Kıbrıs’ın Geçiş Kapıları

Bu adada toplumları güvenlik kaygıları ile ayrıştırıp o toplumlar üstünde hakimiyet kurmak ve o toplumlara ait kaynakları hâkim zümrelerin bitmek bilmez sömürüsüne tabi kılmak tarihsel bir vakadır. Ama yakın tarihimize odaklanacak olursak, İngiliz sömürge döneminde yönetimin ada üzerindeki hakimiyetini sürdürmek için iki toplumu birbirine düşürdüğü ve ilk tel örgülü barikatları 1950’lerin sonlarında çekmeye başladığı, adayı nasıl böleceklerinin haritalarını ta o zamanlarda masalarda çalıştığı bilinen tarihi gerçeklerdir.

Kıbrıs Cumhuriyeti’ne sözde bağımsızlık veren garantör ülkeler Britanya, Türkiye ve Yunanistan bu bağımsızlığın harcına kendi ayrılıkçı tohumlarını yerleştirip, ileride kendilerinin bu ada üzerinden Yakın doğu ve Orta doğudaki çıkarlarını nasıl koruyacaklarının hesap ve planlarını yaptılar. 1974’e gelindiğinde ise garantörlerden biri adayı kendine bağlama girişiminde bulunurken bir diğeri müdahale ederek adayı böldü. Bu işlerin baş müsebbibi Britanya ise yaratılan çözümsüzlükten yararlanarak sözde arabuluculuk ayakları ile elde ettiği egemen üslerinin, bölgede sorgulanmadan varlığını devam etmesini sağladı.

1974- 2003 yılları arası Kıbrıs ikiye bölünmüş ve toplumların birbirleri ile teması nerede ise yasaklanmış, insanlar yerlerine, evlerine ulaşamaz vaziyette devam etti. Bu tavrın nedeni güneyde Kıbrıslı Rum hâkim sınıfların tüm adayı kendi kontrollerine alıp kuzeydeki toplumu asimile etme istekleri, Kuzeydeki hâkim güçlerin ise Türkiye’deki hâkim çevrelerle birlikte ele geçirdikleri ekonomik ve askeri avantajları kaptırmama telaşları idi. Ne zamanki Türkiye uluslararası alanda Kıbrıs’ta yaratılan bu durumdan dolayı zor duruma girip mahkemelerde tazminatlar ödeme noktasına geldi o zaman iki toplum arasındaki zorlanan barikatlar açılmaya başladı.

Elimizdeki verilere bakarak görüyoruz ki 2003- 2023 yılları arasında peyderpey açılan 9 geçiş kapısından toplamda 140 milyon civarında geçiş yapılmış. Son zamanlarda yıllık 8 milyonun üzerinde geçiş yapılmakta olduğu ilgili teknik komitelerin verilerinden anlaşılmaktadır. Bazı kapılarda yığılma ve kuyruklar kilometreleri aşmaktadır. 2018-22 arasında Kıbrıslı Türkler bu kapılardan 94 milyon Euro, Kıbrıslı Rumlar da 18.5 milyon Euro satış yapmışlar. Kıbrıslı Türklerin maruz kaldığı kısıtlamaları dikkate alırsak bu kapıların ekonomik açıdan ne denli önem kazanmakta olduğu daha anlaşılır olmaktadır. Geçişler dolayısı ile gelen 3. ülke turistlerin sayısı kuzey limanlarından gelen gerçek turistlerin sayısını geçmekte olduğu görülmektedir. Bu gerçekler verilerle ortada dururken geçiş kapılarının rahatlatılması veya sayılarının artırılması için çaba sarf etmemek veya buna karşı tavırlar içine girmek abesle iştigaldir.

Ada sathında ve toplumlar arasında geçişler, temaslar, ticaret ve iş birlikleri bu hâkimiyetçi ve ayrılıkçı siyasi duruşları değiştirmek için en önemli gelişmelerdir. Bu tür özgürlüklerin ilerletilmesi için iki toplum sivil güçlerinin birlikte mücadele etmesi Kıbrıs’ın ortak geleceği açısından çok değerlidir. 10 Aralık Salı akşamı Ledra Palace Hotelde yıllardır tekrarlanan resepsiyonlardan biri daha BM’nin Kıbrıs’taki temsilcilisi Colin Stewart’ın ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Kamuoyu bu resepsiyonda iki tolum liderinin kapılarla ilgili yeni bir şeyler söylemelerini bekledi ama onlar yiyip içip hiçbir şey söylemeden gösterişli makam filoları ile oradan ayrıldılar. Ama hotelin kapısında iki toplumdan 70 örgüt temsilcisi pankartlarla ve ortak açıklamayla şunu diyorlardı

“…Liderlerin BM Genel Sekreteri ile New York’ta yaptığı toplantıdan iki ay sonra müzakere süreci çıkmazda kalmaya devam ediyor. Genel Sekreter’in iki tarafın pozisyonlarındaki boşluğu kapatmanın yollarını arama çağrısı, siyasi atmosferin olumsuz kalmasıyla cevapsız kalıyor. İki liderin Kıbrıs’ta bir araya gelip yeni kontrol noktaları açma olasılıklarını araştırma konusunda vardıkları anlaşma bugüne kadar uygulanmadı. Bunun yerine, iki tarafın konuya ilişkin pozisyonları geçmişteki tartışmalara dayanıyor…”

Birleşik Kıbrıs İki Toplumlu Barış İnisiyatifi bu saptamayı yaptıktan sonra bildirilerinde şu çağrıyı yaptılar:

“…. İnsanların günlük ihtiyaçlarını karşılamak, ticareti kolaylaştırmak ve ayrıca insanların Lefkoşa’daki sınır hattının her iki yakasındaki trafik sıkışıklığını aşmalarına yardımcı olmak için yeni geçişler açılmalıdır. Şu anda masada olan tüm kontrol noktaları, Mia Milia/Haspolat, Athienou/Pyroi-Louroujina/Akıncılar, Kokkina/Lefkoşa’daki Mağusa kapısı ve diğerleri, yukarıdaki zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Tüm bu geçişler araç ve yaya geçişleri için kullanılabilir olmalı ve maksimum fayda sağlanabilmesi için herkese açık olmalıdır. İki Lider, BM Güvenlik Konseyi Kararlarını ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Raporlarını ciddi şekilde dikkate almalı ve barış ve yeniden birleşme kültürünü teşvik etmek için gerekli bir adım olarak halkların günlük temaslarını ve iletişimini kolaylaştırma ihtiyacını vurgulamalıdır… Yeni kontrol noktalarının açılması koşullu olmamalı ve toplumların ihtiyaçlarının aciliyeti ve ilgili altyapının durumu temelinde önceliklendirilmelidir.”

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }