Taşınmaz mal krizine çözüm arayışı: “TMK’yı güçlendirmeli, çözüm için ortak zemin yaratmalıyız”

İnşaat Mühendisleri Odası’nın düzenlediği panelde konuşan uzmanlar, AİHM kararlarının yarattığı yeni duruma dikkat çekerek, “Mülkiyet meselesi Kıbrıs sorununun parçasıdır, TMK kapasitesi artırılmalı, çözüm için karşılıklı sorumluluk üstlenilmeli” dedi.

Bugün Kıbrıs

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne (KTMMBO) bağlı İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) tarafından düzenlenen “Taşınmaz Mal Krizine Sürdürülebilir Çözüm Arayışları: Fırsatlar ve Riskler” başlıklı panel, 27 Haziran 2025’te Concorde Hotel’de gerçekleştirildi. Üç saati aşkın süren panel, taşınmaz mal krizine yönelik sürdürülebilir çözüm yollarını tartışmak, AİHM kararlarının yarattığı yeni durumu değerlendirmek ve Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkinliğini artırma olanaklarını ele almak amacıyla düzenlendi.

Panele, Maliye Bakanı Özdemir Berova, CTP Sözcüsü ve milletvekili Asım Akansoy, KTMMOB Başkanı Seran Aysal’ın yanı sıra sivil toplumdan çok sayıda isim ile konuyu yakından takip eden yurttaşlar katıldı.

İMO BAŞKANI EKİNCİ: “AMACIMIZ BİLİMSEL İLKELERLE TOPLUMU BİLGİLENDİRMEK”
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Abdullah Ekinci, panelin açılışından önce yaptığı konuşmada, taşınmaz mal krizine dair geçtiğimiz yıl yasa değişikliği yapılmasının ardından başlayan tartışmaların ve son AİHM kararlarının ardından gündemin yeniden ısındığını belirtti.

Ekinci, “Bu panelde hiçbir siyasi düşünceyi arkamıza almıyoruz, amacımız konuyu bilimsel ilkelere dayanarak halka aktarmak,” dedi. Sürecin daha derinlemesine incelenmesi ve toplumun yaşanan krize hazırlanması gerektiğini vurgulayan Ekinci, Ekim-Kasım aylarında ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü’nde uluslararası bir kongre düzenleme hedeflerinin olduğunu da ifade ederek, “Toplum olarak bu yaşanan krize hazırlanacağız” dedi.

HAYRİYE KAHVECİ ÖZGÜR: “AİHM KARARI OYUN DEĞİŞTİRİCİ, TMK’YI DAHA ETKİN HALE GETİRMELİYİZ”
Panelin moderatörü Doç. Dr. Hayriye Kahveci Özgür, panelin açılışında yaptığı konuşmada, son 10 ayda yaşanan gelişmeler ve AİHM kararlarının ardından yeniden bir çalışma yapma ihtiyacı doğduğunu ifade ederek taşınmaz mal krizine farklı açılardan yaklaşmak istediklerini söyledi.

“Peki bu 10 ay süresinde ne değişti? Biz neden tekrar bir çalışma yapma ihtiyacı hissettik? Kısaca biraz ondan bahsetmek isterim sizlere,” diyen Özgür, ilk panelin ardından yaşanan tutuklamalar ve gelişmelerin süreci derinlemesine irdelemeyi zorunlu kıldığını belirtti.

Özgür, “Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararından sonra ne yapılmalı, bizi neler bekliyor, biraz daha net bir şekilde ortaya koymak, biraz daha resmi görmek istedik,” ifadelerini kullandı. Bundan on ay önceki panelde de AİHM kararlarının “oyun değiştirici” olabileceğini tartıştıklarını hatırlatan Özgür, bu süreçte yapılan değerlendirmelerin dört başlıkta toplandığını söyledi:

Hayriye Kahveci Özgür, yaptıkları değerlendirmelerin Taşınmaz Mal Komisyonu’nun daha etkin, verimli, tanınır ve kabul edilebilir bir kurum haline gelmesi için atılacak adımlar, sürecin finansal boyutu ve sürdürülebilirliği için alternatif yöntemlerin geliştirilmesi, Güney’in hak ihlali iddialarının tek taraflı olup olmadığının irdelenmesi ve karşılıklı sorumlulukların tartışılması ile meselenin uluslararası ilişkiler ve görünürlük boyutunun değerlendirilmesi başlıklarında toplandığını ifade etti.

Özgür, “Eğer bir mülkiyet rejimi oluşturulacaksa, burada karşılıklı iki tarafın sorumluluklarının olduğunu biraz irdeledik. Arkadaşlarım çok daha detaylı anlatacak,” dedi.

PROF. DR. AHMET SÖZEN: “TMK ÖNEMLİ BİR ARAÇ AMA MEVCUT KAPASİTESİYLE TOPYEKÛN ÇÖZÜM ÜRETMESİ MÜMKÜN DEĞİL”
Prof. Dr. Ahmet Sözen, İnşaat Mühendisleri Odası’nın düzenlediği panelde yaptığı konuşmada, taşınmaz mal krizinin Kıbrıs sorununun bütünlüklü bir çözümü olmadan kalıcı şekilde çözülemeyeceğini, çözüm olmadığı sürece ise Kıbrıs Türk tarafının elindeki en önemli enstrümanın Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK) olduğunu vurguladı.

Kıbrıs meselesini küresel gelişmeler bağlamında ele almak gerektiğini belirten Sözen, “Kıbrıs meselesinde veya mülkiyet konusunda sadece içeriden bakarsanız çok ‘neopik’ olur. O yüzden daha geniş çerçevede resmi koymaya çalışıyorum,” dedi.

Dünyanın çok kutuplu bir düzene evrildiğini, Batı değerlerinin ve çok taraflı kurumların sorgulandığını ifade eden Sözen, “Öyle bir görüntü var ki, özellikle Trump’lı bir dünyada, o Batı dediğimiz kutup zar zor gidiyor, sanki ikiye doğru ayrılma olacak. Bir tarafta Amerika Birleşik Devletleri, diğer tarafta Avrupa,” ifadelerini kullandı.

“BİZ AMERİKA, RUSYA, İSRAİL DEĞİLİZ, KURALLARA UYGUN HAREKET ETMEMİZ GEREKİR”
Kıbrıs Türk toplumunun, küresel krizlerin yaşandığı bu süreçte kurallara dayalı uluslararası sistemde yer almasının önemine işaret eden Sözen, “Biz acaba bu değişen dünyada bir Amerika Birleşik Devletleri, bir Rusya, bir İsrail olmadığımıza göre, kuralları istediğimiz gibi değil, aslında o kurallara uygun yerde olmamızın daha doğru olduğunu ben kişisel olarak düşünüyorum,” dedi.

“MÜLKİYET MESELESİ ANLAŞMA İLE ÇÖZÜLÜR, TMK ENSTRÜMANDIR AMA KAPASİTESİ SINIRLI”
Konuşmasının ilerleyen bölümünde TMK’nın rolüne dikkat çeken Sözen, “Mülkiyet meselesi ancak bir anlaşma ile topyekûn çözülebilir. Burada hemfikir olduk. Ama bir anlaşma olmazsa, o dönemde Kıbrıs Türkü’nün elindeki en önemli enstrümanın, tek değil ama önemli enstrümanın, Taşınmaz Mal Komisyonu olduğu konusunda da hemfikiriz,” dedi.

