Seçimde Son Tur!
Seçim 2025’te son tura girerken iki adayın Kıbrıs Türk toplumunun yakın geleceğini nasıl şekillendireceklerine bakmak lazım. Oy verirken günümüzü nasıl kurtarırızı mı yoksa geleceği nasıl görmek isterizi mi dikkate almak gerekir?
Adaylardan ne biri ne öbürü bağımsız KKTC’yi savunmuyor aslında. Ama iki aday da Kıbrıs Türklerinin bir devlet sahibi olduklarını söylüyor. Herkes biliyor ki bu sahip olunduğu iddia edilen devletin uluslararası bir meşruiyeti yoktur. İki adayın esas farkı bu uluslararası meşruiyetin nasıl kazanılacağı noktasında ortaya çıkıyor.
Ersin Tatar söylemde “egemen eşit iki devlet” derken pratikte kuzeyde KKTC’nin uluslararası alanda tanınamayacağını biliyor. Her şeyiyle Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı onun himayesinde ve onun yönetiminde bir yapıyla gene kendi deyimiyle eski Türk beyliklerine benzer bir “uç beyliği” gibi hareket edilmesini istiyor. Kendisinin ve 1974 harekatının nimetlerini paylaşıp zengin olan bir kesim Kıbrıslı Türklerin bu nimetlerden Türkiye’nin yönetimi ve koruması altında yararlanmaya devam etmesini ve başka imkanlara da bu düzen sayesinde sahip olunmasını istiyor. Bunu yaparken de kendini “ulusalcı ve anavatancı” diye gösteren ama daha çok elde ettikleri zenginlikleri ve ayrıcalıkları koruyan zümre tarafından destekleniyor. TC’deki iktidar da bu zümre üzerinden kendi hakimiyetini ve adadaki ve bölgedeki menfaatlerini en iyi koruyabileceğini değerlendirerek, Ersin Tatara açık ve pervasız destek veriyor.
Tufan Erhürman KKTC devletinin tanınmayacağını biliyor. BM kararları ve müzakere süreçlerini işletip kuzeydeki devleti Kıbrıs Cumhuriyeti ile eşit bir statüye getirip bu iki devletin iki kurucu devlet olarak yeni bir ortaklığa girmesini ve bu yolla meşruiyet kazanılmasını savunuyor. Türkiye’yle ilişkilerde buradaki devletin, onların kontrol ve idaresinde değil ama tarihsel, coğrafik, kültürel ve garantörlük bağlarına saygılı bir ilişki savunuyor. Müzakere masasında Kıbrıslı Rumlara karşı ciddi bir mücadele vereceğini savunuyor. Çözüm diyor ama ilginç bir şekilde partisinin yıllarca savunduğu “federasyon” sözcüğünü Türkiye ile karşı karşıya gelmemek için kullanmamaya çalışıyor. Kıbrıs meselesini Türkiye ile birlikte yürüteceğini söylüyor. Ayrıca kuzeyde belli bir zümreye hizmet etmek için oluşturulan ve hukuk ve demokrasi kavramlarını büyük oranda sekteye uğratan düzenlemelerin Cumhurbaşkanlığının anayasal yetkileri çerçevesinde düzeltmek için mekanizmalar geliştireceğini söylüyor.
Özetle bu iki duruş arasındaki ana fark; Tatar kuzeyde Türkiye’nin kontrol ve yönetiminde tanınmamış bir yapının devam ettirilmesi ama yine Türkiye’nin inisiyatif ve kontrolünde bazı Türki ve İslam ülkelerinin oluşturduğu yapılar içinde meşruiyet aranmasını savunuyor. Erhürman ise Kıbrıslı Türklerin kendilerini yönetebileceği daha kurumsal bir yapı ile, Türkiye ile de yakın iş birliği içinde, Kıbrıslı Rumlarla çözüm çabalarını devam ettirerek, AB’ye entegrasyonu sağlamaya çalışalım diyor.
Biz yurttaşlar de oy verirken bu iki görüş arasında seçim yaparak mı oy vereceğiz gerçekten? Yoksa hangi aday kazanırsa bana veya yakın çevreme menfaat getirecek? Hangisi bana iş, makam, terfi, kredi sağlayacak? Hangisi bizim çocuğa arazi tahsis edecek midir esas kıstasımız? Bu sorulara samimi cevap verebilirsek Kıbrıslı Türklerin geleceğini de kısmen de olsa aslında bizim duruşumuzun ve seçimimizin de belirlediğini anlayabiliriz.