Talat, silah ruhsatları ve yolsuzluk iddiaları için ‘derhal istifa’ çağrısı yaptı

CTP Milletvekili Ongun Talat, Başbakanlık bütçesi görüşmesinde silah ruhsatları, Başbakanlık müsteşarı ve Merkezi İhale Komisyonu Başkanı hakkındaki soruşturmalar ile elektronik sayaç ihalesi ve e-devlet–Türksat protokolünü gündeme taşıdı. Talat, “Bu raddeden sonra siyasi sorumluluk alınmaması kabul edilemez, çıkış yolu nettir: derhal istifa, hükümet düşecek ve hesap sandıkta halka verilecek” dedi.

Bugün Kıbrıs

CTP Milletvekili Ongun Talat, Başbakanlık bütçesi görüşmesinde söz alarak konuşmasına, Genel Kurul’da silah ruhsatları üzerinden başlayan tartışmaya atıf yaparak başladı. Talat, Ticaret Bakanı Olgun Amcaoğlu’nun, mikrofon kapalıyken dile getirdiği sözlerin önemli bir “itiraf” niteliği taşıdığını savundu.

Talat, Amcaoğlu’nun “Hangi izinlerin Resmi Gazete’de yayımlanacağı çok nettir” ifadesi üzerine, tabanca ruhsatlarıyla ilgili izinlerin Resmi Gazete’de yayımlanması gereken kararlar arasında bulunduğunu söyledi ve şu şekilde konuştu:

“Bu memleket aylardır tabanca izinleriyle ilgili bir tartışmanın peşindedir, gölgesindedir. Toplumun her kesimi bunu tartışır durumdaydı. Biz buradan kürsüden defalarca Sayın Bakan’a Resmi Gazete’de yayımlanması gerektiğini hatırlattık. Yayımlanma olmadığı için de hem kürsüden hem Meclis içi enstrümanları kullanarak bu izinlerin kimlere verildiğine dair bilgi talep ettik ve ısrarla mensubu bulunduğunuz hükümetiniz bu bilgileri vermedi.”

Talat, Amcaoğlu’nun “Hangi izinlerin yayımlanacağı bellidir” demesini, kabinenin açık bir ihlali kabul etmesi olarak nitelendirdi:

“Mensubu bulunduğunuz bir kabinenin açık bir ihlal yaptığını söylersiniz. ‘Benim sorumluluğumda değil, topu ona atayım’ diyemezsiniz. Bir kurul olarak bu işlerden sorumlusunuz. Tam da anlatmaya çalıştığımız budur.”

“SİYASİ SORUMLULUKTAN KAÇMAK SİYASETE GÜVENİ YERE VURDU”
Talat, siyasi sorumluluk kavramının iktidar tarafından yok sayıldığını vurguladı; tartışmanın yalnızca yargı boyutuna indirgenmesini eleştirdi. Başbakanlık müsteşarı hakkında yürütülen soruşturmanın içeriğine dair Meclis’te kimsenin yorum yapmadığını, ancak siyasi sorumluluk talep etmenin demokratik bir hak olduğunu belirtti:

“Sayın Başbakan’ın müsteşarıyla alakalı bir soruşturma yürütülür. İçeriğine dair hiçbir arkadaşımız yorum yapmadı burada. Ama siyasi sorumluluk alınmasına dair yorum yapma hakkımız vardır. Bunu anlamanız gerekir. Dünyanın birçok ülkesinde henüz daha soruşturma aşamasındayken, sırf kurumsal saygınlığı koruyabilmek için, makamların saygınlığını koruyabilmek için ilgili siyasiler istifa eder.”

Talat, Ünal Üstel’in tutumunu sert sözlerle eleştirdi:

“Bir memlekette Başbakan’ın ikinci adamı müsteşarın odası polis tarafından aranır, Sayın Başbakan hiçbir yorum yapmaz, hiçbir sorumluluk almaz. Merkezi İhale Komisyonu Başkanı soruşturulur, siz yine hiçbir sorumluluk almazsınız. Sizin sorumluluğunuz yoksa kimin sorumluluğu vardır? ‘Yargıyı bekleyelim’ diyerek siyasal alanı boşaltamazsınız.”

YAPAY ZEKA İLE DÜNYADAN İSTİFA ÖRNEKLERİNİ TARADI: “MASUMUM AMA MAKAM ZARAR GÖRMESİN”
Talat konuşmasında, dünyadaki siyasi etik örneklerini araştırmak için yapay zeka kullandığını da anlattı. Yapay zekâya, “Dünyada, hakkında yargı kararı çıkmadan, yalnızca bürokratları veya yakın çalışma arkadaşları hakkında soruşturma açıldığı için istifa eden siyasetçiler var mı?” diye sorduğunu aktardı:

“İlk etapta, tarihi de kattığımda belki de yüze yakın örnek çıktı. ‘En azından 2000’li yıllar olsun’ diye sınır koyduğumda bile hatırı sayılır sayıda örnek geldi. Yapay zeka, bunları etik ve siyasi sorumluluk çerçevesinde analiz etti ve çoğunda ortak nokta olarak ‘bürokratım suçlanırsa sorumluluk bana aittir’ doktrinini gösterdi.”

Talat, İngiltere’den Japonya’ya uzanan çeşitli örnekleri Meclis’le paylaştı:

“2004 yılında İngiltere İçişleri Bakanı David Blunkett, ofisinde görevli bir memur üzerinden ‘hızlandırılmış vize’ iddiaları çıktığı için istifa etti. Henüz suçlama yoktu, sadece soruşturma vardı. ‘Yanımdaki memurların karıştığı iddialar nedeniyle siyasi sorumluluk almak zorundayım’ diyerek istifa etti. Daha tarihsel bir örnek olarak Sir Thomas Duckdale, bir kamu görevlisinin yaptığı haksız tahliye kararı nedeniyle, ‘Bürokratım suçlanırsa sorumluluk bana aittir’ diyerek görevden çekildi. Bu örnek, modern İngiliz kamu yönetimi literatüründe referans alınır.”

Asya’dan örnek verirken Japonya Başbakanı Yukio Hatoyama ve Ekonomi Bakanı Akira Amariyi andı:

“Yukio Hatoyama, yakın çalışma ekibindeki bir danışmanının yasa dışı bağış iddiasıyla soruşturulması üzerine, ‘Kendi ekibimden birinin gölgesi bile hükümetin itibarına zarar veremez’ diyerek istifa etti. Akira Amari için de üst düzey bir danışmanının uygunsuz bağış aldığı iddia edildi. Bunların hepsi iddiaydı; yargı süreçleri tamamlanmadan istifa geldi.”

Talat, bu çerçevede Üstel’e de bir cümle önerdi:

“Masumun ama makam zarar görmesin’ cümlesini Sayın Başbakan’a öneririm. Bunu toplumun karşısına çıkıp söylesin ve istifa etsin. Siyasi etik, tam da budur.”

MÜSTEŞAR VE MİK BAŞKANI SORUŞTURULURKEN SESSİZ KALINMASINI ELEŞTİRDİ
Talat, Başbakanlık Müsteşarı ile Merkezi İhale Komisyonu Başkanı hakkındaki soruşturmalara da değindi. Bu isimlerin, ülkenin en kritik karar mekanizmalarında yer aldığına dikkat çekerek, hükümetin sessizliğini eleştirdi:

“Devletin kalbi olarak tarif edilen Merkezi İhale Komisyonu’nun başkanı soruşturulacak, Başbakanlık müsteşarının odası polis tarafından aranacak ve siz ‘Biz yargıyı bekleyelim’ yaklaşımıyla siyasi sorumluluğu yok sayacaksınız. Böyle bir dünya yok. Bunun siyasi karşılığı nettir: derhal istifa. Başbakan istifa eder, hükümet düşer ve hesabınızı sandıkta halka verirsiniz.”

Talat, yolsuzluk algısının tavan yaptığını, toplumun devlet kurumlarına güveninin sarsıldığını söyledi:

“Her yıl hazırlanan yolsuzluk raporlarında uyardık. O raporlar ‘algı’ temelliydi ama algı da gerçeğin bir parçasıdır. Orada tavan yaptınız. İnsanlar ‘Devlette işlerimizi birilerine bir şey koklatmadan halledemiyoruz’ noktasına geldi.”

ELEKTRONİK SAYAÇ İHALESİ: “KAYBOLAN BİLİRKİŞİ RAPORU VE ADRESE TESLİM İHALE ŞAİBESİ”
Talat, Kıb-Tek’teki elektronik sayaç ihalesine ilişkin daha önce Genel Kurul’da dile getirdikleri iddiaları hatırlatarak, bu konunun da siyasi sorumluluk alanına girdiğini vurguladı. Sayıştay raporuna yansıyan bulguları özetledi:

“Bu kürsüden haftalarca Kıb-Tek’teki elektronik sayaç ihalesinde yapılan usulsüzlükleri anlattık. Daha sonra Sayıştay raporu çıktı ve oraya da yansıdı. Çok net bir bilirkişi raporu ortadan kayboldu. İkinci bilirkişi raporunda, ilk raporun mevcut olduğuna dair atıflar var. Sayıştay diyor ki ‘Bu rapor, varlığı tescilli bir ilk rapora atıf yapar; o ilk rapor dosyada yoktur.’ Bu ciddi bir bulgudur.”

Talat, adrese teslim ihale iddiasını şöyle dile getirdi:

“İlk rapor, sayaçların ihtiyaç duyulan özellikleri taşımadığını, eksiklerini tarif eder. O rapor kaybolur, yerine istenilen rapor gelir. İhaledeki diğer teklifi veren firma, ihale süreci içerisinde ‘ne hikmetse’ çekilir. Biz yargı değiliz ama ortada bir şaibe olduğunu söylemek zorundayız. Bu şaibe siyasi olarak hesap verilmeyi gerektirir.”

Talat, sayaçların uygunluk testleri konusunda da ciddi soru işaretleri bulunduğunu kaydetti:

“İhaleyi alan firmanın sayaçları, bağımsız akredite bir kuruluş tarafından değil, kendi laboratuvarında test edilip ‘uygundur’ denildi. İhale süresi içerisinde verilmesi gereken bazı uygunluk belgeleri, teklifin kapanış tarihinden sonra dosyaya girdi. Sayıştay, ihalenin 30 gün yerine 22 gün açık tutulduğunu da usulsüzlük olarak işaret etti. Bunca bulgu varken, sizden tek bir izahat gelmedi.”

“BU MECLİS YALNIZCA YARGI SONUCUNU BEKLEYEN BİR YER OLAMAZ”
Talat, iktidar sıralarından gelen “Yargıyı bekleyelim, belge varsa savcıya gidilsin” yaklaşımını da eleştirdi. Siyasi denetim ve Meclis’in sorgulama görevinin, yargı süreçlerinden bağımsız olduğunu vurguladı:

“Biz savcı değiliz; belgeyi mahkemeye sunmak başka şeydir, siyasal denetim başka şeydir. Devrim Bey çelişkileri, uygulamalardaki hataları ve izaha muhtaç hususları bilginize getirir. Sizin göreviniz siyasi hesap vermektir. ‘Masumiyet karinesi’ öyle arkasına sığınıp kendinizi kurtaracağınız bir kalkan değildir; kişisel haklarla ilgilidir. Ona saygımız sonsuzdur ama üst düzey bürokratlar böylesi iddialarla anıldığı anda istifa müessesesi çalışır.”

Talat, iktidarın “nöbetçi bakan” uygulamasını da eleştirdi; ciddi iddialar karşısında muhatap bulunamadığını, konuların sürekli hasıraltı edildiğini söyledi:

“Nöbetçi Bakan bırakıp ‘Başbakan’a aktaracağım’ deyip konuyu gündemden düşürmek, siyasi sorumluluk değildir. Hesap verilmesi gereken yerde gündem değişir, ortada ne açıklama kalır ne de sorumluluk.”

E-DEVLET, TÜRKSAT VE PROTOKOL ÇIKIŞMAZI: “KENDİ OTORİTEMİZ VERİ MERKEZİNE GİREMİYOR”
Talat, konuşmasının önemli bir bölümünü e-devlet, veri merkezi ve Türksat protokolüne ayırdı. Yıllar önce Meclis’te bu konuda yaptıkları uyarıları hatırlattı:

“Zamanında uyardığımızda, Olgun Bey çok iyi hatırlar; ‘Hiç endişeleneceğiniz gibi olmayacak, nereden bulursunuz bunları’ demişti. Biz de dedik ki, bu protokol Meclis’ten geçmeden önce bize fırsat tanıyın, Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi’nde bir yasa çalışalım. Protokolle çelişen maddeler varsa, ek protokolle bunları temizleyelim, ondan sonra yolumuza devam edelim. ‘Acele etmeyin, yoksa çok büyük karmaşa yaşanacak’ dedik.”

Talat, buna rağmen hükümetin protokolü hızla geçirdiğini, sonrasında Meclis’in e-devlet idaresini kuran teşkilat yasasını yaptığını anlattı. Bugün gelinen noktada, yasal otorite ile protokol arasındaki uyumsuzluğun veri merkezini kilitlediğini söyledi:

“Teşkilat yasasıyla, Başbakanlık altında bir e-devlet idaresi kuruldu. Fakat bugün geldiğimiz noktada, o teşkilat yasası uyarınca görevlendirdiğiniz kadroların, kurulan veri merkezine erişim yetkisi yoktur. Türksat yetkilileri ‘Protokole göre burayı biz işleteceğiz’ der. Madem bir sorun yoktur, neden hâlâ Kamunet, Başbakanlık binasının altındaki o kısıtlı koşullarda çalışır? Veri merkezi kuruldu, bütün teçhizat tamamlandı ama onu çalıştıracak yetki şeması kendi insanımıza verilmedi.”

Talat, bu durumu uluslararası protokoller ile iç hukuk arasındaki hiyerarşiye bağladı:

“Protokoller usulüne uygun Meclis’ten geçtiği zaman yasaların üzerindedir. Bunu en temel hukuk bilgisine sahip olan biri bilir. Siz önce protokolü geçirirsiniz, sonra yasa yaparsınız; uyuşmazlık çıktığında yasa değil, protokol öne çıkar. Şimdi tam da bu yaşanır. Teşkilat düzeniniz başka, fiili durum ve protokol başka; arada sıkışıp kalırsınız.”

Talat, e-devlet hizmetlerinin yıllardır bekletildiğini, buna rağmen Türksat modeline bağlı kalınmasının, yerli insan kaynağını devre dışı bıraktığını söyledi:

“Bu memlekette yetişmiş insan kaynağı varken, yıllar evvelinden çok kısıtlı imkânlarla ciddi ilerlemeler kaydedilmişken, bugün kendi otoritemiz veri merkezine giremez durumdadır. Yıllardır ‘yapılamaz, TürkSat yapar’ yaklaşımıyla yüründü; 2010’ların başında başlatılan işbirliği modeli 2025 yılına gelmemize rağmen istenen düzeyde bir e-devlet mekanizması üretmedi. Kötü niyetle söylemeyiz, ama yanlış model ortadadır.”

Talat, yarın Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı bütçesinde Türk Telekom meselesini yeniden gündeme taşıyacağını, bunun da aynı mantığın ürünü olduğunu ifade etti:

“Türk Telekom meselesi de aynı modeldir. Protokollerle ülke yönetilir, sonra yasalarla protokolle çelişmeyen boş alanlarda iş yapmaya çalışırsınız. Yarın bu konuyu tekrar anlatacağız; lütfen o zaman da bu gözle bakınız. Kötü niyetle değil, gerçekten yapıcı bir yerden konuşuruz.”

“BÜTÇENİN YÜZDE 70’İ PERSONEL VE TRANSFER, YATIRIM YOKKEN ‘KALKINMA BÜTÇESİ’ DENEMEZ”
Talat, Maliye Bakanı Berova’nın ve Başbakanlıktaki Üstel’in bütçeyi “umut ve kalkınma bütçesi” olarak sunmasına da tepki gösterdi. Bütçe rakamlarının, yapılan konuşmalarla uyuşmadığını belirtti:

“26 milyara yakın bütçe açığı, 6,5 milyar faiz gideri vardır. Bu bütçede toplam yatırım ödeneği yüzde 11 aşmazken, nasıl ‘eğitimi iyileştiririz, sağlıktaki sorunları çözeriz, altyapı yatırımlarını sürdürürüz, tüm sektörleri destekleriz’ dersiniz? Rakamlar önümüzde durur ama konuşmalar, sanki bambaşka bir bütçeden bahsedermiş gibi kurulur.”

Talat, bütçenin yüzde 70’inin cari transferler ve personel giderlerine gittiğini, buna rağmen “kalkınma işlevi öne çıkan bir metinmiş gibi” sunulmasını “gerçeklikten kopukluk” olarak niteledi:

“Toplam bütçenin yüzde yetmişi cari transferler ve personel giderlerindeyken, ‘Bu yalnızca bir bütçe değil, Kıbrıs Türk halkının ekonomik gelişmesini sağlayacak kalkınma bütçesidir’ gibi cümleler kurarsınız. İyimserliğinizi kıskanabilirim ama gerçekler böyle değil.”

Talat, toplumda hükümete yönelik “artık gitmelisiniz” duygusunun yerleştiğini söyledi:

“Biz gezeriz, her yeri görürüz. Sosyal medya yetmez; sokaklarda, kahvelerde, işyerlerinde insanlar artık size ‘gitmeniz gerekir’ der. Yolsuzluk algısı tavan yapmış, üst üste soruşturmalar açılmış, ama siz hâlâ ‘dördüncü bütçemizi yaparız’ diye övünürsünüz. Ömrünüz bu anlamda tükendi.”

“ÇIKIŞ YOLU DERHAL İSTİFA: HESAP SANDIKTA”
Konuşmasının sonunda Talat, bütçeyi ve yürütülen siyaseti “tükenmiş bir iktidarın son fotoğrafı” olarak niteledi ve net bir siyasi çağrıda bulundu:

“Bu kadar üst düzey bürokrat, bu kadar kritik kurum şaibe ve soruşturma ile anılırken, yolsuzluk algısı tavan yapmış durumdayken, siyasetin vereceği tek bir cevap vardır: derhal istifa. Başbakan istifa eder, hükümet düşer ve siz hesabınızı sandıkta halka verirsiniz. Siyasi sorumluluk tam da budur.”

Talat, uyarılarının sadece iktidarı yıpratma amaçlı değil, kamu yönetiminin yeniden inşası için gerekli olduğunu vurgulayarak sözlerini tamamladı ve tüm tarafları, “protokollerle yönetilen, hesap vermez bir düzen” yerine, şeffaf, sorumluluk alan, kendi insan kaynağına güvenen bir yönetime yönelmeye çağırdı.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "2" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }