Toros: “Bütçede boğulan turizm, kumar ve beton arasında nefessiz bırakılıyor”
CTP milletvekili Fikri Toros: “Turizm, gayri safi milli hasılanın yüzde yetmişini aşan hizmet gelirlerinin lokomotifi. Buna rağmen hükümet, toplam bütçenin sadece yüzde bir buçuğunu Turizm Bakanlığı’na ayırarak kaz gelecek yerden tavuk esirgiyor.”
Toros: “Bütçede boğulan turizm, kumar ve beton arasında nefessiz bırakılıyor”
CTP milletvekili Fikri Toros: “Turizm, gayri safi milli hasılanın yüzde yetmişini aşan hizmet gelirlerinin lokomotifi. Buna rağmen hükümet, toplam bütçenin sadece yüzde bir buçuğunu Turizm Bakanlığı’na ayırarak kaz gelecek yerden tavuk esirgiyor.”
Bugün Kıbrıs
CTP milletvekili Fikri Toros, Meclis Genel Kurulu’nda Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Kıbrıs’ın kuzeyinin tipik bir ada ekonomisi olduğuna işaret ederek, hizmet sektörü ve özellikle turizmin ekonomik yapı üzerindeki “domino etkisini” anlattı.
Toros, turizmin gayri safi milli hasılanın yüzde 70’ini aşan hizmet gelirlerinin ana taşıyıcısı haline geldiğini vurguladı ve şunları söyledi:
“Turizm sektörü fevkalade önemli. Herhangi bir tasarruf kalemi olamayacak kadar önemli bir alandır. Buna rağmen Maliye Bakanlığı, Turizm Bakanlığı’na ayırdığı bütçeyi toplam bütçenin yüzde bir buçuğu ile sınırlamaya ısrarla devam ediyor. Daha az önce hesapladım, bu oran fiilen yüzde 1,3’e tekabül ediyor. Bu hükümet kaz gelecek yerden tavuk esirgiyor.”
Toros, Turizm Bakanlığı’nın sadece turizmden değil, kültür ve çevre politikalarından da sorumlu olduğunu hatırlattı; bu kadar geniş yetki ve sorumluluğa sahip bir bakanlığın bütçesinin bütçe genelinin dibine itilmesinin, hükümetin turizme ve çevreye bakışını açıkça ortaya koyduğunu savundu.
PAZAR ÇEŞİTLİLİĞİ SAĞLANMADI, AVRUPA PAZARINDA ÇÖKÜŞE SEYİRCİ KALINDI
Toros, 2026 yılına girilirken turizm sektörünü bekleyen en büyük riskin pazar çeşitliliği eksikliği olduğunu vurguladı.
Geçmişte Kıbrıs’ın kuzeyine Avrupa ülkelerinden anlamlı sayıda turist geldiğini, ancak son yıllarda ulaşım sıkıntıları ve rekabet gücünün hızla zayıflaması nedeniyle Avrupa pazarında ciddi bir düşüş yaşandığını hatırlattı.
“Avrupa’dan gelen turist sayısında fevkalade bir azalma var. Peki bu kaybı kompanse etmek için bakanlık hangi alternatif pazarlara dönük stratejiler belirledi? Benim bilgim dahilinde, fuar katılımlarının dışında, elle tutulur bir alternatif pazar keşfi ve geliştirmesi yoktur. Tanıtım faaliyetleri, uzun yıllardır aşina olduğumuz fuar rutininin ötesine geçemedi” diyen Toros, bakanlıktan somut örneklerle açıklama istedi.
Toros, “Sektöre ve bütün topluma karşı sorumluluğu bulunan bir bakanlıktan bahsediyoruz. ‘Bir şey yapıyoruz’ demek yetmez, hangi pazarda, hangi enstrümanla, hangi sonuçla yaptığını anlatması gerekir” ifadesini kullandı.
İKLİM KRİZİ VE AB NORMU UYUMU: “BAKANLIĞIN RADARINA DAHİ GİRMEDİ”
Konuşmasının önemli bir bölümünü iklim krizi ve çevre politikalarına ayıran Toros, son 48 saatte Kıbrıs’ın kuzeyini vuran şiddetli yağış ve fırtınaların, iklim krizinin artık soyut bir ihtimal değil, güncel bir gerçeklik olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyledi.
“İklim krizi, Kıbrıs’ta da, Doğu Akdeniz’in tamamında da etkisini hissettiren somut bir gerçeklik. Isınmanın artışı, su baskınları, yaz aylarındaki aşırı sıcaklıklarla sıklaşan yangınlar Kıbrıs’ın kuzeyinde de yaşanıyor” diyen Toros, iklimle mücadelede Avrupa Birliği normlarına uyumun şart olduğunun altını çizdi.
Toros, AB’nin yıllardır geliştirdiği ve siyasi strateji haline getirdiği normları şöyle özetledi: “Sıfır emisyon, yenilenebilir enerjiye dönüşüm, teknoloji ve dijitalleşmeye dönüşüm.”
Ardından şu eleştiriyi yöneltti:
“Turizm ve Çevre Bakanlığı, benim bilgim dahilinde, iklim krizine karşı mücadelede ilgili Avrupa Birliği normlarıyla uyumlaşma konusunda hiçbir faaliyette bulunmamıştır. Ne teknik ve mali destek talebinde bulunmuştur, ne de Mali Yardım Tüzüğü kapsamındaki fonlardan istifade etmek için proje üretmiştir. İklim krizi hâlâ bu bakanlığın radarına dahi girmemiş durumdadır.”
Toros, imar politikalarındaki tutarsızlık, plansızlık ve denetim yetersizliği nedeniyle kıyıların korunamadığını, dere yataklarına inşaatlara göz yumulduğunu, altyapı projelerinde iklim standartlarının esas alınmadığını anlatarak, “Ufak yağışta su baskınları, ufak ısı artışında yıkıcı yangınlar yaşıyoruz. Bu durum ülkesel sorun haline geldi” dedi.
KÜLTÜREL MİRAS ATIL BIRAKILDI: “OTELLO BURADA DOĞDU, BİZ HÂLÂ BAŞKA YERDE ARIYORUZ”
Hizmet sektörü içinde kültürel mirasın önemine dikkat çeken Toros, yıllardır Meclis kürsüsünden uyardığı halde ciddi bir ilerleme gözlemlemediğini söyledi.
“Kültürel mirasın korunması ve yaşatılması, turizmi hem çeşitlendirmek hem de pazarlamak için elzemdir. Buna rağmen bütçe gerekçesiyle bu alan ihmal edilmeye devam ediyor. Bu ihmalin bedelini turizm sektörü de, ülkenin imajı da ödüyor” diyen Toros, kültür turizmine kazandırılmayan mekanlara dikkat çekti.
Toros, yalnızca Bellapais Manastırı, Lefkoşa’da Bedesten ve zaman zaman Mağusa’daki Othello Kalesi ile Salamis Antik Tiyatro’nun kullanıldığını, oysa onlarca kültürel mekânın etkinliksiz ve atıl halde beklediğini belirtti.
“Shakespeare’in Otello operasının evi Mağusa’dadır. Biz hâlâ Otello’yu orijinal mekânında sahneleyip buradan turizm geliri elde etmeyi düşünmedik. Girne Kalesi, açık hava klasik müzik, opera ve tiyatro sanatları için muhteşem bir mekândır, fakat hiçbir stratejik planın parçası değildir” diyen Toros, Lefkoşa ve diğer kentlerdeki pek çok yapının da kültür turizmine açılmadığını vurguladı.
YENİDEN MARKALAŞMA, AGROTURİZM, SAĞLIK TURİZMİ, BUTİK OTELLER: “SÖZDE VAR, STRATEJİDE YOK”
Kıbrıs’ın kuzeyinin yıllardır “kumar cenneti” imajına hapsedildiğini belirten Toros, pandemi döneminden beri defalarca “yeniden markalaşma” çağrısı yaptığını hatırlattı.
“Bu ülkenin sadece kumar için değil; doğası, gastronomisi, kültürü, rekreasyon alanları için de tercih edilen bir destinasyon olması gerekir. Bunun için agro-turizmden sağlık turizmine, marina turizminden doğa yürüyüşlerine, spor odaklı rekreasyon projelerine kadar onlarca somut alan saydık. Bunların hiçbirini siyasi stratejiye dönüştürme iradesi göremedik” diyen Toros, özellikle agroturizm ve sağlık turizmi başlıklarını öne çıkardı.
Batı bölgeleri ve Mesarya’da tarım ve üretimle bütünleşen turizm modelleri için somut fikirler sunduklarını, gelişen hastane altyapısı sayesinde sağlık turizmi için de ciddi bir zemin oluştuğunu söyleyen Toros, “Bu alanlarda adım atmayan bir bakanlıkla karşı karşıyayız” ifadesini kullandı.
Toros, butik otel alanında da hükümet programlarında yer alan hedeflerin kâğıt üzerinde kaldığını anlattı:
“Lefkoşa ve Mağusa başta olmak üzere birçok kentte butik otele dönüşüme uygun, atıl halde duran tarihi binalar var. Bunları turizme kazandırmak için ne bir öncülük görüyoruz ne de ciddi bir teşvik mekanizması. Beş yıldızlı oteller, yurtdışında ‘yatılı kumarhane’ olarak algılanıyor. Tatil amaçlı gelenler için kazinosuz, Kıbrıs kültürünü taşıyan butik oteller hayati önem taşıyor. Avrupa’dan gelen turist sayısındaki azalmanın sebeplerinden biri de budur.”
KONGRE TURİZMİ BAŞARISI: “YAPILINCA OLUYOR, DİĞER ALANLARA NEDEN YAYILMIYOR?”
Toros, eleştirilerinin yanında başarılı bulduğu tek alanı da özellikle vurguladı: kongre turizmi.
“Kongre turizmi, son 6–7 yılda yakaladığımız en başarılı çeşitlilik alanıdır. Hem bakanlığın stratejisi hem de yatırımcıların bu stratejiye inanması sayesinde Kıbrıs’ın kuzeyi, bölgesinde cazip bir kongre merkezi haline geldi. Bunu alkışlıyorum” diyen Toros, bu örneğin, diğer turizm çeşitliliği modellerinin de hayata geçirilebileceğini gösterdiğini söyledi.
“Kongre turizminde gösterilen irade ve planlama, neden agro-turizmde, sağlık turizminde, butik otellerde, rekreasyon projelerinde gösterilmesin? 2026 yılı için öncelik sıralamasını buna göre yapmak zorundayız” diyerek hükümete çağrı yaptı.
ULAŞIM VE KOLTUK ARZI: “85 MİLYONLUK TÜRKİYE’DEN SADECE SEKİZ ŞEHİR ERCAN’A UÇUYOR”
Toros, turizmin ada koşullarında ulaşım imkânlarıyla doğrudan bağlı olduğunu vurgulayarak, koltuk arzındaki yetersizliğe dikkat çekti.
“Seksen beş milyon nüfuslu, kıta büyüklüğünde Türkiye’den sadece sekiz şehirden Ercan’a doğrudan uçuş vardır. Bu sayı fevkalade yetersizdir. Türk turist potansiyelinden de, Avrupa pazarını telafi edecek ölçüde istifade edemiyoruz” diyen Toros, bu durumun fiyat rekabetini de bozduğunu belirtti.
Geçmişte hem Turizm hem Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı bütçelerinde koltuk arzının artırılması gerektiğini defalarca söylediğini hatırlatan Toros, “Buna rağmen ulaşımda bir ilerleme değil, gerileme yaşandı. Devlet havayolu şirketi kurulduğu iddiaları da dâhil, gösterişli açıklamalar hüsranla sonuçlandı. Mevcut havayolu şirketleri ve koltuk sayısında gerileme söz konusu” dedi.
Toros, Türk Hava Yolları, Ajet, SunExpress ve Avrupa’da lisanslı diğer şirketlerle uzun vadeli kira ve konuşlanma anlaşmaları yapılarak, Kıbrıs’ın kuzeyinden kontrol edilen bir uçuş ağı kurulmasını yıllardır önerdiğini, ancak hükümetin vizyonsuzluk kurbanı olduğunu savundu.
ATIK SU ARITMA PROJELERİ: “DOĞU SAHİLLERİNDE İLERLEME VAR, KUZEY SAHİLİ ACİL BEKLİYOR”
Çevre ve insan sağlığı başlığında atık su arıtma projelerine de değinen Toros, Turizm Bakanlığı’nın özellikle doğu kıyıları için yürüttüğü projelerde son yıllarda kaydedilen ilerlemenin önemli olduğunu ifade etti.
Ancak kuzey sahillerinde aynı hassasiyetin gösterilmediğini belirten Toros, “Doğu sahillerinde atık su arıtma konusunda belli mesafe alındı, bunu memnuniyetle not ediyorum. Fakat kuzey sahillerimiz hâlâ ilgi bekliyor. Kontrolsüz nüfus artışı, yapılaşma, gayrimenkul patlaması ve turizm baskısı altında kuzey denizlerinde yüzmek insanlarımızı ciddi biçimde rahatsız eder hale geldi. Bu, insan sağlığını tehdit eden, ülkenin imajını bozan bir tablo” dedi.
Toros, kuzey sahilleri için de çağdaş standartlarda atık su arıtma projelerinin bir an önce devreye girmesi gerektiğini belirtti.
TEŞVİKLER: “TUR OPERATÖRÜNDEN KESİP KOLTUKA VERMEK YANLIŞ, İKİSİ DE ŞART”
Toros, hükümetin turizm teşvik politikasını da eleştirdi.
Geçmişte tur operatörlerine yolcu başına 70 euro civarında teşvik verildiğini, bunun sayesinde operatörlerin Kıbrıs’ın kuzeyinin siyasi statüden, doğrudan uçuş eksikliğinden ve AB hukuku dışında olmasından kaynaklı dezavantajlarını müşteriye yansıtmadan paket satabildiğini anlattı.
“Bu uygulama sona erdi. Şimdi koltuk rezervasyonlarına teşvik verildiğini duyuyoruz; bunu olumlu buluyorum. Ama bunu tur operatörüne verilen teşviğin yerine koymak fevkalade yanlıştır” diyen Toros, şöyle devam etti:
“Doğru olan, tur operatörlerine verilen teşvikle koltuk rezervasyon teşvikinin eş güdümlü yürütülmesidir. Bunlar ödün verilebilecek kalemler değildir. Bunun için Maliye’nin gerekli bütçeyi ayırması şarttır.”
BEŞPARMAK’TA TAŞ OCAĞI UYARISI: “DAĞI ORTADAN KALDIRMA NOKTASINA GELDİNİZ”
Toros, konuşmasında Akçiçek ile Boğaz köyleri arasındaki Beşparmak Dağları bölgesine verilen taş ocağı izinlerini de gündeme getirdi.
“Bu bölgede verilen taş ocağı izinleri, sadece çevreye zarar vermekle kalmıyor, bitki örtüsünü ve tarımsal faaliyetleri de olumsuz etkiliyor. Pınarbaşı’ndan Şirinevler’e, dağ yoluna kadar tüm köylerde insanlar bu tahribatı çıplak gözle görüyor” diyen Toros, denetimsizlik ve plansızlığın altını çizdi.
Taş ocaklarının normalde sınırlı süreyle işletilmesi, ardından dağın “dinlendirilmesi” gerektiğini, Kıbrıs’ın kuzeyinde ise bu faaliyetin “ilelebet, kontrolsüz” biçimde sürdüğünü söyledi ve “Beşparmak dağını ortadan kaldırma noktasına geldiniz. Bölge halkı fevkalade endişelidir. Bu konu acilen gündeminize girmelidir” çağrısında bulundu.
ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ İDDİASI: “SATILIK DEĞİL, PEŞKEŞE AÇIK OLAMAZ”
Lefkoşa’daki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) hakkında çıkan iddiaları da gündeme taşıyan Toros, son dönemde yapılan kısmi iyileştirmelere rağmen merkezin yıllarca gerekli restorasyonu alamadığını söyledi.
AKM’nin sergi salonu ve konser salonunda son dönemde yapılan düzenlemelerle sanatsal etkinliklere ev sahipliği yapmaya devam ettiğini, kütüphane ve sahne sanatlarının “eksiksiz işlediğini” belirten Toros, şunları ekledi:
“Burası bizim kültür ve sanat mekânımızdır, devletin varlığıdır. Bu tür mekânlarımız çok az sayıdadır. Son günlerde yeni Cumhurbaşkanlığı ve Meclis yerleşkesinde yeni bir Atatürk Kültür Merkezi yapılacağı ve mevcut AKM’nin birilerine peşkeş çekileceği yönünde ciddi duyumlar alıyoruz. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.”
Toros, Turizm Bakanı’na doğrudan seslendi:
“Sizden çok bağlayıcı, cesur bir açıklama bekliyorum. Atatürk Kültür Merkezi bizimdir, devletindir, bizim kalacaktır. Satılık değildir, ihalelik değildir. Herhangi bir işletmeciye devredilmesini asla kabul etmeyiz. CTP olarak bunun takipçisi olacağız.”
KUMAR EKONOMİSİ VE İMAJ: “İMAJ YÖNETEMEYEN HÜKÜMET BET VE KUMARLA YANGINA BENZİN DÖKÜYOR”
Toros, Kıbrıs’ın kuzeyinin uluslararası imajının doğrudan Turizm Bakanlığı’nın sorumluluğu altında olduğunu vurguladı ve “İlk intiba için ikinci şans yoktur” dedi.
Planlama ve denetimde “fevkalade geride” kalındığını söyleyen Toros, hükümetin dünya normlarıyla uyumlaşma gibi bir derdi olmadığını, buna rağmen dünyadan turist beklediğini dile getirdi.
“Eğer ben filan ülkenin normlarına uymayı reddedersem, o ülkeden turist bekleyemem. Siz kolaya kaçıyorsunuz: Kumarhane izinlerini serbest bırakıyorsunuz, kazinoların üst sınırını kaldırıyorsunuz, şimdi de beden eğitimi ve spor yasasındaki bir tüzükle bet ofislerine online sanal bahis yolunu açıyorsunuz. Bu ülkeye verebileceğiniz en büyük zararlardan biridir” diyen Toros, ülkenin imajının daha da bozulacağını, kumar ekonomisinin toplum sağlığı ve ekonomik istikrar için de risk taşıdığını anlattı.
Toros, hükümetin profesyonel imaj ve iletişim danışmanlığı desteğine ihtiyaç duyduğunu belirtti: “Bu alanda ciddi bir farkındalığa ihtiyacınız var. Attığınız her adım, zaten bozuk olan imajımızı daha da kötüleştiriyor.”
ALÇAK ORMAN ARAZİLERİ, DIŞ ŞOKLAR VE TL KIRILGANLIĞI: “RİSKLERİ HAFİFLETECEK POLİTİKA YOK”
Toros, alçak orman arazilerinin çeşitli projelere ve imara açılması konusunda geçmişte yaptığı uyarıları da hatırlattı ve bu alanda da ilerleme kaydedildiğine dair bir işaret görmediğini söyledi. Turizm sektörü gibi dış şoklara son derece açık bir alanda, hiçbir risk azaltıcı politikanın geliştirilmemesini “vahim” olarak niteledi.
“Bölgede yaşanacak krizler, savaşlar, istikrarsızlık; kullandığımız Türk lirasının değerini etkileyen, bizim kontrolümüz dışındaki gelişmeler; bunların tümü aşırı enflasyona yol açıyor. Enflasyon yükseldikçe hitap ettiğimiz turizm pazarlarını kaybediyoruz. Gelen turist sayısı düşüyor, kalış süreleri kısalıyor” diyen Toros, kırılganlığı hafifletecek teknik ve politik hazırlıkların acilen gündeme alınmasını istedi.
Toros, sözlerini şu uyarıyla tamamladı:
“Turizm sektörü ve bütün ekonomi, dış şoklara karşı fevkalade kırılgan hale geldi. 2026 yılında bu kırılganlığı hafifletecek politikaları üretmek, artık ertelenemeyecek bir zorunluluktur. Aksi halde Kıbrıslı Türkler, kötü yönetimin bedelini hem cebinde hem yaşam kalitesinde daha ağır ödeyecektir.”












