‘Cool Boyz’ ekibi!
"İtiraf etmeliyim, hiç kolay olmadı farklı jenerasyonların, farklı cinsel yönelimlerin ve Kıbrıs’ın farklı toplumlarından gelen Kıbrıslıların aynı ofiste çalışması."
Kutsal kitaplardan tutun da efsanelere konu olan zeytin ağacı, tarih boyunca barışın, kutsallığın, bereketin, bilgeliğin ve saflığın sembolü haline geldi. Zeytin ağacına dair bilinen en eski hikaye ise Büyük Tufan’da gerçekleşiyor. Hikayeye göre Nuh Peygamber, tufanın şiddeti azalınca, uzaklardan dünyada hayatın başlayıp başlamadığını öğrenmek için beyaz bir güvercin gönderiyor. Konmak için bir ağaç dalı veya toprak parçası bulamayan güvercin tıpış tıpış yürüyemeyeceği gibi uçarak gemiye geri dönüyor. Nuh Peygamber bir süre daha bekledikten sonra güvercini tekrar gönderiyor. Güvercin bu kez ağzında taze koparılmış bir zeytin dalı ile geri dönüyor. Bunu gören Nuh Peygamber, tufanın bittiğini ve suların çekildiğini anlıyor. İşte bu nedenle ağzında zeytin dalı tutan beyaz güvercin, tarih boyunca barışın ve yeniden doğmanın sembolü olarak anılıyor.
2019 Avrupa Parlamentosu seçimini kazanan Niyazi Kızılyürek, Parlamento’ya seçilen ilk Kıbrıslı Türk olarak Avrupa Parlamentosu’nda ofis açma hakkı elde etmişti.
2018’in Aralık ayından itibaren seçim kampanyasını birlikte yürüttüğüm Kızılyürek, seçimi kazanmasından hemen sonra birlikte çalışmaya devam etmeyi önerdi ve ben de hiç düşünmeden “Hade gidelim” dedim.
Brüksel’e gelir gelmez, Kızılyürek’i AKEL’in Brüksel heyeti karşıladı. AKEL ile yapılan toplantılar sonrasında Kızılyürek, Mayıs sonu gibi ekibini oluşturdu. Kızılyürek, Avrupa Parlamentosu’nda son iki dönemdir AKEL’in siyasetçilerine asistanlık yapan iki deneyimli ismi ofisine aldı. Ofisimizin koordinatörü Dennis Dionysios Kyriacou oldu. AKEL’den gelen ikinci isim ise Parlamento’da çalışan ve Kıbrıs’ın Kuzey’inde karma evlilik mağduru ailelerin çaresizliğini derinlemesine inceleyen master teziyle tanınan Isidoros Sakkas’tı.
Evet, ofisimizde iki Kıbrıslı Türk ve iki Kıbrıslı Rum’duk. Ve evet, ofiste dört erkektik; farklı jenerasyonlardan, farklı toplumlardan ve hatta farklı cinsel yönelimlerden gelen dört erkek…
Ofisimizin iç dekorunu oluştururken, ortamı güzelleştirmek adına aldığımız çiçekler arasında sembolik bir anlam taşıyan küçük bir zeytin ağacı da vardı. Zeytin ağacı, barışın ve umudun sembolüydü. Ancak, yıllar içerisinde su sıkıntısından dolayı aramızdan ayrıldı. Bu olay, barış umutlarının da zaman zaman nasıl solup gittiğini hatırlatır nitelikteydi.
Aradan 2 yıl geçmiş olmasına rağmen, kökünde dört sigara izmariti bulunduran kurumuş zeytin ağacı, yeşil saksısında ofisimizde duruyor. Hâlâ
Bu hislerimi yazıya dökerken içimde bir ürperti hissediyorum. Son günlerde etrafımda gerçekleşen olayların ya anlamını boşaltıyor, ya da anlamına anlam yüklüyorum. Söz ve düşünce hammallığı yapıyorum anlayacağınız.
Kıbrıs’ta artık hemen hemen kimsenin umuru olmayan ve yüzleşmekten kaçtığım ‘barış umudu’ gibi miydi ofisimizdeki zeytin ağacı?
Zeytin ağacının ölümü, bana barışın ne kadar kırılgan olduğunu anımsatıyor. Kıbrıs’ta, farklı kökenlerden ve geçmişlerden gelen insanların bir araya gelmesi, birlikte çalışması ve barış için umutlarını yeşertmesi ne kadar önemliyse, o umutların bakımı ve korunması da bir o kadar önemlidir. Barış, tıpkı zeytin ağacı gibi sürekli ilgi ve özen gerektirir. Suyu kesildiğinde, ilgisiz bırakıldığında, kurur ve yok olur.
Bugün, Kıbrıs’ta ve dünya genelinde barışı inşa etmek ve sürdürmek için hepimizin el ele vermesi gerekiyor. Küçük bir zeytin ağacının ölümü, bizlere barışın ne kadar değerli ve kırılgan olduğunu hatırlatmalı. Farklılıklarımızı kucaklayarak, ortak noktalarımızı bulup birlikte çalışarak, barışı yeşertmeli ve yaşatmalıyız.
İtiraf etmeliyim, hiç kolay olmadı farklı jenerasyonların, farklı cinsel yönelimlerin ve Kıbrıs’ın farklı toplumlarından gelen Kıbrıslıların aynı ofiste çalışması. Toplumsal travma, toplumun kendisine ve diğer topluluklara dair algısını değiştirebilen bir durum olarak ifade ediliyor. Ancak travmatik olayın öncesi ve sonrasındaki koşullar, çevresel faktörler, olayın nasıl geliştiği gibi noktalar travmanın boyutu ve şiddeti üzerinde etkili olur. Bu yönleriyle toplumsal travmalar, bir toplumun güvenlik zeminini derinden sarsabilir. Birlik olma duygusu ve dayanışmanın güçlenmesiyle güvenlik zemininin yeniden yapılanması sağlanabilir. Bu, bizim en önemli görevimiz ve en büyük sorumluluğumuz. Artık biz derken Dennis ve İso’yu da bizden sayıyorum ve eğer onlar onlarsa, ben onlarsız biz olamıyorum. Ve evet, Avrupa Parlamentosu’na seçilen ilk Kıbrıslı Türk Niyazi Kızılyürek’in yani Kıbrıs’ın ilk İki Toplumlu ofisinde sahne arkasında bunlar da yaşandı. Farklı insanları bir ofise tıkayıp “sorunlarla baş ederken ‘biz’ olmayı öğrenin” der gibiydiler. Biz de kenetlenip “biriz” duygusunu geliştirdik.
Evet,zeytin ağacımız solmuş olabilir. Ancak birlikte, Rumu-Türkü, Gayi-Heterosu, Kadını-Erkeği, güzel bir gelecek inşa edebileceğimize olan inancım o kadar yükseldi ki…
Artık kuruyacağını bilsek bile,
Büyük bir şevkle zeytin ağaçı dikebiliriz.
Tıpkı Nazım’ın yaptığı gibi…
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Temelli bölünmekten korktuğumuz halde,
Temelli bölünmeye inanmadığımız için,
Yani, BARIŞ ağır bastığından…
İyi ki ‘Cool Boyz’ ekibi!