2025’e Girerken Türkiye Ekonomisi ve Kıbrıs’ın Kuzeyi

Neden Türkiye Ekonomisi de sadece Kıbrıs Ekonomisi değil?… çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde son 5 yıla baktığımızda artık bir ekonomi yönetiminden bahsetmek mümkün değildir. Mevcut yönetim gelen talimatları uygulamaya çalışmakta ama bu durum ekonomide bir belirsizlik ve keşmekeş yaratmaktadır. Çok uzun zamandan beri T.C. hükümetleri KKTC ekonomisini tüm kurumları ile Türkiye ekonomisine entegre etmek için gayret göstermektedirler ve bu durum son 5 yılda baskıcı bir hal almıştır. Böyle bir konjonktürde Kıbrıs’ın Kuzeyinde ekonominin ne durumda olduğunu ve nereye doğru evrileceğini anlamak için Türkiye’deki ekonomiye bakmak ve orada olanları ve olacakları görüp anlamak lazım.

Türkiye’de Ekonomik Göstergeler:

 

Türkiye’de bu rakamları yayınlayan kurumlar, ekonomik göstergeleri iyileştirme güdüsü ile, rakamları manipüle etmekle eleştirilmektedirler. Ancak bu durumda bile tablo, ekonominin son 5 yılda bir gerileme (resesyon) içinde olduğunu, enflasyonun da istenildiği düzeylere getirilemediğini gösterir. Kişi Başı Milli gelirdeki ortalama artış ise Gelir Dağılımı Endeksindeki bozulmanın artması ile aslında iktidarın son yıllarda gelir transferi yaptığı yeni zengin sınıflara gittiği görülmektedir. Ekonomi yazarı İbrahim Kahveci’nin verdiği rakamlara göre en zengin kesimler zenginliklerini misli ile büyütürken en fakirlerin gelirlerinde cüzi artışlar olmuş orta sınıfın gelirleri ise eksilere düşmüştür.

Türkiye’deki politikayı kısaca özetleyecek olursak, eğitilmiş ve muhalefet yapabilecek orta sınıfı ortadan kaldırıp, muhtaç bir fakir sınıfı ayakta tutmak ve yandaş egemen sınıfı da iyice zengin etmektir amaçlanan diyebiliriz.

Tabii ekonomideki rakamlar bize aynı zamanda şunu da sordurur. Resesyon, yani gerileme içindeki bu ekonomi, bu kadar yüksek enflasyon ve faizlerle nereye kadar gider? Yüksek faizler özel sektörün borçlanma kabiliyetini ortadan kaldırır, yüksek enflasyon da tüketicinin satın alma gücünü kırar. Ortada sadece fakirleşen bir iş gücüyle yatırım yerine lüks tüketime yönelen zengin bir sınıf kalır. Bu durum haliyle resesyonu daha da kalıcı hale getirir.

Peki geriye ne kalır? Dış sermaye girişi ve kamu yatırımları. Dış sermaye girişi için güçler ayrılığı ve müdahalesiz serbest piyasa ekonomisinin çalışmasını sağlayacak, bağımsız yargı, merkez bankası ve rekabet kurulu gibi, kurumların varlığı gerekir. Maalesef Türkiye’de bütün bu kurumlar ve şartlar ciddi şekilde yıpratılmış veya ortadan kaldırılmıştır. Dolayısı ile dış sermaye uzun vade üretime dönük yatırım yerine yüksek faiz cazibesi ile kısa vadeli sıcak para girişi olarak gelip gitmektedir. Yani bir nevi “vur kaç”. Bir de tabii gösterilen tolerans ve denetimsizlik nedeni ile gelen ve gelirken her türlü suç şebekelerini de ülkeye taşıyan kara para trafiği var ki zaman zaman ekonominin likiditesini olduğundan çok daha fazla gösterebilmektedir.

Kamu yatırımlarına gelince, bunlar da mevcut iktidarın zümresel, partizan ve kişisel çıkarlarına endekslenmiş durumdadır ve ülke ekonomisinin gereksinim duyduğu yüksek katma değerli ve teknoloji ve inovasyon içerikli yatırımların teşvik edilmesinde ve dar gelirli kesimin desteklenmesinde kullanılamamaktadır.

Bu tablo ve analiz bize gösterir ki Türkiye’de çok radikal bazı politika veya yönetim değişiklikleri olmadığı takdirde ekonomi ve yaşam, içinde bulunduğu kıskaçtan 2025 ve sonrasında da çıkamayacak ve ona bağlı Kıbrıs’ın kuzeyindeki ekonomi de, yine siyasi bir dönüşüm yaşanmaması durumunda, gönüllü kurban olmaya devam edecektir. Gönüllü, çünkü Kıbrıs’ın kuzeyinde de egemen zümre, yıllar içinde edindiği yasal, gayrı yasal rant, kamusal ayrıcalık ve menfaatler dolayısı ile bu durumdan şimdilik sadece ve bazen söylemde rahatsız olmaktadır.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }