MİT’in peşinde olduğu 5 kayıp video: Devletin en üst kademelerine uzanan kirli ilişkiler ağı…
Devletin zirvesinde skandal iddialar: Yolsuzluk, rüşvet, video savaşları: Falyalı’nın mirası hala yaşıyor
MİT’in peşinde olduğu 5 kayıp video: Devletin en üst kademelerine uzanan kirli ilişkiler ağı…
Devletin zirvesinde skandal iddialar: Yolsuzluk, rüşvet, video savaşları: Falyalı’nın mirası hala yaşıyor
Yolsuzluk, rüşvet, infazlar ve kayıp videolarla örülü bir karanlık tablo. Halil Falyalı suikastının ardından ardında kalan miras, sadece para değil; bir mafya imparatorluğu, bir istihbarat savaşının izleri ve devletin en derin katmanlarına sızmış bir düzen.
Bu düzen hala işliyor.
Kıbrıs’ta kurulan sanal bahis imparatorluğu, Türkiye, İngiltere, Dubai ve daha birçok ülkede kara para trafiğini sürdürmeye devam ediyor. Falyalı’nın en güvendiği isim, finansçısı Cemil Önal, 16 ay Hollanda’da tutuklu kaldıktan sonra ilk kez konuştu. Üstelik tüm detaylarıyla:
Kara para nasıl aklandı? Kimlere rüşvet verildi? Hangi siyasiler bu kirli ağın parçası oldu? Türkiye’deki davalar nasıl göstermelik olarak açılıyor, dosyalar nasıl boşaltılıyor?
Üç gün boyunca yüksek güvenlik önlemleriyle Hollanda’da yapılan röportajlarda, Cemil Önal, sadece Falyalı ailesinin değil, onlarla birlikte hareket eden baronların, siyasetçilerin ve devlet içindeki bazı yapıların sırlarını da ifşa etti.
Amerikan ve Hollanda istihbaratına verdiği belgelerle koruma altına alınan Önal, Türkiye’ye iade edilirse hayatta kalamayacağını söylüyor. Elinde tuttuğu bilgi ve belgelerle bugün birçok ismin hedefinde.
Bu dosyada sadece Falyalı’nın değil, onun ardında şekillenen düzenin, devletle iç içe geçmiş mafya-siyaset ilişkilerinin ve toplumu her geçen gün zehirleyen para akışının izini süreceğiz. Kıbrıs’a ‘Siyasal İslam’ dayatanların ve buradaki işbirlikçilerinin ülkede yarattığı ve bozulmasını hiç istemediği düzeni gözler önüne sereceğiz.
Ve bugün: Türkiye’nin önceki Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim’in neden Kıbrıs’a gönderildiğini ve neden sadece yedi ayda görevden alındığını da ilk kez okuyacaksınız.
2014-2021 yılları arasında Halil Falyalı’nın en yakınındaki isimlerden, Finans Müdürü Cemil Önal anlatıyor:
“Yasin Ekrem Serim’in kardeşi İbrahim Serim, üniversite eğitimini Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) tamamladı. Ben de üniversite yıllarından tanıyordum kendisini. Ailelerinin siyasi ve ticari bağlantıları oldukça güçlüydü. Babaları Maksut Serim, uzun yıllardır Recep Tayyip Erdoğan’a yakın bir isim olarak biliniyor. Özellikle Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yakınlıkları başlamıştı. AK Parti’nin kuruluş sürecinde ise Maksut Serim, destek veren ilk isimlerden biri olarak öne çıkmıştı. Diyarbakırlı Mücahit Arslan (Ali İhsan Arslan) ve Doğan ailesi gibi isimlerin yanı sıra Maksut Serim de o dönemlerin “gizli sponsor”larından biriydi.
İbrahim Serim, Kıbrıs’a üniversite okumaya geldiğinde babasının etkisiyle kısa sürede KKTC vatandaşlığı aldı. Bu vatandaşlık sayesinde devletle doğrudan ilişki kurabilecek konuma geldi. Özellikle imar alanında avantajlar elde etti. Örneğin; iki kat izinli bir araziyi on kata çıkartarak projelendiriyor, askeri bölgeler gibi normalde imara kapalı alanlara el atabiliyordu. Bu alanları şahıslardan ya da devletten uygun fiyatlarla alıp, daha sonra Bayındırlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve belediyelerden gerekli izinleri çıkararak büyük projeler geliştiriyordu.
Dereboyu’ndaki yumurta şeklindeki bina ve Girne’deki Crown Plaza gibi yapıların tamamı, aslında başta imara kapalı ya da sınırlı olan yerlerde yapılmış ve sonradan imar durumu değiştirilmiş yapılardı. Bu projelerde aile ciddi kazançlar elde etti.
İbrahim’le samimiyetimiz vardı, bu sayede onu rahmetli Halil Falyalı’yla tanıştırdım. Sonrasında aralarındaki ilişki ilerledi. O dönemlerde Ekrem Serim Ankara’da bir devlet kurumunda bürokrattı. Dışişleri Bakan Yardımcısı değildi ama yine de dikkat çeken bir isimdi. Maksut Serim’in gücü nedeniyle çevresi oldukça genişti.
İbrahim Serim, dönemin KKTC Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ile de çok yakındı. Aslında bu yakınlığın temel nedeni İbrahim’in kişisel özellikleri değil, babasının nüfuzuydu. Bu bağlantılar sayesinde Falyalı ailesi için de bir tür “koruma zırhı” oluşmuş oldu. Kıbrıs’ta büyükelçilerin etkisi çoğu zaman Cumhurbaşkanından bile fazladır. Bu koruma kalkanı, Falyalı ailesinin bazı işlerini kolaylaştırdı.
Serim ailesiyle Falyalı ailesi arasında ortaklık girişimleri de oldu. Örneğin bir bina satışı sırasında önce Falyalı’ya satış vaadiyle kapora alındı. Daha sonra fikrini değiştiren Serim ailesi, binayı kiralama modeline çevirmek istedi. Ancak en sonunda binayı ederinin çok üzerinde bir fiyatla Falyalı’ya sattılar. Falyalı bu durumu biliyordu ama Serim ailesiyle kurduğu ilişkiler nedeniyle bu “fazla ödeme”yi sorun etmedi. Çünkü bu ilişkiler, ona siyasi ve bürokratik koruma sağlıyordu.
Bu ilişkiler çerçevesinde Ekrem Serim de sürece dahil oldu. Sonuçta binanın hissedarlarından biriydi ve yürütülen faaliyetlerden haberdar olmak durumundaydı. AK Parti seçimlerinden sonra Ekrem Serim’in Dışişleri Bakan Yardımcısı olmasıyla beraber Halil Falyalı’yla olan ilişkiler daha da stratejik bir hal aldı. Hüsnü Falyalı ve eşi Özge, Ekrem’le samimiyet kurdu. Hatta Kıbrıs’taki gayrimenkul satışlarından elde edilen gelir, İngiltere’de Yasin Ekrem Serim’e ait olan şirkete aktarıldı.
Ekrem Serim, aynı zamanda Hakan Fidan’a çok yakın bir isimdi. Adeta onun asistanı gibi hareket ederdi. Hakan Fidan, onu oğlu gibi görüp her konuda desteklerdi. Falyalı ailesiyle olan ilişkileri de bu çerçevede yürütüldü. Hatta Hakan Fidan’ın oğlu Halit Fidan ile Hüsnü Falyalı arasında da bir tanışıklık vardı.
Hakan Fidan, Falyalı’nın elinde olduğu iddia edilen kasetlerle ilgili gelişmeleri duyunca, bu kasetlerin devletin eline geçmesini istedi. Bu görev için Ekrem Serim’i Büyükelçi olarak Kıbrıs’a gönderdi. Ona, “Bu kasetleri al, getir. Bu şekilde devlet içinde yükselirsin” denildi. Ekrem kabul etti, Kıbrıs’a geldi. Özge Falyalı ile yakınlaştı. Görüşmeler otellerde değil, Özge’nin babasının evinde yapıldı. Aynı zamanda Mehmet Taşker’le de ev ortamında buluşmalar gerçekleştirdi.
Ekrem Serim, Kıbrıs’a geldiğinde ilk işi, çevresindeki tüm güvenlik personelini değiştirmek oldu. Kendi ekibini getirdi. Kasetleri almak için yoğun çaba sarf etti. Söylentilere göre toplamda 45 ya da 46 kaset vardı. Ancak Ekrem Serim bunlardan sadece 40 tanesini Ankara’ya teslim etti. Diğer 5 kaset kendisinde kaldı. MİT, bu eksikliği fark etti çünkü ellerinde kaset sayısıyla ilgili bilgi vardı.
Hakan Fidan, bu gelişmelerin ardından kasetleri İbrahim Kalın’a iletti. İbrahim Kalın da MİT Başkanı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a durumu aktardı. Eksik olan 5 kasette kimlerin olduğu tam bilinmese de, Binali Yıldırım’ın oğlu ve Hakan Fidan’ın oğlunun adının geçtiği iddialar var.
Sonrasında bu bilgiler Erdoğan’ın kulağına gidince durum değişti. Erdoğan, “Bu paralar neyin nesi, kasetlerle ilgili anlatılanlar doğru mu?” diyerek Ekrem Serim’i Ankara’ya çağırdı. Maksut Serim devreye girdi, “Kasetler teslim edildi” diyerek oğlunu savundu. Ancak Erdoğan, kasetlerin gerisi var mı yok mu tam olarak araştıracağını söyleyerek, ‘Ben sana güveniyorum babandan dolayı, eksik kaset varsa da git al ama seni elçilikten, babanı da görevinden alıyorum’ dedi.“