Borman: “Çözüm sürecindeki boşluk, adanın fiili bölünmesini derinleştiriyor“
Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Kıbrıs Müzakere Heyeti eski üyesi Dr. İpek Borman'a göre, Rum liderliğinin Schengen Bölgesi’ne üyelik girişimi, fiili bölünmeyi keskinleştirerek adadaki mevcut yapıyı daha da katılaştırma riski taşıyor.
Borman: “Çözüm sürecindeki boşluk, adanın fiili bölünmesini derinleştiriyor“
Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Kıbrıs Müzakere Heyeti eski üyesi Dr. İpek Borman'a göre, Rum liderliğinin Schengen Bölgesi’ne üyelik girişimi, fiili bölünmeyi keskinleştirerek adadaki mevcut yapıyı daha da katılaştırma riski taşıyor.
Bugün Kıbrıs
Kıbrıs sorununun çözümü için Temmuz ayındaki çok taraflı toplantıya hazırlanırken, adanın sert sınırlarla kalıcı bir bölünmeye sürüklendiği uyarıları güçleniyor. Uluslararası İlişkiler Uzmanı ve Kıbrıs Müzakere Heyeti eski üyesi Dr. İpek Borman, mülkiyet krizinin ardından şimdi de yeşil hat üzerinden yeni bir gerilimin ortaya çıktığına dikkat çekti.
Borman’a göre, Rum liderliğinin Schengen Bölgesi’ne üyelik girişimi, fiili bölünmeyi keskinleştirerek adadaki mevcut yapıyı daha da katılaştırma riski taşıyor. Bu adımın gerçekleşmesi halinde, adanın kuzey ve güneyi arasındaki geçişler Schengen müktesebatına tabi olacak, bu da yeşil hat boyunca daha sıkı ve kurumsal bir sınır rejimi doğuracak.
Uluslararası tanınmadan yoksun olan Kıbrıslı Türkler için bu gelişmeler, yalnızca diplomatik izolasyonun derinleşmesi anlamına gelmiyor; aynı zamanda sosyo-ekonomik yaşam alanlarının daralması ve adada kuzeye hapsolma riskini de beraberinde getiriyor.
Borman, “Çözümü öncelik olarak benimsemezsek, içine hapsolduğumuz bu sürdürülemez siyasi yapı giderek daha büyük bir çıkmaz yaratacak” diyerek, Kıbrıs sorununun artık soyut bir müzakere konusu değil, doğrudan günlük yaşamı etkileyen somut bir kriz haline geldiğini vurguladı.
Borman’ın açıklaması şu şekilde:
“Önce mülkiyet krizi, şimdi ise sırada Rum liderliğinin Schengen bölgesine üye olma girişimiyle patlak vermekte olan ‘yeşil hat’ krizi var. Her iki liderliğin de tek taraflı olarak sürdürdüğü politikalar yüzünden adanın ‘sert sınır’la bölünmesine doğru giden bir sürecin içindeyiz. Sahadaki gelişmeler ve dinamikler öyle bir şekilleniyor ki bölünme adım adım kalıcı bir hale geliyor. Eğer Kıbrıslılar olarak siyasi tercihimiz buysa, bırakalım ne olacaksa olsun. Ama özellikle Kıbrıslı Türkler olarak bilelim ki, bizim için gidişat, adanın kuzeyine hapsolmaktan başka bir şey değildir. Çünkü bizi tanıyan bir dünya yok, haklarımızı ve çıkarlarımızı anlatabileceğimiz mercilere de artık ulaşamıyoruz. Yaşam alanımız her anlamda giderek daralıyor. Kıbrıs sorununun çözümünü veya çözümüne yardımcı olacak adımları öncelik olarak benimsemezsek, içine hapsolduğumuz bu sürdürülemez siyasi yapı, halihazırda hissettiğimiz üzere, sosyo-ekonomik olarak da bizi giderek daha büyük bir çıkmazın içine sürükleyecek. Kıbrıs sorunu başka, gerçeklerimiz başka değil; doğrudan hayatlarımıza, yaşadığımız alana nasıl etki ettiği artık gün gibi ortada.“