TÜRKİYE ARADAN ÇEKİLMELİ
Avrupa Parlamentosu DİSİ milletvekili Loukas Fourlas, Türkiye müdahale etmez ve aradan çekilirse Kıbrıslıların sorunu çözeceğini belirtti.
Fransa’daki Avrupa Parlamentosu oturumlarını takip etmek için Strazburg’da bulunan Bugün Kıbrıs’a konuşan Kıbrıslı Avrupa parlamenteri DİSİ milletvekili Loukas Fourlas, Kıbrıs sorununun orada yaşayan halklar için büyük bir yara olduğunu söyleyerek Kıbrıs sorunu çözüldüğü zaman bu yaranın kapanacağına inandığını söyledi. “Burada insani sorunlar var, hukuka aykırılıklar, insan haklarına ve insan onuruna zarar veren durumlar var” diyen Fourlas, Türkiye aradan çekilirse Kıbrıslıların sorunu çözeceğini ifade etti. Türkiye’nin AB ilişkilerine ve Türk-Yunan görüşmelerine de değinen Fourlas, Türkiye’nin uluslararası hukuktan uzaklaştığını, havada ve karada tehdit yarattığını savundu. AB’nin yaptırımlar konusunda daha ciddi olması gerektiğini ifade ederek BM kararlarına dikkat çekti.
AVRUPA PANDEMİ İLE NASIL BAŞA ÇIKTI?
“Bu salgın dönemi bizlere gösterdi ki bu kadar hızla yayılan bulaşıcı hastalıklara karşı insanlık hazır değilmiş. Durumumuz mükemmelmiş gibi lanse etmeyeceğim. Salgın bizlere Avrupa Birliği’nin yaralarını tekrar göstermiş oldu ancak unutmamız gereken bir şey var ki Avrupa Birliği günümüzde küresel bir güçtür ve bu pozisyona kolay bir şekilde erişilmedi.
Ayrıca size hatırlatmam gerekir ki aşı üretimi 10 yılı bulacak kadar zaman alan zorlu süreçlerdir. AB aşı üretmeye çalışan firmalara 2,7 milyar Avro gibi mali bir destek verdi, şu an bu mali destek üzerinden 1 yıl geçti ve elimizde 4 farklı çeşit aşı var. Aslında bu bile insanlık için büyük bir başarıydı.
Sonuçlar ne olursa olsun, bugün, gelecekten özgüvenle bahsedebilir ve önümüzdeki aylara umutla bakabiliriz. Salgının patlak vermesi üzerinden 2 yıl geçti ve bizler vatandaşlarımızı aşılamayı başardık. AB kendi vatandaşlarını aşılamanın yeterli olmayacağının farkında olup fakir ülkelere de milyonlarca doz aşı göndermektedir.
Ortaya çıkabilecek olan farklı Coronavirüs varyantlarına karşı Avrupa’yı koruyabilmek amacıyla biyolojik savunma birimi olacak olan Avrupa Sağlık Acil Durum Hazırlık ve Müdahale İdaresi (HERA) planını gündeme aldık. Bu birim, endüstri, bilim insanları, yerel yönetimler gibi birçok kaynağı bir araya getirerek Avrupa’yı oluşabilecek olası salgın krizlerine karşı korumada büyük bir rol oynayacak.
Kimsenin Avrupa Birliğinin barış ve güvenlik, ortak pazar, yüksek kalitede yiyecek, temiz çevre, tüketici hakları ve insan hakları gibi birçok önemli konuda neler başardığını unutmaması gerek.
İHTİYACIMIZ OLAN ORTAK POLİTİKALARI KOVALAMAK
“Sürekli değişen bir dünyada yaşıyoruz ve Avrupa’nın geleceği hakkında tartışmalarda gündemde. AB’nin karşısına çıkan zorluklar ve sorunlar Avrupa Birliği’nin gücünü, istikrarını ve güvenliğini etkilemiştir. Avrupa Parlamentosunda bulunduğum bu kısa sürede öğrendim ki istikrar, süreklilik, kapasite ve güvenilirlik çok önemli role sahip kavramlar. Siyasi gruplar arasındaki ortak çaba ve görevdeşlik ise bir başka önemli noktalar.
Birçok ortak sorun var. Bizi ciddi bir şekilde etkileyen bazı ana konular; kansere karşı mücadele, iklim değişikliği ve göçmenlik.
Birlik olduğumuz zaman önemli konuların üstesinden gelebileceğimizi gösterdik. İhtiyacımız olan ortak politikaları kovalamaktır.”
TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ NEREYE GİDİYOR?
“Çok iyimser değilim. AB ile Türkiye ilişkileri şu an tarihinin en kötü düzeyinde. Avrupa Parlamentosunda bahsedilen son raporda da buna değinilmişti. AB aday üyesi olmasına rağmen Türkiye kendini Avrupa değerleri ve standartlarından uzaklaştırmayı seçti.
Türkiye şu an AB üye ülkelerinin bağımsızlıklarını hem hava sahasında hem de yerde tehdit etmekte. Avrupa Parlamentosu üyeleri olarak Türkiye’nin Kıbrıs sularında yasal olmadan gerçekleştirdiği petrol arama çalışmalarını ve askeri müdahalelerini kınadık. Bunlarla birlikte AB aday üyesi statüsünde olmasıyla bazı yasaları uygulamaya hükümlü hale gelmesine rağmen Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti ile Gümrük Birliğini uygulamayı reddediyor.
Ülke içerisinde insan hakları, temel haklar, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü göz ardı ediliyor ve gittikçe daha da kötü hale geliyor. Bunlarla beraber, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesinden çekilmesi bir başka sorun daha yarattı. Bu karar ülkedeki kadın haklarını tamamen göz ardı ediyor.
Siyasi gücün Recep Tayyip Erdoğan’ın elinde odaklanması ülkeyi kötü duruma sürüklüyor.”
SİYASİ EŞİTLİĞİ DESTEKLİYORUZ
“Her şeyi göz ardı eden bir ülkeyle nasıl müzakere edebilirsiniz? Türkiye yönetmelikleri, sözleşmeleri, Avrupa ve Uluslararası hukuku, uluslararası deniz hukukunu ve BM yönergelerini tamamen göz ardı ediyor.
Türkiye’nin provoke eden eski usul siyasi yaklaşımı, yayılmacı ve işgalci hedefleri Kıbrıs Rum tarafının yaptığı çabaları boşa çıkarıyor. Türkiye’nin her şeyi göz ardı etmesi gösteriyor ki hedefi Kıbrıs sorununa çözüm bulmak değil.
Adadaki iki toplumunda hedefi ve isteği adil, fonksiyonel ve kalıcı bir çözüm bulmak. Ancak Türkiye’nin işgalinden sonra geçen yarım yüzyılda, müzakerelerin devam etmesine rağmen, her zaman çıkmaza girdik. Bunun ana sebebi Türkiye’nin uzlaşmaz tavırları ve BM yönergelerine uymamasıdır.
Biz, Güvenlik Konseyi’nin de işaret ettiği gibi, siyasi eşitliği destekliyoruz ve eminim ki Türkiye aradan çekilirse iki toplum çözüme ulaşacaktır.”
KIBRIS SORUNU BURADA YAŞAYANLAR İÇİN BÜYÜK BİR YARA
“Anlamamız gerek ki zaman geçtikçe işimiz daha da zorlaşıyor, acı vermeye başlıyor ve bununla beraber Kıbrıs Cumhuriyeti hükümetinin ve toplumunun çabalarının daha da artması gerekiyor. Hep söyleneni söylemek istemiyorum ama Kıbrıs sorunu ada ve bu adada yaşayanlar için çok büyük bir yaraya sahip. İnanıyorum ki Kıbrıs sorunu çözüldüğü zaman bu yara kapanacaktır.
Ne yazık ki bu çabalarımızın karşısında yine Türkiye duruyor. Burada insani sorunlar var, hukuka aykırılıklar, insan haklarına ve insan onuruna zarar veren durum var.
Kıbrıslı Rum lidere yapılan bu suçlamalar kabul edilebilir değil. Ortada böyle bir görüş yok.”
NÜFUS KONUSUNDA BELİRLENMİŞ ORANLAR VAR
“Bakın şu anda işgal altında olan topraklarda bir kontrol hakkımız yok. Ancak, Kıbrıs sorununu çözülmesi durumunda, Kıbrıs Türk toplumunun 80 milyon Türk’ün AB vatandaşı olma yolunda köprü rolü üstlenmesini engelleyecek maddeler var. Belirlenmiş oranlar var ve bunlar göz önünde bulundurulacak.
Kıbrıs sorununa bakacak olursak, Türkiye çıkarlarını korumak istiyor ayrıca askerlerini de adada tutmak istiyor. Bunlara ek olarak Türkiye, hem bölgede güç kazanmak hem de AB üyelik sürecini hızlandırmak amacıyla ayrıca iç sorunlarını çözmek ve çözümden çıkar sağlamak amacıyla Kıbrıs sorununu çözmek istiyor.
Vurgulamalıyım ki Kıbrıs sorunu iki toplumun farklılıklarından kaynaklanmıyor, burada sorun yasal olmayan işgalden ve topraklarımızın işgal altında olmasından kaynaklanıyor.”
TÜRK-YUNAN İLİŞKİLERİ
“İktidar ve güç bağımlısı olan Erdoğan’ın frenleri patlamış bir şekilde yokuş aşağı gidişini izliyoruz. Türk toplumunun kafasını karıştırmak için dışarda daha da saldırgan bir role büründü.
Kıbrıs münhasır ekonomik bölgesinde, Euro bölgesinde, Ege’de, Kuzey Irak’ta, Libya’da ve Ermenistan’da Türkiye’nin kışkırtmaları gittikçe artıyor. Avrupa’yı tehdit ediyor, ülkesi içerisinde yüzlerce insanı hapse attırıyor.
Türkiye’nin sorumlulukları çok fazla ve sözlü uyarı yeterli değil. Avrupa Birliği’nin ortak dış politikaya ihtiyacı var. Defalarca bunu söyledim, Türkiye’ye sözlü uyarılarla birlikte ciddi yaptırımlarda uygulanması gerek ve AB’nin Erdoğan’la ilişkileri tekrar gözden geçirmesi gerek. Ancak benim bu konuda fazla bir beklentim yok.”
NAVTEXLER VE ÇAVUŞOĞLU
“Birkaç ay önce Mevlüt Çavuşoğlu’nun siyasi eşitlik ve hidrokarbon konusunda anlaşırsak Kıbrıs sorununu yüzde 70 çözmüş oluruz dediğini hatırlıyoruz. Hatırlatmak isterim ki Kıbrıs sorunu sadece hidrokarbon ve siyasi eşitlikten kaynaklanmıyor.
Kıbrıs sorunu her zaman işgalden kaynaklı olmuştur. Mültecilerin evlerine dönmesi ve ruhlarında barışı hissetmesi gerek.
Türkiye hukukun üstünlüğünü hiçe saydığını defalarca kanıtlamış ve isteklerini silah zoruyla yaptırmayı tercih ettiğini de göstermiştir.”