Bugün Kıbrıs

Bağımsızlık Yolu Mali Sekreteri Münür Rahvancıoğlu, Genç TV’de Elif Evrensel’in sunduğu Diğerleri programında yaptığı açıklamalarda, Bağımsızlık Yolu’nun 11 yıldır emekçilerin örgütlenmesi, güçlenmesi ve haklarının görünür kılınması için mücadele ettiğini söyledi. Rahvancıoğlu, ülkede yaşanan ekonomik, çevresel ve toplumsal sorunların tesadüf olmadığını, bilinçli tercihler ve rant odaklı politikaların sonucu olduğunu vurguladı.

SU BASKINLARI “DOĞAL AFET” DEĞİL, RANT VE PLANSIZLIĞIN SONUCU
Rahvancıoğlu, ülkede yaşanan su baskınlarının “doğal afet” olarak tanımlanamayacağını belirterek, bunun yıllardır süren plansızlık, rant politikaları ve denetimsiz inşaat faaliyetlerinin sonucu olduğunu ifade etti. Kuraklık nedeniyle barajların toprak ve tozla dolduğunu kaydeden Rahvancıoğlu, “Bakımlı olsaydı barajlar çok daha fazla su tutardı. Tamamen önlenebilir miydi bilmiyoruz ama gerekli önlemlerin alınmadığı apaçık ortadadır” dedi.

Kıbrıs’ın güneyinde benzer sorunların yaşanmadığını hatırlatan Rahvancıoğlu, “Bu yaşananlar doğal değil; tamamen rant uğruna betonla doldurulan bir coğrafyanın sonucudur” ifadelerini kullandı. Dere yataklarının ve taşkın alanlarının yapılaşmaya açıldığını belirten Rahvancıoğlu, “Dere yatağını kapatamazsınız; taşkın alanı derenin hakkıdır. Siz oraya bina da yapsanız dere günün sonunda hakkını alır” diye konuştu.

“KAP-KAÇÇI SERMAYE” VE İNŞAAT DÜZENİ
Bağımsızlık Yolu’nun yıllardır dikkat çektiği “kap-kaççı sermaye” düzenine değinen Rahvancıoğlu, inşaat sektörünü bunun en görünür örneği olarak tanımladı. “Plansızlık, doğa talanı, iş cinayetleri, kalitesiz yapılaşma, derde deva olmayan bir ekonomi… Bunların hepsi aynı zihniyetin ürünü” diyen Rahvancıoğlu, birkaç inşaat baronunun kârı için toplumun tamamının bedel ödediğini söyledi.

Dünyada inşaat sektörünün katı kurallarla yürütüldüğünü ancak Kıbrıs’ın kuzeyinde maliyet düşürmek adına en temel tedbirlerin dahi alınmadığını vurgulayan Rahvancıoğlu, Japonya örneğini vererek “Bizde kum taşıyan kamyonlar üstünü bile örtmüyor. Oysa Japonya’da inşaat alanından çıkan araçların lastikleri bile yıkanmak zorunda” dedi.

EMEKÇİNİN PARTİSİ: BAĞIMSIZLIK YOLU
Bağımsızlık Yolu’nun temel misyonunu hatırlatan Rahvancıoğlu, partinin 11 yıldır emekçilerin hak mücadelesini görünür kıldığını söyledi. Siyasi partiler arası toplantılarda yaşanan dışlamalara da değinen Rahvancıoğlu, “Demokrasi adına farklı fikirlerin çağrılmaması kabul edilemez. Biz çağrıldığımız her yere gider fikrimizi söyleriz ama çağrılmamak da mücadelemizi durdurmaz” dedi.

İşçi haklarına ilişkin hazırladıkları kitapçığın güncel mevzuatı içeren kapsamlı bir başvuru kaynağı olduğunu belirten Rahvancıoğlu, bu yayının sendikalardan, Baraka Kültür Merkezi’nden ve Bağımsızlık Yolu’ndan ücretsiz temin edilebileceğini ifade etti.

YABANCI İŞÇİLER VE SİSTEMATİK SÖMÜRÜ
Yabancı işçilerin iş değiştirme hakkının kısıtlanmasını sert sözlerle eleştiren Rahvancıoğlu, “Bir yıl çalışmadan iş değiştirememe şartı haksızlıktır. İşçi de patron gibi memnun olmadığı koşullardan ayrılabilmelidir” dedi. Bu düzenlemenin patronların talebiyle hayata geçirildiğini savunan Rahvancıoğlu, kararın seçim dönemlerinde finansal destek beklentisiyle alındığını ileri sürdü.

Ülkeye vaatlerle getirilen yabancı işçilerin büyük bölümünün gerçek dışı koşullarla karşılaştığını belirten Rahvancıoğlu, “Lojman dedikleri yerler 20–30 kişinin kaldığı odalar. Vaat edilen ücretler ödenmiyor, geçinmek imkânsız hale geliyor” ifadelerini kullandı.

SENDİKAL ÖRGÜTLENMENİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
Rahvancıoğlu, ülkede sendikal örgütlenmenin önüne bilinçli yasal ve fiili engeller konduğunu söyledi. “Toplu sözleşme hakkı kâğıt üzerinde var ama fiilen uygulanmıyor. İşçiler sendikalaşmak istediğinde işten atılıyor” diyen Rahvancıoğlu, devletin bu süreçte işvereni koruyan bir pozisyonda durduğunu savundu.

“BU MEMLEKETTE YASALAR ÇALIŞANI DEĞİL, SERMAYEYİ KORUYOR”
Çalışma hayatına ilişkin son düzenlemelerin sermaye örgütlerinin talepleri doğrultusunda şekillendiğini belirten Rahvancıoğlu, özellikle çalışma izniyle ilgili değişikliklerin emekçileri daha da zayıflattığını söyledi. “Patron kârını artırmak için işçinin elini kolunu bağlayan yasalar çıkarılıyor. Bu memlekette yasalar çalışanı değil, sermayeyi koruyor” dedi.

EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET VE ASGARİ ÜCRET ÇAĞRISI
Rahvancıoğlu, eşit işe eşit ücret ilkesinin hayata geçirilmesi gerektiğini vurgulayarak, asgari ücretin en düşük kamu maaşına eşitlenmesini savunduklarını söyledi. “Asgari ücret toplumun tabanını oluşturur. Taban ne kadar düşük olursa, tüm ücretler aşağı çekilir” ifadelerini kullandı.

SENDİKA ZORUNLULUĞU VE ÇALIŞMA İZİNLERİ
On ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerinde sendikasız çalışmanın yasaklanması gerektiğini belirten Rahvancıoğlu, sendikasız işyerlerinin sömürünün sistematik hale geldiği alanlar olduğunu söyledi. Ayrıca işsizlik oranı %5’in altına düşene kadar yeni çalışma izni verilmemesi gerektiğini savunan Rahvancıoğlu, bunun sömürü çarkını kırmak için şart olduğunu ifade etti.

ÖĞRENCİ STATÜSÜYLE KAÇAK İŞÇİ UYARISI
Üniversitelerin “öğrenci” statüsü üzerinden kayıt dışı işgücü yaratılmasına göz yumduğunu savunan Rahvancıoğlu, bu durumun sistematik hale geldiğini söyledi. “Üniversitelerin getirdiği kişilerin kayıt dışı çalışması halinde ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır” dedi.

ÜLKEYE GİRİŞLERDE SIKI DENETİM TALEBİ
Rahvancıoğlu, ülkeye girişlerde kimlik uygulamasının kaldırılmasının kontrolsüzlüğü artırdığını belirterek, turist statüsüyle gelen kişilerin önemli bir bölümünün çalışma amacı taşıdığını söyledi. “Kalacak yer, maddi imkân ve geri dönme motivasyonu belgelendirilemeyen kişilerin ülkeye girişine izin verilmemelidir” çağrısında bulundu.