Ancak TMK’nın mevcut kaynak ve kapasitesiyle Kıbrıs’taki tüm mülkiyet sorunlarını çözecek bir mekanizma olmadığını vurgulayan Sözen, “Son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin KV Mediterranean kararında gördüğümüz üzere, TMK hala etkin bir yöntem olarak kabul ediliyor ama orada da bazı çekinceler var. 15 yıl geçmesinin kabul edilmediği ve bunun insan hakkı ihlali olduğuna karar verildi,” ifadelerini kullandı.

Bu kararın TMK’nın güçlendirilmesi gerektiğine dair net bir mesaj verdiğini belirten Sözen, “Demek ki TMK’yı kapasite olarak, çalışma olarak ve kaynak olarak ciddi anlamda güçlendirmemiz gerektiği mesajı bize veriliyor,” diyerek konuşmasını tamamladı.

DR: İPEK BORMAN: “OLAĞANÜSTÜ KOŞULLAR VE TANINMAMIŞLIK SORUNUNU”
Dr. İpek Borman, konuşmasına Kıbrıs özelinde bir çerçeve çizerek başladı. Borman, çoğu zaman sanki normal bir ülkede, normal şartlar altında yaşıyormuşuz gibi bir yanılsama içerisinde olunduğunu ancak kimilerine göre 1963, kimilerine göre 1974’ten bu yana adada olağanüstü koşullar altında yaşandığını vurguladı.

“Daha net olacak olursam, ateşkes koşullarında ve siyasi bir çatışma içinde aslında varlık göstermeye çalışıyoruz,” diyen Borman, adanın kuzeyinde tanınmamışlık ve izolasyonlar nedeniyle Kıbrıs durumuna bağlı ve bağımlı bir halde yaşandığını, mülkiyet meselesine de bu çerçeveden bakılması gerektiğini ifade etti.

Borman, “Bugün hem toplumsal hem de bireysel olarak bizi etkilemekte olan bu mesele, tıpkı hayatlarımızın her alanında olduğu gibi, Kıbrıs sorunundan bağımsız olarak ne idare edilebilir, ne de çözülebilir,” dedi.

MÜLKİYET REJİMLERİ VE HAK İHLALLERİ
Adanın 1974’te bölünmesi ve 1975’teki nüfus mübadelesinin ardından iki ayrı mülkiyet rejiminin oluştuğunu hatırlatan Borman, kuzeyde Rum mallarının kamulaştırıldığını, Kıbrıslı Türklere ve Türkiye’den gelen yerleşimcilere verildiğini, güneyde ise Kıbrıslı Türk mallarının vasiliğe alındığını, kiralandığını veya istimlak edilerek altyapı projelerine dönüştürüldüğünü anlattı.

Borman, “Taraflardan biri Kıbrıs sorunu yokmuş gibi davranarak kuzeyde bırakılan malların aslında sahiplerinin malı değilmiş gibi hareket etti, diğer taraf ise mülkiyet meselesini Kıbrıs sorununun çözümüne havale ederek Kıbrıslı Türklerin mülkiyet haklarını hukuken dondurdu,” dedi.

Zaman içerisinde birbirini dışlayan iki mülkiyet rejimi geliştiğini ve hak ihlallerinin katlanarak arttığını belirten Borman, taraflar arasındaki yaklaşım farklılıklarının müzakerelerdeki mülkiyet başlığının şekillenmesinde de büyük rol oynadığını ifade etti.

ÇÖZÜM İÇİN ORTAKLAŞMA ZORUNLULUĞU
Borman, mülkiyet meselesinin dava süreçleri ve müzakere süreçleri yoluyla iki kulvarda geliştiğini, Zenides-Arestis, Orams ve Demopoulos gibi AİHM kararlarının TMK’nın kurulmasına zemin oluşturduğunu anlattı. 2004 Annan Planı ve 2015-2017 Guterres Çerçevesi süreçlerinin, mülkiyet konusunun çözümüne yönelik önemli aşamalar oluşturduğunu belirtti.

Demopoulos kararının “malını yitirmiş kişilerin haklarının yanında mevcut kullanıcıların haklarının da dikkate alınması gerektiğini” ortaya koyduğunu hatırlatan Borman, mülkiyet meselesinin ancak tarafların yaklaşımlarının ortaklaştığı bir noktada çözülebileceğini vurguladı.

Borman, “İçinde bulunduğumuz ve sürdürülemez olduğunu gördüğümüz bu olağanüstü koşulları değiştirmek üzere bir çözüm perspektifi ortaya koymak, mülkiyet konusunun çözümü için elzemdir,” diyerek konuşmasını tamamladı.

METE HATAY MÜLKİYETİN DAĞILIMI VE TARİHSEL ARKA PLANI ANLATTI
Mete Hatay, panelde yaptığı konuşmada Kıbrıs’ta etnik çatışmalar başlamadan önceki mülkiyet dağılımını anlatarak adada toplam 6,9 milyon dönümlük mal bulunduğunu ve bunun 4,1 milyon dönümünün Kıbrıslı Rumlara, yaklaşık 850 bin dönümünün ise Kıbrıslı Türklere ait olduğunu belirtti.

“İlginç bir şekilde Kıbrıslı Türklerin güneyde bıraktığı mal miktarı kuzeyde bıraktıklarından fazlaydı.” diyen Hatay, 1963 ve 1974 arasındaki göçlerle kuzeye taşınmaların yoğunlaştığını söyledi.

KUZEYDE VE GÜNEYDE MALLARIN DURUMU
Rum Tapu Dairesi verilerine göre kuzeyde 1,4 milyon dönüm Rum malı ve yaklaşık 400 bin dönüm Türk malı bulunduğunu aktaran Hatay, kuzeydeki Rum mallarının yaklaşık 900 bin dönümünün göçmenlere eşdeğer sistemle dağıtıldığını, kalan kısmın askeri bölge veya orman arazisi olarak kaldığını ifade etti.

Hatay, “Bu 1,5 milyon dönümlük malın 900 bini dağıtılmış, geri kalan askeri bölge, boş arazi olarak durmaktadır.” dedi.

Güneyde ise Kıbrıslı Türklere ait 416 bin dönümlük kıymetli kıyı malları olduğunu belirten Hatay, “Güney’deki Türk mallarının çoğu kiraya verilerek kullanılıyor, ancak çok düşük fiyatlara kiralanıp daha yüksek fiyatlara devrediliyor.” ifadelerini kullandı.

İMAR, ZONLAMA VE DEĞER KAYBI
Hatay, imar ve zonlama uygulamalarıyla malların değerinin nasıl değiştiğini örneklerle anlattı. Bazı bölgelerde istimlak veya baraj yapımı gibi yöntemlerle Kıbrıslı Türklere ait malların değerinin düşürüldüğünü, buna karşın bazı bölgelerde Rum mallarının değerinin artırıldığını söyledi.

“Bir malın değerini zoning yaparak ortadan kaldırabilirsiniz.” diyen Hatay, Mackenzie Beach örneğinde olduğu gibi düşük kira ile kiralanan yerlerin yüksek bedellerle başkalarına devredildiğine dikkat çekti.

HUKUK VE SİYASETİN KESİŞİMİ
Hatay konuşmasında mülkiyet sorununun hem hukuki hem siyasi bir mesele olduğunu vurgulayarak, “Mülkiyet sorunu siyasi bir sorun, doğrudur, ama insan hakları üzerinden bakarken iki bölgelilik ilkesini de ihlal etmeden değerlendirmek gerekir.” dedi.

“Bu kadar karmaşık bir meselede çözüm ancak iki tarafın yaklaşımını buluşturarak mümkün olabilir.” diyen Hatay, sorunun Kıbrıs sorununun parçası olduğunu ve gerçekçi adımlar atılması gerektiğini belirterek konuşmasını tamamladı.

HUKUKÇU MURAT METİN HAKKI’DAN TMK VE GÜNEY’DEKİ YARGILAMALAR ÜZERİNE ÇARPICI TESPİTLER
İnşaat Mühendisleri Odası’nın düzenlediği panelde hukukçu Murat Metin Hakkı da, Güney Kıbrıs’ın son dönemde artırdığı cezai kovuşturma adımları ile Taşınmaz Mal Komisyonu’nun yükünün hafifletilmesine yönelik önerilerini aktardı.

GÜNEY’DEKİ TUTUKLAMA VE INTERPOL SÜRECİ
Murat Metin Hakkı, Annan Planı sonrası yaşanan inşaat patlamasının ardından Rum makamlarının hem Kıbrıs Türk toplumunu psikolojik olarak çökertmek hem de yatırım ortamını zehirlemek amacıyla ceza yasalarında değişikliğe giderek kuzeydeki taşınmaz mallar üzerindeki tasarrufları cezalandıran yasal düzenlemeler yaptığını belirtti.

“Bu kapsamda Fasıl 154 Ceza Yasası’na eklenen 303A maddesi, kuzeydeki Rum mallarının satılması, kiralanması ya da reklamının yapılmasını yedi yıla kadar hapis cezası gerektiren bir suç haline getirdi” dedi.

Rum tarafında başlatılan cezai süreçlerin siyasi talimatlarla ilerlediğini belirten Hakkı, Interpol’e çıkarılan kırmızı bültenlerin de siyasi saiklerle kullanıldığını, bu süreçte hukuka aykırı bültenlerin kaldırılması için kendisinin de başvuru yaptığını ve sürecin olumlu ilerlediğini anlattı.

“Başvurularımız ilk filtreyi geçti ve dokuz ay içinde nihai kararın çıkması bekleniyor. Bu adım, Interpol bağlamında anlamlı bir emsal oluşturabilir” ifadelerini kullandı.

TMK’NIN YÜKÜNÜ AZALTMAK İÇİN ÖNERİLER
Panelin ikinci bölümünde Hakkı, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun üzerinde biriken dosya ve finansal yükün hafifletilmesi için bazı öneriler sundu.

Birinci önerisi, üçüncü kişilere tahsis edilmemiş yaklaşık 600 bin dönümlük arazilerin satış ve tasarrufuna dair mevcut kısıtlamaların kaldırılması yönünde oldu.

İkinci olarak, KKTC mevzuatına göre mal tasarruf eden kişilerin TMK’da belirlenen tazminatın bir kısmını gönüllülük esasıyla üstlenmesini ve bunun teşvik edilmesi amacıyla vergi avantajları veya uzun vadeli kredi olanaklarının devreye alınabileceğini belirtti.

Üçüncü önerisinde, güneydeki Türk malları ile kuzeydeki Rum mallarının takas mekanizmasının yeniden canlandırılabileceğini ve bunun politik kazanımlar da sağlayabileceğini vurguladı.

Dördüncü olarak, özellikle Maronitlere ait 50 bin dönümlük arazinin iadesi gibi iadeye konu olabilecek malların stratejik şekilde değerlendirilebileceğini, çünkü iadeyi alan kişilerin çoğunun mülkü kısa sürede satmaya yöneldiğini ve bunun da ekonomiye katkı sağlayabileceğini aktardı.

Son önerisinde, Türkiye’nin gündeme getirdiği “şerefiye vergisi” uygulamasının yalnızca belirli mallara değil, KKTC’deki tüm mallara uygulanmasının daha adil olacağını, bu verginin satış anında tahsil edilerek ekonomiye katkı sağlayabileceğini ifade etti.

Murat Metin Hakkı konuşmasını, “Bu tür düzenlemeler siyasi çözümün yerini almaz ama yakın vadede belirsizlikleri azaltabilir, TMK üzerindeki yükü hafifletebilir ve çözüm arayışlarına katkı sağlayabilir” diyerek tamamladı.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }