olmaz.”

“OYUNUN KURALLARININ DEĞİŞTİRİLMESİNE İZİN VERMEMEMİZ LAZIM”
“Bugüne kadar Türkiye siyasetinde eksik olan ve bizim TİP olarak sürekli altını çizdiğimiz bir şey var: Gezi’nin en önemli tarafı halkın en geniş kesimlerinin Türkiye’de siyasete doğrudan müdahil olduğu bir siyaset tarzını egemen kılmasıydı. Fakat bugün Türkiye’de hala geleneksel siyaset temelli bir muhalefet anlayışı var. Yani Ankara’da genel merkezlere, TBMM’ye sıkışmış bir muhalefet tarzı var. TİP’in İstanbul’da üç milletvekili var ve üçü de şu an burada. Niye buradayız? Çünkü biz Gezi’de bunu öğrendik. Gidip parti binalarında, yönetim kurullarında karar alıp ondan sonra halka tebliğ etmek değil siyaset. Halkla iç içe halkla beraber olmak gerekiyor.”

“Halkın siyasete katılım kanallarını geliştirin. Halkı özne yapın. İşçiyi, köylüyü, genci kadınları yoksulları siyasette özneleştirin. Halk seçmen değil. Gezi’de halk dedi ki; ‘Biz sadece 5 yılda bir oy kullanan seçim makinesi değiliz, biz yurttaşız. Yurttaş olmaktan kaynaklanan haklarımız var’. Siyaseti yeniden bu düşünceye taşımamız gerekiyor. Biz seçimleri bekleyelim, sabredelim dedikçe bu iktidar oyunun kurallarını kendisi belirliyor ve böyle bir mücadeleyi kazanma şansımız yok. Oyunun kurallarını değiştirmesine izin vermememiz lazım. Kaybettiğini gören bir iktidar, elindeki polis, jandarma, adliye, medya, devlet olanaklarını kullanarak muhalefeti sindirmek istiyor. Buna karşı ayrım yapmadan bütün muhalefet güçlerinin yan yana gelmesi gerekiyor”

(“Kasım 2015 seçimlerine gidilen sürecin bir benzerini bekliyor musunuz?” sorusuna cevaben) “Bence Kasım seçimlerine gidilen sürecin bir yenisi sınır ötesi operasyonla başladı. Ardından burada toplumun en geniş kesimleri tarafından desteklenen Gezi Davası ile başladı. HDP üzerinde sadece kapatma davası yok. Her gün HDP binalarına operasyonlar yapılıyor. Şunu görelim: Bu iktidar başka türlü kazanamayacağını kavramış durumda ve elindeki bütün enstrümanları devreye soktu. İktidar bildiğimiz AKP iktidarı. 20 yıldır yaptığını yapmaya devam ediyor ve bizi şaşırtmıyor. AKP artık bu ülkede iktidarı ele geçirmiş ve bunu kaybetmemek için her şeyi yapan bir organizmaya dönüşmüş durumda. O yüzden bizim kendimize dönüp bakmamız lazım. Bizim, toplumsal muhalefetin, muhalefet iddiasındaki siyasi partilerin dönüp kendilerine bakmaları gerekiyor ve bizim buna yanıt vermemiz lazım. Bu haksızlığa karşı herkes, bugünden başlayarak kendi sorumluluğun farkına varmalı. Hep birlikte değiştirebiliriz bu ülkeyi. Bir kurtarıcı gelsin ve bizi değiştirsin diye beklemeyelim.”

1 MAYIS ÇAĞRISI
“Önümüz 1 Mayıs. Ben ne yapabilirim diye soran yurttaşlar, komşularıyla, iş arkadaşlarıyla okul arkadaşlarıyla konuşup yan yana gelmeli. Bu ülkenin buna layık olmadığını birbirimize paylaşalım. 1 Mayıs günü tüm Türkiye’de bu ülkenin gerçek sahiplerinin, emekçilerin yoksulların sokağa en güçlü şekilde çıkıp kuvvetli bir ses çıkarmasının son derece önemli olduğunu düşünüyorum. Yani iktidarın ‘Ben sizi susturacağım’ iddiasına karşı ‘Hayır susmayacağız ve biz bu ülkeyi sizden kurtaracağız’ iddiasını ortaya koymamız lazım.”

Kaynak: İleri Haber

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi