Gazze’de Soykırım ve Hristodoulidis Hükümetinin Sessizliği!

“İsrail’in Kıbrıs Rum toplumunun kıymetli bir “müttefiki” olduğu doğrudan ya da dolaylı olarak topluma enjekte ediliyor ve söz konusu “müttefikin” Kıbrıs’ın federal bir devlet çatısı altında yeniden birleşmesine karşı çıktığı toplumdan saklanıyor.“

Geçtiğimiz haftalarda Uluslararası Soykırım Uzmanları Birliği (International Association of Genocide Scholars), İsrail’in Gazze’de soykırım uyguladığını tasdik etti.

Benzer biçimde Birleşmiş Milletler Örgütü de…

Böylece, Ekim 2023’ten beri soykırım yönünde ileri sürülen görüşler sonunda bilim insanları ve uluslararası kurumlar tarafından da altı çizilerek vurgulanmış oldu: “İsrail, Gazze’de Filistinlilerin yaşam temellerini tamamen yok ediyor ve doğrudan Filistin toplumunu hedef alıyor.”

Soykırım uzmanlarının karar metninde Myanmar’da Müslüman nüfusa karşı uygulanan soykırıma dair Uluslararası Adalet Divanı’nın 2020 yılında aldığı karara da gönderme yapılıyor ve “çocukları hedef alan saldırılar soykırımın kanıtlarından biri” olarak gösteriliyor.

Gazze’de öldürülen ve yaralanan çocukların sayısı halihazırda 50 bini aşmış bulunuyor ve bu sayı her gün biraz daha artmaktadır.

Soykırım uzmanları sadece bir tespitte bulunmuyorlar. Devletlere de çağrıda bulunarak, soykırımı engelleme yükümlülükleri olduğunu hatırlatıyorlar.

Gerçekten de, Soykırım Konvansiyonu’nu imzalayan bütün devletlerin soykırımı engelleme yükümlülüğü vardır ve bu yükümlülük bağlayıcıdır.

Uzmanlar ayrıca sivil toplumu da harekete geçmeye ve hükümetler üstünde baskı kurmaya davet ediyorlar.

Sivil toplum örgütleri toplu gösteri, grev ve boykot gibi eylemlerle hükümetleri soykırımı durdurmak için hareket geçmeye zorlayabilirler. Örneğin, Belçika sendikaları 2023’te Belçika limanlarından İsrail’e silah gönderilmesini engelleyen eylemler örgütlemişlerdi ve Belçika mahkemeleri bu eylemleri haklı bulmuştu.

Lahey’de geçtiğimiz Haziran ayında tam 100 bin kişi protesto eylemlerine katılmıştı.

Avrupa’nın pek çok kentinde bu türden eylemler giderek daha sık yapılıyor oldu. İrlandalılar bu konuda özellikle hassas davranıyorlar. İrlanda Cumhuriyeti’nin her köşesinde Filistin bayraklarına rastlıyorsunuz. Her tarafta protesto eylemleri yapılıyor. Bunlardan bazılarına şahsen katılma imkanı buldum.

Almanya ki, söz konusu İsrail olunca geçmişten gelen suçluluk duygusuyla soykırım konusunda sessiz kalan bir ülkedir, yurttaşların büyük çoğunluğu Gazze’de yapılanlara karşı olduğunu söylüyor. Kamuoyu yoklamaları bunu gösteriyor.

Bugün, İsrail’in kadim dostu Batılı devletler peşi sıra Filistin devletini tanıdıklarını açıklıyorsa, bunda kamuoyu baskısının büyük rolü vardır.

Hristodoulidis İsrail’e Boyun Eğiyor!
Bütün bunlar yaşanırken Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti sessizliğini koruyor ve toplumu da sessizleştirmeye çalışıyor. Hristodoulidis, İsrail’in uyguladığı soykırıma göz yumduğu gibi, her fırsatta Netanyahu’nun yakın “dostu” olduğunu söylüyor. Söylemekle de kalmıyor, “dostluğunu” kanıtlamak için hiçbir devletin kabul edemeyeceği yollara başvuruyor.

Nitekim, geçtiğimiz günlerde İsrail hükümetinin “ricası” üzerine, Kıbrıslı Rumların duvarlara yazdığı İsrail karşıtı slogan ve grafitlerin silinmesini talep ederek, ifade özgürlüğünü sınırlandırmaya kalkıştı.

Netanyahu hükümetinin Diaspora Bakanı, Hristodoulidis hükümetine baş vurarak duvarlara yazılı “antisemit nefret söylemlerinin” silinmesini talep edince, içişleri bakanı derhal harekete geçerek yerel yönetimlere bildirimde bulundu. Kuşkusuz, İsrail hükümeti her türlü İsrail eleştirisini “antisemitizm” sayıyor.

Sonunda, kamuoyu baskısı karşısında Kıbrıs Rum içişleri bakanlığı müsteşarı, İsrail’in talebini yerel yönetim organlarına bildirmekle “hata yaptığını” kabul etti. Fakat, yaptığı açıklamaların satır aralarında İsrail’in Kıbrıs konusunda Kıbrıs Rum tarafını desteklediğini ve bu yüzden dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

AKEL ile DİSİ arasında da sert tartışmalara yol açan bu konu, Kıbrıs Rum toplumunu bölüyor. DİSİ, Netanyahu hükümetinin savunuculuğunu üstlenmiş bulunuyor. Düne kadar Filistin dostu olan Kıbrıs Rum toplumunda İsrail hayranlığı pompalanıyor. Netanyahu ile kurulan Türkiye karşıtı jeo-politik işbirliğinin Kıbrıslı Rumların “hayrına” olacağı algısı yaratılıyor ve bu yanılsama, basının ve siyasi elitlerin yönlendirmesiyle yaygınlaşıyor.

Fakat, her şeye rağmen vicdanının sesini dinleyen Kıbrıslı Rumlar İsrail’in uyguladığı soykırıma karşı çıkıyorlar. Sokaklarda düzenlenen protesto eylemleri giderek artıyor. Son günlerde 150 akademisyenin başlattığı imza kampanyasıyla İsrail üniversiteleriyle işbirliğine derhal son verilmesi talep ediliyor.

Hristodoulidis ise sessizliğini koruyor! Söz konusu Kıbrıs olunca uluslararası hukuktan söz eden Nikos Hristodoulidis, uluslararası hukukun pervasızca çiğnenmesine göz yumuyor.

Oysa, Kıbrıs Cumhuriyeti Soykırım Konvansiyonu’nu imzalayan ülkelerden biridir ve soykırımı engelleyici önlemler almakla mükelleftir. Fakat, bu gerçek unutturulmak isteniyor.

Öte yandan, İsrail’in Kıbrıs Rum toplumunun kıymetli bir “müttefiki” olduğu doğrudan ya da dolaylı olarak topluma enjekte ediliyor ve söz konusu “müttefikin” Kıbrıs’ın federal bir devlet çatısı altında yeniden birleşmesine karşı çıktığı toplumdan saklanıyor.

WWL

WWL

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }