Bahtını yapan tahtını da yapacak(!)
Anlaşılan o ki Türkiye ani bir manevrayla, bilhassa ‘Amerika ile yeni dönem’ beklentisiyle yelkenleri suya indirmeye başladı. Katil/darbeci dediği Sisi’nin Mısır’ına birkaç gündür göz kırpan Türkiye, maslahatgüzar seviyesinde ilişkilerini yürüttüğü İsrail’e büyükelçi atamayı planlıyor. Rusya’dan aldığı S-400’ler için de ‘Girit Modeli’ni öneriyor: Çalıştırmayıp bir yere gömelim.
Doğu Akdeniz’de en uzun kıyılara sahip olan Türkiye bölgedeki koalisyonlardan dışlanmamanın yolunu arıyor ve dahası Erdoğan’ın bu hamleleri dış basında “Biden hazırlığı” olarak yorumlanıyor.
Biden, göreve geleli hatırı sayılır bir zaman oldu ama ‘stratejik ortak, müttefik’ Türkiye’nin Erdoğan’ı ile yapacağı telefon görüşmesi için pek de sabırsızlanmıyor. Türk kamuoyu da aksine heyecanla bu görüşmeyi bekliyor. Geçtiğimiz gün Beyaz Saray Sözcüsünün düzenlediği basın toplantısında, “Biden Erdoğan’ı neden hala aramıyor?” diye soruldu. Sözcü, Biden’ın henüz aramadığı birçok lider olduğunu, önümüzdeki hafta ya da aylarda bu aramaları yapacağını söyleyerek konuyu kapattı.
Türkiye büyük bir ekonomik ve politik sıkışmışlık yaşıyor, güç siyaseti işe yaramadı. Hamaset ve milliyetçi çıkışlarla yapılan içeriye dönük siyaset nedeniyle dış ilişkiler fütursuzca harcandı. “Dış mihraklar” her gün biraz daha düşman edildi. Türkiye şimdi baskıları dindirmek, ABD’nin gazabından kurtulmak için “İnsan Hakları Eylem Planı” ve “Ekonomi Reformu” adı altında çok geç kalınmış girişimlerde bulunuyor. Türkiye basınının güvenilir kalemlerine göre bu adımlar sadece göz boyamak için… Ve Erdoğan’ın bundan sonrası için daha tavizkar olması gerekecek…
Gelelim bizim meseleye…
Türkiye’nin attığı bu adımlardan sonra Kıbrıs’ta federasyon için masaya da oturacağını söylemek saflık olmaz herhalde ancak bu süreçte işler fazlasıyla yokuşa sürüldü. Pazarlık masası dedikleri, geleceğimizin masaya yatırıldığı o masada ‘Türk tarafının’ eli oldukça zayıf. Arkasında zorla seçtirdiği Ersin Tatar’ın olması zaten hiçbir şey ifade etmiyor. Tatar’ın canhıraş savunduğu iki devletli çözümün olmayacağını Türkiye bilmiyor olabilir miydi? Türkiye güttüğü güç siyasetinde Tatar’ı kullandı ve karşılığında da şimdi ona saray yapacak. Olan da bizim demokrasimize oldu. Mesele bundan ibaret.
Anası bahtını (!) yaptığı gibi tahtını (!) da yapacak. İçinde sosyal tesis de olacakmış, park olacakmış, açlıkla boğuşan halkın ihtiyaç duyduğu kamuya açık sosyal alanlardan oluşacakmış. Altın varakları da olacaktır elbette, Türkiye halklarından kesilen koskoca milyonlar harcanacakmış.
Peki Kıbrıslı Türkler bu sarayı ona yaptıracak mı?
İşte bütün mesele bu.