Şahali: “Devlet halkına rağmen hareket eder pozisyonda olmaz”
CTP Milletvekili Erkut Şahali, Dışişleri Bakanlığı’nın 2026 bütçesi görüşmelerinde, Tahsin Ertuğruloğlu’nun faaliyet raporunda yer alan “vizyon”un 19 Ekim’de sandıktan çıkan iradeyle çeliştiğini söyledi; “devlet politikası” iddiasının halkın yüzde 63’lük tercihine rağmen savunulamayacağını vurguladı.
Şahali: “Devlet halkına rağmen hareket eder pozisyonda olmaz”
CTP Milletvekili Erkut Şahali, Dışişleri Bakanlığı’nın 2026 bütçesi görüşmelerinde, Tahsin Ertuğruloğlu’nun faaliyet raporunda yer alan “vizyon”un 19 Ekim’de sandıktan çıkan iradeyle çeliştiğini söyledi; “devlet politikası” iddiasının halkın yüzde 63’lük tercihine rağmen savunulamayacağını vurguladı.
Bugün Kıbrıs
CTP Milletvekili Erkut Şahali, Meclis’te Dışişleri Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçesi görüşülürken yaptığı konuşmasına 19 Ekim’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden başladı. Şahali, Tahsin Ertuğruloğlu’nun görüşlerinin sözcüsü konumundaki adayın seçimde aldığı oyu hatırlatarak, “Sayın Ertuğruloğlu ve onun görüşlerinin sözcüsü durumundaki aday Cumhurbaşkanlığı seçiminde sadece yüzde otuz beş oranında oy aldı” dedi. Şahali, sabah dağıtılan Dışişleri Bakanlığı faaliyet raporunun bazı bölümlerinde bakanlığın vizyonunun da yer aldığını belirterek, “On dokuz Ekim’de Kıbrıs Türk halkının söyledikleriyle taban tabana çelişen ifadeleri bünyesinde barındırıyor” sözleriyle rapora itiraz etti.
Şahali, Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın yüzde 63 oyla göreve geldiğini anımsatarak, devlet adına iş görenlerin bu gerçeği bir an bile unutmaması gerektiğini kaydetti. Şahali, “Attıkları her adımda ettikleri her sözde Kıbrıs Türk halkına dair sorumluluktan hiçbir biçimde uzaklaşmamaları son derece hayati önemdedir” diyerek, raporun en azından 19 Ekim sonrası gözden geçirilmesi gerektiğini söyledi.
“2026 BÜTÇESİ, 2025 HEDEFLERİYLE DEĞERLENDİRİLMEK ÜZERE HAZIRLANMIŞ GİBİ”
Şahali, raporun içerdiği yaklaşımın bütçe hazırlığına da yansıdığı kanaatini dile getirerek, “Öyle anlaşılıyor ki 2026 yılı bütçesi 2025 yılı hedefleri doğrultusunda değerlendirilmek üzere bir hazırlık söz konusu; bunun mutlak suretle gözden geçirilmesi şarttır” dedi. Şahali, federal çözümün “tüketilmiş bir formül” olarak sunulmasına da doğrudan itiraz etti ve bunun 19 Ekim’de ortaya çıkan iradeyle bağdaşmadığını savundu.
“FEDERASYON BAŞARISIZ OLDU DİYECEĞİMİZ BİR DENEYİME SAHİP DEĞİLİZ”
Şahali, raporda federasyon için kullanılan dilin gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Bir kere federal çözümden başarısızlığı kanıtlanmış ve tüketilmiş bir formül olarak söz ediyor” dedi. Şahali, buna karşılık Kıbrıs sorunu bağlamında uluslararası ilginin yeniden arttığını, bunun da Kıbrıslı Türklerin 19 Ekim’de verdiği mesajla doğrudan bağlantılı olduğunu söyledi.
Şahali, federasyon arayışlarının geçmişte başarısızlıkla sonuçlanmasının nedenini federal ilkelerde değil siyasi irade eksikliğinde gördüğünü vurgulayarak, “Federasyon arayışları belki başarısızlıkla sonuçlandı. Ama bu başarısızlığın özünde federal ilkeler değil, federasyona giden yolda gösterilmiş olması gereken siyasi liderlik ve irade eksikliğidir” ifadelerini kullandı.
“DEVLET POLİTİKASI” TARTIŞMASI: “DEVLET HALKINA RAĞMEN HAREKET EDEMEZ”
Şahali, raporda “egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü” başlığı altında yapılan “devlet politikası” vurgusunun hangi iradeye dayandırıldığını sordu. Şahali, “Bir devlet halkına rağmen hareket eder pozisyonda olmaz. O zaman o devletin niteliğine dair şüpheler… çerçevesinde yapılacak tanımlar değişir” dedi.
Şahali, Kıbrıs’ın kuzeyindeki yapının Anayasa’da tanımlanan niteliklerini hatırlatarak, “Biz … demokratik, laik bir hukuk devleti olduğunu biliyoruz. Ve bu Anayasasında açıklıkla emredilen niteliklerden hiçbir biçimde uzaklaşmaması gerektiğini söylüyoruz” ifadelerini kullandı. Şahali, halkın oylarıyla ortaya çıkan bir sonuca muhalefet eden bir anlayışın “devlet” olamayacağını savunarak, “Devlet dediğimiz şey eğer halkın oylarıyla ortaya çıkan bir sonuca muhalefet eder pozisyondaysa o muhalefet devlet değildir” dedi.
Şahali, 19 Ekim’de Yüksek Seçim Kurulu’nun yönettiği seçimlerin demokratik ve hukuki niteliğine vurgu yaparak, “Hukuki olduğuna dair en küçük bir kuşku dahi bulunmayan on dokuz Ekim seçimleri” ifadesini kullandı. Şahali, bu sonucun dışlandığı bir “devlet politikası” iddiasını kabul etmeyeceğini belirtti ve “Kıbrıs Türk Cumhuriyeti seçmenlerinin iradesi hilafına hareket edebilecek şansı ve hakkı yoktur” dedi.
GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER: “ÖDÜN DEĞİL, GÜNLÜK SIKINTILARIN AŞILMASI”
Şahali, liderlerin görüşmesi sonrasında yapılan açıklamaların güven yaratıcı önlemler başlığının gerçek anlamını yeniden hatırlattığını söyledi. Geçiş noktalarında yaşanan sıkıntıların aşılmasının, sadece iki toplum arasında güven yaratma hedefinden ibaret görülmemesi gerektiğini ifade eden Şahali, bu adımların Kıbrıslı Türklerin günlük yaşamına dönük somut sonuçlar ürettiğini belirtti.
Şahali, Cumhurbaşkanı Erhürman’ın görüşme sonrası açıkladığı bir adımı örnek vererek, Metehan’da yürütülen bir belgelendirme işleminin Bostancı ve Derinya kapılarında da yapılacağı bilgisinin kamuoyuyla paylaşıldığını hatırlattı. Şahali bu adımı, “Son derece ileri bir adımdır… küçük bile olsa huzur veren bir adım” sözleriyle değerlendirdi. Şahali, güven yaratıcı önlemlerin “ödün” gibi sunulmasının Kıbrıslı Türkleri yalnızlığa hapsettiğini söyleyerek, “Kıbrıslı Türklerin hapsolmaya değil bilakis özgürleşmeye, dünyayla kucaklaşmaya ve dünyada hak ettikleri yeri yeniden kazanmaya ihtiyaçları vardır” dedi.
“CRANS MONTANA SONRASI ‘BAŞKA SEÇENEK’ ARAYIŞI KABUSA DÖNÜŞTÜ”
Şahali, raporda Crans Montana sonrası “başka seçeneklerin araştırılması” yaklaşımını eleştirerek, bunun 1977’den itibaren iki tarafın karşılıklı kabul ve taahhütlerinin reddi anlamına geldiğini savundu. Şahali, 12 Şubat 1977’nin federal çözüm hedefinin Kıbrıslı Rum liderlik tarafından ilk kez kabul edildiği tarih olduğunu belirterek, “Milat orasıdır” dedi. Şahali, Kran Montana sonrasında izlenen çizginin “kendi ellerimizle baltalanmış” bir süreç yarattığını söyledi.
TDT, İİT VE EİT: “NİHAİ HEDEF OLURSA DÜNYANIN ÜÇTE İKİSİ ISKALANIR”
Şahali, raporda Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı ilişkilerinin öne çıkarılmasını da değerlendirdi. Bu ilişkileri önemli gördüğünü belirten Şahali, bunun “nihai hedef” haline getirilmesine itiraz etti ve “Bunları… nihai hedef haline getirirseniz dünyanın üçte ikisini ıskalamış olursunuz” dedi.
Şahali, Türk Devletleri Teşkilatı başlığında “gözlemci üyelik” tartışmasına da dikkat çekerek, üyelik konusunda dahi farklı yaklaşımlar bulunduğunu, bazı ülkelerin Kıbrıs’ın güneyinde büyükelçilik açtığını ve güven mektuplarında BM Güvenlik Konseyi’nin 550 ve 541 sayılı kararlarına atıf yaptığını söyledi. Şahali, bu tabloyu örnek göstererek, dış politikanın yalnızca belirli bloklarla sınırlanması halinde Kıbrıslı Türklerin dünyaya erişim hedefinin tersine döndüğünü savundu.
“CEVAP KARŞI BİNADADIR”
Şahali, Avrupa Birliği ülkeleri ve İngiltere gibi merkezlerde yürütülen diplomasinin “reaksiyoner” bir çizgide kaldığını, çoğu zaman Kıbrıslı Rumların girişimlerini protesto etmeye sıkıştığını söyledi. Şahali, Kıbrıslı Türkleri bu ülkelerde de görünür kılacak ilişkilerin hangi formülle kurulacağını sorarak, “Formül nerededir diye sorarsanız cevap karşı binadadır” dedi ve bu noktada Cumhurbaşkanı Erhürman’ı işaret etti.
Şahali, Dışişleri Bakanlığı’nın Cumhurbaşkanı’nın uluslararası temaslarını kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanı yokmuş gibi… davranan bir Dışişleri Bakanlığı 2026 yılında Kıbrıslı Türklere fayda değil zarar üretecek” dedi. Şahali, bu yaklaşımın toplumsal huzura ve Kıbrıslı Türklerin uluslararası alanda daha fazla hırpalanmasına yol açacağını savundu.
“ANAHTAR DIŞİŞLERİ BAKANLIĞINDADIR”
Şahali, konuşmasının sonunda Kıbrıslı Türklerin “dört duvar arasında” yaşamayı hak etmediğini, son beş yılın bunun somut bir örneğini oluşturduğunu söyledi. Şahali, Kıbrıslı Türklerin dünyanın dört bir yanında “verdiğimiz sıfatlarla anılan” siyasileri duymaya ihtiyaç duyduğunu belirterek, “Bunun anahtarı … Dışişleri Bakanlığındadır” dedi.
Şahali, Tahsin Ertuğruloğlu’nun “siyasetteki olgunluk” döneminde halkın iradesine rağmen siyasetin sonuç vermeyeceğini görmesini umduğunu söyleyerek, “Gereğini ya görevini layıkıyla yerine getirerek ya da iade ederek getirmiş olsun” ifadeleriyle konuşmasını tamamladı.












