Yıkıntılar arasında adalet arayışı: Mahkemede ailelerin acı dolu tanıklıkları
Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve 3’ü tutuklu 11 sanığın yargılandığı İsias davasının 6. Duruşması devam ediyor. Mahkemeyi izleyen siyasiler ve basın görevlileri ailelerin beyanları sırasında göz yaşlarına hakim olamıyor.
Bugün Kıbrıs/Emine Yüksel
İsias’ın 6. duruşması, ailelerin dinlenmesiyle devam ediyor.
Nehir’in annesi Safiye Çevik, “Ben Ahmet Bozkurt’u çok iyi tanırım, çünkü ben de Adıyamanlıyım. Çocukları, akrabaları beni dinliyor musunuz? Siz bizi nasıl evlatlarımıza mahkum bıraktınız, siz de evlatlarınıza hasret yaşayacaksınız” dedi.
İzcan’ın annesi Feriha Yiğittürk, mahkemeye hitabında göz yaşlarını tutamadı. Yiğittürk, “Bu bina ilime bilime uygun olsaydı, çocuklarımız bugün yanımızda olacaktı. Bilirkişi raporları da bu insanların bu insanların bunu bile isteye yaptığını ortaya çıktı. Bu insanlar burada yaşıyordu diyorsunuz, biz enkaz altında evlatlarımızı ararken Bozkurt ailesi kasasını arıyordu. Madenciler binaya geldiklerinde biz bu binadan kimseyi çıkaramayız deyip göz yaşlarıyla enkaz başından ayrıldılar. Sayın hakim, söyleyeceklerim bu kadar, olası kast kararı vermenizi bekliyoruz” dedi.
Meriç İçme şunları aktardı: “Ben 14 yaşında oğlumu kaybettim. Enkaza ilk gidenlerdendim. Böyle bir enkazla karşılaşacağımızı hayal bile edemedik. Deprem 11 ili etkiledi, gezin bu illeri bu şekilde yıkılan bina var mı diye bakın. Biz günlerce çocuklarımızı aradık kumun içinde, maalesef madencilerin kazma küreklerini bırakıp ağladıklarını gözlerimizle gördük. Birebir yaşadık bunları. En ağır şekilde müebbet istiyorum hakim bey.”
Serin’in annesi Pervin İpekçioğlu ise şöyle konuştu: “Biz bu davada insanlığın öldüğünü öğrendik, insanlığın parayla satıldığını öğrendik. Dosyada sahte rapor var. 96 yılında Adıyaman 2. Deprem bölgesine yükseltiliyor ve 98’de değişen tüzükle inşaatları n güçlendirilmesi gerektiğini söylüyor. İşte bu kutular içinden bize bakan kişiler bundan kaçınmak için geçersiz ruhsatı geçerli göstererek, maddiyattan kaçmak için inşaata yeniden başlıyor. Bunlar hangi menfaat için yapıldığı beni ilgilendirmiyor. Bu sahtecilik bilerek isteyerek yapıldı. Bu binayı konuttan otele çevirmek için yapıldı.
Bu bina kamuya açık mı? Evet. İnsanlar bu binaya girip çıkıyor mu? Evet. Bakın hakim bey ben 25 yıllık ceza hukukçusuyum, tırnaklarımla kazıyarak geldim. Bu söylediklerim anne yüreğiyle değil 25 yıllık ceza hukukçusu bilgisiyle söylüyorum. Yoksa anne yüreğimde bunun cezası olası kast da değil.”
Selin’in babası Enver Karakaya ise, “Mahkeme heyetinden talebim annelerin feryatlarına kulak vermeniz, bu işi burada çok konuşmayan babalara bırakmayın” dedi.
Selin’in annesi Ruşen Karakaya da mahkemeye hitabında şunları söyledi:
“Selin’im benim ruh ikizimdi. Çok mutlu bir çocuktu, heyecanla gönderdik onu buraya. Kumun altından aldık çocuğumuzu, buna nasıl bilinçli taksir dersiniz? Sayın savcı, başka çocuklar ölmesin diye bir karar çıkarmanızı istiyoruz. Öyle bir karar alın ki o sahte evraklara imza atmadan bir daha düşünsünler.”
Esra Özberkman ağlayarak yaptığı konuşmada, “Biz kaderci değiliz. Depremin kader olduğunu kabul etmiyoruz. Çocuklarımız ihmal sonucu öldü. Biz çocuklarımızın geri gelmeyeceğini biliyoruz. Mücadelemiz sizin çocuklarınız içindir, sizin çocuklarınızın hayatı içindir” dedi. Esra Hoca konuşacak daha çok şey olduğunu ancak daha fazla devam edemeyeceğini söyledi.
Tayyip Özberkman ise, “Ben en değerlisini kaybeden bir baba olarak, bir daha kimsenin yakınlarını kaybetmesini istemiyorum. Bu davaya kamu görevlilerinin dosyasının da eklenmesini istiyorum. O zaman kimin ne kadar sorumluluğu olduğu ortaya çıkabilecek. Bir daha depremde bina yıkılmasın diye istiyorum. Takdir mahkemenindir” dedi.
Rehberlerden Uğutan Tan’ın annesi mahkemeye hitabında, oğlunun odasına giremediğini, nefes bile alamadığını haykırdı. Tan, kısa konuşmasının ardından fenalaşarak salondan çıkarıldı.
Mehmet Tülek ise şöyle konuştu: “Bu aşmada hala bu mücadeleyi veriyor olmamız utanç sebebidir. Biz acımızı yaşayamadık, kendi gözlerimizle gördüklerimizi kanıtlamaya çalıştık. Bir binanın yıkılmasına sebep olabilecek ne kadar unsur varsa hepsi İsias’ta var. Usulsüzlük var, sahtekarlık var. O ruhsatın nasıl alındığını siz de biliyorsunuz. Şimdi siz kalkıp bize diyeceksiniz ki 20 yıl ceza verdim. Gazetelerde çıkacak, ama herkes bunun en fazla 3 yıl yatacaklarını biliyor. Ben diyorum ki beni vicdanımla baş başa bırakmayın, beni bu insanların dışarıda elleri kollarını sallayarak gezdiğini bana göstermeyin.
Ben enkazın üstünde, enkazın altında seslerini duyduğum rehberler ve kızım için için aşağı yukarı koşarken, Bozkurt Ailesi oradaymış, para kasası arıyormuş. Bunun cezası bu olamaz hakim bey.”
Yaşar Gençalioğlu mahkemeye beyanında şunları söyledi: “Ben 14 yaşındaki kızımın bedenini mezara kendi ellerimle koydum, bunun cezasını çekmelerini istiyorum. Olası kast istiyorum hakim bey. Söyleyecek çok şey var ama konuşamıyorum, kelimeler boğazımda düğümleniyor. Yapılanları gördük, otel kum yığınına döndü. Kızımı mezara koyduğumda orada hava boşluğu vardı, bu binada hava boşluğu yoktu. Bunların cezasız kalmasını istemiyorum.”
Eşini ve çocuklarını İsias Otel’de kaybeden Caner Kalaycı da şunları ifade etti: “Eşim de bir hukukçuydu sizin gibi. Çocukların başında dursun diye geldi buraya. Kızına sarılmış şekilde veda etti hayata. Çok uzatmak istemiyorum olası kast talebimiz var. Olası kast KKTC için sadece bir karar olacaktır belki ama TC’de yaşayan diğer kardeşlerimiz içinse bir nefes olacaktır.”