Kuzey’in Mal Mülk Furyası!

1974’ten sonra Kıbrıs’ın tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan 1975 Nüfus Mübadelesi Anlaşması, adadaki fiili bölünmeyi resmileştirmiş ve iki toplumun demografik yapılarını büyük ölçüde değiştirmiştir. Bu anlaşma, Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides tarafından imzalanarak Kuzey’de yaşayan Kıbrıslı Rumların Güney’e, Güney’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin ise Kuzey’e göç etmesine zemin hazırlamıştır. Mülkiyetle ilgili doğrudan maddeler içermese de yerinden edilen nüfusun taşınmazlarını geride bırakması büyük bir hukuki ve siyasi sorunu beraberinde getirmiştir.

Mülkiyet sorunu, karşılıklı olarak terk edilen Rum ve Türk taşınmazları temelinde şekillenmiştir. Yaklaşık 200bin Kıbrıslı Rum güneye göçerken 60bin civarında Kıbrıslı Türk de Kuzeye yerleştirilmiştir. Kıbrıslı Rumlar 1,450,000 dönüm araziyi geriye bırakıp giderken Kıbrıslı Türkler de yaklaşık 450,000 dönüm araziyi güneyde bırakmıştır. Kuzeydeki Rum malları 1995 ITEM yasası geçene kadar tahsis usulü ile kullandırılmış ama ITEM yasası ile dağıtılan mallara tartışmalı bir şekilde tapular verilmiştir. Rumlarla Türkler arasında yaklaşık 3:1 oranlama olması dolayısı ile kuzeydeki topraklarda oluşan boşluk Türkiye’den getirilip Rumlardan kalan tarım arazisi ile donatılan göçmenlerle doldurulmuştur. Kuzeyde mal mülk konularında atılan yanlış adımlar müzakerelerde yaşanan tıkanıklıklarla birleşince Kıbrıslı Rum Bayan Loizidou 90’lı yıllarda Girne’de terk etmek durumunda kaldığı evi için AİHM’de bir dava açmıştır. Loizidou, Girne’deki mülküne erişiminin engellendiğini ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etti. Türkiye ise, KKTC’nin ayrı bir devlet olduğunu ve mülkiyetle ilgili kararların kuzeydeki yetkililer tarafından alınması gerektiğini savundu. AİHM, Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs üzerinde fiili kontrolü olduğunu belirterek, Loizidou’nun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Türkiye’nin Loizidou’ya tazminat ödemesi gerektiğine hükmedildi. 2003 yılında Türkiye, Loizidou’ya, sadece kullanım hakkının engellenmesi dolayısı ile, 1 milyon doların üzerinde tazminat ödedi. Bu dava, Kıbrıs’taki mülkiyet davaları için önemli bir emsal teşkil etti ve Demopoulos gibi sonraki davalara yön verdi.

Annan Planı Referandumundan sonra Kıbrıslı Türklerin müzakerelerde gösterdikleri uzlaşma yanlısı çabalarının da yardımı ile mülkiyet davalarında bazı adımlar atıldı. 2005 yılında, KKTC yönetimi tarafından 67/2005 sayılı Taşınmaz Mal Yasası kabul edildi. Taşınmaz Mal Komisyonu (TMK), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Xenides-Arestis v. Türkiye davasında aldığı kararlar doğrultusunda kurulmuştur.  17 Mart 2006’da Yüksek Adliye Kurulu tarafından atanan üyelerle komisyon resmen faaliyete geçti. AİHM’nin 2010 tarihli Demopoulos ve Diğerleri v. Türkiye kararında, TMK’nin etkin bir hukuki çözüm sunduğu kabul edildi. Komisyon, mülkiyet taleplerini iade, tazminat ve takas seçenekleriyle değerlendirmek üzere çalışmaya başladı. TMK kurulduktan sonra 2013 yılında 194 başvuru sonuçlanmışken bu rakam giderek azalarak 2019 yılında 60’a düşmüştür. Bu düşüşün en önemli nedeni de tabii ki TMK’nın sahip olduğu mali imkanlardır. Önceleri AIHM tarafından esas sorumlu olarak kabul edilen T.C. hükümetleri bu Komisyona ciddi para kaynakları aktarırken daha sonraları bu kaynaklara malların kullanıcılarının da katkı yapmalarını talep ederek bu konuda KKTC meclisinden yasal düzenleme yapmalarını istemişlerdir. KKTC hükümeti bu konuda bir tasarı hazırlamasına rağmen konu mecliste tıkanmış ve yasa geçirilememiştir. T.C. hükümetleri de yapılan kaynak akışını asgari düzeye indirgemiştir. Bu durum dolayısı ile Komisyonun uluslararası hukuk zemininde meşruluğu sorgulanmaya başlamıştır. TMK son verilere göre 8151 başvurunun 2040’ını sonuçlandırmış ve toplam 535milyon stg pound tazminat ödemiştir. Kıbrıs Cumhuriyeti hükümeti bunu ve Türk tarafının müzakerelere sırt dönmesini fırsat bilerek çeşitli girişimler yapmış ve Rum malları ile ilgili yeni yasal düzenlemelerle tutuklama ve mahkeme süreçlerini başlatmıştır. Son olarak İsrail asıllı Simon Aykut ve iki Alman vatandaşının mahkeme süreçleri devam ederken iki Macar vatandaşı, kuzeyde Rum mülkü üzerine inşa edilen gayrimenkul satın aldıkları gerekçesiyle 2,5 yıl ve 15 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Bu kararın emsal teşkil edeceği belirtilirken, sırada onlarca yeni tutuklamanın olduğu ifade ediliyor. Güneydeki hükümetin son olarak Lefkonuk/ Geçitkale bölgesinde yapımı süren devasa bir yap-sat projesinin T.C. vatandaşı sahipleri hakkında da tutuklama emri çıkardığı ve bu tür yatırımlar yapan birçok şirket ve direktörleri hakkında da bir liste hazırladığı söyleniyor. Kısacası KKTC’de emlak sektörü ve mal mülk furyası ciddi bir hukuki riskle karşı karşıya, Rum mallarına dayalı gayrimenkul işlemleri de tehdit altındadır.

Peki ne yapmalı?

  1. Hala hazırda kullanılan eşdeğer ve tahsis mal kategorileri, diğerlerinden ayrılarak bunların satış ve el değiştirme süreçlerine uluslararası normlara uygun özel hukuki kısıtlar ve mali düzenlemeler getirilmelidir.
  2. Rum mallarını geçmişte ticari maksatlarla kullanan tüm gerçek ve tüzel kişilerin kazandıkları yasal ve gayrı yasal gelirler mercek altına alınmalı ve geriye dönük iptal ve vergiler gündeme getirilmelidir.
  3. Taşınmaz Mal Komisyonu mali olarak güçlendirilmeli işlemleri hızlandırmak için gerekli alt yapı ve personel desteği derhal sağlanmalıdır
  4. Güneydeki Türk malları ile ilgili yasal ve siyasi süreci araştırıp takip edecek uluslararası avukatların da dahil edildiği uzman bir ekip kurulmalıdır.

Yapılır mı? Mevcut yönetime bu tür ciddi işler ağır gelir!! deyip noktalı virgül koyalım; …

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }