“FİNCAN SETİ DEĞİL, İNSANIZ!”

Çok kültürlü ilk Onur Yürüyüşü yarın saat 18.00’da Elefteria Meydanı ve Kuğulu Park’tan başlayacak, Dayanışma Evi’ndeki partiyle devam edecek. Bugün Kıbrıs organizatörler ile konuştu...

“Onur Yürüyüşü ile Birleştik” sloganı altında 18 Haziran Cumartesi günü, 5 LGBTİ örgütünün ortak düzenleyeceği, Onur Yürüyüşü hakkında organizatörlerle konuştuk. Organizasyonu üstlenen örgüt temsilcilerinin heyecanı ve mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Kıbrıs’ta düzenlenecek ilk toplumlararası Onur Yürüyüşü yarın saat 18.00’da Elefteria Meydanı ve Kuğulu Park’tan yapılacak yürüyüşlerle aynı anda başlayacak ve Dayanışma Evi’ndeki partiyle son bulacak.

Kuir Kıbrıs Derneği’nden Erman Dolmacı, Kuir Kolektif’ten Demi Kavalierou ve Alexandros Efstathiou, Bugün Kıbrıs’ın sorularını içtenlikle yanıtladı. Etkinlik dışında LGBTİ topluluğunun maruz kaldığı ayrımcılık ve toplumdan dışlanma konularına da değindik. LGBTİ+’ların verdikleri yok sayılmaya karşı var olma mücadelesi takdir edilmesi gereken bir mesele. Demi, “Sen beni yok saydığında, ben yok olmuyorum!” diyor. LGBTİ+’lar adına mücadele ettikleri şeyse herkesin sahip olduğu temel hak ve özgürlükler; yaşadıkları ilişkilerin yasalar önünde tanınması, okumak, çalışmak, toplumun bir parçası olmak…

Alex, adadaki LGBTQ topluluklarının, tüm toplumun geri kalanından çok daha fazla entegre olduğunu söylüyor ve buna dayanarak Kıbrıs’taki barış sürecinde toplumlararası yakınlaşmaya katkı koyduklarını belirtiyor. Erman ise “İnsanlar, talebimizin eşcinsel evlilik olduğunu düşünüyor ve özel bir hak olarak verileceğini sanıyorlar. Oysa heteroseksüellere tanınan bu hakkın eşcinsellere tanınmaması ayrımcılıktır” diyor

Bugün Kıbrıs’tan Emine Yüksel sordu, Kuir Kıbrıs Derneği’nden Erman Dolmacı, Kuir Kolektif’ten Demi Kavalierou ve Alexandros Efstathiou anlattı:

İki toplumlu “Onur Yürüyüşü ile Birleştik” etkinliği aynı anda iki taraftan başlayıp ara bölgedeki parti ile devam edecek. Biraz bundan bahseder misiniz? Etkinliğin amacı ne? Ortak etkinlik yapma fikri nasıl gelişti?

Demi: Ortak etkinlik yapma fikri bütün lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve artı (LGBTİ+) topluluklarını kapsayıcı şekilde bir araya getirmek istememizden doğdu. Daha önceden düzenlenen Onur Yürüyüşlerinde tüm toplukların dahil edilmediğini biliyorduk ve bu örgütlerle temasa geçtiğimizde yürüyüşün toplumlararası olması fikri gelişti. Kuir Kolektif olarak Kıbrıs’ta yer alan bütün topluluklara (bunların içerisinde Kuir Kıbrıs, LGBTİ Africans ve LGBTİ Filipinliler ve öğrenci kulüpleri de var) davet gönderdik.

Demi Kavalierou – Kuir Kolektif

Alex: Aslında daha önce 2020’de ortak bir yürüyüş için girişim yapmıştık. Maalesef pandeminin araya girmesi ile temaslarımız durma noktasına geldi. Dolayısıyla 2020’de çevrimiçi onur etkinliği yaptık. Şimdi 5 farklı örgüt olarak bu ortak etkinliği yapmaya karar verdik. İki yıl önce bıraktığımız yerden devam ediyoruz. Bu etkinlik iki toplum arasında değil, toplumlar arasında olacak. Etkinlik adadaki bütün LGBTİ+ topluluklarını kapsayacak. Sadece Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkleri değil daha kapsayıcı olmasını önemsiyoruz. Kıbrıs şu anda 50, 60, 70 yıl öncesine göre çok daha fazla bağlantılı, çok daha fazla çeşitli. Hayalimiz, özellikle adanın tüm LGBTİ+ topluluğunu kapsayan yeni bir Kıbrıs.

Erman: Tüm söylenenlere katılmakla birlikte eklemek istediğim, Onur Yürüyüşleri’nin sadece Kıbrıs’ta olmadığı. Haziran ayı tüm dünyada Onur Ayı olarak anılmaktadır.  Bu ayın önemi aslında LGBTİ+ topluluğunun ilk kez haklarını talep ettiği Stonewall isyanı ile başlıyor. Burada özellikle ilk kez LGBTİ+ topluluğu, seks işçileri, HIV ile yaşayan insanlar özellikle beyaz olmayan translar sisteme ilk kez karşı geldiler ve haklarını talep ettiler. Yani düzenleyeceğimiz etkinlik küresel bir onur ayının parçası fakat tabii ki Kıbrıs’a has bir yanı da var çünkü ilk kez adada toplumlar arası birleşik Onur Yürüyüşü düzenleniyor.

LGBTİ+ Örgütleri olarak ortak çalışma için sizi motive eden etkenler nelerdi?

Alex: Bu soruya Kuir Kolektif adına yanıt verebilirim. Güneyde tam zamanlı bir LGBTİ+ örgütü yok. Kayıtlı olarak tek bir grup var. Resmi olmayan ve kayıtlı olmayan LGBTİ Filipinliler, LGBTİ Afrikalılar ve küçük öğrenci grupları var. Bizim örgütümüz de resmi olarak kayıtlı değil, 15 kişilik yeni kurulmuş küçük bir grubuz. Bu bizim içinde bulunduğumuz ikinci organizasyon. Güneyde bu konuda özellikle son 3 yıldır eksiklik olduğunu hissediyorduk. LGBTİ+ topluluğu çok hareketsizdi. Topluluğun bazı değişiklik talepleri karşılanmadı. Yasal cinsiyet kimliğinin tanınması 2017’den beri beklemedeydi. Böylelikle dedik ki LGBTİ+ topluluğu olarak hareketlenmeli ve bir şeyler yapmalıyız. Bu da bizi bir örgüt oluşturmak ve ilk etkinliğimizi yapmak için harekete geçirdi. Ayrıca topluluğun içindeki birçok ses dinlenmiyor ve duyulmuyordu.

Alexandros Efstathiou – Kuir Kolektif

Diğer 4 örgütle bir araya geldik, çünkü fark ettik ki güneyde verilen mücadele sadece Kıbrıslı Rum LGBTİ’ların ya da Kıbrıslı Türk LGBTİ’ların değil, aynı zamanda bu adada yaşayan göçmen işçilerin, diğer topluluklardan gelen mültecilerin de karşılaştıkları şeyler. Farklı toplulukların kesişimsel olarak güçlerini birleştirmesi için bir araya geldik. Bu herkese birlikte çalışmak için ilham olur diye umuyoruz.

Demi: Grubumuzun karakteristik özelliklerinden biri de taban örgütlenmesi olmasıdır ve bu önemli çünkü topluluğumuzun bağ kurmaya ihtiyacı olduğunu hissediyoruz. Topluluklar arasında böylesi bir bağın olduğunu hissetmedik. Ayrıca hepimiz biliyoruz ki son zamanlarda haklarımız her geçen gün daha çok budanıyor ve son zamanlarda LGBTQ haklarında gerilemeler yaşanmaktadır. Dünyanın her yerinde bu durum yaşanmakta ve biz bunun değişmesini istiyoruz.

Erman: Kuir Kıbrıs Derneği kısmı için eklemek istediğim küçük bir şeyler var. 2014’ten beri zaten onur yürüyüşlerini düzenliyoruz özellikle son yıllarda 17 Mayıs Organizasyon Komitesi ile bu etkinlikleri düzenlemeye başladık ve Kuir Kolektifi de bunun bir parçasıydı. Komitede çok sayıda STK vardı ama birleşik bir onur yürüyüşü fikri eksikti. Kuir Kolektifi ortak bir yürüyüş fikri ile geldiğinde çok heyecanlandık. Bu yıllardır bir rüyaydı ve biz zaten birkaç yıl önce ortak bir onur yürüyüşü düzenlemeyi denemiştik bu nedenle teklif geldiğinde bu fırsatı kaçırmak istemedik. Çok kısa bir sürede bir araya gelip LGBTİ+ örgütleri olarak Onur Yürüyüşünü birlikte organize etmeye başladık.

Etkinliklerin sonunda iki toplumun bireyleri adına bekletiniz nedir?

Erman: Sadece iki toplum için değil ama adada yaşayan bütün toplumlar için bilmelerini isteriz ki LGBTİ+ toplulukları tüm toplumun bir parçasıdır. Biz varız, buradayız, hiçbir yere gitmiyoruz. Haklarımızı talep ediyoruz. LGBTİ hakları insan hakkıdır ve hakkımız olanı istiyoruz, daha fazlasını değil. Bize verilemeyen haklarımızı almak için talepte bulunmaya devam edeceğiz ve alacağız. Bu mesajın duyulmasını istiyoruz. Kuzey ve güneyde farklı kazanımlar elde etmiş olabiliriz, o yüzden taleplerimiz farklı olabilir. Kuzeyde hemcins birlikteliklerin yasallaşmasını istiyoruz. Yasal cinsiyet kimliğinin tanınması için düzenleme istiyoruz, böylece insanlar resmi olarak da kendilerini tanımladıkları cinsiyette var olabilecekler. İnterseks bebeklere yönelik yapılan tıbbi gerekliliği bulunmayan ameliyatlar durdurulmalı. Ayrımcılık karşıtı yasa çıkarılmasını istiyoruz. LGBTİ konularında farkındalığı daha yüksek olan bir toplum istiyoruz.

Erman Dolmacı – Kuir Kıbrıs

Alex: Güneyde en büyük hedefimiz 5 yıldır Meclis’te bekleyen hukuken cinsiyetin tanınması yasasının geçmesi. 2018 seçimlerinin ikinci turunda Anastasiadis ile yaptığımız bir görüşmede, Meclis’ten geçecek sözü vermesine rağmen, şu an muhalefet vekili Skevi Koukouma’nın Meclis’e sorduğu soruda öğreniyoruz ki o yasa Meclis’e iletilmemiş bile. Bu şimdilerde kesinlikle bizim uğraştığımız en önemli sorunlardan biri.

Diğer bir mesele de ‘onarım terapileridir’. Kıbrıs’taki kiliselerde ‘onarım terapisi’ yaptığını iddia eden dini liderler var. Özellikle kırsaldaki manastırlarda bu çok yaygın. Diğer önemli konu da okullardaki eğitim örneğin; okullardaki zorbalığa karşı yürütülebilecek kampanyalar, eğitimcilerin eğitimi ve cinsel eğitim.

Ocak’ta yapılacak seçimlerde, oldukça eminim ki masaya evlat edinme hakkını koyabileceğiz. Bunların dışında söyleyebileceğim şey, sadece birbiriyle bağlantılı talepler değil, aynı zamanda barış sürecinin bir parçası da olmak istediğimizdir. Çünkü halihazırda adadaki LGBTQ toplulukları, tüm toplumun geri kalanından çok daha fazla entegre olmuş durumda. Özellikle Lefkoşa civarında, biz birbirimizi LGBTİ+ olmayanlara göre çok daha fazla tanıyoruz. Birbirimizle daha kolay buluşup vakit geçirebildiğimiz için barış sürecine geri kalanlara göre daha kolay adapte olabiliriz ve ayrıca barış sürecinin öncüleri de olabiliriz.

Etkinliğin dışında, LGBTİ+’ların yaşadıkları yasal sorunlardan da bahsetmek istiyorum. Sanırım en sık yaşanan sorun hem cinslerin kayıtlı birliktelik hakkının olmayışı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Demi: İnsan hakkı olan aile kurup yasal bir ilişkiye sahip olmak LGBTİ+’ların sahip olmadığı bir şey. Evet yıllardır talep ettiğimiz, kazanmak için mücadele verdiğimiz bir sorundur. Bu hakkı kazanmayı çok istiyoruz. Güneyde ve kuzeyde aynı sorun yaşandığı için bu bizim ortak hedefimiz. Çok yakında bu amaca ulaşmayı umuyoruz.

Erman: İnsanlar bunun eşcinsel evlilik olduğunu düşünüyor ve özel bir hak olarak verileceğini düşünüyorlar. Oysa heteroseksüellere tanınan bu hakkın eşcinsellere tanınmaması ayrımcılıktır. Ekstra bir hak talebimiz yok, sadece eşitlik istiyoruz. Vurgulamak istediğimiz bunun eşcinsel evlilik değil, evlilik eşitliği olduğudur. Bu verilen bir haksa herkese verilmelidir; evlilik veya medeni birliktelik açısından yasal haklar, evlat edinme hakkı ve diğer her şey.

Onur Yürüyüşü’nden (17 Mayıs 2022, Lefkoşa’nın kuzeyi)

Demi: Bunlar zaten olan şeyler. Çiftler zaten birlikte yaşıyor. Bunlar büyütülmeyecek meseleler olmalı. Görünen ve gündelik hayatımızda olan şeyler. Sadece yasallaşmasını istiyoruz.

Alex: Yasal tartışmalarda toplumun buna hazır olmadığı söyleniyor. Yasalar mı toplumu değiştirir, toplum mu yasaları? Bunun karşılıklı bir etkileşim olduğunu söylemek mümkün. Örneğin ayrımcılık karşıtı yasalar veya eşitlik yasaları arttıkça toplumda da farkındalık artar ve bir adım ileri gitmesini sağlar. Örneğin geçen gün okuduğum bir makalede sivil birlikteliği olan bir çift yasal bir evlilik belgesi göstermediği için herhangi bir bankadan ev kredisi çekemedi. Bunlar günlük hayatı etkileyen ve hetero çiftlerin de yaşayabileceği sorunlar. Sivil birliktelik yapmış olsalar da banka bunu kabul etmeyip onlara ayrı ayrı kredi çekmelerini söyledi. Her ne kadar hizmete erişim konusunda ayrımcılık karşıtı düzenlemeler olsa da bu gibi durumlarda yasalar ilk adım oluyor fakat yeterli olmayabiliyor. Otoritelerin, polisin, savcılığın, kamu denetçisinin bunu ciddiye alıp yasanın uygulanması için zorlaması lazım. Bu tür korumaların sadece kağıt üzerinde kalmaması lazım, benimsenip uygulanması için daha fazlasına ihtiyacımız var.

Pandemi dönemi iki toplumlu ilişkiler bakımından LGBTİ+’ları nasıl etkiledi?

Demi: Hayatı dondurdu. Daha çok çevrimiçi bağ kurduk. İnsanlar izolasyonlardan dolayı fiziksel temas kuramasa da çevrimiçi bir araya gelmeye devam ettiler. Benim gözlemlediğim, insanlar ortak eylemler, amaçlar ve beklentiler için bir araya gelmeyi unuttu. Diğer taraftan bizim topluluğumuzda bir arada kalmak için bir meydan okumaya dönüştü ve güçlü bir birliktelikle süreci atlattık. Pandemi geçtikten sonra daha yakın olmak için daha motive olduğumuzu gözlemledim, tıpkı haklarımız için mücadele ettiğimiz gibi.

Erman: Kuir Kıbrıs Derneği’nde dayanışma hattımıza ulaşan Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rum çiftler olduğunu biliyoruz. Geçiş kapılarının kapalı olması sebebiyle bir yıla yakın bir süre birbirlerini göremediler, adanın iki tarafında ayrı kalmak zorunda kaldılar. Sadece çevrimiçi görüşebildiler. Bu bildiğimiz bir sorun.

Bazı çiftlerden birinin Covid-19 testi pozitif çıktığı zaman karantinaya alınan çiftler “yasal” olarak birbirlerinin yakını sayılmadıkları için hastaneye yatanı ziyaret edemediler. Devlet çiftlerin birbirine yabacı olduğunu söyleyerek çiftleri ayırdı. Bu da karşılaştığımız başka bir sorundu.

Trans topluluğundaki kişilerle yaptığımız görüşmelerde, trans seks işçilerinin çalışmadığı için geçinemediklerini, ayrımcılığa da uğradıklarını ve Kuir Kıbrıs dayanışma hattını yardım için aradıklarını biliyoruz. Dernek olarak, geçinemeyen insanlara gıda yardımı sağladık ve sosyal hizmetlere ulaşmaya çalıştık. Trans topluluğunun pandemi sürecini kötü geçirdiğini biliyoruz.

Biz #Evdekal çağrısı yaparken, bazı translar bize ulaşarak, evleri olmadığını sokakta yaşadıklarını söylediler. Polis bu insanlara sokağa çıkma yasağını deldikleri için ceza kesti. Bu da başka bir etkisi.

Alex: LGBTİ topluluğu içinde adanın her iki tarafında yaşayan Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasında cinsel birliktelik veya arkadaşlık şeklinde pek çok partnerlik var ve iki toplumlu LGBTİ ilişkileri genel nüfus ilişkilerinden çok daha fazla ve ne yazık ki bu durum aslında arkadaşları ve LGBTQİ ailelerini birbirlerinden ayırdı. Bir yıldan fazla bir süre iki taraf arasında geçiş yapılamadı ve her şey çevrimiçi oldu. Her türlü ilişkiyi internete taşıdık.

LGBT gençlerin sokağa çıkma yasağı nedeniyle evden çıkamaması diğer bir sorundu. Birçoğu, onları kabul etmeyen istismarcı ailelerle evde kaldı. İzolasyon süreci eve kapatılmalarından tutun da aile içi istismar ve aile içi şiddete de yol açtı. Ve diğer bir nokta da yalnızlıktır. Evet, yalnızlık herkesin yaşadığı bir şey ama LGBTİ kişiler bunu farklı derecelerde ve farklı yoğunluklarda yaşar çünkü LGBTİ topluluğu içinde yalnızlık eğilimi çok daha fazla. Daha geniş, dinleyen veya anlayan çekirdek ailelerimiz yok ve bu nedenle hikayelerimiz ve yaşadığımız hayat farklıdır. Pandemi bize sosyal etkileşimlerde de çok pahalıya mal oldu çünkü biz etkileşimle yaşayan bir topluluğuz. Yalnızız, gerçekten çok yalnızız.

Kuir Kıbrıs Derneği’nin yayınladığı raporlarda LGBTİ+’ların devletin sosyal hizmet veren birimlerinde yapılan ayrımcılıklar gözler önüne serildi. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?

Erman: İstihdam alanında evli olan heteroseksüel çiftlere evlendikleri zaman, çocukları olduğu zaman devlet katkısı veriliyor. Eşcinsel çiftler bu tip haklardan yararlanamıyor. Bu en net görülen örnektir. Bunları detaylı olarak da raporladık. Diğer taraftan transların cinsiyetlerinin hukuken tanınmamasından kaynaklı yaşanan sorunlar var. Kimliğinde erkek yazar, ama kendisi bir trans kadın. Toplumsal cinsiyet algısı olarak kadın. İş görüşmesine gittiği zaman ayrımcılığa maruz kalıyor. ,

LGBTİ+’ların okullarda yaşadığı en büyük sorun ise zorbalık. Yakın zamanda 19 Mayıs TMK’da bir seminer verdik. Öğrenciler günümüzde çok daha farkındalığı olan bir yerdeler. Sosyal medya ve Netflix gibi çevrimiçi platformların yaygınlaşması ile gençler daha bilinçli. Fakat öğretmenler öğrencilerin zorbalık yapmasını önlemek konusunda yetersiz kalıyor. Öğrenci öğretmenine açıldığı zaman, öğretmen ne tepki vereceğini bilemiyor. Bu da aslında müfredatın eksikliği, öğretmenlerin yeterli eğitimi almaması ile alakalıdır. Bizim şu anda aktif olarak yürüttüğümüz bir Gökkuşağı Projemiz var. Bu da eğitim ve sağlık alanında müfredat hazırlığı, eğitmen eğitimleri ile ilgilidir. Bu sayede belki bu açığı da kapatabiliriz.

Onur Yürüyüşü’nden (17 Mayıs 2022, Lefkoşa’nın kuzeyi)

Sağlık alanında HIV konusu çok önemlidir. HIV zaten uzun yıllar eşcinsellikle bağdaştırılan bir virüstü. Şu anda da özellikle testlerin yaygın olmaması, anonim testlerin her yerde yapılmaması, korunma yöntemlerinin okullarda anlatılmaması hem LGBTİ topluluğunu hem de genel topluluğu, özellikle gençleri çok fazla etkiliyor. HIV tedavisinde ilaç bulmakta ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Ayrıca PREP, PEP gibi ilaçlar yaygın kullanılmıyor. Bunlar aslında korunmasız ya da riskli cinsel ilişkide kişileri koruyucu ilaçlar piyasada maalesef yok.

Transların cinsiyet uyum süreçlerinde hormonlara erişim sorunu var. Hormonlar her yerde ücretsiz olarak verilmiyor. Dolayısıyla bu sürece devam ettiren bir trans kendi beden uyum sürecini tamamlayamadığı için sıkıntılar yaşar. Ameliyatlar kuzeyde yapılmıyor. Talebimiz sigorta kapsamına alınması. Bu estetik ameliyat değil, kişinin varoluşuna dair çok elzem bir ameliyattır. Talep edenin bu hizmetlere erişebiliyor olması lazım.

Demi: Halihazırda kuir veya trans çocukları koruyan herhangi bir yasa veya hüküm olmadığı için, bu durum tüm bu ayrımcılığa sebebiyet vermekte ya da artırmaktadır.

Doktorlar tarafından LGBTİ +’lara cinsiyet uyum süreçlerinde hizmetlerin sağlanmasına yönelik herhangi bir yasa veya hüküm bulunmamakta. Doktorların bir kısmı LGBTİ+ topluluğuna karşı dostça davranıyor ve cinsiyet uyum ameliyatı ya da hormon terapisi için yardım ediyor,  çoğu doktor ise reddediyor. Yardım eden doktorlar da istedikleri an fikirlerini değiştirebilirler ve süreci sonlandırabilirler çünkü onları koruyacak herhangi bir kanun veya hüküm yok.

Sosyal hizmetlerin çoğu, kuirlerin bulunduğu evleri herhangi bir istismar olduğunda veya bir sorun hissettiklerinde ziyaret etseler de harekete geçip kayda değer bir eylemde bulunmuyorlar. Yani kısacası, devletin sunduğu sosyal hizmetler tamamen memurun iyi niyet ve isteğine bağlı. Kuirlere veya çocuklara yönelik istismar, homofobi veya herhangi bir uygunsuz davranışla çoğu zaman ilgilenilmiyor.

Okullarda ayrımcılığa veya homofobiye dair herhangi bir somut eğitim yok. Ayrıca, kapsayıcı bir eğitim sistemimiz de yok. Okullarda cinsel sağlık eğitimi yok, ya da yeterli değil. Topluluğun bir parçası olmamıza izin vermemeye çalışıyorlar çünkü hiçbir şekilde var olmamızı istemiyorlar ve bunu yapmanın yolu olarak da bunu görüyorlar.

Alex: Sağlık konusuna değineceksek Kıbrıs’ın güneyinde de PreP var fakat PEP bulunmamakta. Bu da yıllardır talebimiz. Transların sıklıkla karşılaştığı sorun sağlık hizmetleri politikasını etkileyen yasal bir çerçeve olmaması. Bu nedenle güneyde hormon terapisi görmek istiyorsanız, ilaçları alabileceğiniz tek yer devlet hastanesinin eczaneleridir. 2020’de pandeminin en başında hastane bünyesindeki tüm eczaneleri kapatmışlardı. Hormon terapisi ilaçlarını almak için gitmek isteyen transların girmesine izin verilmedi. Bu nedenle, transların bu ilaçlara erişimleri uzunca bir süreliğine kesildi. Pandemi bağlamında, bu ilaç onların güvenliği için de hayati olmasına rağmen, bu azınlık tamamen marjinalleştirildi ve göz ardı edildi.

Biraz da okullardan bahsedelim. Artık ilkokul beşinci sınıftan itibaren cinsel sağlık eğitimi verilse de öğretmenlerden ve müdürlerden çok fazla karşı çıkış var. İlkokul müdürleri bu derslerin verilmesini bazen reddedebiliyorlar. Örneğin ders esnasında birkaç sayfayı geçiyorlar ve kitaptaki şeyleri görmezden geliyorlar.

Sosyal hizmet konusunda ise, sığınmacılardan bahsedebilirim. Günümüzde güneye fazla sayıda sığınmacının gelmesi söz konusu. Bunlardan birçoğunun ayrıca cinsel yönelim, cinsiyet ifadesi veya cinsiyet kimliği nedeniyle sığınma talebinde bulunuyorlar. Bu kanıtlaması çok zor bir iddia. Çünkü bu durum fiziksel olarak değerlendirilebilecek bir şey değil. Cinsiyet gibi gözle görülen bir şey de değil. Bu, iddia etmeniz ve kanıtlamanız gereken bir şeydir. Ve iltica servisi aslında bununla tam olarak nasıl başa çıkacağını bilmiyor.

Demi: Bunlara ek olarak, sığınmacı olarak gelen kişiler devlet kurumlarında her türlü ırkçılık ve ayrımcılığa da sıklıkla maruz kalıyorlar.

Onur Yürüyüşü’nden (17 Mayıs 2022, Lefkoşa’nın kuzeyi)

LGBTİ+’lar, özellikle trans bireyler iş bulmakta zorluk çekiyor hatta bulamıyorlar. İnsanlar hayatlarını sürdürebilmek için belediyelerin yardım paketlerinden, devletin verdiği sosyal yardım maaşından yararlanıyor ancak bunların günümüz şartlarında yetersiz kaldığı ortada. Mağusa’da yaşanan bir de intihar olayı var. Eşitlik ilkesi anayasada korunan, ekonomik ve psikolojik şiddettin suç kapsamında olduğu adamızda bu konuda neler söylemek istersiniz?

Erman: Öncelikle anayasaya vurgu yaptığın için şunları söylemeyi değerli bulurum: birçok uluslararası sözleşme iç hukukumuzun parçasıdır. Örneğin İstanbul Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi. Ayrıca Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi Yasası da vardır. Ceza Yasası’nda geçtiğimiz yıllarda nefret söylemi de suç kapsamına alındı. Fakat sıkıntı şurada; yasal olarak yapılan bu değişiklikleri uygulamaya geldiğimiz zaman eksiklikleri görüyoruz. Polise bizim her yıl yaptığımız nefret söylemi ile ilgili başvurular var. Fakat bunları sonuçlandırmakta, bu kişileri bulup cezalandırmakta sistem yetersiz kalıyor. Özellikle translarla ilgili işsizlik hat safhada. Transların aldığı yardım paketleri veya maddi destek çok düşük miktarlarda. Fakat biz bunları değil, transların gerek eğitim ve aile hayatından başlayarak ayrımcılığa uğramadığı ve kendi mesleklerini edinmeye giden eğitim hayatlarının engellenmediği ve kendi mesleklerini yapabilecekleri bir dünya hayali kuruyoruz. Dolayısıyla “evde kalsın da biz onlara destek paketi verelim bir şekil geçinsinler” değil, LGBTİ+’lar olarak topluma karışıp ayrımcılığa uğramadan, eğitim, aile hayatı, iş hayatı gibi hayatın tüm alanlarında var olabilmeyi istiyoruz. Bu ekstra bir talep değildir. Eşitlik ilkesi talebidir. Eşitlik ilkesine referans veren bir taleptir. Anayasadaki vurgu da bu açıdan güzel. Yasalar bunlara el veriyor ama sistemin değişmesi gerekiyor. Şu anda bizi yöneten kişilerin ortaya bir irade de koyması gerekiyor, Biz de bu nedenle birçok talep yapıyoruz.

İntihar aslında biz LGBTİ+’ların ufak tefek sözel şakalarla başlayan, daha sonrasında fiziksel boyuta varan ve hatta insanı gerek fiziksel gerek psikolojik olarak etkileyecek işin boyutunu gösteren bir durumdur. Bu toplu anlamda fiziksel saldırılara da varan bir şeydir. Biz aslında, LGBTİ+’lar eşit haklar talep ediyor dediğimizde tüm toplumun huzurlu, özgürlüklerle de var olabildiği herkesin eşit olduğu bir toplum hayali kuruyoruz. Hatta çok sevdiğimiz bir laf vardır, “eşcinsellerin özgürleşmesi, heteroseksüelleri özgürleştirecektir” deriz. Bu bireysel bir mesele değildir. İntihar zaten sosyal, politik bir meseledir. Bunun önüne geçebilmek için de hem yasalarda hem de toplumsal ve sistemsel değişimlere ihtiyacımız var.

Alex: Güneyde de devlet tarafından sağlanan yardımların trans bireyler için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Trans bireylerden aldığım bilgilere bakarak söyleyebilirim ki trans erkekler için istihdam oranı trans kadınlara göre daha yüksek. Hatta trans kadınlar iş bulmakta çok zorlanıyorlar. Trans bir avukat kadın, daha önceki zamanlarda mahkemeye erkek kıyafetleriyle gidiyordu ve doğduğunda ona verilen erkek ismini kullanıyordu. Fakat daha sonra kadın kıyafetleri giymeye karar verdi ve mahkemeye de elbise tarzında kadın kıyafetleri giyerek gitmeye başladı. Bir gün yargıç kadını odadan dışarıya attı ve üzerindekilerinin erkek kıyafeti olmadığını, kadın kıyafetleri olduğunu ve eve gidip erkek kıyafetleri giymesi gerektiğini söyledi. Hukuk mesleğinde bile bir kişiyi farklı giyinmeye zorluyorsanız -çünkü mahkemelerde bir kıyafet kuralımız var- o kişinin mesleğe erişimini reddediyorsunuz. Bu tüm diğer meslekler için de geçerlidir.

Toplumumuzun en önemli özelliğinin hoşgörüsü olduğu çokça dile getiriliyor. Hatta siyasiler tarafından gurur duyularak söyleniyor. Sizin bununla ilgili deneyimleriniz neler?

Erman: Hoşgörü ile beraber toplumda yaygın olan bir diğer şey de “el alem ne der!” kalıbıdır. Bu el alem ne der meselesidir bizi çok fazla etkileyen. Belki başka ülkelere kıyasla bir nebze hoşgörüden de bahsedilebilir, örneğin fiziksel saldırı olayları çok fazla yaşanmıyor. Ama bu toplumun hoşgörülü olduğu anlamına gelmiyor. Toplumumuz LGBTİ+’lara yönelik yüzlerine karşı olmasa bile, aşağılama, alay etme gibi hareketlerde bulunuyor. O hoşgörü biraz da sinik bir ayrımcılığa götüren bir süreçtir. O yüzden tam anlamı ile bir hoşgörüden bahsedebilir miyiz emin değilim. Diğer taraftan da hoşgörü meselesinde bir üsten bakış da vardır. Kendimizi üstte görürüz ve deriz ki, “LGBTİ+’lar ötekidir, aşağıdadır ve biz onlara karşı hoşgörülüyüz.” Oysa az önce de bahsettiğim gibi, biz hoşgörü değil eşitlik talep ediyoruz, hakkımız olanı talep ediyoruz. Kimsenin bize acımasına, bize hoşgörü göstermesine de ihtiyacımız yok. İnsanlar ayrımcılık yapmazlarsa, herkese eşit davranırlarsa tam da herkesin hayal ettiği toplumda yaşıyor olabileceğiz.

Onur Yürüyüşü’nden (17 Mayıs 2022, Lefkoşa’nın kuzeyi)

Alex: Bizler hoşgörüyü önemsemiyoruz. Biz haklarımızı talep ediyoruz. Eğer komşum beni kabul etmiyor ve hoşgörü göstermiyorsa o beni ilgilendirmez, bunları gerçekten umursamıyorum. Bizim istediğimiz toplum içinde, hukuken ve devlet önünde eşitlik. Yasaların gözünde de eşitlik istiyoruz, komşumun beni eşit görmesini değil. Politikacıların hoşgörü, kabul ve benzer konularla ilgili konuşmalarını dinlediğimde bunların harekete geçip uygulanmasını bekliyoruz. Politikacıların bu dili kullanmaya başlaması güzel bir şey. Genellikle söylediklerinin arka planında ne anlama geldiğini de düşünmemiz gerekiyor. Örneğin, bir politikacı “Biz LGBTİQ+’lara hoşgörü ile yaklaşıyoruz” deyip nefret söylemi ile ilgili yasal düzenleme yapmadığında veya “dini kucaklıyoruz” deyip de dini bir liderin homofobik nefret söylemi olunca kimse hakkında soruşturma açmadığında. Çünkü uygulanmayan bir mevzuatımız var.

Bu sözleri onlardan duymak güzel ama yasaları ve mevzuatı uygulamaya geçmedikleri sürece söyledikleri sözler bir anlam ifade etmiyor. Biz fincan seti değil insanız.

Demi: Benim için hoşgörü ve kabullenme sözcükleri çok muhafazakar ve liberal sözcüklerdir. Ben bunu çok radikal bir kesişimsel şekilde görüyorum. Bu hoşgörü veya kabullenme ile ilgili bir mesele değil. Hoşgörü veya kabullenme özel hayatta olabilir fakat devlet, yasal hakları tüm vatandaşlara ve tüm insanlara sunmakla yükümlüdür. Bu da bütün insanların haklarını tanımak anlamına geliyor ve tabii ki LGBTİ+ topluluğunu da içeriyor. Bu nedenle benim insan olarak seni kabul edip etmemle ilgili bir şeyden bahsetmiyoruz. Ben seni kabul etmezsem sen yok olmuyorsun. Bu başka insanlara, kimliklerine saygı duymakla ilgili. İnsanların haklarına, inançlarına saygı duymakla ilgili, tıpkı onların yaptığı gibi. Politikacıların seçim yaklaştığı için bu konularla ilgili konuştuğunu duyamıyoruz. Diplomatik olmayı tercih ediyorlar. Onların bu davranışları, sorunlarımızı konuşmak ve bu konu ile ilgili net bir tutum sergilemek istemediklerine inanmamıza neden oluyor. Toplumun büyük kısmının bizi önemsemediğini düşünüyorlar. Bunun hoşgörü meselesi olduğunu düşünüyorlar, eşitlik, yaşam veya ölüm meselesi olduğunu düşünmüyorlar.

Bize göre bazı düşüncelere ve ideolojilere yer olmaması gerekiyor, 2022 yılında yaşıyoruz. Bu muhafazakar düşüncelerin def edilmesi gerektiğine inanıyoruz.

Çok sevdiğim bir söz var, “radikal olmak bir şeyleri değiştiren şeydir,”. Radikal olmak toplum için en iyisini getirmektir. Radikallerin tarih boyunca kötü bir yeri yok, siyasette de. Radikal olmak bir şeyi kapsamlı bir şekilde ayarlamak değildir. Sadece hazırsın, gidersin, pozisyonun ve ideolojin nettir. Ya kazanırsın ya da hiçbir şey elde edemezsin. Bunun yolu böyle, ya da böyle olmalı.

Erman, Alex ve Demi’den son sözler:
Son olarak herkesi Kıbrıs’ın ilk toplumlararası birleşik Onur Yürüyüşü’ne davet etmek istiyoruz. 18 Haziran Cumartesi saat 18:00’da Elefteria Meydanı ve Kuğulu Park’tan aynı anda başlayacak yürüyüşler ara bölgedeki Dayanışma Evi önünde birleşecek ve parti ile devam edecektir.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }