Kıbrıs–Lübnan anlaşması Doğu Akdeniz’de yeni hukuki hat çizdi; Ankara memnun değil
Yıllardır bekleyen deniz sınırı sorunu çözüldü; Doğu Akdeniz’in siyasi haritası sessizce yeniden şekilleniyor.
Kıbrıs–Lübnan anlaşması Doğu Akdeniz’de yeni hukuki hat çizdi; Ankara memnun değil
Yıllardır bekleyen deniz sınırı sorunu çözüldü; Doğu Akdeniz’in siyasi haritası sessizce yeniden şekilleniyor.
Bugün Kıbrıs
Doğu Akdeniz’de uzun süredir askıda olan Kıbrıs–Lübnan deniz yetki alanı sınırlandırması nihayet sonuçlandı. Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun tarafından imzalanan yeni anlaşma, bölgenin hukuki ve jeopolitik dengelerini doğrudan etkileyen bir adım olarak değerlendiriliyor.
Kathimerini’ye göre 2007’de imzalanmasına rağmen Lübnan parlamentosunda 18 yıl bekleyen önceki anlaşma; iç siyasi krizler, Türkiye’nin baskısı ve İsrail’le yaşanan gerilim nedeniyle onaylanmamıştı. 2022’de ABD’nin Beyrut–İsrail deniz sınırını çözen Amos Hochstein’ın Lefkoşa üzerinden yürüttüğü süreç bölgede yeni bir pencere açmıştı. O pencereden şimdi Kıbrıs–Lübnan anlaşması geçti.
ABD POLİTİKASI DEĞİŞMEDİ, BÖLGE DEĞİŞTİ
Orta Doğu 7 Ekim sonrası tamamen farklı bir jeopolitiğe bürünmüş olsa da, Washington’un Doğu Akdeniz enerji politikasının aynı çizgide ilerlediği görülüyor. Lübnan’ın münhasır ekonomik bölgesinde faaliyet gösteren şirketler arasında Total ve ENI’nin yanı sıra Katar LNG sektörünün güçlü varlığı, ABD’nin enerji ortaklıklarını bölgesel siyasi yakınlaşmanın aracı olarak kullandığının göstergesi.
YENI ANLAŞMAYI FARKLI KILAN NE?
Bu kez imzalanan anlaşma, 2007’den farklı olarak Lübnan parlamentosunun onayına ihtiyaç duymuyor. Teknik ve hukuki açıdan 2007’deki çizimleri temel alıyor ve deniz sınırlarında uluslararası hukuk ile UNCLOS’un öngördüğü “ortay hat” yöntemini uyguluyor.
Kathimerini’den Yiannis Ioannou’ya göre bu durumun sonuçları önemli:
• Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki sınırları yeniden çizme girişimlerini zayıflatıyor. Türkiye–Libya 2019 mutabakatı ile Yunanistan ve Kıbrıs’a yönelik iddialarına karşı güçlü bir hukuki karşılık sunuyor.
• Suriye–Kıbrıs veya Suriye–Lübnan gibi gelecekteki muhtemel deniz sınırı anlaşmaları için emsal teşkil ediyor. Özellikle Türkiye’nin Şam üzerindeki nüfuzunu artırdığı bir dönemde bu emsal daha da önem kazanıyor.
• Kıbrıs ile Lübnan arasında enerji, deniz güvenliği ve deniz altı altyapı alanlarında işbirliğini derinleştiriyor.
Lefkoşa, son aylarda Lübnan’la güvenlik, göç ve AB ilişkileri konusunda yakınlaşmayı artırmıştı. Hristodulidis ile Ursula von der Leyen’in ortak Beyrut ziyareti ve açıkladıkları ekonomik paket bu çizginin devamı niteliğindeydi.
Ayrıca Hizbullah’ın yıllar sonra en zayıf döneminde olması ve Lübnan yönetiminin Türkiye’ye artık güvenilir bir ortak olarak bakmaması da anlaşmanın önünü açtı.
ANKARA’NIN TEPKİSİ: RAHATSIZLIK VAR AMA SEÇENEKLER SINIRLI
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın ilk açıklaması, anlaşmanın “Türk kıta sahanlığının dışında” olduğunu vurgulasa da uzmanlar bunu esaslı bir itirazdan ziyade rahatsızlığın diplomatik ifadesi olarak yorumluyor.
Hristodulidis’in anlaşmanın ardından “Türkiye ile deniz yetki alanı sınırlandırmasına da hazır olduklarını” söylemesi ise Ankara’ya ince bir mesaj olarak değerlendirildi.
Ankara’nın ardından klasik söylem yeniden devreye sokuldu: “Kıbrıslı Türklerin görüşü alınmadı”, “egemen eşitlik” ve Türkiye’nin Kıbrıs Türk tarafının haklarını koruma iddiası…
Türk basınında çıkan ve askeri gerilimin artabileceğini ima eden haberler ise uzmanlar tarafından “Mavi Vatan retoriğinin abartılmış yansımaları” olarak nitelendiriliyor.
Bununla birlikte Türkiye’nin geçmiş performansı ortada: 2018–2020 döneminde Ankara, Kıbrıs’ın lisansladığı bloklarda hukuksuz sondaj faaliyetleri yürütmüş, hatta ENI’nin Block 3’teki çalışmalarını engellemişti.
ŞİMDİ NE OLABİLİR?
Ankara’nın geçmişte yaptığı gibi, doğal gazı ve enerji paylaşımını Kıbrıs müzakerelerine yeniden entegre etme girişimlerinde bulunması ihtimal dahilinde. En ılımlı Kıbrıslı Türk liderlerin bile geçmişte dile getirdiği “ortak karar alma” ve “gelir paylaşımı” talepleri, Türkiye tarafından yeniden gündeme getirilebilir.
Ancak Kıbrıs’ın elindeki yeni unsur çok güçlü:
Hukuken tertemiz, uluslararası ilkelere dayalı bir deniz sınırı anlaşması.
Bu, gelecekte masaya oturulacak her türlü müzakere için Kıbrıs’a ciddi bir avantaj sağlıyor.













