Besim: “On yıldır aynı bakan, aynı sorunlar, turizm, çevre ve kültür yerinde saydı”

CTP Milletvekili ve Sağlık eski Bakanı Filiz Besim: “Neredeyse on yıldır aynı bakan, aynı ekip görevde kaldı; ama turizmde de, çevrede de, kültürde de kayda değer bir ilerleme göremedik. Bu kadar büyük daireleri barındıran bir bakanlık için bu tablo kabul edilemez.”

Bugün Kıbrıs

Meclis Genel Kurulu’nda bütçe maratonunun üçüncü gününde Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı’nın 2 milyar 725 milyon 229 bin TL’lik bütçesi görüşülürken söz alan CTP Milletvekili ve Sağlık eski Bakanı Filiz Besim, bakanlığın hem yapısal ağırlığına hem de uzun süredir aynı isim tarafından yönetilmesine rağmen turizmde çeşitlilik, çevrede sürdürülebilirlik ve kültürel mirasın değerlendirilmesi konularında ciddi bir adım atılmadığını belirtti. Besim, bakanlığın altında turizm dairesi, turizm tanıtma ve planlama, çevre dairesi, kültür dairesi, jeoloji ve maden dairesi, gençlik dairesi ve daha birçok kritik birimin bulunduğunu anımsatarak, bu kadar geniş bir alana hükmeden bir yapının hem bütçesinin yetersiz kaldığını hem de siyasi irade eksikliği yüzünden etkisizleştiğini savundu.

“ON YILDIR AYNI BAKAN GÖREVDE AMA TURİZM, ÇEVRE VE KÜLTÜR YERİNDE SAYDI”
Besim, hükümetlerin ve bakanlıkların istikrarlı kadrolarla uzun vadeli proje üretebilmesi gerektiğini söyledi; ardından bu cümlesini Turizm Bakanı’nın durumuna bağladı. “Hükümetlerde istikrar gerekir, bakanlıklarda istikrar gerekir, bir bakan projelerini hazırlayıp hayata geçirecek kadar süre görevde kalmalıdır” diyen Besim, hemen ardından şu tespiti yaptı: “Neredeyse kadrolu bir bakanımız var. On seneye yakın süredir aynı bakan, aynı ekip görevde kaldı. Ama dönüp bakınca ne turizmde, ne çevrede, ne kültürde kayda değer bir ilerleme yok. Biraz çevreyle ilgili kıpırdanmalar, biraz eski eserler ve müzelerle ilgili küçük hareketlenmeler oldu, devlet arazileriyle ilgili bazı gelişmeler yaşandı ama bu ülkenin gerçek lokomotifi olan turizm sektöründe ciddi bir adım göremedim.”

Bakanlığın adeta devletin yarısını kapsayan bir yapıya dönüştüğünü söyleyen Besim, buna karşın bütçenin bu yükü taşımaya elverişli olmadığını ifade etti. “Bu kadar büyük daireleri barındıran bir bakanlıktan söz ediyoruz ama bütçe sadece iki milyar yedi yüz yirmi beş milyon. Bu rakamla turizm tanıtımı mı yapacaksınız, kültürü mü geliştireceksiniz, bu kadar yoğun çevre sorununa mı çözüm üreteceksiniz?” diyen Besim, turizm fonlarının çok daha güçlü biçimde bu bakanlığa ve bu alanlara yönlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Ona göre mevcut kaynaklar, bakanlığın sorumluluk alanı düşünüldüğünde son derece yetersiz bir düzeyde kaldı.

HER ŞEY DAHİL CASİNO MODELİNE MAHKÛM TURİZM VE KAYIP ÇEŞİTLİLİK
Filiz Besim, Kıbrıs’ın kuzeyinin neredeyse bütün yıl güneş alan iklimi, yemyeşil doğası, zengin tarihsel ve kültürel mirası, güçlü gastronomisi ve doğal güzellikleriyle dünyada nadir rastlanan bir turizm potansiyeline sahip olduğunu söyledi. Yine de bu potansiyelin yıllardır aynı model etrafında tüketildiğini anlattı: “On iki aya yayılan güneş, yeşil, tarihsel miras, kültürel miras, gastronomi… Çiçekten böceğe kadar dünyanın pek çok yerinde turizmi sırtlayan ne varsa bu adada birleşti. Peki biz bu zengin kaynakları ne kadar verimli kullanabildik? Yıllardır her şey dahil casino turizmine hapsolmuş durumdayız.”

Besim, beş yıldızlı otellerin ve casinoların turizmin bir parçası olabileceğini, ancak tek model haline gelmesinin ülkeyi kilitlediğini belirtti. “Elbette beş yıldızlı oteller de olacak, casinolar da olabilir, bunda sorun yok. Ama bu ülkenin bu kadar yaygın turizm kaynakları varken turizmde çok daha çeşitli alternatifler yaratmak zorundasınız Sayın Bakan. Ben kendi adıma dört yıldır bu kürsüden size aynı şeyleri söylüyorum ve turizm çeşitliliği anlamında bir ilerleme görmüyorum.” diyerek Turizm Bakanlığı’nı harekete geçmeye çağırdı.

DENİZ SPORLARI, BİSİKLET VE GOLF: “HEDEF KİTLE YOK, PROFESYONEL ÇALIŞMA YOK”
Besim, deniz ve doğa sporları başta olmak üzere pek çok alanda neredeyse hiç adım atılmadığını anlattı. Kıbrıs’ın kuzeyinde muhteşem sahiller, berrak deniz ve uygun iklim bulunduğunu hatırlatan Besim, buna rağmen yüzme dışında turiste sunulan aktivitelerin yok denecek kadar sınırlı kaldığını söyledi: “Muhteşem denizimiz var, sahillerimiz var. Yüzmenin ötesine geçen ne verebiliyoruz turiste? Dalış, yelken, kitesurf gibi sporlar için özel çalışma yapmanız lazım. Sadece tanıtım dairesinin web sitesine bu sporları yazmanız yetmez; hedef kitlelere yönelik ciddi bir çalışma yürütmeniz gerekir.”

Bu alanlarda spor yapan, bu konulara odaklanan profesyonel gruplarla temas kurulmadığını vurgulayan Besim, “Bu dallarda spor yapan, bu alanlarda ilgi odağı olan insanlarla profesyonel bağ kurmanız, onların yurt dışındaki arkadaşlarına, çevrelerine, hedef kitlelerine ulaşabilmelerini sağlamanız gerekir. Böyle bir çalışma yoktur” dedi. Besim özellikle spor turizminin altını çizdi ve golf turizmini örnek göstererek, “Golf turizmi çok niş bir alandır, genellikle elli yaş üstü, maddi durumu iyi insanları çeker. Kıbrıs’ın güneyinde ondan fazla golf sahası vardır. Su sorunumuz mevcut ama deniz arıtmalarıyla bu sahalar için çözüm üretmek mümkündür. Bu konuyu defalarca konuştuk ama hiçbir ilerleme sağlanmadı” ifadelerini kullandı.

Bisiklet turlarını da büyük bir fırsat olarak nitelendiren Besim, dağ ve yol bisikleti gruplarının dünyada ciddi bir turizm hareketi yarattığını, ancak bu alanda da hedef kitle, rota, altyapı ve tanıtım planı görmediğini söyledi. Ona göre Kıbrıs’ın kuzeyinde dağ yolları, köy yolları, kıyı rotaları ve iç kesimleri kapsayan bisiklet parkurları rahatlıkla planlanabilir, fakat bakanlık bu alanı da değerlendirmedi.

SAĞLIK VE DİŞ TURİZMİ, PLASTİK CERRAHİ VE YAŞLI BAKIMI: “TURİZMİN TAM ORTASINDA DURAN BAŞLIKLAR SAHİPSİZ KALDI”
Besim, konuşmasının önemli bir bölümünü sağlık turizmi başlığına ayırdı ve bu alanda var olan potansiyelin dağınık bir şekilde kendi kendine işlediğini, Turizm Bakanlığı’nın ise bu tabloyu seyretmekle yetindiğini söyledi. “Sağlık turizmi günümüzde çok ciddi bir turizm alanıdır. Güzel havası, iklimi, sakin ortamı olan yerler sağlık turizminde alternatif modeller yaratır, dünyaya açılır, ciddi gelir elde eder. Bizim tüp bebek merkezlerimiz var. Bunlar ne kadar kontrol altındadır, ne kadar saygın ve güvenilirdir? Sağlık Bakanlığı’yla birlikte bunun üzerinde özel çalışma yapmanız gerekir. Böyle bir çalışmanız var mı Sayın Bakan?” diye sordu.

Diş hekimliğini ayrı bir başlık olarak ele alan Besim, “Diş hekimliği çok ciddi bir turizm alanıdır. Bu ülkede çok kaliteli diş klinikleri vardır ve fiyatlar da uzun süre cazip kaldı. Gerek Kıbrıs’ın güneyinden gerek İngiltere’den, Avrupa ülkelerinden diş tedavisi için Kıbrıs’ın kuzeyine gelen ciddi bir kitle vardır. Ama bu konuda, diş hekimliğiyle bağlantılı, daha organize bir turizm çalışması göremiyorum. Bu Turizm Bakanlığı’nın gündeminde olmalıydı” diyerek bu alanda da boşluk bulunduğunu dile getirdi.

Plastik cerrahi alanına da değinen Besim, bu amaçla ülkeye gelen insanların sayısının azımsanamayacak düzeyde olduğunu, buna rağmen bu tablonun planlanmış bir sağlık turizmi stratejisine dönüşmediğini dile getirdi. Aynı şekilde, yaşlı bakım ve huzurevi turizmi başlığını da çok önemli gördüğünü belirten CTP Milletvekili, “Yaşlı insanlar bir dönemden sonra daha iyi havaya, daha iyi iklime sahip, sıcak bir ortamda yaşlılıklarını geçirmek ister. Bunun için buraya gelmek isteyen çok insan var. Ama bu alanda ne turiste ne kendi insanımıza alternatif sunabilecek huzurevleri ve bakım evleri oluşturabildik” dedi. Besim, tüm bu başlıkların Turizm Bakanlığı’nın doğrudan gündemine girmesi gerektiğini, buna uygun regülasyonlar ve tanıtım stratejileriyle ülkenin gelir çeşitliliğinin artırılabileceğini vurguladı.

İNANÇ TURİZMİ, KÖY KÜLTÜRÜ, SÖZLÜ TARİH VE GASTRONOMİ: “WEB SİTESİ YETMEZ, HİKÂYE ANLATMAK GEREKİR”
Besim, adanın inanç turizmi için son derece uygun olduğunu, farklı dinlere ait ibadethanelerin yüzyıllardır yan yana varlık gösterdiğini söyledi. “Bu ülkede camiler, kiliseler, farklı inançlara ait mabetler ve ziyaret yerleri vardır. Yahudisine, Ermenisine, farklı inançlardan herkese hitap edebilecek inanç turizmi rotaları oluşturmak mümkündür. Bu alanda hedef kitle belirlemeniz ve bu kitlelere ulaşacak özel çalışmalar yürütmeniz gerekir” diyen Besim, bu başlığın da bakanlığın gündeminde hak ettiği yeri bulmadığını vurguladı.

Ada tarihine değinen Besim, “Bu adadan geçmeyen uygarlık yoktur. Düzyan’dan, Venedik’ten, Osmanlı’dan ve birçok farklı uygarlıktan kalan izler bu topraklarda durur. Bu büyük zenginlik sadece bir web sitesiyle, birkaç broşürle sunulamaz” sözleriyle sözlü tarih ve yerel miras projelerinin önemine işaret etti. Ona göre köy kültürü, yaşlıların anlatacağı hikâyeler, yerel mimari, geleneksel üretim biçimleri dünya turizm piyasasında yükselen bir ilgi alanı haline geldi; fakat Kıbrıs’ın kuzeyinde bu potansiyel sistematik bir programla desteklenmedi.

Gastronomi başlığında ise Besim, Kıbrıs mutfağının özgünlüğüne ve çeşitliliğine dikkat çekti. “Muhteşem bir mutfağımız var. Dünyada gastronomi turları büyük ilgi görür, insanlar iki üç günlüğüne başka bir bölgenin yemeklerini keşfetmek için seyahat eder. Biz neden bunu yapmayalım? Neden kendi gastronomimizi turizmde güçlü bir alternatif haline getirmeyelim?” diyerek Turizm Bakanlığı’nın bu alanda da özel bir strateji geliştirmesi gerektiğini söyledi. Ona göre her şey dahil casino modelinde, turistler günlerce otelden dışarı çıkmadığı için ne güneşi, ne köyleri, ne de mutfağı doğru dürüst görebildi; bu durum, hem ekonomik hem kültürel anlamda büyük bir kayba yol açtı.

BARIŞ KAMPLARI VE İKİ TOPLUMLU PROGRAMLAR: “DÜNYA BARIŞINA DA, TURİZME DE KATKI SAĞLAYACAK BİR ALAN”
Besim, adanın iki toplumlu yapısına ve barış müzakerelerinin sürekli gündemde oluşuna da işaret ederek, Yeşil Hat ve ara bölgede barış, çatışma çözümü ve gençlik temalı kamplar düzenlenmesi önerisini yineledi. “Barışın çok konuşulduğu, iki toplumun birlikte yaşama deneyiminin sürekli gündeme geldiği bu adada, ara bölgede ve Yeşil Hat çevresinde bu konuyu motive eden kamplar ve programlar düzenleyebilirsiniz. Bu, hem dünya barışına, ada barışına hem de turizme çok ciddi bir alternatif yaratabilecek bir alan” diyen Besim, bakanlığın bu konuya da eğilmesi gerektiğini söyledi.

ULAŞIM VE YÜKSEK MALİYETLER: “TURİST ADAYA GELMEK İÇİN BÜYÜK BİR FİNANSAL EŞİKLE KARŞILAŞIR”
Filiz Besim, turizmi boğan önemli başlıklardan birinin ulaşım maliyetleri olduğunu anlattı. Kıbrıs’ın bir ada ülkesi olduğuna dikkat çekerek, turiste ulaşmanın makul fiyatlı ve sürdürülebilir uçuşlarla mümkün olacağını söyledi. “Bu ülkeye turist getirmek için rekabet edebilir, sürdürülebilir, görece ucuz bir ulaşıma ihtiyacımız vardır. Bu yıl bir şirket İngiltere seferlerine başladı, bir nebze işe yaradı mı emin değilim, kendi deneyimimden de çok etkili bir tablo görmedim ama bu tür girişimlerin çoğalması gerekir” diyen Besim, doğrudan uçuş imkânı olmadığı koşullarda da farklı yöntemlerle bağlantıların güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Besim, sadece ulaşımın değil, ülke içi maliyetlerin de turizmi zorladığını anlattı. “Beş yıldızlı otellerimiz ve casino turizmi yapan otellerimiz bile artık girdi maliyetleri yüzünden ciddi sıkıntı yaşıyor. Et pahalı, tarım ürünleri pahalı, alkol pahalı, her şey pahalı. Otelciler Birliği’nin açıklamalarından da bu tablo anlaşılır. Dolayısıyla bu alanda Ekonomi Bakanlığı’yla, Tarım Bakanlığı’yla istişare içinde politikalar geliştirmeniz gerekir” diyen Besim, bu politikaların hem ülke insanı hem de turizm sektörü için gıda fiyatlarını makul seviyeye çekmeye odaklanması gerektiğini söyledi.

ÇEVREDE DERİNLEŞEN KRİZ: “ADA NEREDEYSE KOCAMAN BİR ÇÖPLÜK GÖRÜNÜMÜ ALDI”
Besim, çevre dairesinin çalışmalarına dair bazı olumlu adımlar bulunduğunu kabul etti, ancak AB projelerinin sürdürülebilirliği ve ülke geneline yayılan vahşi depolama alanları söz konusu olduğunda tabloyu son derece karanlık olarak niteledi. “Çevre dairesinde küçük de olsa bazı gelişmeler oldu, AB projeleri kapsamında bazı yatırımlar yapıldı. Ama AB projeleri gelir, yapılır, biter; esas olan bu projelerin sürdürülebilmesi, bakımının yapılabilmesi, geleceğe taşınabilmesidir” diyen Besim, geçmişte kurulan tesislerin idame ettirilemediğini, bunun en somut örneklerinden birinin çöp alanları ve arıtma tesisleri olduğunu söyledi.

Kıbrıs’ın kuzeyinde elli’den fazla vahşi depolama alanı bulunduğunu, bu sayıdaki artışın bile artık izlenemez hale geldiğini belirten Besim, “Artık mahalle aralarında bile yanan çöp yığınlarıyla karşılaşıyoruz. Turist buraya geldiğinde kendini çöp yığınlarının, dumanların içinde buluyor. Bu görüntülerin turizmle de, halk sağlığıyla da, insan onuruyla da bağdaşan bir yanı yoktur” ifadelerini kullandı. Ona göre çevre dairesi, bu vahşi depolama alanlarını öncelikli dert edinmeli, belediyelerle, kaymakamlıklarla ve merkezi hükümetle koordinasyon içinde bu noktaları sistematik biçimde kapatacak ve dönüştürecek projeler geliştirmeli.

GÜNGÖR ÇÖPLÜĞÜ, YETKİ DEVRİ VE KAOS: “ÇEVREDEN SORUMLU BAKANLIK NEDEN DIŞARDA BIRAKILDI?”
Besim, Güngör çöplüğü konusunda süregelen belirsizliğe ve yetki karmaşasına da dikkat çekti. Bir dönem AB desteğiyle kurulan ve entegre atık yönetimi hedefiyle çalışan tesisin bugün yeniden yanar ve kontrolsüz hale geldiğini hatırlatan Besim, “Bize çöplük de yaptılar, ama biz onu idame ettiremedik. Şu anda o çöplük de tıpkı eski gangren olmuş, dipten çökmüş çöplükler gibi zaman zaman yanar hale geldi” dedi.

Asıl eleştirisini ise yetki devri üzerinden dile getiren Besim, “Son dönemde her konuda bir yetki devri izliyoruz. Kendi yetkisinde olan konuları bakanlıklar başka bakanlıklara devreder hale geldi. Güngör çöplüğünde de böyle oldu. Çöple ilgili bakanlık siz olduğunuz halde, İçişleri Bakanlığı Güngör çöplüğünü devraldı ve sorunu çözmeye çalışıyor. Bu doğru bir yaklaşım değildir” diyerek Turizm ve Çevre Bakanı’nı doğrudan muhatap aldı. Ona göre çevreden sorumlu bakan, bu konuda devre dışı kalmak yerine bizzat devreye girip ağırlığını koymalıydı.

TIBBİ ATIK VE EKSPİRE İLAÇLAR: “TAM BİR KAOS, ATIKLAR DİĞER ÇÖPLERLE BİRLİKTE GÜNGÖR’E GİTTİ”
Besim, tıbbi atık yönetimi ve son kullanma tarihi geçmiş ilaçlar konusunda da ciddi bir kriz yaşandığını anlattı. “İlaç ve tıbbi atıkta tam bir kaos yaşanır. Kliniklerden tıbbi atık toplanmaz. Bu tıbbi atıkların tümü diğer çöplerle birlikte Güngör’e gider, orada diğer atıklarla karışır. Bu kabul edilebilir bir tablo değildir” diyen Besim, eczanelerin de yüksek bertaraf maliyetleri nedeniyle son kullanma tarihi geçmiş ilaçları özel bertaraf merkezlerine göndermediğini söyledi.

“Çoğu eczanenin deposu ekspire olmuş ilaçlarla doludur ya da bu ilaçlar doğaya atılır. Yağmur sularıyla yeraltı kaynaklarımıza karışırlar, doğada gezen insanlar bunları elleyebilir. Bu, hem bugün hem de gelecek açısından çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur” diyen Besim, Turizm ve Çevre Bakanı’na, Sağlık Bakanlığı’yla acil istişare başlatma çağrısı yaptı: “Çevreden sorumlu bakan olarak soracaksınız: ‘Bu tıbbi atıklar nereye gider?’ diyeceksiniz. On yıldır görevde kalan bir bakan olarak bu zararın nerelere ulaştığını görmek ve buradan geri dönmek zorundasınız.”

PLASTİKLER VE MİKROPLASTİKLER: “STRATEJİSİZ GEÇEN YILLAR YİNE KAYIP OLACAK”
Besim, plastik kullanımının azaltılması ve yasaklanması konusunda da yıllardır sonuçsuz kalan vaatlere dikkat çekti. “İki bin on sekizden beri yılbaşında plastik poşet ve diğer plastikler yasaklanacak denildi. Şimdi iki bin yirmi altıda yasaklanması gündemdedir. Ama bu konuda ciddi stratejiler geliştirmezseniz, alternatif yöntemler, ödüller, cezalar çalıştırmazsanız bu hedef yine tutmayacaktır” diyen Besim, plastiklerin denizlerde yarattığı mikro plastik kirliliğinin balıkları, dolayısıyla insan sağlığını etkilediğini vurguladı.

Çözüm için Eğitim Bakanlığı’yla ortak projeler geliştirilmesini öneren Besim, “Okullarda kantinlerde pet şişe satışı sona erdirilebilir. Arıtma sistemleri kurarsınız, suyu temizlersiniz, her çocuk kendi termosuna bu suyu doldurur. Böylece hem plastik azaltılır hem de küçücük beyinlerde farkındalık yaratılır. Plastiklerin ne kadar zararlı olduğu ve neden hep birlikte mücadele etmemiz gerektiği çocuklara anlatılır” dedi. Ona göre bu tür projeler, ancak kısa, orta ve uzun vadeli planlar, güçlü eğitim kampanyaları, ödül–ceza mekanizmaları ve kurumsal sahiplenme ile sonuç verebilir.

KANALİZASYON, ARITMALAR VE İSKELE BÖLGESİNDE KALICI ÇÖZÜM İHTİYACI
Besim, kanalizasyon ve arıtma altyapısının da turizm ve çevre sağlığı açısından kritik olduğunu vurguladı. Bafra bölgesinde AB kaynaklarıyla bir izleme merkezi kurulduğunu hatırlattı, ancak bunun yeterli kalmadığını söyledi: “Bafra’da AB kaynaklarıyla kurulan izleme merkezi önemlidir ama İske­le bölgesinde çok ciddi yapılaşma ve nüfus vardır. Sadece Bafra’daki arıtma bu yoğunluğu karşılayamaz. Paket arıtmalarla da bu iş çözülmez. Deniz sularının ciddi boyutta kirlendiğini biliyoruz.”

İskele bölgesinde yaz aylarında denize giren çocukların sık sık hastalandığını ifade eden Besim, su analizleri konusunda yaşanan yetki devrine de dikkat çekti. Daha önce Sağlık Bakanlığı’nın yetkisi altında bulunan deniz, havuz ve içme suyu analizlerinin bir anda Çevre Dairesi’ne devredildiğini anımsattı ve “Sadece bir laboratuvar kurmak her şeyi çözmez. Çıkacak kirlilikle ilgili halk sağlığı sorunlarıyla yine Sağlık Bakanlığı uğraşır. O yüzden bu işte ekiplerin birlikte çalışması, yetki karmaşasının giderilmesi gerekir. Geçtiğimiz yıl önümüze konan analiz sonuçları devlet ciddiyetiyle bağdaşan bir tablo değildi” dedi.

Besim, İskele Belediyesi ve bölgedeki büyük turizm işletmeleriyle birlikte, çok daha geniş kapsamlı ve kalıcı bir arıtma tesisinin kurulmasının zorunlu hale geldiğini, bu proje için bakanlığın ısrarla öncülük etmesi gerektiğini vurguladı.

GAZİVEREN, ÜLKESEL FİZİKİ PLAN VE DEPREM RİSKİ: “ALTYAPI OLMADAN YÜKSEK KATLAR YÜKSELDİ”
Gaziveren bölgesine özel bir başlık açan Besim, burada ülkesel fiziki planın ruhuna aykırı gelişen bir yapılaşma yaşandığını söyledi. “Gaziveren bölgesinde imar planı yokken, deprem riski bilinirken, yol, çöp toplama, arıtma gibi en temel altyapılar yetersiz kalmışken sahiller yüksek katlı projelerle doldu. Uzmanlardan doğrudan uyarılar aldık ama bu uyarılar pek dikkate alınmadı” diyen Besim, bölgenin doğrudan deprem bölgesi niteliği taşıdığını anımsattı.

Ülkesel Fiziki Plan’ın 2016’da büyük bir emekle hazırlandığını hatırlatan CTP Milletvekili, bu planın uygulanması için devlet birimlerinin koordinasyon içinde çalışması gerekirken kurumsal uyum sağlanamadığını söyledi. Ona göre Gaziveren, bu uyumsuzluğun ve planlama eksikliğinin çarpıcı örneklerinden biri haline geldi.

TAŞ OCAKLARI VE BEŞPARMAK DAĞLARI: “ON DOKUZ TAŞ OCAĞI EKOSİSTEMİ PARÇA PARÇA ETTİ”
Besim, konuşmasının sonunda taş ocaklarının yarattığı çevre tahribatına değindi. “Beşparmakları delik deşik eden on dokuz taş ocağı vardır. Orada yaşayan insanlar, her gün toz ve duman altında yaşar, patlatılan dinamitlerin aşırı gürültüsüne maruz kalır. Bu patlamalar ekosistemi de ciddi biçimde tahrip eder” sözleriyle sorunun boyutunu ortaya koyan Besim, bu konuda da Turizm ve Çevre Bakanlığı’nın somut bir politika geliştirmediğini savundu.

“Bu adanın kaynakları sınırlıdır. Taş ocaklarıyla ilgili, hem çevreyi hem halk sağlığını koruyacak, daha sağlıklı koşullarda taş elde etmeyi mümkün kılacak çözümler üretmek zorundasınız. Bu bakanlığın doğrudan görevidir” diyen Filiz Besim, Turizm Bakanı’ndan dört yıldır bu başlıklar için net, somut ve ikna edici yanıtlar beklediklerini, ancak gerek Genel Kurul’da gerek günlük temaslarda bu yanıtları alamadıklarını söyledi.

CTP Milletvekili, konuşmasını, bakanlığa ayrılan sınırlı bütçenin turizm, çevre ve kültür politikalarında gerçek bir dönüşüm için çok yetersiz kaldığını, buna rağmen eldeki imkanların dahi doğru planlama ve kararlı bir siyasi irade olmadan heba edildiğini vurgulayarak tamamladı.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "2" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }