Rogers: “Kumar ve tatil evi yasaları turizmin geleceğine darbe vurdu”
Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers: “Kısa günün kârı ile devlet yönetilemez; bu ülkenin turizmini tek bir pazara ve kumar ekonomisine mahkûm eden yasalar, uzun vadede hem toplumu hem ekonomiyi ağır bedellerle yüz yüze bırakır.”
Rogers: “Kumar ve tatil evi yasaları turizmin geleceğine darbe vurdu”
Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers: “Kısa günün kârı ile devlet yönetilemez; bu ülkenin turizmini tek bir pazara ve kumar ekonomisine mahkûm eden yasalar, uzun vadede hem toplumu hem ekonomiyi ağır bedellerle yüz yüze bırakır.”
Bugün Kıbrıs
Bağımsız milletvekili Jale Refik Rogers, Meclis Genel Kurulu’nda Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı bütçesi üzerindeki konuşmasına, iki gündür devam eden yoğun yağışlarda zarar gören herkese geçmiş olsun dileklerini ileterek başladı; belediye başkanları, belediye çalışanları, su işçileri, Sivil Savunma, itfaiye ve askerin “insanüstü bir çabayla” sahada bulunduğunu belirterek teşekkür etti.
Rogers, son 48 saatte yaşananları yalnızca “doğal afet” ya da “küresel ısınma” kavramlarına bağlayan yaklaşımların gerçeği perdelediğini vurguladı. “Hepimiz biliyoruz ki yaşananların çok büyük bir bölümü bakımı yapılmayan barajların ve göletlerin, dere yataklarına verilen imar izinlerinin, çevreye saygı göstermeyen yapılaşmanın ve dikilmesi gerekirken sökülen, yerine konmayan ağaçların sonucudur. Bu gerçeklerle yüzleşmediğimiz sürece bu filmi daha çok izleriz” diyen Rogers, sorunun yalnızca Turizm Bakanlığı ile sınırlı olmadığını, bütçe vesilesiyle aslında hükümetin vizyon eksikliğini tartıştığını ifade etti.
ÜLKESEL FİZİKİ PLAN UYGULANMADI, DERE YATAKLARINA 10 BİN KONUT İZNİ VERİLDİ
Rogers, 2015 yılında yürürlüğe giren ülkesel fiziki planın çok açık hükümler içerdiğini hatırlattı. Plana göre dere yataklarının yapılaşmaya kapatılması, zemin riski taşıyan alanlarda yapılaşmanın sınırlandırılması ve iklim değişikliğine uyum stratejisinin hazırlanması gerekirken, bu hükümlerin hayata geçirilmediğini söyledi. Şehir Planlama Dairesi ve Çevre Dairesi de dahil olmak üzere birçok dairenin birlikte çalışmasının beklendiğini anımsatan Rogers, bu planın fiilen rafa kaldırıldığını belirtti.
“Şehir Planlama Dairesi son yıllarda birçok imar planını tamamladı; Birleşik Kurul’dan geçti, Resmî Gazete’de yayımlanma aşamasına geldi, fakat yayımlanmadı. Yürürlüğe konulmayan planlara rağmen, bu planlara aykırı imar izinlerine göz yumuldu” ifadesini kullanan Rogers, Lefke İmar Planı örneğini verdi.
Lefke İmar Planı’nın yıllar önce tamamlandığını, ancak yürürlüğe konulmadığını hatırlatan Rogers, “Bu plan yürürlüğe konulmadığı gibi, bu plana aykırı şekilde Gaziveren’de 10 bin konut izni verildi. Bu yalnızca bir örnektir” dedi. İskele–Yeni Boğaziçi–Mağusa İmar Planı etrafında yaşanan sürecin de toplumun hafızasında tazeliğini koruduğunu söyleyen Rogers, bu anlayış sürdükçe zarar ve kaybın büyüyerek devam edeceğini vurguladı.
“GÜNEY REKOR KIRDI, KIBRIS’IN KUZEYİ TEK PAZARA VE KUMAR TURİZMİNE SIKIŞTI”
Rogers, önceki gün kürsüye çıkan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’nın da ülkenin iki temel gelir kaynağı olarak turizm ve eğitimi işaret ettiğini, bu iki alanda ciddi sıkıntılar bulunduğunu söylediğini hatırlattı. Bu hatırlatmanın ardından Rogers, şu soruyu ortaya koydu:
“Güneşli gün sayısı 330’u bulan, benzersiz bir kültürel mirasa sahip bu adanın kuzeyinde turizm neden bu kadar sıkıntı yaşar?”
Kıbrıs’ın güneyinin 2024 yılında 4 milyon turiste ulaştığını, 2025 yılında turist sayısını yüzde 11 daha artırdığını, yani rekor üstüne rekor kırdığını belirten Rogers, Kıbrıs’ın kuzeyindeki tabloyu rakamlarla anlattı.
Turizm Planlama Dairesi verilerine göre 2025’in ilk yarısında turistik tesislerde konaklayan yabancı uyruklu kişi sayısının 626 bin 900 olarak kayda geçtiğini aktaran Rogers, “Bu sayının yüzde 83’ü Türkiye’den geldi. Bir önceki yıla göre toplam sayı yüzde 7,9 artsa da üçüncü ülkelerden gelen turist sayısı yüzde 25 azaldı” dedi.
Ülkeye giriş yapan toplam kişi sayısının 1,14 milyon civarında olduğunu, ancak bunun ne kadarının turizm amaçlı geldiğini ayırt edebilecek bir sistemin bile bulunmadığını vurgulayan Rogers, “Özetle insanlar adaya geliyor, fakat turizm amacıyla gelmiyor; ekonomiye gerçek anlamda katkı zayıf kalıyor. Üstelik gelenlerin yüzde 83’ünün Türkiye’den olması, tek pazara bağımlılık anlamına gelir” tespitini yaptı.
Rogers, dünyanın pandemi sonrası turizmi çeşitlendirmeye yöneldiği bir dönemde, Kıbrıs’ın kuzeyinde turizmin neredeyse yalnızca tek bir ülkeden ve çoğunlukla casino turizmi amaçlı şekillendiğini, bunun da sürdürülebilirlik açısından ciddi risk yarattığını dile getirdi.
BUTİK OTELLER DESTEK GÖRMEDİ, KÜLTÜR VE GASTRONOMİ TURİZMİ ZAYIFLADI
Rogers, Turizm Bakanlığı’nın politikalarının büyük casinolu oteller lehine, küçük aile işletmeleri ve butik oteller aleyhine şekillendiğini söyledi. Bir yanda casinolu büyük otel yatırımlarının hızlandığını, diğer yanda butik otellerin teşvik ve pazarlama desteği görmeden, artan maliyetlerle ayakta kalmaya çalıştığını belirtti.
“Kültür ve gastronomi turizmi yeterince geliştirilmediği için bu küçük işletmeler birer birer sahneden çekilir. Sayın Bakan salonda değildir ama anlattığım tabloyu kendisi de en az benim kadar iyi bilir” diyen Rogers, hizmet sektöründe maliyet artışının son iki yılda yüzde 50 ile yüzde 80 arasında seyrettiğini aktardı.
Otellerin ve hizmet işletmelerinin 48 farklı kalemde dolaylı vergi ödediğini, turizmde kârlılığın sürdürülebilir olması için ortalama yüzde 30 civarı bir kâr marjına ihtiyaç bulunduğunu belirten Rogers, “Şu anda birçok işletme yüzde 10’un altına düşmüş kâr marjıyla ayakta kalmaya çalışır. Bu oran sürdürülebilir değildir; bu işletmeler ne çalışanını tutabilir ne de kendini yenileyebilir” dedi.
Bu nedenle, hizmet sektörünün girdi maliyetlerini düşürecek özel indirim ve düzenlemelerin gündeme gelmesi gerektiğini savunan Rogers, “Eğer kültür turizmini canlı tutmak gibi bir gaylemiz varsa, girdi maliyetlerini ucuzlatacak adımları da konuşmak zorundayız” çağrısında bulundu.
“400 BİN TL’LİK DESTEK ADİL OLMADI; BEŞ YILLIK ÖNGÖRÜYLE PLAN YAPILMALI”
Rogers, Turizm Bakanlığı’nın casinolu oteller dışındaki işletmelere sabit 400 bin TL destek verdiğini, ancak bu desteğin işletme kapasitesine göre farklılaştırılmadığını hatırlattı. “Bu destek bazı işletmelere nefes oldu, bazıları için ise pek anlam taşımadı. Eğer destek verilecekse, bunun adil, ölçeklendirilmiş ve uzun vadeli olması gerekir” diyen Rogers, en az beş yıllık bir plan ve öngörü ile işletmelere perspektif sunulması gerektiğini ifade etti.
Turizmdeki en büyük sıkıntılardan birinin de uçuş maliyetleri olduğunu hatırlatan Rogers, bu yıl ACET’le imzalanan protokolün de beklenen şekilde yürümediğini, aksine düşük hizmet kalitesi, iptaller ve gecikmeler nedeniyle yolcuların mağduriyet yaşadığını söyledi.
Kıbrıs’ın güneyinde ise tam tersi bir tablo bulunduğunu, düşük maliyetli havayolları (budget airlines) ile yapılan anlaşmalar ve teşvikler sayesinde ciddi bir başarı elde edildiğini belirten Rogers, bu karşılaştırmanın bile Kıbrıs’ın kuzeyindeki politika eksikliğini ortaya koyduğunu vurguladı.
“ADA KIBRIS ÇALIŞMASI POZİTİF BİR ADIMDI AMA ULAŞIM POLİTİKALARIYLA DESTEKLENMEDİ”
Rogers, Turizm Bakanlığı’nın bu yıl yaptığı “Ada Kıbrıs” tanıtım çalışmasının olumlu bir girişim olduğunu, Kıbrıs’ın kuzeyinde yalnızca casino turizmi bulunduğu algısını kırmaya dönük bu kampanyayı not ettiğini söyledi.
Ancak ulaşım politikaları ile desteklenmeyen bu tür çalışmaların etkisinin sınırlı kaldığını vurgulayan Rogers, “Casinolar uçuşların büyük bölümünü kapatır. Ulaşım böyle tek merkezli kaldığı sürece bu adayı farklı turizm türleriyle tanıtmak çok zor olur” değerlendirmesini yaptı.
Rogers, Kıbrıs’ın kuzeyinin Türkiye basınında “çeteler, kurşunlamalar, kara para ve kumar adası” olarak anıldığını, Avrupa pazarında ise fiilen yok sayıldığını hatırlatarak, bunun yalnızca Turizm Bakanlığı’nın değil, bütün ülkenin büyük bir sorunu olduğunu söyledi.
“ŞANS OYUNLARI VE TATİL EVLERİ YASALARI TURİZMİN ÇEŞİTLİLİĞİNE AĞIR DARBE”
Rogers, hükümetin kültür turizmini ve küçük aile işletmelerini koruma gibi bir gaylesi bulunmadığını, bunun en net göstergesinin bu dönem apar topar geçirilen iki yasa olduğunu dile getirdi: Şans Oyunları Değişiklik Yasası ve Tatil Evleri Yasası.
Bu iki yasanın, Kıbrıs’ın kuzeyinde turizmi çeşitlendirmek yerine turizmi tamamen kumarhane turizmine ve tatil evlerine indirgediğini söyleyen Rogers, şunları kaydetti:
“Şans Oyunları Yasası ile ne yapıldı? Ülkedeki kumarhane sayısı için üst sınır kaldırıldı. Kurallara uyan her büyük otele casino izni verilebilmesinin yolu açıldı. Şehir merkezine, okullara, yerleşim alanlarına uzak olma şartları kaldırıldı. Yani Maliye, kısa vadeli gelir uğruna kendi kasasına belli bir para koyabilsin diye uzun vadeli toplumsal ve ekonomik riskler görmezden gelindi.”
Dünyada casino turizmi deneyimleyen ülkelerden örnek veren Rogers, Macau’nun 2005–2019 arasında yalnızca casino gelirine yönelip sanayisini, kültürünü ve aile işletmelerini kaybettiğini; Laos’un 1990’larda benzer bir modelle borçlanma, suç oranında artış, kültürel kimlik aşınması ve ekonomik çöküş yaşadığını aktardı. “Kumar ekonomisi önce çeşitliliği ve toplum sağlığını yıpratır, en sonunda da ekonomik istikrarı sarsar. Uzman olmaya gerek yok; bu örnekler ortadadır” diyen Rogers, Turizm Bakanı’nın görevinin bu örneklerden ders çıkarmak, kültür, gastronomi ve ekoturizm gibi alanları korumak ve geleceğe taşımak olduğunu vurguladı.
Buna karşın hükümetin kumarhane açma izinlerindeki üst limiti kaldırarak tam tersi bir yönde ilerlediğini, Tatil Evleri Yasası ile de turizmin geleceğine ikinci bir darbe indirdiğini söyledi.
TATİL EVLERİ YASASI: LİMİTSİZ TURİSTİK KONUT, YABANCIYA SINIRSIZ SATIŞ, HAKSIZ REKABET
Rogers, Tatil Evleri Yasası’nın kağıt üzerinde kayıt dışılığı azaltmak, vergi gelirini artırmak ve kısa süreli kiralamaları düzenlemek gibi makul hedefler içerdiğini, bu yönüne kimsenin itiraz etmediğini ifade etti. Ancak aynı yasa ile limitsiz sayıda turistik konutun yabancılara satılmasının önünün açıldığını vurguladı.
“Bu yasa, yerli halkı ve yerli butik turizm işletmelerini hiç korumaz. Zaten konut fiyatlarının ulaşılmaz hale geldiği bir dönemde kiraları daha da yükseltir; gençlerin ve çalışan kesimin konuta erişimini zorlaştırır. Büyük sermayeye avantaj sağlar, küçük yatırımcıya şans bırakmaz” diyen Rogers, butik otellerle turistik konutlar arasında haksız rekabet yaratılacağını söyledi.
Dünyada benzer modeller uygulanırken, yabancıların satın alabileceği turistik konut sayısına sınır konulduğunu hatırlatan Rogers, “Bizde tam tersi yapıldı; hiçbir sınırlama yok. Bu yasaya göre bir yabancı yatırımcı onlarca apartman dairesi satın alıp bunları tatil evi olarak kiraya verebilir. Kira gelirini de rahatlıkla kendi ülkesine aktarır. Bizim ekonomimizden kopan yeni bir kaynakla karşı karşıya kalırız” dedi.
Rogers, butik otellerin yerel esnaf, çarşı, restoran ve kafeye doğrudan katkı sağladığını; buna karşın bu modelin yerini tatil evi yatırımlarına bırakmasının, yerel ekonomi üzerindeki olumlu etkileri de ortadan kaldıracağını belirtti. “Bu yasa, yerli işletmecileri göz ardı eden, kültür turizmini ve butik otelleri bitiren, turizm çeşitliliği ve sürdürülebilirliği açısından ciddi risk taşıyan bir düzenlemedir” dedi.
Muhalefetin “gelin paydaşlarla birlikte oturup düzenleyelim” çağrısına rağmen hükümetin bu yasayı “yangından mal kaçırır gibi” geçirdiğini söyleyen Rogers, “Bu hükümet herhangi bir adımın uzun vadede nelere yol açacağını ölçüp biçerek hareket etmez. Yabancıya mal satışıyla ilgili yasa yapılırken de ‘bu şekilde yatırımcıyı kaçırırsınız, gelin daha uygulanabilir bir model kuralım’ dedik, dinlemediler. Sonra kendi çıkardıkları yasayı uygulayamayacaklarını görüp piyasada belirsizlik yarattılar; bazı maddeleri genelgelerle kuşa çevirmeye çalıştılar. Şimdi de yabancıların mülk alımına başka bir kapı açan bu yasayı geçirdiler” diye konuştu.
“ESKİ ESERLER DAİRESİ BİLGİSAYAR VE ARAÇSIZ, KOMİK BÜTÇELERLE AYAKTA KALMAYA ZORLANIR”
Rogers, Kıbrıs’ın kuzeyinde kültürel mirasın zenginliğine de dikkat çekerek, Eski Eserler Dairesi’nin içinde bulunduğu durumu “göz bebeği olması gereken kurumun yıllardır ihmal edilmesi” olarak tanımladı.
Türkiye Cumhuriyeti kaynaklarıyla Sent Hilarion, Salamis, Girne Kalesi gibi bazı yerlerde restorasyon projeleri için bütçe ayrıldığını, ancak bu alanların çok daha kapsamlı renovasyonlara ihtiyaç duyduğunu belirten Rogers, dünkü yağışlarda Saçaklı Ev, Derviş Paşa Konağı ve Arabahmet bölgesindeki evlerin bile su aldığını hatırlattı.
Buna karşın Eski Eserler Dairesi’nin bilgisayarı, aracı, temel ekipmanları bulunmadığını, uzman personel sayısının yetersiz kaldığını söyleyen Rogers, “Arkeolojik kazılar gibi hayati konular için bile komik sayılacak bütçeler ayrılır. Anıtlar Yüksek Kurulu’na geçen yıla göre yalnızca 5 bin TL artış verildi. Bu rakamlar, eski eserlere ve kültürel mirasa verilen önemin acı bir göstergesidir” dedi.
Rogers, kültürel mirasa sahip çıkılmadığı sürece sürdürülebilir turizmden söz edilemeyeceğini, plajlar, denizler ve ağaçların da aynı şekilde heba edildiğini söyledi.
GÜNGÖR ÇÖPLÜĞÜ BİR ÇEVRE FELAKETİNE DÖNÜŞÜRKEN ŞEFFAF BİR ÇÖP POLİTİKASI YOK
Konuşmasının sonunda Güngör çöplüğü konusuna da değinen Rogers, buradaki tabloyu “çevre felaketi olma yolunda giden bir alan” olarak nitelendirdi. Güngör’ün yönetiminin nominal olarak İçişleri Bakanlığı’nda bulunduğunu, aslında bir yetki karmaşası içinde savrulduğunu belirten Rogers, ülkenin dört bir yanında vahşi depolama alanları, Güngör’de ise kötü yönetim sonucu eriyen, çalışamaz hale gelen bir altyapı bulunduğunu anlattı.
Bütçeye bakıldığında yalnızca mevcut durumun idamesi için kaynak ayrıldığını, Güngör’ü eski çalışır haline getirmek veya üzerine bir şey koymak için ciddi bir finansman öngörülmediğini söyleyen Rogers, geçen yıl çıkılan büyük ihalenin adrese teslim şartname nedeniyle iptal edildiğini hatırlattı.
“Yapılması gereken, uzmanların görüşlerine gerçekten kulak vererek, onların da desteğiyle şeffaf bir şartname hazırlama süreci ve ardından düzgün bir ihaleye çıkmaktır. Belki böylece çöp yönetimini bir yerinden tutup daha çağdaş bir hale getirme ihtimali doğar” diyen Rogers, çöpler, atıklar ve çevre yönetimi konusunda da vizyon eksikliğinin sürdüğünü vurguladı.
“KISA GÜNÜN KÂRI ÜZERİNE KURULU POLİTİKALAR BU ÜLKENİN GELECEĞİNİ YAKAR”
Rogers, konuşmasını hükümetin turizme ve çevreye bakışını özetleyen sert bir değerlendirmeyle tamamladı.
“Turizme bakış açısına ve bütçeye bakıldığında, ortada bir vizyon bulunmadığı net şekilde görülür. Turizm çeşitliliğini yok eden politikalarla kısa günün kârı üzerine odaklanılır; kısa vadeli gelir uğruna uzun vadeli kayıplar göze alınır. Bu ülkenin geleceği tek bir turizm modeline, tek bir pazara, tek bir sektöre mahkûm edilemez” diyen Rogers, Kıbrıs’ın kuzeyinin kültürü, gastronomisi, doğası ve tarihinin en büyük zenginlikler olduğunu, görevlerinin bunları koruyup geliştirmek olduğunu hatırlattı.
“Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar bekleyemeyiz. Bu hükümet üç buçuk yıldır yapmadığını bu dönem yapmaz. İnşallah yakında gidicidirler” ifadesini kullanan Rogers, kısa vadeli gelir hırsına dayalı bu anlayış değişmediği sürece hem turizmin hem çevrenin hem de Kıbrıslı Türklerin geleceğinin risk altında kalacağını vurguladı.












