Özdenefe: “Sel vurdu, turizm çöktü, imar planları yok!”

CTP’li Fazilet Özdenefe, Turizm Bakanlığı bütçesi görüşmelerinde hükümete sert sözlerle yüklenerek “Ülkeyi plansızlıkla yönetiyorsunuz; imar planlarını askıda bırakarak kentleri felakete, turizmi de çöküşe sürüklediniz” dedi.

Bugün Kıbrıs

Meclis Başkan Yardımcısı ve CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe, Turizm Bakanlığı bütçesi görüşülürken iktidarın hem şehir planlamayı hem de turizm politikalarını ağır sözlerle eleştirdi. Özdenefe, atanmış bürokratların seçilmiş vekillere sosyal medyadan cevap vermesine tepki göstererek “Bu, muhalefet–iktidar meselesi değil, devletin çürümesi meselesidir” dedi; turizm politikaları için ise “Turizmi tek sepete hapsettiniz, üç ve dört yıldızlı otelleri, butik işletmeleri bitirdiniz” ifadelerini kullandı.

Fazilet Özdenefe, konuşmasının başında Erkut Şahali’nin gündeme getirdiği Merkezi Mevzuat Dairesi Müdürü’nün tutumuna değindi ve atanmış bürokratların, sanki bir partinin memuruymuş gibi davrandığı bir tablo ortaya çıktığını anlattı.

Ülkede liyakat, genel işleyiş ve siyasi etik başlıklarında ciddi bir bozulma yaşandığını belirten Özdenefe, atanmışların seçilmiş vekillere sosyal medyadan cevap vermesinin kabul edilemez olduğunu söyledi. Bu gidişatın sadece muhalefet–iktidar ilişkisiyle sınırlı kalmayacağını, siyasetin bütününü kriz ortamına sürükleyeceğini ifade etti ve Turizm Bakanı’na hitaben şu çağrıyı yaptı:

“Sayın Başbakan’ın rahatsızlığı nedeniyle siz vekâlet üstlendiniz. Lütfen ülkede seçilmiş vekillere, atanmış bürokratların, üstelik kendisini açık açık ‘parti bürokratı’ gibi tanımlayıp cevap vermesine derhal son veriniz. Bu trend devam ederse ülke bambaşka, çok daha sıkıntılı bir siyaset dönemine sürüklenir.”

Özdenefe, hem yasal hem de etik düzeyde gereğinin yapılması gerektiğini, aksi halde devlet kültürü ve kamu yönetiminin daha da aşındığını vurguladı.

SEL FELAKETİ: “YAĞIŞA DEĞİL, ŞEHİR PLANLAMA ZAAFINA YAZILDI”
Son iki gündür yaşanan yoğun yağışlar ve sel baskınları nedeniyle tüm mağdurlara geçmiş olsun dileği ileten Özdenefe, sahada gece gündüz çalışan belediye ekiplerini, belediye başkanlarını, çalışanları, sivil savunma, polis ve tüm emekçileri teşekkürle andı.

Ancak yaşanan tablonun sadece “aşırı yağış” ile açıklanamayacağını, asıl nedenin yıllardır ertelenen, rafta bekletilen şehir planlama ve imar politikaları olduğunu belirtti. Turizm Bakanlığı’nın bünyesindeki Şehir Planlama Dairesi’nin, ülkenin bugün yaşadığı felaketler karşısında son derece sınırlı bir kapasiteyle baş başa bırakıldığını söyledi.

Turizm, çevre, kültür ve gençlik gibi çok geniş bir yelpazeyi kapsayan bakanlığın, bu büyüklüğe rağmen yatırım, planlama ve proje üretme kapasitesi açısından son derece kısıtlı bir bütçeye razı edildiğini belirten Özdenefe, “Bu kadar geniş kapsamlı bir bakanlığın, ülkenin ihtiyaçlarına cevap verecek bir bütçeden mahrum bırakılması, bugünkü felaketlerin zeminini yıllar içinde hazırladı” değerlendirmesini yaptı.

Şehir Planlama Dairesi’nin personel ve teknik altyapı bakımından güçlendirilmesi gerektiğini hatırlatan Özdenefe, “Bu kapasiteyle ülkenin ihtiyaçlarına cevap verilmesi mümkün değildi, bugün bunun bedelini sel, taşkın, can ve mal kaybı ile ödüyoruz” dedi.

“FİKRİ BEY HEP BAKAN, HEP TURİZM BAKANI AMA SONUÇ HEP AYNI YERDE”
Özdenefe, Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu’nu yıllardır değişmeyen ama sonuç üretmeyen bir bakanlık pratiği ile eleştirdi.

Uzun süredir hemen her hükümet kombinasyonunda Ataoğlu’nun Turizm Bakanlığı koltuğunda bulunduğunu anımsatan Özdenefe, şu ifadeleri kullandı:

“Siz her hükümetin değişmez ‘as oyuncususunuz’, tabiri caizse ‘tatlı’ olmasa da olmazsınız Sayın Turizm Bakanı. Fikri Bey hep bakan, hep Turizm Bakanı. Ama olması gerekenler, yapılabilecekler yıllardır masada durur, siz her sene ‘yapıyoruz, yapacağız’ dersiniz, bir sene sonra yine aynı noktaya döneriz.”

Bu tablonun en çarpıcı örneğinin imar planları olduğunu vurgulayan Özdenefe, ülkenin “imar planıyla yönetileceği” yönünde Başbakanlık döneminde verilen sözlerin hatırlarda durduğunu, ancak bugün gelinen noktada en kritik bölgelerde bile imar planlarının hazır olmasına rağmen yürürlüğe sokulmadığını hatırlattı.

LEFKE VE DİKMEN: HAZIR İMAR PLANLARI NEDEN RAFTA KALDI?
Özdenefe, özellikle Lefke ve Dikmen imar planlarını örnek göstererek yıllardır süren gecikmeyi eleştirdi.

Lefke İmar Planı’nın yaklaşık iki yıldır hazır olduğunu, bu süre zarfında binlerce konut izninin verildiğini, dolayısıyla altyapı planlamasının, taşkın risklerinin ve kentsel dokunun bütünlüklü şekilde ele alınması için çok geç kalındığını ifade etti:

“Lefke İmar Planı hazır. İki senedir hazır. Ama bu iki senede Lefke’de binlerce konut izni verildi. Şimdi bu planın anlamı ne kadar kaldı? Altyapı planlaması, risk analizleri, nüfus projeksiyonu… Hepsi geriden geliyor.”

Dikmen İmar Planı’nın da yıllar önce taşkın risk haritalarıyla birlikte hazırlanmış olmasına rağmen hâlâ yürürlüğe girmediğini hatırlatan Özdenefe, 2018’de yaşanan sel felaketini anımsattı ve bugün yaşanan manzaranın tesadüf olmadığını söyledi.

Dikmen’de uzun süredir akmayan iki derenin, son yağışlarla birlikte ağırdağın üzerinde birleşerek yerleşim alanlarına aktığını, sitelerin ciddi hasar aldığını aktaran Özdenefe, bu derelerin haritalarda dahi doğru dürüst işli olmadığına dikkat çekti. Bir kısmının koloni ya da Osmanlı döneminden kalma kayıtlarla “dere” ya da “akar” olarak işlendiğini, bazılarının ise hiç kayda geçmediğini anlattı.

SU YÖNETİMİ VE BENTLER: “FELAKETİ AVANTAJA BİLE ÇEVİREMEDİNİZ”
Özdenefe, su yönetimi başlığında da ciddi bir politika eksikliği bulunduğunu söyledi. Beşparmak Dağları’nın kuzeye bakan yamaçlarında, koloni döneminde inşa edilen ve ani yağışlarda suyu yavaşlatan setleri hatırlattı. Bu setlerin, hem sel sularının kentlere büyük bir hızla inmesini engellediğini hem de toprak kaymalarını önlediğini, suyun toprağa emilmesine yardımcı olduğunu anlattı.

İklim krizinin etkileriyle Kıbrıs’ın kuzeyinde yaz kuraklığının artacağı, kış aylarında ise aniden şiddetli ve kısa süreli yağışların “yeni normal” haline geleceği uyarısında bulunan Özdenefe, son iki günde yağan yoğun yağmura rağmen bu suyun ne kadarının muhafaza edilebildiğine dair ciddi soru işaretleri bulunduğunu söyledi.

“Bu felaketten gelen suyu, en azından bir kısmını avantaja çevirecek su yönetimi adımlarını bile atmadınız. Yazın yine ‘hiç yağmur yağmamış’ gibi kuraklık tartışması yaşayacağız” diyen Özdenefe, Dikmen ve diğer bölgelerde taşkın risk haritaları, bentler ve gölet kapasitesi gibi başlıklarda acil adım beklendiğini vurguladı.

DERELERDE YETKİ KARMASASI: “TOP HERKESİN AYAĞINDA, SORUMLU ORTADA YOK”
Derelerle ilgili yetki paylaşımında ciddi bir karmaşa bulunduğunu belirten Özdenefe, farklı mevzuatlarda kaymakamlık, belediyeler ve Çevre Dairesi arasında bölünmüş yetkiler nedeniyle sahada ciddi bir boşluk oluştuğunu anlattı.

Eski yasalara göre derelerin tespiti ve koçanlara “dere” olarak işlenmesi konusunda kaymakamlıkların sorumlulukları bulunduğunu, aynı zamanda temel çevre ve dere yatağı düzenlemeleri açısından Çevre Dairesi’nin ve başka kurumların devreye girdiğini söyledi.

Bu dağınık yetki yapısının her taşkın sonrası aynı tabloyu ürettiğini ifade eden Özdenefe, “Topu herkes başkasına attı, kimse gerçek sorumluluğu üstlenmedi. Sonuçta haritalarda olmayan dereler bir gün aniden akmaya başlıyor ve felaket yaratıyor” dedi.

Bu nedenle acilen tüm ilgili kurumların bir araya geldiği, yetkilerin netleştirildiği, derelerin hukuki statüsünün ve fiili durumunun yeniden ele alındığı bir koordinasyon çalışmasına ihtiyaç bulunduğunun altını çizdi.

YEŞİL ALANLAR KAYMAKAMLIĞIN MÜLKÜNE DÖNÜŞTÜ, BELEDİYELER KİLİTLENDİ
Özdenefe, Fasıl 96 imar mevzuatı ile belediyeler yasası arasındaki uygulama farklılıklarının da yerel yönetimleri kilitleyen bir başka sorun alanı olduğunu belirtti.

Özellikle Esentepe–Çatalköy ve Değirmenlik gibi bölgelerde, parselasyon projelerinde ayrılan yeşil alanların, yılların alışkanlığıyla doğrudan kaymakamlıkların mülkiyetine geçirildiğini, belediyelerin bu alanlarda halk için park, dinlenme alanı ya da kamusal kullanım yaratmak istediğinde engelle karşılaştığını aktardı:

“Yeşil alan ayrılıyor, kaymakamlık koçanına yazılıyor. Belediyenin elinde halk için kullanabileceği alan kalmıyor. Girne Kaymakamlığı Esentepe’deki yeşil alan üzerinde ne yapacak? Hiçbir şey. Orası öylece, bakımsız kalacak. Oysa mevzuatın orijinal mantığında bu alanların yerel yönetime devredilmesi esastır.”

Fasıl 96’nın ilgili maddelerinin yeniden ve doğru okunması gerektiğini söyleyen Özdenefe, gerekirse iki satırlık bir yasal değişiklikle, yeşil alanların belediyelere devrinin net biçimde düzenlenmesini ve yerel yönetimlerin önünün açılmasını istedi.

“TURİZM LOKOMOTİF SÖYLEMİ ARTIK BOŞ BİR TEKERLEMEYE DÖNÜŞTÜ”
Turizm başlığına geçtiğinde Özdenefe, yıllardır tekrarlanan “turizm lokomotif sektördür” cümlesinin, mevcut politikalarla altı doldurulmadığı için boş bir tekerlemeye dönüştüğünü söyledi.

Turizmin, hak ettiği planlama ve denetimle ele alınmadığı sürece lokomotif sektör olamayacağını ifade eden Özdenefe, bugünkü yaklaşımı şu sözlerle özetledi:

“Turizmi kontrolsüz, plansız, programsız, günübirlik çıkarlarla yönetemezsiniz. Hele de dünyada rekabetin bu kadar arttığı, destinasyonların dört mevsim, ucuza ama kaliteli hizmetle turist çekmek için yarıştığı bir dönemde turizmi sektör içi bazı güç odaklarının inisiyatifine bırakamazsınız.”

Turizm Bakanlığı’nın Nisan ayında “Turizm Master Planı” lansmanı yaptığını, ancak üzerinden aylar geçmesine rağmen planın ne Meclis’e geldiğini ne de kamuoyu ile şeffaf biçimde paylaşıldığını hatırlatan Özdenefe, bakanın, planın ancak 2026 başında Bakanlar Kurulu’ndan geçebileceği yönünde bilgi verdiğini söyledi.

Taslak halindeki master planı incelediğini, butik otellerden yerel mutfağa, yerel dokuya, turizm çeşitlendirmesinden planlamaya kadar önemli başlıklar içerdiğini ancak bakanlığın fiili icraatlarının bu taslakla ciddi biçimde çeliştiğini vurguladı:

“Turizm Master Planı’nız kağıt üzerinde butik otellerden, yerel mutfaktan, yerel dokuya saygıdan söz ediyor. Ama siz geçen hafta, küçük otelleri, yerel işletmeleri hiçe sayan, tatil evleri yasasını apar topar geçirip tüm bu söylemi çöpe attınız. Bu saatten sonra bu master planı yürürlüğe soksanız ne olur, sokmasanız ne olur?”

TATİL EVLERİ YASASI: “SEKTÖRLE KONUŞMADAN, SÜRPRİZ YUMURTA GİBİ GEÇİRDİNİZ”
Özdenefe, geçtiğimiz hafta Meclis’ten geçirilen tatil evleri yasasını, turizmin dengelerini daha da bozacak bir adım olarak niteledi.

Haziran ayında komiteden alelacele geçirilen, ancak Meclis aritmetiği nedeniyle o dönemde Genel Kurul’dan geçemeyen yasanın, aylar sonra aniden gündeme alındığını, üstelik sektörde doğrudan etkilenecek paydaşlarla ciddi bir istişare yürütülmeden onaylandığını anlattı:

“Komite üyelerinin dahi tam farkında olmadığı bir süreçten söz ediyoruz. Bir pazartesi sabahı sürpriz yumurta gibi karşımıza çıkarıldı ve iktidar oylarıyla geçti. Bu yasa, üç ve dört yıldızlı otellerin, yerli sermayenin işlettiği butik işletmelerin aleyhine, elinde birden fazla taşınmaz bulunanların lehine bir düzenleme haline geldi.”

Tatil evleri düzenlemesi ile, belirli bir bedel ödeyip ruhsat alan mülk sahiplerinin, otelcilik standartlarına tabi olmadan kısa süreli kiralama yapabilmesinin önünün açıldığını söyleyen Özdenefe, güvenlik ve denetim başlıklarında ciddi boşluklar oluştuğunu, ayrı koçan, son onay, tapu kayıtları gibi alanlarda bile belirsizlikler bulunduğunu kaydetti.

Bu modelin, dünyanın başka yerlerinde de “buy-to-let” başlığı altında tartışıldığını ancak her yerde sıkı denetim, adil rekabet kuralları ve küçük işletmeleri koruyan çerçevelerle uygulandığını hatırlatan Özdenefe, Kıbrıs’ın kuzeyinde bunun tam tersi bir yola girildiğini söyledi.

KÜÇÜK OTELLER VE BUTİK İŞLETMELER: “TARİHE SİZİN DÖNEMİNİZİN KAYBI OLARAK GEÇECEK”
Özdenefe, bakanlık döneminde turizmde tek tip bir modele – beş yıldızlı, kumarhaneli büyük otellere – ağırlık verildiğini, bunun dışındaki tüm konaklama biçimlerinin adeta gözden çıkarıldığını söyledi.

Turizm planlama dairesinin verilerine göre beş yıldızlı otellerin ülke turizm yatak kapasitesinin yaklaşık yüzde 63’ünü oluşturduğunu, üç ve dört yıldızlı otellerin ise toplamda yalnızca yüzde 15’lik bir paya gerilediğini aktaran Özdenefe, bu tabloyu şöyle değerlendirdi:

“Üç ve dört yıldızlı oteller, yerel sermayenin ağırlıklı olduğu küçük işletmeler, sizin döneminizde birer birer kapandı. Kimi lojmana, kimi öğrenci yurduna döndü. Bu ülkenin turizminin yarısını siz bitirdiniz. Tarihe, üç ve dört yıldızlı otelleri bitiren bakan olarak geçeceksiniz.”

Özdenefe, özellikle Avrupa’dan gelen turistlerin tarihsel olarak butik otelleri, şehir içi küçük işletmeleri tercih ettiğini; çarşıya, esnafa, yerel restoranlara, taksilere para bırakan turist profilinin bu segmentte yoğunlaştığını hatırlattı. Buna rağmen hükümetin, bu kesimi desteklemek yerine adım adım sistem dışına ittiğini belirtti.

İNGİLTERE VE AVRUPA PAZARI: “BAĞLARI KOPTUNUZ, GÜNEY İSE BÜTÇESİNİ KATLAYARAK ARTTIRDI”
Özdenefe, Kıbrıs’ın kuzeyinin uluslararası turizm portföyünde yaşanan daralmaya da dikkat çekti. Pandemi öncesi dönemde İngiltere, Almanya ve İskandinav ülkelerinden düzenli ve güçlü bir turist akışı bulunduğunu hatırlatan Özdenefe, son yıllarda Almanya, Avusturya, Norveç gibi ülkelerden gelen turist sayısında yüzde 50’lerin, 60’ların üzerine çıkan düşüşler görüldüğünü aktardı.

Buna karşın son yıllarda İsrail, Azerbaycan, Pakistan ve Polonya gibi pazarlardan artış yaşandığını belirten Özdenefe, “Çeşitlilik azaldı, risk arttı. Gelen turistin profili, kalış süresi, harcama alışkanlığı, yerel ekonomiyle temas biçimi değişti. Ama bakanlığın ne pazar araştırması ne de dengeli bir stratejisi ortada” değerlendirmesini yaptı.

Özellikle İngiltere pazarıyla ilgili çarpıcı bir karşılaştırma yapan Özdenefe, Güney’de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin pandemi sonrası dönemde İngiltere pazarı için on milyonlarca euro bütçe ayırdığını, otobüs ve taksi reklamlarından büyük kampanyalara kadar geniş bir tanıtım stratejisi izlediğini hatırlattı. Buna karşın Kıbrıs’ın kuzeyinde, geçmişte var olan bu pazarla bağların neredeyse tamamen koptuğunu söyledi:

“Güney, Birleşik Krallık pazarını elinde tutmak için büyük bütçeler ayırırken, siz İngiltere pazarını dibe vurdurdunuz. Eskiden İngiltere’de otobüslerde, taksilerde, billboardlarda Kuzey Kıbrıs reklamları görülürdü. Şimdi yok. Tur operatörlerine teşvik yok, ciddi kampanya yok. Bir ara Westfield AVM önünde broşür dağıttırdınız, o kadar. İngiliz turist adaya hâlâ geliyor ama Kıbrıs’ın güneyine gidiyor, kuzeyine değil.”

“TÜM YUMURTALARI KUMARHANELİ BEŞ YILDIZLI OTEL SEPETİNE KOYDUNUZ”
Özdenefe, beş yıldızlı, kumarhaneli otel modeline aşırı bağımlılığı da sert ifadelerle eleştirdi. Türkiye’den gelen turistlerin ağırlıklı olarak bu tesisleri tercih ettiğini, hafta sonu için kumarhaneye girip kısa süreli konaklama yaptığını, bu modelin tek başına tüm turizmi taşıyacak yapıda olmadığını vurguladı.

Krizler, savaşlar ve bölgesel gelişmeler karşısında bu tek tip modele bağımlılığın büyük risk taşıdığını belirten Özdenefe, “Yakın coğrafyada yeni kumarhaneli destinasyonlar açıldığı gün, bugün üzerine titrediğiniz model havada kalır. Siz turizmi tek sepete hapsettiniz. Pandeminin bize öğrettiği hiçbir ders hayata geçmedi” dedi.

Kumarhanelerle ilgili yapılan yasal değişiklikleri de hatırlatan Özdenefe, bakanın “sınırsız izin verilmediği” yönündeki savunmasına karşılık, fiiliyatta 750 yatak koşulunu dolduran ve gerekli ödemeleri yapan herkes için kapıların açıldığını söyledi. Mevcut otuzun üzerinde faal kumarhaneye ek olarak bekleyen dosyalarla birlikte Girne ve çevresinin dayanılmaz bir yapılaşma baskısına maruz bırakıldığını anlattı.

“Girne’de denizin ucunu görebileceğimiz, yürüyerek gidip denize girebileceğimiz yer kalmadı. Atık su arıtma ve kanalizasyon altyapısı yetersiz kaldığı için yakında denize girmek bile riskli hale gelecek. Küçük çocuğu olan Kıbrıslı Türk aileler artık eskisi gibi Girne’ye denize gitmeyi tercih etmiyor. Bu tablo sizin döneminizde oluştu” diyen Özdenefe, Girne halkının kentle ve denizle bağının koptuğunu söyledi.

TURİZM EMEĞİ VE MESLEK LİSELERİ: “YILLARDIR AÇIĞI BİLE KAPATMAK İÇİN ADIM ATMADINIZ”
Özdenefe, turizm sektöründe kalifiye iş gücü eksikliğinin kronik bir sorun haline geldiğini, yüksek enflasyon ve ağır çalışma koşullarının bu sorunu derinleştirdiğini anlattı.

Otellerde çalışanların büyük kısmının Kıbrıslı Türklerden oluşmadığını, yüzde 65’in üzerinde bir oranın dışarıdan gelen iş gücüyle doldurulduğunu belirten Özdenefe, bu oranın yıllardır aynı kaldığını, kapanmak bir yana daha da büyüdüğünü söyledi.

Turizm meslek liselerinin uzun süredir güçlendirilmesi gerektiğini, gastronomi ve turizm bölümlerinin kapasitesinin artırılması için defalarca çağrı yaptıklarını hatırlatan Özdenefe, “Bugün turizm meslek liselerinden mezun olan çocuklar iş bulmakta zorlanmaz, tam tersine oteller bu çocukları havada kapar. Bu alanı büyütmek yerine her yıl aynı sözleri tekrarladınız, hiçbir ciddi adım atmadınız” dedi.

Dil bilmeyen, Kıbrıs’ın temel coğrafyasını dahi bilmeyen, Lefkoşa–Girne ayrımını, Kıbrıs kültürünü tanımayan iş gücünün turistle ilk temas noktası haline geldiğini, bunun da ülkenin turizm imajına zarar verdiğini vurgulayan Özdenefe, “Her sene aynı şeyi söylüyoruz: Turizm meslek liseleri, kalifiye eleman, yerel kültürün aktarımı… Siz sadece TikTok akımlarına kapıldınız, bir dönem influencer peşinde koşup modayı yakaladığınızı sandınız, o kadar” diye konuştu.

“ÜLKE TURİZMİNİN YARISINI BİTİREN BAKAN OLARAK TARİHE GEÇECEKSİNİZ”
Konuşmasının sonunda Özdenefe, Turizm Bakanı Fikri Ataoğlu’na yönelik eleştirilerini keskinleştirdi.

Katı atık, kanalizasyon, imar planları, turizm çeşitliliği, küçük otellerin korunması, turizm master planı, pazarlama stratejileri, kalifiye iş gücü gibi başlıklarda yıllardır aynı uyarıları yaptıklarını, bakanlığın ise bu uyarılara rağmen hiçbir köklü değişim ortaya koymadığını söyledi.

“Geçen yıl da bunları söyledim, ondan önceki yıl da. Bugün notlarıma baktım, katı atık, kanalizasyon, imar, küçük oteller, turizm meslek liseleri… Aynı başlıklar. Siz ise her seferinde ‘yapacağız’ dediniz, bir adım ileri gidemediniz. Üç ve dört yıldızlı oteller, butik işletmeler sayenizde ya lojmana ya yurda dönüştü. Ülke turizminin yarısını bitiren bakan olarak tarihe geçeceksiniz” diyen Özdenefe, sözlerini şu temenni ile tamamladı:

“Söyleyecek söz çok ama sizde bu sözleri hayata geçirme niyeti yok. Umuyorum ki bu sizin son bütçeniz olur ve önümüzdeki yıl bütün bunları tekrar etmek zorunda kalmayız.”

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "2" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }