Türkiye’de liseliler sokakta

"Çocuklar, kuralların daha belirleyici olduğu ve kişiye göre değişmediği Batı ülkelerine doğru yöneliyorlar. Bu çocuklar sadece öğretmenleri gidecek diye bu tepkiyi vermiyor. Eğitim sisteminin onların geleceğini belirsizlikte bırakmasına tepki veriyor"

Türkiye Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 8 Nisan Salı günü kamuoyunda ‘proje okul’ adıyla da bilinen “Özel Proje ve Program Uygulayan Okullar” için öğretmen atamaları ve yönetici atamalarını açıkladı.

Eğitim sendikaları tarafından “kıyım” olarak tanımlanan bu atamalar, öğretmen meslek örgütleri ve proje okullardaki öğrencilerin tepkilerine neden oldu. Birçok okulda öğrenciler tarafından öğretmen atamalarına karşı protesto düzenlendi.

Proje okulların çoğu yeni açılan okullar değil. 2014 yılında yürürlüğe giren uygulama ile bazı mevcut okullara özel bir statü kazandırılmıştı. Bu okullarda görev yapan öğretmenlerin görev süresi ortalama 15 yılı geçebiliyorken, 2020 yılında mevzuatta yapılan değişiklik ile 4+4 olmak üzere toplamda sekiz yıl ile sınırlandı.

Milli Eğitim Bakan Yusuf Tekin 14 Nisan Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Türkiye genelinde 38.000 öğretmenin görev süresinin dolduğunu ve yüzde 80’inin görev süresinin uzatıldığını ifade etti.

Görev süresi uzatılmayan öğretmen sayısının ise 6.000 olduğunu açıkladı.

Ancak Bakan Tekin’in açıkladığı rakamlara göre, görev süresi uzatılmayan yüzde 20’lik kesim 7.600 öğretmene tekabül ediyor.

İstanbul Valiliği de kentteki proje okullarında çalıştıktan sonra herhangi bir tercihine yerleştirilmeyen öğretmen sayısını ise 1.471 olarak açıkladı.

Bu atamaların muğlak kriterler üzerinden yapılması, bazı öğretmenlerin tercih ettikleri okullar dışındaki okullara atamalarının gerçekleşmesi ve bu atamaların birtakım “siyasi” angajmanlar vesilesiyle gerçekleştiği iddiaları da eleştirilere sebep oldu.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Genel Sekreteri Zülküf Güneş Euronews Türkçe’ye verdiği demeçte, “Proje okullarının atamaları tamamen keyfiyete göreydi, ilk başından itibaren böyleydi. Öğretmenlerin neye göre seçileceği, idarecilerin neye göre belirleneceği hiçbir zaman net olmadı,” dedi.

‘KRİTERLER BELİRSİZ’
Mevcut sistemde atamalarda uygulanan kriterlerin net ve kamuoyuna açık olmadığına değinen Zülküf Güneş, “Proje okullarına başvurular, diğer il içi ya da il dışı öğretmen atamalarından farklı olarak puan üstünlüğüne göre yapılmıyor. Normal şartlarda iki öğretmen aynı okulu tercih ettiğinde puanı yüksek olan atanır, kimse de itiraz etmez. Ama burada puanı düşük olan da atanabiliyor. Çünkü kriterler kamuoyuna açıklanmıyor.”

Bakanlığın, öğretmenin bilimsel çalışmaları, yazdığı makaleler, uluslararası projelere katılımı ve akademik dereceleri gibi kişisel ve herkese açık olmayan bilgileri değerlendirmede esas olduğunu belirten Güneş, “Ama bunların hiçbirini denetleyemiyoruz. Dolayısıyla bakanlığın burada yapması gereken kriterlerin herkese eşit, önceden açıklanmış bir başvuru sistemiyle yapılması. Mesela il içi ve il dışı atamalarında olduğu gibi puan üstünlüğüne göre bir atama sistemi olabilirdi,” diyor.

Eğitim-Sen, proje okulları yönetmeliğinin hukuki olarak sorunlu olduğuna ve sürekli değiştirildiğine dikkat çekiyor.
Güneş bu durumu şöyle özetliyor: “Yönetmeliğin bazı maddelerine karşı yargıya başvurduk, yürütmeyi durdurma kararları aldık. Ancak her karar sonrası yönetmelik yeniden düzenlendi.”

‘SENDİKAL VE SİYASAL SADAKAT ESAS ALINIYOR’
Öğretmen ve idareci atamalarında liyakatten çok siyasi ya da sendikal yakınlıkların etkili olduğunu savunan Güneş, “Bazı sendikaların üyeleri ağırlıklı olarak görevlendiriliyor, diğer sendikaların üyeleri ise dışlanıyor. Hatta kulaktan kulağa ‘Şu sendikaya üye olursan proje okuluna atanamazsın.’ gibi söylentiler yayılıyor,” diyor.

Bu durumun, sendikal örgütlenme özgürlüğüne de açık bir müdahale anlamına geldiğini ifade eden Güneş durumu şöyle özetliyor:

“Bu, bazı sendikalara yönlendirme yapar, bazı sendikalarından da uzaklaştırmayı beraberinde getirir. Elbette ki eğitim emekçilerinin sendikal tercihleri kendi özgür iradeleriyle belirlenir. Ama bu nihayetinde bu kamusal bir iştir. Kamu hizmetlerinde sendika ayrımı, parti ayrımı, siyasi düşünce ayrımı yapılmaksızın, bütün öğretmenlere, bütün vatandaşlara, bütün kamu emekçilerine eşit yaklaşım söz konusu olmalıdır. Bu proje okulları atamalarında da , ilk atamalarda da, idarecilik atamalarında da böyle olmalıdır.”

Güneş, “puan üstünlüğünün” esas alındığı, başvuru kriterlerinin kamuoyuyla açık bir şekilde paylaşıldığı, “şeffaf bir sistemin” gerekliliğini vurguluyor.

“Şeffaf bir sistem kurulursa hem adalet sağlanır hem de tartışmalar ortadan kalkar. Aksi halde bugün olduğu gibi şeffaf olmayan sistemin her türlü sonuçları tartışmalı olacaktır.”

‘PROJE LİSELERİN YÜZDE 34,8’İ İMAM HATİP’
Proje okullarının sayısının beklenenin çok üzerinde arttığını vurgulayan Güneş, “Dönemin Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın her ilde sayıları 3-5’i geçmeyecek dediği proje okullarının sayısı şu an Türkiye genelinde 2.153. Bunların 729’u İmam Hatip Lisesi, 468’i Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, 440’ı Anadolu Lisesi, 363’ü Fen Lisesi, 94’ü farklı türden lise,” diye konuştu.

Geri kalanların 54 tanesi ise ortaokul, 3 tanesi ilkokul, 2 tanesi de okul öncesi eğitim kurumu.

Bu proje okullarda en az 79.286 öğretmen ve en az 5.000 üzerinde yönetici görev yapıyor.

Türkiye’de örgün eğitimde özel olanlar da dahil 12.506 ortaöğretim (lise) kademesinde okul bulunuyor. Buna göre, liselerin yüzde 16,7’si proje okullardan oluşuyor.

Lise eğitimindeki proje okullarındaki yüzdelik dağılımında ise İmam Hatip Liseleri yüzde 34,81 ile başı çekiyor. Onu yüzde 22 ile meslek liseleri, yüzde 21 ile Anadolu Liseleri takip ediyor.

İstanbul Valiliği de konuya dair yaptığı 14 Nisan’da yaptığı açıklamada 8.380 öğretmenin proje eğitimlerine atandığını belirtti. Bu da proje okullarının öğretmen kadrosunun yüzde 10’unu oluşturuyor.

‘ÖĞRENCİLER ŞOK YAŞADI’
Görevden alınan öğretmenlerin birçoğunun köklü ve başarılı okullarda görev yaptığını belirten Güneş, “Bu bahsettiğimiz okulların birçoğu kentin hafızası, kente mal olmuş 100 yıllık tarihi olan okullar. Eğitimin tam ortasında, sınav dönemine yakın bir zaman kalmışken, öğrencilerin bir şokla gözlerini açmasına neden oldu. Bu pedagojik, akademik ve duygusal açıdan büyük bir travma. Öğrenciler haklı olarak öğretmenlerine sahip çıkmak için eylem yaptı ama okul idareleri ve Bakanlık bu tepkilere bile tahammül edemedi. Öğrencilere tehditler, disiplin soruşturmalarıyla gözdağı verildi,” diyerek durumu özetledi.
Proje okullarının bütçelerinin diğer okullara göre çok daha yüksek olduğunu belirten Eğitim-Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, proje okullarına diğer okullardan farklı olarak özel imkanlar sağlandığını da vurguladı:

“Bu okulların araç gereç olanakları çok daha gelişmiş. Sınıf mevcutları düşük, ders saatleri farklı olduğu için ek ders ücretleri daha yüksek. Elbette öğretmenler bu şartlarda çalışmak ister ama burada eşitsizlik yaratılıyor. Aynı bakanlığa bağlı okullar arasında ayrım yapılmamalı.”

Sendika olarak süreci yakından takip ettiklerini belirten Güneş, “Türkiye genelinde 85 bin üyemiz var. Bu süreçten doğrudan etkilenen en az 1.000 üyemiz bulunuyor. Üyemiz olsun olmasın, destek isteyen tüm öğretmenlerin hukuki süreçlerinde yanlarındayız,” diye konuştu.

Güneş son olarak yapılması gerekenleri tekrar hatırlatarak, “Proje okullarına öğretmen atamaları il içi ve il dışı atamalarda olduğu gibi puan üstünlüğüne göre, açık ve denetlenebilir bir sistemle yapılmalı. Kriterler önceden ilan edilmeli ve eğitim emekçilerinin rızası alınarak uygulanmalıdır. Aksi halde bu keyfi sistem her zaman tartışmalı ve adaletsiz olacaktır.”
Bakanlığın öğretmen havuzunda bekleyenler

Ankara’da çalıştığı “proje okulundan” görev süresi nedeniyle ayrılmak durumunda kalacak olan 34 yıllık İngilizce öğretmeni Özgür Bozdoğan görev süresi dolan ancak başka bir okula da atanamayan öğretmenler arasında yer alıyor.
2002-2016 yılları arasında çalıştığı okulun 2015 yılında proje okula dönüşmesi ve 1 yıl görev yapmasının ardından 2016’da “görev süresi” dolduğu gerekçesiyle okuldan ayrılan Bozdoğan, mahkemeye taşıdığı süreci kazanmış ve 2020 yılında göreve iade edilmiş.

Bunun ardından 2025 yılındaki yeni atama sürecinde toplamda 18 yıldır görev yaptığı okuldaki görev süresi uzatılmayan Bozdoğan, “Görev sürem bittiği için gönderiliyorum fakat nereye? Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen havuzuna. Bizi gönderiyorlar ama hiçbir tayin vermediler. Tayin talebinde bulunacağız ama sürece dair dava da açacağız,” diye konuştu.
“Dün tayin istedik yeniden norm fazlalarıyla beraber. Bakalım herhangi bir okula tayinimiz çıkarsa o tayinimizin çıktığı okula gideceğiz. Yoksa İl Milli Eğitim’in deposunda bekleyeceğiz.”

Bozdoğan hükümete politikalarına yakın bulunan kadroların oluşturulduğunu şöyle savunuyor:
“Bakanlık, Eylül 2016’da bu proje okulların yönetmeliğini ve bunun nasıl uygulanacağıyla ilgili genelgeyi çıkardı. Ve o genelgeye göre okullarından öyle 8 yılını dolduran öğretmenler gönderildi. Bunların yerine okul müdürleri, öğretmenlerden CV alarak sanki okul değil de kendi özel işletmelerine öğretmen alıyormuş gibi görüşmeler yaparak daha ziyade iktidara yakın öğretmenlerden oluşan kadrolar kurdu. Özellikle, Ankara Atatürk Lisesi, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Kabataş Lisesi, İstanbul Erkek, Ankara Fen Lisesi gibi. Bu okullardan öğretmenler kitlesel olarak gönderildi.”

O zamanların Olağan Üstü Hal (OHAL) dönemi olduğuna dikkat çeken Bozdoğan, “Ancak 2016 yılındaki o politik atmosfer ve içinden geçtiğimiz o süreçte öğretmenler ellerinden geleni yapsa da çok ciddi bir ses çıkartamadı,” diye anlattı.

Şu anda da benzer siyasi tercihlerle atamaların gerçekleştiğine inanan Bozdoğan, “Gönderilen öğretmenlere baktığımızda bir ortak profil karşımıza çıkıyor. Şu anki siyasi iktidara muhalif, siyasi iktidarın eğitim alanında uyguladığı politikaları doğru bulmayan öğretmenlerin özellikle de sendikal siyasal kimliği belirgin olan öğretmenlerin gönderildiği bir dönem yaşıyoruz,” dedi.

‘TEK GÜVENCE: YÖNETENE SADAKAT’
Yaşanan bu durumun öğretmenler üzerindeki etkisinin büyük bir güvensizlik olduğunu ifade eden Bozdoğan, “Proje okullarına öğretmen ataması ve öğretmenlerin bu okullardan gönderilmesi keyfi ve hiçbir kurala bağlı olmadan yapıldığı için gücü elinde bulunduran kim ise onun verdiği kararlara göre okulların kadrosu belirlendiği için bu öğretmenler arasında büyük bir kaygı yaratıyor,” diye konuştu.

“Böylesine bir yönetme anlayışının oluşturmuş olduğu keyfiyet, iş güvencesini de, çalıştığınız yeri de, bütün güvencelerinizi elinizden alıyor. Yani bütün güvenceniz, yani tek bir güvenceniz olabiliyor, o da yönetene sadakat.”

“Okul idaresinden başlayarak silsile yoluyla bütün bakanlık yönetimiyle eğer aynı düşünmezseniz, oraya bir sadakatle, itaatle bağlı değilseniz, bu bütün işinizi kaybetmeye, çalıştığınız yerin değişmesi gibi pek çok unsur yaratıyor. Öğretmenler üzerinde bunun tedirginliğini görüyoruz. Zaten ortaya çıkan tepkinin büyüklüğünün nedeni de bu.”

ÖĞRENCİLERİN TEPKİSİ
Öğrencilerin atamalara yönelik verdiği tepkilerin ana gerekçesinin gelecek kaygısı olduğunu belirten Özgür Bozdoğan, “Kendi gelecekleriyle ilgili plan yapmak, kurgu yapmak çocuklar açısından artık ortadan fiilen kalkmış duruma geliyor. Çünkü kurallara bağlı olmayan, nasıl gelişeceği belli olmayan belirsizlik ve kuralsızlık üzerine inşa edilmiş bir gelecek çocukların önünde duruyor. Bu nedenle tepkileri büyük,” dedi.

Artık lise öğrencilerinin de üniversiteye geçmeden Batı ülkelerine göçmesine değinen Bozdoğan, “Çocuklar, kuralların daha belirleyici olduğu ve kişiye göre değişmediği Batı ülkelerine doğru yöneliyorlar. Bu çocuklar sadece öğretmenleri gidecek diye bu tepkiyi vermiyor. Eğitim sisteminin onların geleceğini belirsizlikte bırakmasına tepki veriyor,” diye anlattı.

Öğrencilerin bugün yaşananların gelecekte kendi hayatlarını etkilemesine izin vermemek için tepki koyduğunu anlatan Bozdoğan sözlerini şöyle noktaladı:

“Hocalarının gönderilmesindeki yaşanan keyfiyetin kalıcı hale gelmesi, bir yönetim biçimi haline gelmesi, ileride kendilerinin yaşamlarını da etkileyeceğini gördükleri için bu tepkiyi ortaya koyuyorlar.”

“Yani keyfiyete bağlı, kişiye bağlı, belirsizlik üzerine inşa edilmiş bir yönetim biçiminin kendi yaşamları üzerinde de ciddi olumsuz etkileri olacağını gördüğü için gençler buna karşı bir tepki ortaya koyuyorlar.”

Euronews Türkçe

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }