Barolar Birliği’nden Meclis Başkanlık Seçimi uyarısı: Siyaset, bu krizi aşmak için kendi çarelerini üretmek zorundadır
Barolar Birliği, "Meclis Başkanlığı seçimi siyasi bir konudur ve çözüm yeri siyasettir. Siyaset, kendi çarelerini üreterek hem itibarını hem de kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyi korumalıdır" vurgusu yaptı.
Barolar Birliği’nden Meclis Başkanlık Seçimi uyarısı: Siyaset, bu krizi aşmak için kendi çarelerini üretmek zorundadır
Barolar Birliği, "Meclis Başkanlığı seçimi siyasi bir konudur ve çözüm yeri siyasettir. Siyaset, kendi çarelerini üreterek hem itibarını hem de kuvvetler ayrılığı ve demokrasiyi korumalıdır" vurgusu yaptı.
Bugün Kıbrıs
Kıbrıs Türk Barolar Birliği, Cumhuriyet Meclisi’nde gerçekleştirilen 2. Dönem Başkanlık seçimi süreci hakkında yaptığı açıklamada, “ülkedeki gelişmeleri endişe ile takip ettiklerini” kaydetti. Meclis Başkanlığı seçiminde ortaya çıkan krizle ilgili hukuki bir yorum ihtiyacının doğmasının kaygılarını artırdığına dikkat çeken Barolar Birliği, bu durumun Anayasa ve İç Tüzük’ün hukukçular ya da Başsavcılık tarafından yorumlanması gerekliliğine kadar gelmesini sorunlu bulduklarını ifade etti.
Barolar Birliği açıklamasında, her yasal metnin hukuken yorumlanmasının mümkün olduğunu belirttiği açıklamasında, “Ancak unutulmamalıdır ki Meclis Başkanlığı seçimi, olabildiğine siyasi bir konudur. Siyasi bir konunun çözüm yeri ise siyaset olmalıdır. Siyaset, bu krizi aşmak için kendi çarelerini üretmek zorundadır. Bu, sadece siyasetin kalan itibarını değil; aynı zamanda devletin temel niteliklerinin üzerinde yükseldiği kuvvetler ayrılığı ilkesini ve demokrasiyi korumak için elzem olan bir husustur” ifadelerine yer verdi.
Açıklamada, Meclis seçiminin içinden çıkılmaz bir krize dönüşmesinin yanı sıra, sorunun çözümünün hukukçulardan veya Başsavcılıktan beklenmesinin de aynı derecede endişe verici olduğu belirtildi. Siyasetin kendi temel sorunlarını çözmekte yetersiz kalıp, hukuktan veya yargıdan medet ummasının, en az siyasetin yargıya müdahalesi kadar tehlikeli sonuçlara yol açabileceği ve bu durumdan kaçınılması gerektiği ifade edildi.
Son olarak, kuvvetler ayrılığı ilkesinin özünü oluşturan yasama, yargı ve yürütme arasındaki sınırların tüm taraflarca özenle ve hassasiyetle korunması gerektiği, aksi halde ne Anayasa’nın öngördüğü organların ne de demokrasinin varlığını sürdürebileceği konusunda uyarıda bulunuldu.