Eski Savunma Bakanı Moshe Yaalon, İsrail’i Gazze’de savaş suçları işlemekle suçladı
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun müttefikleri, eski Savunma Bakanı'nın yaptığı açıklamaları hızla reddetti ve kınadı.
İsrail’in eski savunma bakanlarından Moshe Yaalon, Cumartesi günü katıldığı bir etkinlikte Gazze’de devam eden savaşa ilişkin açıklamalarda bulundu.
The New York Times’da (NYT) yer alan habere göre Yaalon, İsrail hükümetini sert sözlerle eleştirerek, Gazze’de savaş suçları işlendiğini öne sürdü.
“Bizi sürükledikleri yol işgal, ilhak ve etnik temizlik. Kuzey bölgeye bakın,” diyen Yaalon, Gazze’nin kuzeyindeki Beyt Lahya ve Beyt Hanun gibi şehirlerde yaşanan tahribata dikkat çekerek, buraların “temizlenmekte” olduğunu ifade etti.
Yaalon pazar günü kamu radyosu Reshet Bet’e de konuşarak, söz konusu iddialarını yineledi.
srail’in Gazze’deki askeri faaliyetlerini “etnik temizlik” ve “savaş suçları” olarak nitelendiren Yaalon, Netanyahu hükümetinin İsrailli komutanları Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) yargılamasına maruz bıraktığını ve hayatlarını riske attığını söyledi.
“Kuzey şeridinde faaliyet gösteren İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) komutanları adına konuşuyorum,” dedi. “Orada olup bitenler hakkında korkularını dile getirerek bana ulaştılar.”
Daha sonra, hükümete açıkça atıfta bulunarak şunu söyledi: “Günün sonunda, savaş suçları işliyorlar.”
Pazar gecesi İsrailli yayıncı Channel 12’de yayınlanan başka bir röportajda, sözlerinin arkasında bir kez daha duran Yaalon, “bunu söylemek benim için zor,” diyerek, İsrail’in siyasi liderliğinin “orduyu yozlaştırdığını” ifade etti.
Ordunun kasabaların boşaltılmasını emrettiğini belirten Yaalon, bu emrin operasyonel nedenlerle verildiğini düşündüğünü söyledi. Ancak, İsrail’in bazı siyasi liderlerinin aslında yerleşim yerleri için bölgeyi temizlemeyi planladığını öne sürdü.
Moshe Yaalon, ikinci intifada sırasında İsrail ordusunun Genelkurmay Başkanı ve 2014’teki Gazze savaşında Netanyahu’nun Savunma Bakanı olarak görev yaptı. Bu, İsrail ile Hamas arasındaki mevcut savaştan önceki en uzun çatışmaydı. Yaalon, 2016 yılında Netanyahu ile ilişkisini kesti ve o zamandan bu yana İsrail liderini eleştiren bir figür haline geldi.
NETANYAHU’NUN MÜTTEFİKLERİ TEPKİLİ
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun müttefikleri, Yaalon’un açıklamalarını hızla reddederek ve kınayarak, bu tür açıklamaların ülkeye zarar vereceğini ve düşmanlarına yardım edeceğini belirtti.
Netanyahu’nun Likud partisi, Yaalon’un sözlerini “uzun zaman önce yolunu kaybetmiş birinin iftiraları” olarak nitelendirdi ve bu açıklamaların “UCM’ye ve İsrail düşmanlarına ödül niteliğinde” olduğunu vurguladı.
Netanyahu ile birlikte hakkında UCM yakalama emri bulunan eski Savunma Bakanı Yoav Gallant da Yaalon’un ifadelerini “düşmanımıza yardım eden ve İsrail’e zarar veren yalanlar” olarak tanımladı.
Öte yandan İsrail ordusu, Yaalon’un iddialarına yanıt vermeyi reddetti.
İsrail’in Gazze Şeridi’nde izlediği politikaya yönelik uluslararası eleştiriler giderek yükseliyor. Son aylarda, uluslararası yardım kuruluşları ve ABD Başkanı Biden da dahil olmak üzere dünya liderleri, Gazze’nin kuzeyinde bir insani felaket konusunda uyarıda bulundu. Bu süre zarfında, İsrail çok az insani yardımın bölgeye girişine izin verdi. Geçtiğimiz ay, İsrail, Hamas’ın satışlarından faydalandığını söyleyerek ticari malların ithalatını yasakladı.
Ancak Yaalon’un açıklamaları, İsrail siyasi kanadından gelen nadir eleştirilerden biri. Ülkede özellikle ordunun eylemlerine yönelik suçlamalar, genellikle stratejik değerlendirmeler veya ateşkes tartışmalarıyla sınırlı kalıyor. Yaalon ise hükümetin politikalarının orduyu “ahlaken yozlaştırdığını” vurguladı.
NYT’ye konuşan eski üst düzey İsrail güvenlik yetkilisi Ami Ayalon, hükümetin politikalarının “ahlaksız ve adaletsiz” olduğunu belirterek, bu durumun İsrailli asker ve komutanları UCM yargılaması ile karşı karşıya bıraktığını ifade etti.
Shin Bet iç istihbarat teşkilatının eski müdürü Ayalon, İsrail’in Gazze’deki eylemlerinin “etnik temizlik”in yasal tanımına uyup uymadığından emin olmadığını söyledi.
Netanyahu’nun ofisi, UCM tarafından Netanyahu ve Gallant’a yönelik çıkarılan tutuklama emirlerini “absürt ve asılsız” olarak nitelendirmişti.
Gazze’deki insani kriz devam ederken, Netanyahu hükümetinin savaştan sonra bölgeye ilişkin planları hâlâ belirsizliğini koruyor.
İSRAİL-HAMAS SAVAŞI
İsrail ile Gazze Şeridi’ni yöneten Hamas arasındaki çatışmalar, 7 Ekim tarihinde tekrar alevlendi.
İsrail sınırını aşıp baskın yapan Hamas militanları, 7 Ekim’de düzenledikleri saldırıda çoğu sivil olmak üzere yaklaşık 1.200 kişiyi öldürdü ve 250 kadar kişiyi de rehin aldı. Bu rehinelerin yaklaşık yarısı, Kasım ayında bir hafta süren ateşkes sırasında İsrail tarafından tutulan Filistinli mahkumlarla takas edilerek serbest bırakıldı.
İsrail, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun derhal ateşkes ilan edilmesini öngören kararına rağmen Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısından bu yana Gazze’ye yönelik saldırılarını ve sivil katliamlarını sürdürürken, uluslararası kınamalarla karşı karşıya kaldı.
Gazze’deki sağlık yetkililerine göre, 7 Ekim’den bu yana İsrail’in Gazze’de düzenlediği saldırılarda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 44.000’den fazla Filistinli öldürüldü ve yaklaşık 100.000 kişi de yaralandı. Nüfusun yüzde 90’ı yerinden edildi.
Harabeye dönüşen Gazze’nin pek çok bölgesinde gıdaya, temiz suya ve ilaca ulaşmak hala çok zor.
Güney Afrika’nın açtığı bir dava kapsamında İsrail, Uluslararası Adalet Divanı’nda (International Court of Justice – ICJ) soykırımla suçlanıyor.
Güney Afrika’nın İsrail’e karşı açtığı davaya müdahillik beyanını sunan ülkeler arasında, Türkiye ile birlikte Kolombiya, Libya, Meksika, Filistin ve İspanya yer alıyor.
Mahkeme, Başbakan Netanyahu yönetiminin, 6 Mayıs tarihinde işgal edilmeden önce bir milyondan fazla Filistinlinin sığındığı güneydeki Refah kentindeki faaliyetlerini derhal durdurmasına hükmetmişti.
Son olarak geçtiğimiz haftalarda, UCM, Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Gallant hakkında tutuklama emri çıkardı. UCM’nin 124 üye devleti var ve bunların hepsi mahkeme tarafından verilen tutuklama emirlerini yerine getirmekle yükümlü. Bu da Netanyahu ve Gallant’ı bu ülkelerden herhangi birine seyahat etmeleri halinde tutuklanma riskiyle karşı karşıya bırakıyor ve diplomatik özgürlüklerini önemli ölçüde kısıtlıyor.