The Economist’te Kılıçdaroğlu’nun makalesi yayımlandı: “Daha demokratik bir Türkiye kapıda”
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu'na desteğini açıklayan The Economist'te Kılıçdaroğlu kaleminden bir makale yayımlandı...
Çevirenin notu: The Economist önceki gün yayımlanan sayısında, açık şekilde Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na desteğini ilan etmişti. Dün de İngiliz yayın organında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaleminden bir makale yayımlandı. Türkiye’deki yurttaşlar açısından yeni bir şey yok, lakin The Economist’in bu kadar “şiddetli” olarak Kılıçdaroğlu’na destek açıklaması dikkat çekici.
Kılıçdaroğlu’nun makalesinin özetle kendi şahsının ve Millet İttifakı’nın Batı’ya dönük mesajları içeriyor. Bu noktada ilginç bir durum “laiklik”. Açıkçası Türkiye içerisindeki söyleminde laikliğe bu kadar vurgu yapmayan Kılıçdaroğlu’nun, aşağıdaki çeviride de göreceğiniz üzere, makalede vurgu yapması önem arz ediyor.
Dün çevirisini yayımladığımız makalede The Economist, Türkiye’deki seçimlerin sonucunun tüm dünyadaki “demokratlara” bir umut ışığı olacağını belirtiyordu. Kılıçdaroğlu’nun kaleme aldığı makalede de benzer ifadeleri görmek mümkün: “İktidar partisi muhalefeti susturmak için sürekli baskı uyguladığı, mevcut adaletsiz ve otoriter koşullarda dahi seçimlerle barışçıl bir yönetim değişikliğinin mümkünatını göstereceğiz.”
Türkiye’nin bir “rol model” olacağı vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu, bu durumun sadece bölgeyi kapsamayacağını ayrıca da Batı’da yankıları olacağını iddia ediyor: “B başarım, bölgede ve ötesinde değişim rüzgarlarını körükleyecektir.”
Kılıçdaroğlu çok net olarak iktidara gelmeleri halinde Batı’ya yönelimin geri döneceğini, Türkiye’nin Batı’nın bir parçası olduğunu ve olacağını söylüyor. “Türkiye’nin Batı’ya yönelimi hiçbir komşusunu hedef alması anlamına gelmiyor” diyen Kemal Kılıçdaroğlu, kazanmaları halinde Batı ile Rusya-Çin bloğu arasında Batı’yı tercih edeceğini ancak bunun diğer tarafla bir çatışma anlamına gelmeyeceğini söylüyor.
Diğer yandan, Kılıçdaroğlu’nun makalesinin altına not düşen The Economist, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun da dergide yayımlanması için bir makale gönderdiği; lakin dün The Economist’in Kılıçdaroğlu’na desteğini ilan etmesi ve söz konusu dergi kapağı sebebiyle Çavuşoğlu’nun yazıyı geri çektiğini açıkladı.
Kılıçdaroğlu’nun The Economist’te yayımlanan makalesi üzerinden Batı’ya mesajları şu şekilde:
Çeviren: Bahadır Batur
Altı yıl önce, Strasbourg’daki küresel bir forumda [Dünya Demokrasi Forumu], dünyadaki demokratların bölgesel ve küresel zorlukları ele almaları için birleşmeye davet ettim. Yurt içinde de izlediğim politikaların temelinde aynı anlayış bulunuyor. Antidemokratik ve otoriter bir hükümete karşı Türkiye’deki demokratları bir araya getirmek için elimden gelenin en iyisini yaptım ve geniş bir demokrasi koalisyonu kurmayı başardık. Millet İttifakı partim Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) de dahil olmak üzere altı partiden oluşuyor. Her bir parti Türk siyasi tarihinde farklı bir geleneği temsil ediyor. Bu şekilde Millet İttifakı, liberal demokrasinin evrensel ilkeleri üzerinde ortak bir zeminde buluşarak, farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama irademizi simgeliyor. Hiç şüphem yok ki 14 Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde güçlü bir başarı ortaya koyacağız ve de kazanacağız.
İktidar partisi muhalefeti susturmak için sürekli baskı uyguladığı, mevcut adaletsiz ve otoriter koşullarda dahi seçimlerle barışçıl bir yönetim değişikliğinin mümkünatını göstereceğiz. Bunun sonucunda Türkiye, başta Orta Doğu’da olmak üzere otoriter yönetimlere karşı mücadele eden diğer ülkelere rol model olacaktır. Türkiye bu role daha önce soyundu. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bölgedeki sömürgecilik karşıtlarına ve yenilikçilere nasıl ilham kaynağı olduğunu hatırlayın. Laiklik ve halk iradesi ilkeleri üzerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kendi ülkelerinde demokrasi mücadelesi veren pek çok kişiye model oldu.
Bir asır sonra, hiçbir yurttaşın ayrımcılığa uğramadığı, temel hakların korunduğu, hukukun üstünlüğü, laiklik, şeffaflık ve hesap verebilirliğin devletin temel direkleri olduğu bir cumhuriyet ile rol model olarak Türkiye’nin yeniden inşa edilmesinde görev alma sırası bizim kuşağımızda. Bu cumhuriyette yolsuzluk ortadan kaldırılacak, gelir eşitsizliği en aza indirilecek; siyaset çatışma ve kutuplaşmayı körüklemek yerine toplumsal barışı destek olmak için kullanılacaktır. Dış politika, uluslararası hukuka bağlı akılcı karar alma süreciyle yönlendirilecektir. Bu başarım, bölgede ve ötesinde değişim rüzgarlarını körükleyecektir.
Türkiye’nin demokratik bir rol model olma vizyonu elbette ki sadece doğuya doğru uzanmıyor. Avrupa’daki anti-demokratik rejimler, yabancı düşmanlığı ve Rusya-Ukrayna savaşının yarattığı, zorlukları düşünüldüğünde; Türkiye’deki seçimlerin Batı’daki komşularımız için de bir referans noktası olabileceği sonucu ortaya çıkıyor. Demokratik ittifakımızın Türkiye’de kazanacağı bir zafer, Avrupa açısından yeni bir başlangıcın müjdecisi olabilir. [Seçimlerdeki zafer] umarım ki, Avrupalı demokratlara rakipleriyle yüzleşmeleri için aynı saflarda birleşmenin ehemmiyetini gösterir.
İnsan haklarını [destekleyen], eşitsizliğin azaltılmasına ve uluslararası hukuka saygıya inanan Avrupa’daki tüm siyasi partilerin, küresel zorluklar karşısında birleşik cephe oluşturması mecburidir. Akdeniz havzasını ciddi şekilde etkileyen iklim değişikliği, uluslararası güvenlik sistemindeki başarısızlıkların sebep olduğu kontrolsüz göç ve küresel servet eşitsizlikleri, en büyük zorluklar listesinin başında geliyor. Söz konusu zorluklar ancak siyasi yelpazenin [her noktasını] kapsayan uluslararası bir koalisyon tarafından çözülebilir.
14 Mayıs’ta [kazanacağımız] zafer, Türkiye’nin Batı’ya yönelimini de eski haline kavuşturacak. Bu yönelim bir idealin yansımadır. Türkiye açısından Batı, demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları (özellikle de kadın hakları) ve eşitlik anlamına geliyor. Bizim liderliğimizde toplumumuzda “öteki” olmayacak. Siyasi, şahsi, dini veya bölgesel kimliğinden ve tercihlerinden ötürü hiç kimse ayrımcılığa uğramayacak. Millet İttifakı’nın Türkiye için temel vaadi özgürlüktür ve de bu vaadimizi yerine getirip getirmemekten sorumlu tutulmaya hazırız.
Türkiye’nin Batı’ya yönelimi hiçbir komşusunu hedef alması anlamına gelmiyor; daha ziyadesinde Türkiye’nin tüm komşularıyla barış içinde bir arada yaşama arzusunu yansıtıyor. Söz konusu ortak değerler üzerinden ilerlendiğinde, Türkiye her daim Batı’nın gururlu bir üyesi olacaktır. Tüm uluslararası kurumlarda Türkiye, Batı saflarının bir parçasıdır ve bu şekilde hareket etmeye devam edecektir.
Kuracağımız hükümet bizi siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak Batılı müttefiklerimize yaklaştıracaktır. Bu durumun diğer komşularımızla ilişkilerimizi baltalamasının lüzumu yok. Bilhassa Avrupa Birliği olmak üzere Batı ile Türkiye arasında çözülmesi gereken sorunlar olduğunun bilincindeyiz. Biliyoruz ki halka açık güç gösterileri, karşılıklı tehditler, şantaj veyahut sonu gelmeyen anlamsız müzakerelerle bu sorunlara çözüm bulunamaz. Bizim açımızdan uluslararası ilişkilerin akılcı bir şekilde, onurlu bir diplomasi ile yürütülmesi hayati. Hükümet olarak, AB katılım sürecini yeniden başlatmak ve Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyma taahhüdünde bulunmasını sağlamak için yapıcı şekilde çalışacağız.
Bizler sadece seçimi kazanmak için değil, Türkiye’nin temel sorunlarını çözmek için bir araya geldik. Millet İttifakı Türk siyasetindeki fay kırıklarını düzeltecek, barışçıl bir şekilde Türkiye’nin yaralarını saracaktır. Kazanan sadece bize oy verenler değil, tüm Türkiye’deki yurttaşlar olacaktır.
Millet İttifakı’nın seçim kampanyasının sloganı, ünlü bir Türkçe pop şarkısına ait “Sana söz, yine bahar gelecek” sözleridir. Partilerimizin birlikteliği bu taahhüdü yerine getirecek. Ortaya çıkan menfaatler sınırlarımızla sınırlı kalmayacak; Türkiye’nin Avrupa, ABD, Orta Doğu, Rusya, Çin ve ötesiyle olan ilişkilerini de kapsayacaktır.
Neredeyse vardık. Bahar geliyor.
Kaynak: Sol Haber