Kıbrıslı Türkler kaybetmek istiyor mu?
KKTC Cumhurbaşkanlığı Müzakere Ekibi Hukuk Danışmanı ve Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu katıldığı online seminerde, “Kıbrıslı Türkler iki devlet istiyorsa, AB’ye katılamayacaklar, bu bir gerçek. Türkiye’nin yirmi yıldır almaya çalıştığı AB üyeliğini gerçekten kaybetmek istiyorlar mı?” yorumuna cevap verdi.
Yaklaşan 5+1 toplantısı öncesinde Kıbrıs için çözüm olasılıkları, 24 Şubat Çarşamba akşamı düzenlenen çevrimiçi seminerde tartışıldı.
İngiltere Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi (CTCA), Britanya Kıbrıslı Türkler Derneği (BTCA) ve Türk Düşünce Kuruluşu Circle Foundation işbirliğinde düzenlenen etkinlikler serisinin ikincisi olan seminer, BRT1, BRT3 ve Kanal T’de de yayınlandı ve Türkiye, Kıbrıs, Birleşik Krallık, Avustralya, Almanya ve Avrupa’nın geri kalanında takip edildi.
Birleşik Krallık (BK) Milletvekili Sir Iain Duncan Smith, Demokratik Birlik Partisi Avam Kamarası Lideri ve BK Milletvekili Sir Jeffrey Donaldson, İngiltere Kraliyet Yüksek Baro Avukatı ve Cyprus Mail yazarı Alper Ali Rıza, KKTC Cumhurbaşkanlığı Müzakere Ekibi Hukuk Danışmanı ve Milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu ve 1963’te “Kıbrıs Cumhuriyeti” Yüksek Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın asistanı olan Profesör Dr. Christian Heinze, BK eski bakanlarından Brooks Newmark moderatörlüğünde konuştular.
Londra Gazete’nin haberine göre seminer, Yeni Düzen gazetesinde yer alan ‘İngiltere’nin 7 maddelik Kıbrıs planı’ ile başladı. Alper Ali Rıza: “Kıbrıs iki toplumlu bir devlet olarak kurulmuştu. Britanyalılara göre şu an yalnızca Kıbrıslı Türklerin yaşadığı bir bölge var” dedikten sonra, Birleşik Krallık’ın buna dayanarak ‘iki toplumlu konfederasyon’ teklifi yapacağını söyledi. Böyle bir düzenlemenin, Kıbrıslı Türklere Avrupa Birliği gibi dış oluşumlarla merkezi yönetimden bağımsız olarak ilişki kurma imkânı veren otonomi içerebileceğini de ekledi.
Profesör Dr. Christian, egemenliğin bir devletin federasyondan ayrılma hakkı olup olmadığıyla ölçülebileceğini Almanya örneği ile anlattı. Heinze’e göre, Almanya’daki federal devletler parlamentoları, hükümetleri olmasına rağmen Almanya’dan ayrılamadıkları için egemen değiller.
Kıbrıslı Türklerin 1960’da cumhuriyetin kuruluşunda eşit ortak olduğunu vurgulayan Oğuzhan Hasipoğlu, şu şekilde devam etti: “Egemenlik problemli bir konu değil. Kıbrıslı Türklere [ancak] şimdi verilmesi gereken bir şey değil. Kıbrıslı Türklerin [zaten] egemen hakları var, zaten bu yüzden egemenlik talep ediyorlar”.
Sir Jeffrey Donaldson planı eleştirdi ve daha önceki girişimlerin kurumlara ve çözümlere fazla odaklandığını, sivil halkı görmezden geldiğini, çatışmanın iki tarafındaki insanları da etkili bir şekilde müdahil edemediğini ve güven arttırıcı yöntemler teşvik edemediğini belirtti: “Çözümler oluşturuyorsunuz ve insanların bir şekilde buna mecbur kalacağını düşünüyorsunuz, bu şekilde yürümez”. Kendi deneyimlerine dayanarak konuşan Donaldson, Kuzey İrlanda’da bunun yaramadığını, sivil halkı kapsayıcı bir süreç gerektiğini söyledi.
Diğer sorular, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin AB vatandaşı olmayanların Kuzey Kıbrıs’a kendi sınırlarından geçişini engellemesi ve güven arttırıcı önlemlerle alakalıydı. Sir Iain Duncan Smith Kıbrıslı Rumların bu kararını kınadı: “Bu geriye giden bir adım. Bunu durdurmalılar, çünkü hiçbir faydası olmayacak. Sınır kapatmak güven oluşturmuyor”.
Güven arttırıcı önlemlerle ilgili Donaldson şunları ekledi: “Çatışma insanlarla alakalıdır. Çatışma insanların birbirleriyle ilgili hissettikleriyle alakalıdır. İnsanları birbirleriyle iletişime geçmeye teşvik ederseniz, birbirleriyle arkadaş olabilirler ve birbirlerine güvenmeye başlayabilirler”. Kalıcı çözüm aracı olarak da sivil diyaloğun önemini belirtti.
Kıbrıs sorununun federasyon mu yoksa iki devletle mi çözüleceği konusu panelistler arasında görüş ayrılığı yarattı. Rıza, AB’nin Kıbrıslı Rumlara çözüm için baskı yaptığını belirtti: “[Kıbrıslı Türklerin] federasyonu şimdi bir kez daha denememesi için hiçbir sebep yok”. Önceden Kıbrıslı Türk ve Rumlar birlikte yaşadığı için federasyonun aslında denenmemiş olduğunu söyleyen Rıza, şimdi ise bu toplumların iki ayrı bölgede yaşadığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: “Kıbrıslı Türkler iki devlet istiyorsa, AB’ye katılamayacaklar, bu bir gerçek. Türkiye’nin yirmi yıldır almaya çalıştığı AB üyeliğini gerçekten kaybetmek istiyorlar mı?”
Hasipoğlu ise şunları savunarak karşı çıktı: “Federasyon başka ülkeler için iyi bir model olabilir. Ama maalesef Kıbrıs’ta Rumlar buna hazır değil. 17 senedir, Annan Planı’ndan beri, Kıbrıslı Rumlar adada yönetimi Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır değil” ve şöyle devam etti: “Kıbrıslı Türkler yeni liderimiz Ersin Tatar’ı iki devleti savunduğu için seçti. Bu federasyon sürecinden yorulduk ve iki devleti çözümü müzakere etmeye hakkımız var”.
Panelistler başka konulara da değindiler. Smith, Britanya’nın elinde artan aşıları tarihi bağları sebebiyle Kuzey ve Güney Kıbrıs’a vermesi gerektiğini söylerken, Prof Heinze Doğu Akdeniz’deki kontrolün adil bir şekilde dağıtılması gerektiğini ve bu çatışmanın çözümünün, Kıbrıslı Türkler için de uygun bir çözüme giden yolda önemli olduğunu belirtti.
Organizatörler bu etkinlik serisini, Birleşmiş Milletler müzakerelerinde ve ötesinde ne olabileceğine dair sahici ve özgür bir tartışma yaratmak, ve çok uzun zamandır uluslararası ölçekte görmezden gelinen bir toplum olan Kıbrıslı Türklere söz hakkı vermek için düzenliyor. 24 Mart’ta bir seminer daha olacağı belirtildi.