Mayıs ayındaki İmralı görüşmesinden yeni bilgiler Türkiye basınında
Ruşen Çakır Mayıs ayında gerçekleşen ve daha önce kamuoyuna açıklanmayan İmralı’daki görüşmede Kandil’den gelen temsilcilerin de yer aldığını yazdı. 28 sayfalık rapordaki ayrıntılar neler?
Mayıs ayındaki İmralı görüşmesinden yeni bilgiler Türkiye basınında
Ruşen Çakır Mayıs ayında gerçekleşen ve daha önce kamuoyuna açıklanmayan İmralı’daki görüşmede Kandil’den gelen temsilcilerin de yer aldığını yazdı. 28 sayfalık rapordaki ayrıntılar neler?
9 Temmuz’da kamuoyuyla paylaşılan Abdullah Öcalan’ın video mesajı sonrası PKK’li bir grup silah bıraktı.
Sembolik silah bırakma töreni Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Süleymaniye kentine bağlı Dukan ilçesi kırsalında yapıldı. Tören kapsamında temsili olarak silah yakıldı.
Silahların yakılmasına giden süreçte yapılan görüşmelerin şeffaflığına, kapsamına, katılımcılar ve içeriğine ilişkin taraflardan açıklama olmaması dikkat ve tepki çeken başlıklardan biri.
GÖRÜŞMELERİN KAPSAMINA İLİŞKİN İLK DETAY KÜÇÜKKAYA’DAN: ‘KALIN ÖCALAN’LA ÜÇ GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİRDİ’
Silahların yakılma törenini takip eden gazeteciler arasında olan İsmail Küçükkaya’nın aynı gün Süleymaniye’den kaleme aldığı yazıyla görüşme trafiğine ilişkin yeni bilgiler kamuoyuyla paylaşıldı.
Küçükkaya, Erdoğan’ın Ahlat konuşmasında yaptığı “İç cephe vurgusu”nu hatırlatarak her şeyin bu konuşmayla başladığını aktarmış ve görüşme trafiğini şöyle özetlemişti:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MİT Başkanı İbrahim Kalın görüştüler ve Erdoğan Kalın’a, Bahçeli ile görüşüp devletin elindeki en son bilgileri aktarmasını istedi. Kalın ve Bahçeli iki önemli görüşme gerçekleştirdi. Erdoğan da süreç içinde ‘mesafeli, temkinli, destekleyici’ bir misyon üstlendi. Her bir detay ince ince planlandı. Sonra Kalın, İmralı’ya gitti. Öğrenebildiğim kadarıyla Kalın, Öcalan’la üç görüşme gerçekleştirdi ve Erdoğan’a aktardı. Ve pek çok görüşmenin, pek çok temasın ardından Öcalan iki çağrı yaptı. 11 Temmuz 2025 itibari ile PKK silahları imha sürecini başlattı.”
‘İMRALI’DAKİ GÖRÜŞMEDE KANDİL’DEN GELEN TEMSİLCİ YER ALDI’
Görüşmeler ve içeriklerine ilişkin edindiği bilgileri paylaşan bir diğer isim Medyascope’tan Ruşen Çakır. Çakır “PKK lideri Abdullah Öcalan mayıs ayında İmralı Adası’nda DEM Parti heyetiyle yaptığı ve devlet yetkililerinin de katıldığı görüşmede MHP lideri Devlet Bahçeli’den birçok kez övgüyle bahsetti” içerikli bir yazı kaleme almış, görüşmelere ilişkin detaylar paylaşmıştı.
Çakır yeni yazısında İmralı’daki görüşmede Kandil’den gelen temsilci veya temsilcilerin yer aldığını aktardı. “Başkan ile görüşmemizin raporudur” başlığını taşıyan, 30 Mayıs tarihli 28 sayfalık metinden bahseden Çakır, “Mayıs ayı sonunda İmralı’da yapıldığı tahmin edilen görüşmede İmralı heyetinin dışında Kandil’den gelen en az bir temsilcinin de olduğu Öcalan’ın sözlerinden anlaşılıyor” dedi ve şu ifadelere dikkat çekti:
“Sizin buraya gelmeniz kıymetli ve önemlidir. Devletin güven duymasıyla buraya gelmeniz sağlandı. Şimdiye kadarki gelişmelerin zirvesidir bu. Gönül isterdi ki siz bu masayı ve bu çözümü dışarıda kendiniz bizzat geliştirmenizdi. Ama belli ki gücünüz yok. O yüzden bana kaldı.”
Çakır bu kişi ya da kişilerden birinin PKK’nin üst düzey isimlerinden Mustafa Karasu olduğu iddiasını öne çıkardı.
‘ŞİMDİYE KADAR MERHABA DEMEKTEN ÇEKİNENLER KANDİL’LE GÖRÜŞMEK İSTİYORLAR’
Çakır görüşmeye ilişkin Kandil’den de katılımlar olması sebebiyle “şimdiye kadarki en stratejik önemi haiz görüşme” değerlendirmesini yapıyor. “Sürece dahil ve engel olmak isteyenler” hakkında söylenenleri öne çıkarıyor.
Ruşen Çakır’ın yazısında ilgili kısım şöyle:
“Örneğin heyetten bir kişi, ‘Dışarıdan bozmak isteyenler varmış. Kandil’in belirttiğine göre çağrı sonrası etkili güçler araya giriyor. Kendileriyle görüşmek istiyorlar. ‘Silah bırakmayın’ diyorlar. ‘Rojava’da neden federasyon istemiyorsunuz?’ diyorlar. BM ve başka güçler süreci desteklediklerini söylüyorlar. Ama alttan alta ilişkiye geçip ‘silah bırakmayın’ diyorlarmış. Şimdiye kadar merhaba demekten çekinenler Kandil’le görüşmek istiyorlar. Üst düzeyde stratejik ilişki geliştirmek istiyorlar. Hareketi destekleme eğilimi taşıyorlar’ diyor.
Bu sözler üzerine Öcalan, ‘Yani şimdi diyorlar. İlginç. Bugüne kadar demediler. Şimdi diyorlar. Amerika, İsrail ve İran kanatları değil mi?’ deyip görüşmedeki devlet yetkililerine dönerek sözlerini şöyle sürdürüyor: ‘Bakın, görün bunu. Anlayın ve sonuç çıkarın diyorum size.’
Ardından Öcalan, muhtemelen Kandil’den gelen(ler)e ‘Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Ne anlıyorsunuz? Neden şimdi?’ diye sorunca şu cevabı alıyor:
‘PKK savaşçı bir güç. Dengeleri değiştirebilecek bir güç. Bunlar PKK’yi yanlarında tutmak istiyorlar. PKK feshi ile beraber var olan durum ellerinden çıkacak diye.’
‘ÜÇÜNCÜ BİR GÖZ OLMAK İSTEYENLER, DAHİL OLMAK İSTEYENLER VAR’
Öcalan, ‘Bakın bu kozun ellerinden alınması onları korkuttu. Peki ne yapalım? Lütfen gizli toplantı yapıyormuşuz gibi rahat konuşun. Açık bir şekilde görüşlerinizi söyleyin.’ deyince şu cevabı alıyor: ‘Üçüncü bir göz olmak isteyenler var. Dahil olmak isteyenler var.’
Diyalog şöyle devam ediyor:
Öcalan: Peki samimi görüyor musunuz?
Heyet: Çıkarlarına göre hareket ediyorlar. Ne kadar güvenilirdirler bilemiyoruz. Umut vaat ediyorlar mı bilemiyoruz. “Üst düzeyde strateji geliştirelim” diyorlar. “Rojava için federasyon isteyin” diyenler var. “52 yıllık savaştan neden vazgeçiliyor? Neden üçüncü göz yok?” diye soranlar var.
Öcalan: İyi niyet görüyor musunuz?
Heyet: Çıkarlarını esas alan yaklaşımları var.
ÖCALAN: İRAN 40 YILDIR BİZİ NE YAŞATIYOR NE DE ÖLDÜRÜYOR
Bunun üzerine Öcalan, ‘Söylediklerinize toplu cevap veriyorum’ diyerek şu değerlendirmeyi yapıyor:
‘Bakın, İran 40 yıldır bizi ne yaşatıyor ne de öldürüyor. İran tetikte tutuyor. İsrail de yaklaşık 40 yıldır ne çözüyor ne de tasfiye ediyor. SDG de öyle. İsrail, Araplar, İran ve Avrupalılar, İngilizler bunun üzerine denge kurmuşlar. PKK savaşsın, Türkiye de sorunu çözmesin denklemi devam ediyor. Rusya’da hâlâ PKK bürosu duruyor mu? Ruslar bizi asla terörist olarak ilan etmediler. Dengeler var.
Türkiye tarihi bir hamle yapıyor. Strateji o dengeleri yıkıyor. En az cumhuriyetin kuruluşu kadar önemlidir. Cumhuriyetin demokratikleşmesi tarihi bir adım. İran feryat figan ediyormuş. Bundan sonra stratejik ilişki de geliştirebilirler. Daha fazla silah verecekler. Türkiye de savaş gücünü büyütmüş. Bu daha büyük bir savaş demektir. Gazze’yi görüyorsunuz. Bundan sonra Ortadoğu’da savaş böyle gelişir. Ortadoğu’da yeni savaş tarzı, Gazzeleşme olayı yoğunlaşıyor. Türkiye bunu kaldırabilir mi? Çok zor. Biz kaldırır mıyız? Çok zor. Daha kötü şeyler de yapabilirler.’”
ÖCALAN: GEREKÇELERİM UZUN, KOMISYON GELİRSE ANLATACAĞIM
Görüşmenin en çarpıcı bölümlerinden birinin burası olduğunu söyleyen Çakır, PKK’nin 20’den fazla keşif uçağı düşürdüğü ama bunların basına yansımadığı iddiasının dile getirilmesi üzerine konuşulanları yazıyor:
“Öcalan: Öyle mi? Kendileri mi geliştiriyorlar?
Heyet: Kendi imkânlarıyla geliştirdiklerini belirtiyorlar. Çok zeki gençleri var. ‘Yapay zekâyı kullanmakta bölgede dördüncü sıradayız’ diyor ilgililer. Sanırız biraz destek alıyorlardır.
Öcalan: (Gülerek, yetkiliye bakarak) Evet, belli ki PKK’yi hazırlıyorlar. Türkiye’yi de hazırlamışlar. İşte bunu diyorum. Sen kazanırsan, Pirus Zaferi; o kazanırsa Pirus Zaferi. Geriye kalan Gazze durumudur. Zafer diyorlar, ne zaferi, çocuk-kadın ölmüş. Gazze’de 7 Ekim komplosu olmasaydı, her şey farklı olurdu. İsrail kazandı diyor, ama dünyada sıfırlandı. Bu savaş biçimi, yanlış bir savaş biçimidir. 1995’te söyledim, ‘bu savaşı ben başlattım ama bu Kürt-Türk savaşı yanlıştır.’ En güçlü olduğum zamanda bile Özal vardı. ‘Bu savaşı durdurmalıyım’ dedim. Özal da ‘Sorunu ortaya koydun, yeterlidir’ diyordu. O zamandan şimdiye kadar bu savaş iki trilyon dolara mal oldu. Şimdi on trilyona ulaşır. Gerekçelerim uzun. Komisyon gelirse anlatacağım.”
İKI TRİLYON DOLAR VURGUSU
Öcalan’ın Mayıs ayındaki görüşmelerde söylediği “bu savaş iki trilyon dolara mal oldu” bilgisi, Erdoğan’ın silah yakma töreninden sonra yaptığı, iktidarın “tarihi olacak” diyerek dikkat çektiği Kızılcahamam konuşmasında kullandığı bir argüman.
Erdoğan konuşmasında tam olarak şu ifadelere yer vermişti:
“Hataların bedelini hep beraber ödedik. Türkiye bu terör saldırılarıyla istikrarsız hale geldi, ekonomide 2 trilyon doları bulan bir faturayla karşılaştık. Her şeyden önemlisi terör örgütü ülkemizin huzuruna, kardeşliğine çok ağır hasarlar verdi.”
‘Terörsüz Türkiye’nin ilk meyvesi’ diye Şırnak ve Cizre’de kurulan “Barış Yatırım A.Ş.” haberiyle gündeme gelen Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör de köşesinde aynı argümanı kullanmış şu ifadelere yer vermişti:
“(…)Terörün özel sektör girişim ve yatırım kararları, doğrudan yabancı sermaye girişi, ihracat hacmi ve turizm talebi gibi makro büyüklükler aracılığıyla Türkiye ekonomisi üzerindeki örtük ve dolaylı maliyetleri yaklaşık 2 trilyon doları buluyor. Türkiye ekonomisinin dolar cinsinden büyüklüğünün 2024’te 1.32 trilyon dolar olarak gerçekleştiği varsayıldığında bu ikinci bir Türkiye anlamına geliyor.”