Teknecik ve Kalecik’e filtre için: AVRUPA BİRLİĞİ VERİ BEKLİYOR

Kıbrıs’ın kuzeyindeki yetkililer santrallerin çevreye ve sağlığa zararları konusunda ortaya bilimsel veri koyabilirse Avrupa Komisyonu bacalara filtre takılması için yardıma hazır.

Avrupa Komisyonu Kıbrıs’ın kuzeyinden gazetecileri davet ederek Kıbrıslı Türklerin sorunlarını Brüksel’de gündemine aldı. Toplantılarda toplumun sorunları yetkililere iletilirken, müktesebatın askıya alındığı kuzeyde neler yapılabileceği konuşuldu. İki toplumdan gazetecilerin katıldığı görüşmelerde Kıbrıs’ta federal çözüm yolunda yapılması gerekenler ortaya konuldu.

Yapısal reformlar, çevre, medya ve enerji konularının tartışıldığı görüşmelerde ortaya çıkan şey, Kıbrıslı Türklerin kaynaklara ulaşmada daha etkin olması gerektiğiydi. Ortaya çıkan bir diğer gerçek de Kıbrıs’ın kuzeyi ile ilgili bilimsel verilerin eksikliğiydi. Eğer yetkililer herhangi bir konuda bilime dayalı verilerle Avrupa Birliği’ne başvurursa taleplerin bir şekilde karşılanacağı iradesinin mevcut olduğu gözlemlendi.

Bugün Kıbrıs olarak yetkililere sorduğumuz sorular ve cevaplar şöyle:

– Kıbrıslı Türkler politik sorunların altında ezilirken bir yandan da büyük ekonomik bir buhran yaşıyor. Türk Lirası kullanılan Kıbrıs’ın kuzeyinde kapsamlı çözümü beklemeden Avrupa Birliği’nin katkılarıyla Euro’ya geçiş mümkün müdür? Bu iyi bir Güven Yaratıcı Önlem olmaz mı? Böylesi bir gelişmenin önündeki engel nedir?

– Kıbrıslı Türk toplumunun enflasyon ve Liranın değer kaybı sebebiyle yaşadığı sıkıntıları görüyoruz. Tabii ki bu ana sorundur. Fakat Euro kullanımı Avrupa Birliği ile entegrasyonun son adımlarından biridir. Hırvatistan örneğine bakarsak, Hırvatların 2013 yılında Avrupa Birliği’ne girdiğine ancak bir sene sonra Euro kullanmaya başlayabildiklerini görebiliriz. Oldukça fazla çalışma gerektiriyor. Euro kullanımına geçmeden uygulanması zorunlu olan kriterler var. Güçlü bir ekonomik yapı sonrası Euro’ya geçiş düşünülebilir. Bunların yanında birçok yasal zorunluluk da var. AB müktesebatı askıya alındığı için de şu anda pek mümkün görünmüyor.
Ancak, Euro’ya geçilmenin tekrar birleşme uzlaşmasının bir sonucu olacağını ve belirli koşulların oluşturulmasından sonra olacağını düşünüyoruz.

– Avrupalı Kıbrıslı Türkler, 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin eşit kurucu ortağı. Bu Cumhuriyetin resmi iki dili Rumca ve Türkçe… Ancak Türkçe Avrupa dilleri arasında değil. Bu yüzden de dil bariyeri aşılamıyor. Bu konuda Kıbrıslı Avrupa Parlamentosu üyesi Niyazi Kızılyürek’in girişimleri olmuştu. Avrupa kurumları ile Kıbrıslı Türkleri yakınlaştırmak adına Türkçe’nin resmi dil olması konusunda adım atılamaz mı? Avrupa Kıbrıslı Türklere karşı biraz daha cesur ve girişken olamaz mı?

– Türkçe’nin resmi olması şu an için zor görünüyor. Avrupa Konseyi’nin kullanılacak resmi dili onaylaması gerekiyor. Bu oldukça zor bir karar. Üyeler arasında oy birliği gerektiriyor. Bu kararı almak duyulduğundan daha zor. Tabii ki Kıbrıslı Türkler için çok iyi bir fikir ama şu anda ajandalarında böyle bir şey olduğunu düşünmüyorum.

Kıbrıslı Türk toplumunu cesaretlendirmeye ve desteklemeye önem veriyoruz. Politik olarak elimizden gelen her şeyi yapıyoruz. Ayrıca Kıbrıslı Türk toplumunu desteklemek için de birçok yatırımımız var. Kıbrıslı Tük toplumunda görünür olmak istiyoruz. Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Türkler için iyi bir alternatif olduğunu gördüklerinden emin olmak istiyoruz. Avrupa’da Kıbrıslı Türkler için gelecek var. Sanırım Avrupa Birliği’nin katkıları olmasaydı tarım ve özel sektör için girişimcilik ve yenilenme/modernleşme çok zor olacaktı.

Kıbrıslı Türklerin dünyaya açılması için sağladığımız eğitim bursları da var. Ayrıca eğitime yaptığımız birçok yatırım var. Mesleki eğitim ve gelişime yaptığımız büyük yatırımlarımız var. Güven Artırıcı Önlemler için çalışmalarımız var. Hellimle ilgili çalışmalarımız var. Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden yapılan ticaretle ilgili çok fazla çalışmamız var. Bunlar kolayca elde edilen kazanımlar değil. Biz Kıbrıslı Rumları uygulama yönetmeliği konusunda oldukça zorluyoruz. Yeşil Hat ticareti iki taraf için de oldukça kazançlı. Yakın gelecek için iyi bir potansiyel görüyoruz.

– Yeşil Mutabakat kapsamında kuzeyde henüz bir adım atılmadığını biliyorum. Kıbrıslı Türkler çok eski teknolojiyle çalışan elektrik santrallerine sahip. Örneğin toplum sağlığını da ciddi şekilde etkileyen Teknecik ve Kalecik santrallerinin bacaları filtresiz ve havaya sürekli olarak zararlı gazlar salıyor. Bu bölgelerde yaşayanların kansere yakalanma oranlarının yüksek olduğu belirtiliyor. Yetkililer ise “çok para ister” diyerek yıllardır bu filtreleri almıyor. Bu konuda AB’nin öncülüğüne ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. Böylesi önemli bir proje gündeminizde mi?

– Bizim Avrupa Birliği’nde en önemli politikalarımızdan biri Yeşil Mutabakat’tır ve tabii ki 2020’den itibaren Kıbrıslı Türk toplumu için de bunu destekliyoruz. Örneğin bazı küçük güneş santrallerinin kurulumlarını desteklemiştik. Ara bölgede yapılması planlanan iki toplumlu güneş santrali tesisini de kendi aramızda tartışıyoruz. Bu bizim geliştirmeye çok hevesli olduğumuz şeylerden biri. Orada iki elektrik santrali olduğunu biliyoruz. Teknecik ve Kalecik. Gelecekte daha kaliteli yakıt seçmelerini umut ediyoruz. Şu an kullanılan yakıt insan ve çevre sağlığı açısından oldukça zararlı. Hava kalitesi izleme sistemini finanse ettik. Bizim yaptığımız budur. Sağlık koşullarını iyileştirmek için bilgiyi değerlendiriyoruz. Bundan başka çevre kirliliği sebeplerini biliyorsunuz. Elektrik jeneratörleri…

Çevre kirliliğinin nasıl düzeltileceğini bulmak onların görevi. Bu onların en öncelikli sorumluluğu.

Bu konuyla ilgilenecek olan yüksek ihtimalle Avrupa Birliği (AB) Uyum ve Reformlar Komiserliğidir. Öncelikle söylediklerinizin gerçek olduğunu gösteren bilime dayalı kanıtlar lazım ki bunlar kirlilik sorunuyla uğraşan komisere iletilsin. Daha sonra bu sorunun diğer üye devletleri nasıl etkilediği komiser Ferreira tarafından incelenir ve uyum fonları kullanılarak bu sorunla başa çıkılmaya çalışılır. Tüm bunları yapmadan önce benim komiserle iletişime geçip ellerindeki verilerin ne gösterdiğine bakmam ve kabinesiyle iletişime geçmem gerekir. Bunun sadece Kıbrıs’ı ilgilendiren bir sorun olduğunu düşünmüyorum, diğer üye devletler de bu sorunla karşılaşıyordur. Bu yüzden bu konuyla ilgili verilerin var olduğuna ve bize yardımcı olacağına inanıyorum. Bu spesifik konuyla ilgili görüşüp verileri incelediğimizde bilime dayalı rapor oluşturmuş olacağız.

Adada iki toplum için de bizim gördüğümüz temel sorun enerji ihtiyacı özellikle de yeşil enerji çünkü elektrik santrallerinde kullanılan jeneratörlerin çok büyük kısmı enerjiyi yakıt yakarak üretiyor. Bunun herkes için korkunç olduğunu söylememe gerek yok artı bugünlerde aşırı pahalı hale geliyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş için çok miktarda vergi teşviki olduğunu düşünüyorum. Kıbrıs özelinde düşündüğümüzde ise aklımıza tabii ki güneş panelleri geliyor. Adada henüz büyük ölçekli güneş paneli tesisi olmamasına rağmen evlerde bireysel olarak kullanılan paneller sisteme de dahil olabiliyorlar. Bu yüzden aklımızdaki şey, 30 ila 50 Megawatt’lık orta büyüklükte bir elektrik santrali için teknolojik olarak neyin mümkün olduğunu anlamak için bir tür vitrine sahip olmaktır.

Bu, birçok nedenden dolayı ideal olarak tekrar tampon bölgeye koyulmalı, çünkü o alanın önemli olduğunu düşünüyoruz, şimdi o kadar kullanışlı bir alan değil. Bu da yeşili artıracaktır. Kıbrıs’ta bir neslin enerji tüketimini yeşil enerjiye dönüştürmek ve aynı zamanda iki toplumu bir araya getirmek. Yaptığımız her işte iki toplumlu bir yol izlemekte takıntılıyız, bir şekilde iki toplumlu olmasını istiyoruz.

Hikaye şu ki, adanın etrafında dolaştık, herkesle konuştuk ve fikrin arkasında büyük bir coşku olduğunu gördük. Ama her zamanki gibi bazı engeller de var. Yani şu anda yapmaya çalıştığımız şey, bir ön fizibilite çalışması başlatmak. Bunun sonucunda kullanılacak teknoloji tanımlanacak. Bu yüzden bu, ne tür teknolojilerin mümkün olduğuna bakacak. Örneğin bir sorunumuz, elektrik şebekesi bir seferde çok fazla güneş enerjisi depolayamıyor. Bu yüzden elektrikte çok fazla dalgalanmaya neden olur. Önemli bir depolama tesisi olmalı, ancak bunlar, ön fizibilite çalışmasında bakılması gereken sorular. Ya da Tampon Bölge fiziksel olarak uygun olabilir, ancak alan fizibilite veya teknik nedenlerle uygun olmayabilir. Bir diğer konu da bunun nasıl finanse edilebileceği, çünkü birinin cebinde buna on milyonlarca dolar koyacak para olmadığı için farklı finansman seçeneklerine bakmamız gerekiyor. Ayrıca yönetimin iki toplum arasında nasıl olabileceği tartışması var. Bu yüzden birçok soru var. Yani tüm bu sorular masanın üstünde. Ön fizibilite çalışması bize bu sorular için bazı cevaplar veya bazı öneriler veya belki bazı seçenekler verebilir.

İki toplum arasında gidişata (yönteme) dair de tartışmalar var. BM de işin içinde tabii çünkü tampon bölgede yapılması planlanıyor. Henüz yeşil ışık yakmadık. En son Kıbrıs Türk liderliğinde bir Kıbrıs Türk kurumunun bu ön fizibilite çalışmasının bir parçası olması talebini aldık. Biz de bu talebe az sayıda tanınmış kuruluşlarından biri olan Ticaret Odası’nı önerdik. Bu tür durumlar için genellikle kötü bir şaka diyoruz. Kıbrıs Türk toplumunun talebi için masaya özel bir toplantı önerisini koyduk ve şunu söylemeliyim ki bu projenin henüz başlamamış olduğu söylenemez. Çünkü bulunduğumuz noktaya gelebilmek için çok çalıştık. Bu yüzden Kıbrıs’ın özellikle Kıbrıs Türk Toplumunun elektrik sıkıntısı olduğu ve insanların günlük elektrik kullanımında kesintiler olduğu bu durumda ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Bu projenin yakında başlaması için bir cazibe olacağını umuyorum.

– Kuzeyin kronik sorunlarından biri de elektrik… Son yıllarda Türkiye’ye ile enterkonnekte bağlantı konusu gündemde. Aslında bunun yerine güney üzerinden EuroAsia sistemine bağlanılması mümkün müdür?

– Her şey öncelikle anlaşmaya yönelik. Bugün değil. Bugün yapılamaz. Ancak net olarak düşünülmesi gereken çok önemli bir şey var; iki toplumun enerji konusunda daha fazla iş birliği yapması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat bugün oluşturulan politikalar bir bağlantının olmasını imkansız kılıyor. Önce bunu inşa etmeleri gerekiyor.

Doğru akım ara bağlantı sorunu merkezileşmeydi. Aslında iki ağ bağlanmaya hazırdır. Başlangıçta tek bir ağ olarak planlanmışlardı ve daha sonra “işgalden” sonra bölündüler. Yani teknik olarak bir mühendise sorarsanız, ara bağlantılarda büyük bir sorun olmadığını söyleyeceklerdir. Siyasi, ticari, düzenleyici, idari bir konu değildir. Bunlar tipik olarak yerel sorunlardır ve biz yardım etmeye hazırız ama bu konuda bir çözüm bulunmalı. Teknik olarak büyük bir sorun yok, hallolması mümkün.

Teknik önlemler alındığında adanın diğer tarafının da enterkonnekte sisteme bağlanması mümkün olacaktır. Ama iki tarafın da düzenleyici ve ticari konularda anlaşma sağlaması gerekir.

– Son zamanlarda Kıbrıs’ın kuzeyinde Avrupa kurumlarının ve yetkililerinin görünürlüğü arttı. Sanıyorum bu hem sizin kuzeye daha fazla yoğunlaşmanız hem de bağımsız medyanın katkılarıyla oldu. Yasama, yürütme, yargı konularında AB’ye uyum için önemli çalışmalarınız var. Bunun yanına toplum için çok önemli olan 4. Güç medyayı da eklemeyi düşünüyor musunuz? Kıbrıs’ın kuzeyindeki medya özellikle son yıllarda kumar, kara para ve sermayenin eline geçmiş durumda. Bağımsız medyanın kurumsallaşması için herhangi bir destek çalışmanız var mı?

– Elbette Kıbrıs Türk toplumundaki medyanın durumunu izliyoruz ve tabii bunlar bizim için çok önemli olan konular. Esasen AB değerleri ve özgürlükleri… Size söyleyebilirim ki, Sayın Tatar ile birkaç ay önce bir görüşmede bu konu gündeme getirildi ve gerçekten ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve basın özgürlüğünün altını çizdi. Bunların, Kıbrıs Türk toplumunda korunması gereken gerçekten çok önemli konular olduğunu belirtti.

Ayrıca her zamanki gibi ihtiyaç programını destekliyoruz. Desteklediğimiz politik ve ihtiyaç programlarımız var. Zaten ilginç projelerimiz vardı, örneğin Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği’nin uyguladığı daha etik, daha güçlü gazetecilik için bir projesi vardı. Bunun dışında İnsan Hakları Platformu ile olan bir projemiz daha var. Ayrıca ifade özgürlüğünü temel bir hak olarak izliyor ve teşvik etmeye çalışıyorlar. Ayrıca Mart ayından itibaren sivil toplum desteği için devam eden bir çağrımız var ve bunu değerlendiriyoruz. Değerlendirmelerin son aşamalarında olduğumuzu düşünüyorum önceliklerden biri de medya okuryazarlığı ve etik gazetecilikti. Bu nedenle bu alanda da yeni projelerin olmasını bekliyoruz.

Bugün Kıbrıs

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi