Rogers: “Bu vasatlıktan bir an önce kurtulmamız gerekiyor”
Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers, Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde Kıbrıs’ın kuzeyinde halkın ne sağlık hizmetine ne de ilaca erişebildiğini anlatarak, “Halk sağlık hizmetine erişemiyor, halk ilaca erişemiyor, tetkiklerini yaptırmakta zorlanıyor. Sağlık şakaya gelmez” dedi.
Rogers: “Bu vasatlıktan bir an önce kurtulmamız gerekiyor”
Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers, Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde Kıbrıs’ın kuzeyinde halkın ne sağlık hizmetine ne de ilaca erişebildiğini anlatarak, “Halk sağlık hizmetine erişemiyor, halk ilaca erişemiyor, tetkiklerini yaptırmakta zorlanıyor. Sağlık şakaya gelmez” dedi.
Bugün Kıbrıs
Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers, Kıbrıs’ın kuzeyinde Sağlık Bakanlığı bütçesi görüşülürken altyapı yatırımlarının bitmediğini, dijitalleşmenin hayata geçmediğini, tıpta uzmanlık eğitiminde denetimin engellendiğini belirterek, “Halk sağlık hizmetine erişemiyor, halk ilaca erişemiyor, tetkiklerini yaptırmakta zorlanıyor. Sağlık şakaya gelmez” dedi.
Rogers, Meclis’te Sağlık Bakanlığı bütçesi ele alınırken söz alıp bugüne kadar yer aldığı dokuzuncu bütçe görüşmesinde de neredeyse aynı konuşmayı yapabildiğini söyledi; yıllardır vaat edilen projelerin bitmediğini, planlama ve denetim eksikliğinin derinleştiğini belirtti. Sağlık Bakanı Hakan Dinçürek’in 10 Nisan 2025’te Kıbrıs’ın kuzeyi için “sağlık yılı” ilan ettiğini anımsatan Rogers, buna rağmen altyapının güçlenmediğini, insan kaynağına kalıcı yatırım yapılmadığını vurguladı.
Rogers, hükümete ve Sağlık Bakanlığı’na seslenerek “Bu kadar ciddi bir alanda vasatlığa teslim olamayız. Sağlıkta da, eğitimde de, her alanda bu vasatlık her tarafa sirayet etti. İlk işimiz bu vasatlıktan kurtulmak olmalı” dedi.
“SAĞLIK YILI” VAADİ TUTMADI, PROJELER LİSTELERDE KALDI
Rogers, Dinçürek’in “2025 sağlık yılı olacak, altyapı güçlenecek, insan kaynağına destek verilecek, yeni yatırımlar yapılacak” sözlerini hatırlattı ve bu sözlerin bütçede somut karşılık bulmadığını ifade etti.
Bütçeye bakıldığında, Türkiye Cumhuriyeti kaynaklı birçok proje sıralandığını belirtti; Yeni Girne Hastanesi’nin iç donanımının, Burhan Nalbantoğlu kampüsünün renovasyonunun, Amatem binasının, Pamuklu Hastanesi’nin ve Yeni Girne Hastanesi’nin bitirilmesinin yine listede yer aldığını aktardı.
Rogers, “Sayın Bakan, ‘2025’te olmadı ama 2026’da olacak’ diyor. Umarım seneye gerçekten bitmiş projeleri konuşuruz; bittiğinde teşekkür etmeyi de biliriz. Ama şimdi baktığımda, faaliyet raporuna ve bütçeye bakınca gerçekten şunu merak ediyorum: Sağlık Bakanlığı’nın bir öncelik listesi var mı?” diye sordu.
Rogers, Türkiye’ye sunulan projelerde, halkın önceliklerinin mi, yoksa “karşı tarafın hazırladığı listelerin mi” esas alındığını sorguladı: “Birçok şey yapılıyor deniyor ama sonuç göremiyoruz. Önemli projeleri aradan seçip öncelik yapmak, bizim ekiplerle birlikte yoğunlaşıp bir şeyleri bitirmek ve halka müjde vermek bu kadar zor olmamalı.”
YENİ BİNALAR AÇILDI AMA İÇLERİ BOŞ KALDI
Rogers, bütçede ve hükümet söyleminde hastane ve sağlık merkezi sayılarının artırılmasıyla övünüldüğünü, ancak bu binaların içinin doldurulmadığını vurguladı. Örnek olarak Vadili’de açılan sağlık ocağını gösterdi:
“Bu yaz gidip yerinde gördük; bina var ama içeride kimse yok. Doktor yok, hareket yok. Oradaki sorumlu kişi bekliyor sadece. Önemli olan binayı yapmak değil, bu binada kim çalışacak, ne hizmet verilecek; asıl planlanması gereken budur.”
Bu çerçevede şu soruları yöneltti:
- Kaç hemşireye,
- kaç hekime,
- kaç tekniker, laborant, 112 personeline ihtiyaç duyulacağı,
- bu ihtiyaçların nasıl karşılanacağı
konusunda Sağlık Bakanlığı’nın bir projeksiyonu olup olmadığını sordu.
İstatistik biriminin bu konuda ileriye dönük planlama yapıp yapmadığını, personel planlaması ve yeni sağlık personeli yetiştirilmesi konusunda bilimsel veriye dayalı öngörüler üretip üretmediğini merak ettiğini söyledi.
SAĞLIK PROGRAMI OLAN ÜNİVERSİTELER DENETİMSİZ BIRAKILDI
Rogers, Tabipler Birliği’nin verilerine atıf yaparak Kıbrıs’ın kuzeyindeki üniversitelerde 413 tıp öğrencisi ve 313 diş hekimliği öğrencisi bulunduğunu, Tabipler Birliği’ne kayıtlı 930 hekim ve 508 diş hekimi olduğunu aktardı.
Bu rakamların, özellikle vaka görme ve nitelikli eğitim açısından son derece kritik olduğunu belirten Rogers, bu kadar çok sağlık programı açılmasına rağmen eğitimin kalitesi ve denetiminin belirsiz kaldığını söyledi.
Hemşirelik alanındaki tabloyu da “endişe verici” diye tanımladı:
“Sayın Bakan, hemşirelik münhallerini açtıklarını, sınava 300 hemşire adayının girdiğini ama içlerinden 60 puanı geçen 100 kişiyi bile bulamadıklarını söyledi. Bu, üniversitelerimizle ilgili ciddi bir uyarı değil midir?”
Rogers, “Bu sadece YODAK’ın işi değildir” diyerek Sağlık Bakanlığı’nı da doğrudan sorumlu gösterdi: “Hekim, hemşire, tekniker, genetik uzmanı yetiştiren bu kadar program varken, Sağlık Bakanlığı’nın bu işleri dert edinmemesi kabul edilemez.”
TIPTA UZMANLIK KURULU YASASI SESSİZCE GERİ ÇEKİLDİ
Rogers, uzun süredir tartışılan Sağlık Dairesi Yasası’na da değindi. Bu yasa ile:
- Kan bankası,
- 112,
- kalite kontrol birimi
gibi ortada kalan birimlerin tek çatı altında toplanmasının,
ayrıca Tıpta Uzmanlık Kurulu kurulmasının hedeflendiğini hatırlattı.
Bu kurulun, Kıbrıs’ın kuzeyinde tıpta uzmanlık alanında açılacak her programı denetleyeceğini, açılması için izin vereceğini ve gerektiğinde kapatma yetkisine sahip olacağını belirtti. Kurulun, uzmanlıklar için merkezi sınav öngördüğünü anımsattı.
“Bu yasa komiteden oy birliği ile geçti, genel kurula geldiği gün ise sessiz sedasız geri çekildi” diyen Rogers, bazı uzmanlık veren üniversitelerin bu kurulu ve merkezi sınavı istemediğini söyledi:
“Bazı üniversiteler kendi öğrencilerini kendileri seçmek istedi, merkezi sınav yapılmasını istemedi. Bunu anlamakta zorlanıyorum. Kim vaka görmeyecek, yeterli deneyim kazanmayacak bir uzman yetiştirmek ister?”
“VASATLIĞI TERCİH EDEN BİR YER HALİNE GELDİK”
Rogers, bu direncin sadece teknik bir tartışma olmadığını, sağlıkta vasatlığın kurumsallaşması anlamına geldiğini vurguladı:
“Bu ülkede ilk yapmamız gereken şey, bu vasatlıktan kurtulmaktır. Bu vasatlık her tarafa sirayet etti. Liyakatlı, eğitimli bir toplumken her alanda vasatlığı, tembelliği, çalışmadan bir şeyler edinmeyi tercih eden bir yer haline geldik.”
Bir dönem Sağlık Bakanı olan Ali Pilli’nin Meclis kürsüsünden söylediği “Biz yapamayık denetim, bizde denetim yoktur” sözünü hatırlatan Rogers, bunun bugünkü tablonun özeti olduğunu söyledi:
“Biz denetlenmeyelim, vasatlık içinde devletçilik oynayalım” ifadesiyle düzeni eleştirdi.
Yasanın yeniden Meclis’e getirilmesini, Tıpta Uzmanlık Kurulu’nun kurulmasını ve uzmanlık eğitiminde merkezi sınav ve denetim sisteminin hayata geçmesini talep etti.
Rogers, bu yasa geçmediği için 112’de personel eksikliği olmasına rağmen münhal açılamadığını, paramedik kadrolarının bu yasa içinde sıkışıp kaldığını da hatırlattı.
SEVK HARCAMALARI BÜTÇENİN YÜZDE 15’İNE DAYANDI
Rogers, bütçedeki en çarpıcı kalemlerden birinin sevk harcamaları olduğuna dikkat çekti.
2025’ten 2026’ya sevklerde yüzde 77’lik bir artış öngörüldüğünü, bütçenin yüzde 15’inin sevklere ayrıldığını belirterek, bu oranın sağlık sistemi açısından sürdürülebilir olmadığını söyledi.
Sevklerin özellikle üç başlıkta yoğunlaştığını aktardı:
- PET çekimleri,
- yoğun bakım hizmetleri,
- bazı laboratuvar tetkikleri.
Şu soruları yöneltti:
“Hangi tetkikler sevk ediliyor? İstatistik biriminiz bu testler üzerinde bir analiz yaptı mı? Bu testlerin ne kadarı gerçekten gerekliydi, ne kadarı devlet laboratuvarlarında yapılabilirdi? Birkaç cihazla bu sevkleri azaltmak mümkün müydü?”
Rogers, yoğun bakım kapasitesine yatırım yapılması gerektiğini, yeni açılan ve açılması planlanan hastanelerde yoğun bakım ünitelerinin öncelikli planlanıp planlanmadığının da belirsiz olduğunu söyledi.
LABORATUVARLARDA TİCARİ TEST, GENETİK UZMANI YOK
Rogers, son yıllarda sayıları artan özel tıbbi tahlil laboratuvarlarında ciddi sorunlar yaşandığını dile getirdi.
Birçok laboratuvarın genetik uzmanı olmadan genetik testler yaptırdığını, bu testlerin çoğunun başka ülkelere gönderildiğini, sonuçların ise zarfta hastaya teslim edildiğini anlattı.
Özellikle hamile olan veya hamile kalmayı planlayan kadınlara gereksiz, pahalı ve çoğu zaman hiçbir anlam ifade etmeyen binlerce TL’lik testler önerildiğini, kişilerin korku ve kaygıyla bu testlere yönlendirildiğini ifade etti:
“Kimse bebeğinin sağlığı söz konusu olduğunda ‘hayır’ diyemez. Borçlanır, yine de testi yaptırır. Ama sonuçların çoğunu açıklayacak uzman yok, insanlar ellerinde raporlarla başı kesik tavuk gibi oradan oraya koşturuyor.”
Rogers, bu nedenle:
- Devlet hastanesinde tam zamanlı bir genetik hekimi,
- hekimlerle birlikte çalışacak genetik danışmanlar
- ve laboratuvarların ciddi biçimde denetlenmesini talep etti.
ERKEN TANI VE KANSER KAYDI İHMAL EDİLDİ
Rogers, koruyucu sağlık hizmetlerinin sağlık sistemindeki en kritik alan olduğunu vurguladı, ancak Kıbrıs’ın kuzeyinde bu alanın en zayıf halka haline geldiğini söyledi.
Kanser Hastaları Derneği ve Tabipler Birliği’nin açıklamasına göre, toplum bazında uygulanan taramaların oranının yalnızca yüzde 8 civarında olduğunu hatırlattı:
“Dünya Sağlık Örgütü, toplum taramalarında yüzde 70’e ulaşılmasını tavsiye eder. Biz yüzde 10’un bile altındayız.”
Devlette bir erken tanı birimi bulunduğunu ancak buraya ulaşmanın zor olduğunu, sadece belli listeler üzerinden telefonla çağrı yapıldığını aktardı.
Rogers, her bölgeye ayrı mamografi cihazı kurmak yerine mobil kanser tarama aracı fikrini savunduğunu yineledi:
“Yeşilırmak’tan Karpaz’a gidecek bir mobil tarama aracı ile mamografi ve diğer taramalar köylünün ayağına götürülebilir. Cihazları oraya buraya parçalamak yerine, personeli olan bir mobil ekip çok daha etkili ve maliyet açısından da daha mantıklı olur.”
KANSER KAYIT BİRİMİ DAĞITILDI, VERİ KALMADI
Rogers, kanser bildiriminin zorunlu hale geldiği yasanın 2018’de geçtiğini, o dönemde bu yasaya ve olası bir kanser kayıt sistemine komite başkanı olarak büyük umut bağladığını anlattı.
Başlangıçta Doğu Akdeniz Üniversitesi ile bir protokol çerçevesinde kanser kayıtçılığı yürütüldüğünü, ancak bugün gelinen noktada:
- Kanser Kayıt Birimi’nin fiilen işlevsiz kaldığını,
- orada çalışan hekimin ayrılmasıyla sistemin boşa düştüğünü,
- sadece bir kanser kayıt personeli bulunduğunu, onun da taşeron firma üzerinden ödendiğini, kadrosu ve sınavı olmadığını
söyledi.
“Artık meme kanseri, akciğer kanseri verilerini açıklayamıyorsunuz. Çünkü veriniz yok. Güneyde patlayan kanser rakamlarıyla bizim rakamlarımız arasındaki uçurum, kayıt sisteminin zayıflığını gösteriyor” diyen Rogers, halk sağlığı planlamasının veri olmadan imkânsız olduğunu vurguladı.
KALP DAMAR HASTALIKLARI, SİGARA VE HAREKETSİZLİK
Rogers, son yıllarda art arda gelen ani ölüm haberlerinin toplumda büyük kaygı yarattığını, kalp damar hastalıklarının dünya genelinde birinci ölüm sebebi olduğunu hatırlattı.
Kıbrıs’ın kuzeyinde sigara kullanımının son derece yaygın olduğuna dikkat çekti:
“Belki elimizde bilimsel veri yok ama nereye gitseniz herkes sigara içiyor. Kapalı alanlarda sigara yasağı kâğıt üzerinde var ama Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda denetim yaptığını hiç görmedik.”
Sigara ve uyuşturucu kullanımının okul yaşlarına kadar indiğini, diyabet, obezite ve hipertansiyonla birlikte tüm bunların kalp damar hastalıklarına davetiye çıkardığını söyledi.
Sağlık ocakları ve sağlık merkezlerinde basit check-up paketleri ile vatandaşların tansiyon, kolesterol, şeker gibi değerlerinin izlenebileceğini, temel sağlığın görevlerinden birinin de bu tür programları yürütmek olduğunu ifade etti.
İSTİLACI SİVRİSİNEKLER VE BULAŞICI HASTALIK TEHDİDİ
Rogers, iki toplumlu sağlık komitesinin UNDP destekli projesi kapsamında, 2022’de Larnaka’da Aedes aegypti (sarı humma, deng humması, Zika taşıyan tür) ve Kıbrıs’ın kuzeyinde Aedes albopictus (deng, Zika, Batı Nil virüsü taşıyabilen tür) tespit edildiğini hatırlattı.
Başlangıçta Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda haritalandırma çalışmaları yaptığını, ancak 2023’te bu çalışmaların durduğunu belirtti.
Nüfus artmasına rağmen sıhhiye personelinin azaldığını, bu alanda çoğu zaman mevsimlik ve partizan tercihlerin öne çıktığını, dolayısıyla sahada iş yapacak insan bulunamadığını söyledi.
“Merkezi hükümetin, belediyelerle birlikte bir sivrisinek eylem planı olması gerekir. Son iki yıldır böyle bir plan olmadığı için istilacı türlerin farklı bölgelere yayıldığını biliyoruz” diyen Rogers, Sağlık Bakanlığı’ndan bu konuda somut plan ve veri istedi.
BULAŞICI HASTALIKLAR, GRİP SALGINI VE AŞILAR
Rogers, Bulaşıcı Hastalıklar Yasası ve Kanser Kayıt Yasası kapsamında çıkarılması gereken tüzüklerin yıllardır beklediğini, faaliyet raporunda kanser kayıt tüzüklerinin “hazırlanmakta” olduğunun yazdığını, bulaşıcı hastalıklar tüzükleri konusunda ise somut ilerleme görmediğini söyledi.
Kış aylarına girilirken bu yılki mevsimsel grip virüsünün daha erken ve daha yoğun şekilde görüldüğünü, bazı ülkelerde daha şiddetli bir türe evrildiğinin konuşulduğunu hatırlattı.
Sağlık Bakanlığı’na şu soruyu yöneltti:
“Kırılgan gruplara, yaşlılara ve risk grubundaki kişilere ücretsiz grip aşısı yapmayı planlıyor musunuz?”
ÇOCUK AŞILARI, HPV AŞISI VE YENİDOĞAN TARAMASI
Rogers, çocuk aşılarının dijital sistemle takip edilmesinin faaliyet raporundaki uzun “dijitalleşme listesi” içinde yer aldığını fakat henüz hayata geçirilmediğini söyledi.
Korunmada kritik bir araç olan HPV aşısının ulusal aşı şemasına alınması gerektiğini vurguladı:
“Türkiye Cumhuriyeti bunu yakında takvime almayı planlıyor. Sizin bu konuda bir hazırlığınız var mı?” diye sordu.
Ayrıca Kıbrıs’ın kuzeyinde yeni doğan taraması yapılmadığını, bunun sadece raporlarda “konuşulan bir başlık” olarak kaldığını anlattı.
Fenilketonüri gibi bazı hastalıkların erken teşhisle kolayca yönetildiğini, teşhis edilmeyen çocukların ise ömür boyu engelli bireyler haline geldiğini ve devletin bakımına muhtaç kaldığını belirtti.
İLAÇ TAKİP SİSTEMİ OLMADAN PLANLAMA MÜMKÜN DEĞİL
Rogers, ilaç krizinin Kıbrıs’ın kuzeyinde halk sağlığını en fazla zorlayan alanlardan biri olduğunu söyledi.
Sağlık Bakanı’nın “ilaç sorunu yoktur” yaklaşımına karşın halkın her gün kanser ilaçlarına, otoimmün ve kronik hastalık ilaçlarına erişmekte zorlandığını, tedavilerin aksadığını vurguladı:
“Halk ilaca erişemiyor, tedavisi aksıyor, bugün git yarın gel deniyor, köyde oturan hasta yine kalkıp İlaç Eczacılık Dairesi’ne gelmek zorunda kalıyor. Bunun şakası yoktur.”
Rogers, özellikle etzacıların ve hekimlerin topluca tutuklandığı süreçten sonra iktidarın İlaç Takip Sistemi’ni birinci öncelik yapacağı beklentisi taşıdığını, ancak aradan iki yıl geçmesine rağmen hâlâ aynı noktada olunduğunu söyledi:
“Ben olsam, her şeyi bırakır önce ilaç takip sistemini kurardım. Ama hâlâ ‘yapılacaklar listesi’nde duruyor.”
BARKOT SİSTEMİ BİLE KURULAMADI, RAF İHALESİ İPTAL OLDU
Rogers, İlaç Eczacılık Dairesi’nde:
- çağdaş bir barkot sistemi olmadığını,
- stok giriş-çıkışının hâlâ manuel ve kâğıt üzerinde yürütüldüğünü,
- bu nedenle envanter hatalarının yaygın olduğunu anlattı.
“En basit dükkânda bile barkot sistemi varken, İlaç Eczacılık’ta hâlâ depolar kağıtla yönetilir” diyen Rogers, yeni raf ve bina sistemi ihalesinin de iptal olduğunu, ihalenin yeniden yapılması gerektiğini belirtti.
Türkiye’de İlaç Takip Sistemi’nin 2010 yılında, 85 milyon nüfus için kurulduğunu hatırlatan Rogers, Kıbrıs’ın kuzeyinde nüfus 850 bin dense bile, 2025 itibarıyla hâlâ böyle bir sistemin kurulamamış olmasının kabul edilemez olduğunu söyledi.
Son hedefin, İlaç Eczacılık Dairesi’nin eczacılık yapmayı bırakıp, ilaçların özel eczaneler üzerinden, e-reçete ve çevrim içi sistemle hastalara ulaştırılması olması gerektiğini vurguladı.
“Bu kadar denetimsizliğin içinde ilaç üretimi de bana güven vermiyor” diyen Rogers, bu vasatlık ve başıboşluk ortamında ilaç üretimine girişilmemesi gerektiğini, önce sistemin ve denetimin kurulması gerektiğini söyledi.
HASTA BAKICILAR ÇETELEŞTİ, DEVLET İZLİYOR
Rogers, yıllardır konuşulan hasta bakıcı sorununa da değindi.
Yataklı Tedavi Kurumları Dairesi’nin teşkilat yasası yapılırken, hem hastanelerde hem de sosyal hizmetlerde hasta bakıcı kadroları konulduğunu, ancak bunun hiç hayata geçirilmediğini anlattı.
Maliye Bakanı’nın Meclis’te açıkça “Biz hasta bakıcı alamayık” dediğini hatırlatan Rogers, fiiliyatta ise hastanelerde “çeteleşmiş” hasta bakıcı gruplarının oluştuğunu söyledi:
“Devlet hasta bakıcı alamaz ama kapıdan içeri kontrolsüz bir sistemle hasta bakıcılar girer, fahiş fiyatlarla hizmet verir. Eğer kadro açamıyorsanız bile, mevcut düzeni denetleyecek, standart koyacak, bu fahiş fiyatları sınırlayacak bir düzenleme yapmanız gerekir.”
DİJİTALLEŞME LİSTESİ VAR, GERÇEKTE YOK
Rogers, Sağlık Bakanlığı’nın faaliyet raporunda dijitalleşme başlığı altında uzun bir liste bulunduğunu hatırlattı. Bu listede:
- İlaç takip sistemi,
- RHT (üremeye yardımcı tedavi / tüp bebek) merkezlerinin online sisteme geçirilmesi,
- aşı takip sistemi
gibi başlıklar yer alsa da hiçbirinin hayata geçmediğini söyledi.
Tüp bebek merkezlerinin verilerinin hâlâ dosyalar içinde, kâğıtta tutulduğunu, bu verilerin analiz edilebilir bir dijital sistemde olmadığını vurguladı:
“Eğer suistimali engellemek için veri topluyorsak, bu verilerin analiz edilebilir olması gerekir. Bir dosyanın içinde bir sayfa çıktı duruyorsa, kimse ona bakmıyorsa bunun hiçbir anlamı yok.”
Yeşil reçetenin bile hâlâ dijital platforma taşınamamasını, “anlamakta zorlandığını ve şaşkınlıkla karşıladığını” söyledi.
“HALK SAĞLIK HİZMETİNE ERİŞEMİYOR, İLACA ERİŞEMİYOR”
Konuşmasının sonunda Rogers, Dinçürek’in “2025 sağlık yılı olacak” sözünü hatırlatarak bugünkü tabloyu şöyle özetledi:
“Halk sağlık hizmetine erişemiyor, halk ilaca erişemiyor, tetkiklerini yaptırmakta zorlanıyor. Erken tanı zaten, küçük bir grup dışında maalesef yok. Sağlık Bakanlığı dijital altyapıyı ve bina yapımını tamamen Türkiye Cumhuriyeti’ne teslim etmiş görünüyor. Ama umarım sadece teşekkür etmekle kalmaz, halkımızın önceliklerini de anlatır.”
Rogers, 2025’in sağlık yılı olamadığını, 2026’da hala ilaç takip sistemi, yeşil reçete ve yoğun bakım kapasitesi gibi temel başlıkları konuşuyor olunması halinde bunun da ağır bir siyasi ve idari sorumluluk doğuracağını söyledi.
“Sağlık şakaya gelmez” diyen Rogers, Meclis’i ve hükümeti denetimden kaçmayan, vasatlığı değil niteliği seçen, bilgiye ve veriye dayalı bir sağlık politikası inşa etmeye çağırdı.












