Bağımsızlık Yolu’ndan başörtüsü kararına tepki: Toplumsal olmayan, eşitlikle buluşmayan bir özgürlükten bahsedemeyiz!
Bağımsızlık Yolu yöneticileri, eğitimde başörtüsü serbestisinin çocuklar üzerinden yürütülen siyasi bir propaganda sürecine dönüştüğünü belirterek, laik, kamusal ve bilimsel eğitim çağrısı yaptı. Parti yetkilileri, "Zarar gören yalnızca çocuklar oluyor" vurgusunda bulundu.
Bağımsızlık Yolu’ndan başörtüsü kararına tepki: Toplumsal olmayan, eşitlikle buluşmayan bir özgürlükten bahsedemeyiz!
Bağımsızlık Yolu yöneticileri, eğitimde başörtüsü serbestisinin çocuklar üzerinden yürütülen siyasi bir propaganda sürecine dönüştüğünü belirterek, laik, kamusal ve bilimsel eğitim çağrısı yaptı. Parti yetkilileri, "Zarar gören yalnızca çocuklar oluyor" vurgusunda bulundu.
Bugün Kıbrıs
Bağımsızlık Yolu Genel Sekreteri Umut Ersoy, Emeğin Gündemi programında yaptığı açıklamada, başörtüsü meselesinin özgürlük bağlamında tartışıldığını ancak konunun yetişkinlerden değil, eğitim çağındaki çocuklar üzerinden yürütüldüğünü vurguladı.
“Üzerinde konuştuğumuz şey, çocukların okul kıyafetidir. Her okulun kendi ihtiyaçlarına göre belirlenmiş kıyafet yönetmeliği vardır. Esas mesele, soyut düşünme becerisi henüz gelişmemiş çocukların bilişsel gelişimini sağlamak için gerekli koşulların yaratılmasıdır” dedi.
“TOPLUMSAL OLMAYAN, EŞİTLİKLE BULUŞMAYAN BİR ÖZGÜRLÜK OLAMAZ”
Ersoy, özgürlük kavramının içinin boşaltıldığını belirterek, “Özgürlüğü canı isteyenin dilediğini yapması olarak tanımlayamayız. Çocuk işçi çalıştırmak da bu mantıkla özgürlük sayılır mı? Özgürlük, ancak toplumsal yaşam içinde ve eşitlik zemininde anlamlıdır. Toplumsal olmayan, eşitlikle buluşmayan bir özgürlükten bahsedemeyiz” dedi.
“DİNSEL GERİCİLİK NEOLİBERAL POLİTİKALARLA BÜYÜYOR”
Dinsel gericiliğin yalnızca kimlik meselesi değil, neoliberal politikaların sonucu olduğunu söyleyen Ersoy, “Bu mesele ne Türkiyelilikle ne de Kıbrıslılıkla açıklanabilir. Egemenlerle halkı ayırmak zorundayız. Ankara hükümetlerinin on yıllardır bu topluma dayattığı dinsel gerici uygulamalar, yoksullaşmayla birlikte yayılıyor” dedi.
“İNANÇ BİREYSEL BİR HAKTIR, DAYATILDIĞINDA SORUN BAŞLAR”
“İnsanların inançlarına saygımız var. Ancak bu inanç, bir toplumsal norm haline gelip dayatıldığında kabul edilemez. Siyasal islam tam da bunu yapıyor. Aynı şekilde, yasakçı Kemalist laiklik de çözüm değil. Bilimsel ve halkçı laiklik tek çıkış yoludur” ifadelerini kullandı.
ÖZKIZAN: “TOPLUMUN GERİCİLEŞMESİNİN ÖNÜNÜ AÇAMAYIZ”
Bağımsızlık Yolu Omorfo Bölge Sorumlusu Celal Özkızan, başörtüsü meselesinin dini bir tartışma değil, çocukların eğitim hakkı üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
“Laiklik meselesini Kıbrıs sorununun bir uzantısı gibi görmek ya da Türkiyelilik-Kıbrıslılık çatışmasına çekmek anlamsızdır. Gerici politikaların yaygınlaştığı bir düzende yaşıyoruz. Tarikatlar zenginleşirken, toplum yoksullaşıyor” dedi.
“Bir insanın dini inancı, diğer insanların haklarını, yasaları çiğnemeye kadar götürecekse buna saygı duymak mümkün değildir” diyen Özkızan, Türkiye’de yaşanan siyasal islamcı baskıların Kuzey Kıbrıs’ta da yayılmasına karşı olduklarını belirtti.
“KIBRIS’TA TARİKATLAR MUAZZAM KAYNAKLARA SAHİP”
Devletin okul yapmaya gücü olmadığını ancak tarikatların büyük kaynaklar biriktirdiğini belirten Özkızan, “Eğitim ve sosyal hizmet alanlarının boş bırakılması, dini yapıların önünü açıyor. Bu süreç, çocuk hakları açısından ciddi tehditler barındırıyor” dedi.
NAZLI: “KORUYUCU DEVLET MEKANİZMASI YOK, ZARAR GÖREN ÇOCUKLAR”
Bağımsızlık Yolu Parti Meclisi Üyesi Cansu N. Nazlı, konuya çocuk hakları perspektifinden yaklaşarak, “Başörtüsü meselesi, kız çocukları açısından eşitsiz ve ayrımcı bir uygulamaya dönüşüyor” dedi.
“18 yaş altındaki bireyler çocuk kabul edilir. Bugün bir ortaokulda yaşanan olayda olduğu gibi, çocuklar siyasi simge haline getiriliyor. Bir kız çocuğu okul önünde AKP teşkilat başkanı ile fotoğraflanıyor. Bu doğrudan siyasallaştırmadır” ifadelerini kullandı.
Nazlı, devletin sosyal hizmet mekanizmasının güçsüzlüğü nedeniyle çocukların istismara açık hale geldiğini, sosyal hizmetlerdeki personel ve bütçe yetersizliği nedeniyle engelli çocukların bile korunamadığını vurguladı.
“ÇOCUKLAR TARİKATLARIN KUCAĞINA İTİLİYOR”
“Eğitim sisteminin öğleye kadar sürmesi, kamusal etüt merkezlerinin olmayışı ve yoksulluk, çocukları tarikatlara ve kuran kurslarına yönlendiriyor. Bu yapıların kontrolsüz büyümesi ciddi risk yaratıyor. Devlet, bilim, sanat ve spor temelli etüt merkezleri kurarak bu boşluğu doldurmalı” dedi.
“SOSYAL HİZMETE DEĞİL, EVKAF’A MİLYONLAR AKTARILIYOR”
Nazlı, ek bütçelerle Evkaf ve Din İşleri Dairesi’ne milyonlar aktarıldığını, sosyal hizmetlerin ise yeterli kaynaktan mahrum bırakıldığını belirterek, “Devlet sorumluluğunu yerine getirmediğinde, çocuklar hayır kurumlarının ya da dini yapıların inisiyatifine terk ediliyor” dedi.
“ÇOCUK İZLEM MERKEZLERİ ACİLEN KURULMALI”
Nazlı, çocuk ihmal ve istismarını önleyecek Çocuk İzlem Merkezleri’nin acilen kurulması gerektiğini söyledi. Mevcut yasanın yıllardır bekletildiğini hatırlattı.
“ÖZGÜRLÜK SADECE BAŞÖRTÜSÜ KONUSUNDA HATIRLANIYOR”
Nazlı, muhafazakâr kesimlerin “özgürlük” söylemini yalnızca başörtüsü üzerinden dillendirdiğini belirterek, “Ne çocukların oyun hakkı, ne kadınların yaşam hakkı için ses çıkarılıyor. Özgürlük yalnızca başörtüsü için hatırlanıyorsa, bu bir çifte standarttır” dedi.
“TARTIŞMANIN ODAĞINA ÇOCUĞU KOYMALIYIZ”
Nazlı açıklamasını, “Bu tartışmalarda tek zarar gören çocuklardır. Çocuk haklarını merkezine almayan hiçbir tartışma çözüm üretmez. Bu nedenle siyasi değil, çocuk odaklı bir yaklaşım zorunludur” diyerek tamamladı.