Melanie Steliou, Kıbrıslı Türklere seslendi: “Birbirimize ihtiyacımız var, birlikte fark yaratabiliriz”

AKEL listesinden Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday olan Melanie Steliou, gazetemize verdiği röportajla kuzeydeki seçmene seslendi.

Kıbrıslı bir baba ve İngiliz bir annenin çocuğu olarak 1976 yılında İngiltere’de dünyaya gelen Melanie Steliou, bir yıl sonra ailesiyle birlikte Kıbrıs’a döndü ve Limasol’da büyüdü. Çocukluk yıllarından itibaren tiyatroya olan ilgisi onu Atina’da Karolos Kun Sanat Tiyatrosu’na götürdü. Tiyatro kariyerine Atina’da başlayan Steliou, Kıbrıs’a döndükten sonra televizyon dünyasında da önemli adımlar attı. RİK ve Sigma televizyonlarında sunduğu programlarla geniş kitlelere ulaştı. 2010 yılında Sigma TV’nin program yapım direktörü olarak medya kariyerinde önemli bir dönemeç yaşadı ve Birleşmiş Milletler adına Kıbrıs’ta iki toplum arasında uzlaşmayı teşvik eden çalışmalarda bulundu.

Melanie Steliou, her zaman derinlemesine siyasi düşünen ve hareket eden bir kişi olarak, görüşlerini cesurca dile getirdi. Ancak siyaset sahnesine aktif olarak katılma konusunda uzun süre tereddüt yaşadı. 2021’de Yeşiller Hareketi tarafından yapılan teklifi kabul etmesine rağmen bazı konulardaki farklı görüşleri nedeniyle adaylıktan çekildi. 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Andreas Mavroyannis’i destekleyen Steliou, AKEL’in Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılma teklifini kabul etti. AKEL’in Kıbrıs sorunu ve Kıbrıslı Türk yurttaşları kucaklama konusundaki duruşuyla uyumlu olan Steliou, Avrupa’nın barışçıl, sosyal ve ekolojik bir gelecek için mücadele edilmesi gerektiğine inanıyor.

Melani Steliou Kıbrıs sorununa dair çözüm önerileri ve Avrupa Birliği ile Kıbrıs ilişkileri konusundaki görüşlerini Bugün Kıbrıs’a anlattı. Steliou, Kıbrıs’ın Avrupa Birliği’ne katılımının Kıbrıs sorununu çözme umuduyla bağlantılı olduğunu, ancak bu konuda büyük bir hayal kırıklığı yaşandığını ifade ediyor. Avrupa Birliği’nin çifte standartlarını eleştiren Steliou, Filistin ve Ukrayna’daki savaşlara karşı Avrupa’nın farklı tepkilerini de sorguluyor. Steliou, Kıbrıs sorununun çözümü için iki toplumlu, iki bölgeli federasyon modelini savunuyor ve liderlerin çözüm için kararlı bir irade göstermesi gerektiğine inanıyor.

Melanie Steliou’ya sorduğumuz sorular ve aldığımız yanıtlar şöyle:

• Bize kendinizi tanıtır mısınız, kimdir Melanie Steliou, hangi yollardan geçti, siyasetle yolu nasıl kesişti?

Kıbrıslı bir baba ve İngiliz bir annenin çocuğu olarak 1976 yılında İngiltere’de dünyaya geldim. Bir yıl sonra Kıbrıs’a döndük ve ben Limasol’da büyüdüm. Kendimi bildim bileli tiyatro ile ilgilenmeyi istiyordum. Ve öyle oldu. Atina’da Karolos Kun Sanat Tiyatrosu’nda okudum ve bir süre orada çalıştım. Kıbrıs’a döndüğümde tiyatroda çalışma koşulları maddi açıdan yeterli değildi, bu yüzden televizyonda da çalıştım. 2000’den 2006’ya kadar RİK’te, 2006’dan 2010’a kadar da özel televizyon kanalı Sigma’da sabah programını sundum. 2010 yılında Andis Hacikostis’in (Sigma’nın sahibi) öldürülmesinin ardından kamera arkasına geçtim. 2010’dan 2014’e kadar Sigma TV kanalının program yapım direktörü olarak yönetici ve yönetim ekibinin üyesiydim. Yeni programların seçimi ve kanalın yapımcılarının koordinasyonu ve denetiminden sorumluydum. İşte “Life” programı gibi Avrupa programlarıyla ve ayrıca Birleşmiş Milletler programlarıyla da burada tanıştım. Kıbrıs’ta iki toplum arasında uzlaşmayı teşvik etmek amacıyla Birleşmiş Milletler adına yapılan çalışmalar ve televizyon programları için oluşturulan ekibin koordinasyonundan sorumluydum. Sigma Televizyonu ile Dias Yayınevi’nin Birleşmiş Milletler yöneticilerinin yanı sıra Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk STK’larının yöneticileriyle irtibatını sağlıyordum.

Tüm bu süreç boyunca bir partide örgütlü olmasam da her zaman derinlemesine siyasi düşünen ve hareket eden bir kişiydim. Söz hakkımın olduğu her yerde düşüncelerimi dile getirirdim. Elbette son 10 yıldır en azından Sosyal Medya istediğimizi ifade etme olanağını veriyor.

En azından 20 yıldır ister yerel yönetimler için ister milletvekilliği vb. için seçimler olduğunda, bir şekilde seçimlere katılmam yönünde çeşitli partilerden bana öneriler yapılıyordu. Cevabım “hayır” oluyordu çünkü beni oy pusulasında istemelerinin tek nedeninin, görüşlerime inandıkları ya da görüşlerimi kabul ettikleri için değil, benim aracılığımla oy sağlamak olduğunu hissediyordum.

2021’de Yeşiller Hareketi tarafından bana öneride bulunuldu ve çevreyle ilgili olduğum için (“Limasol’a 300.000 Ağaç” girişiminin kurucu üyesi ve “Dünya Dostları”nın onursal üyesiyim) ama aynı zamanda da o dönemde Haralambos Theopemptu’nun Yeşiller Hareketi’nin Başkanı olduğu için “evet” dedim. Ancak bazı önemli önemli konularda farklı düşünce ve görüşlere sahip olduğum için kısa bir süre sonra adaylıktan çekildim.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Andreas Mavroyannis’i destekledim ve bu yıl AKEL bana Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aday listesinde yer almam önerisinde bulundu. Benim için “evet” demek kolaydı çünkü görüşlerim AKEL’in görüşleriyle bağdaşıyor.

• 9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde AKEL listesinden aday oldunuz. Neden AKEL ve neler vaat ediyorsunuz?

Daha önce de belirttiğim gibi, pek çok konuda, özellikle de Kıbrıs sorunu ve partinin Kıbrıslı Türk yurttaşlarımızı kucaklaması konusunda benim duruşum ve ideolojim AKEL’le aynı çizgidedir. AKEL, engelleri aşarak bir Kıbrıslı Türk’ü aday listesine koyan ilk parti oldu.

Avrupa Birliği’ne gelince, AKEL Avrupa Solu’nun Avrupa Parlamentosu’ndaki grubu olan The Left-GUE/NGL gurubunda yer almaktadır. Bu Grup, Aşırı Sağ’a ve onun insanlık düşmanı ideolojik saplantılarına karşı duran bir gruptur. Ayrıca Filistin söz konusu olduğunda Avrupa Parlamentosu’nda tarihin doğru tarafında yer alan belki de tek gruptur.

Bu Grup içerisinde yer alarak, farklı bir Avrupa için mücadele etmek istiyorum. Halkların Avrupası için. Kıtamızdaki halkların barış içerisinde bir arada yaşayacağı, temelde farklı, sosyal, ekolojik ve demokratik birleşik bir Avrupa için. Şu anda ne yazık ki çifte standartlı bir Avrupa görüyoruz. Bu konuda en şok edici örnek ise Avrupa’nın Ukrayna’daki ve Filistin’deki savaş karşısında sergilediği farklı tepkilerdir. Filistin’de yaşananlar için Avrupa hem sağır hem de körü oynuyor. Yanı başımızda bir soykırım yaşanmasına kayıtsız kalıyor.

• Avrupa Birliği ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilişkilerini nasıl değerlendirirsiniz? Neler değişti son 20 yılda?

Avrupa Birliği’ne katılımımızın Kıbrıs sorununu çözme umudumuzla bağlantılı olduğunun bilinen bir şey olduğuna inanıyorum. O zaman hepimiz Avrupa Birliği’ne girişimizin Kıbrıs sorununa da çözüm getireceğine inanıyorduk. Bu şekilde inanmaya yönlendirildik. O zamandan bu yana 20 yıl geçti ve bu alanda hiçbir şey değişmedi; muhtemelen 20 yıl öncesine göre daha kötü bir durumdayız.

Sıradan bir Kıbrıslı için değişen tek şey, Avrupa’nın Kıbrıs sorununu çözeceği yanılsamasının ortadan kalkmasıdır. Zaten bugün 20’li yaşlarda olan ve Avrupa vatandaşı olmamanın ne demek olduğunu bilmeden doğmuş bir nesil var.

Avrupa ile olan bağlarımız daha da sıkılaştı ve çeşitli programlara sağlanan fonlar, değişim programları ve öğrencilerin Erasmus programı aracılığıyla eğitimi vb. gibi pek çok olumlu şey var. AB aynı zamanda bu programlar aracılığıyla iki toplum arasındaki uzlaşmaya ve temasa da katkıda bulunmuştur.

Elbette Kıbrıs olarak AB’ye karşı çoğu zaman yerine getirmediğimiz birçok yükümlülüğümüz de var. 2017’den 2021’e kadar 206 yeni prosedür ihlali vakamız oldu. 2021’in sonunda 75 ihlal davası hala devam ediyordu. En önemli sektörler çevre, adalet ve temel haklar, mobilite ve ulaşım, göç ve içişleri konuları idi.

Ancak mevcut hükümetin Avrupa Birliği ile ilişkisine gelince, ne yazık ki bu alanda bile Bayan Ursula von der Leyen’in istek ve dileklerine boyun eğmeyi kabul ettiğine inanıyorum.

• Avrupa Birliğinin önemli kurumlarının başında kadın liderler var. Bu rakamın artması biz kadınları umutlandırıyordu ama bakıyoruz ki bu iki kadın lider de İsrail-Filistin ve Rusya-Ukrayna savaşında savaşı körükleyen taraflar oldu. Çelik yelekleri giyerek çoğu çocuk ve kadın 37 bin Filistinlinin katledildiği yerlere giderek İsrail’e destek verdi. Avrupa değerleri bu mu? Siz bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

Şahsen bir kadının erkeklerden farklı bir düşünme biçimini ortaya koyması nedeniyle değişimi getirebileceği umudunu taşıyorum. Ama iktidara gelen kadınlar bu kadın duyarlılığını, bu filtreyi, bu empatiyi unutunca elbette bu dediğim ortadan kalkıyor. Elbette bu iki kadının, Ursula von der Leyen ve Roberta Metzola’nın Avrupa Parlamentosu’nda aynı partiye, Avrupa Halk Partisi’ne mensup olduklarını unutmayalım. Bu parti kemer sıkma politikalarıyla aşırı Sağ’ın yükselişine katkıda bulunan sağcı bir parti. Ursula von der Leyen seçimden sonra aşırı Sağ’la işbirliği yapma konusunda herhangi bir sorun yaşamayacağını daha geçtiğimiz günlerde ifade etti.

Filistin meselesine ilişkin görüşlerimin ve duruşumun bilindiğine inanıyorum. Ateşkesten yana, Filistin’den yana gerçekleştirilen neredeyse her yürüyüşe katılıyorum. Filistin’in Kıbrıs Büyükelçisi Abdullah Attari ile görüştüm ve son Londra seyahatimde Filistin’in Londra Büyükelçisi Husam Zomlot ile de görüştüm. Şu anda yaşananların bariz bir soykırım olduğunu düşünüyorum. Bu, 7 Ekim 2023’te değil, 1948’de ilk Nakba felaketiyle başlayan bir etnik temizlik operasyonudur. Netanyahu’nun aşırı sağcı hükümetine Avrupa Birliği arka çıkıyor ve onu açıkça temize çıkarıyor. Aynı zamanda Kıbrıs hükümetinin de katılımıyla Amaltheia gibi operasyonlarla hayırsever yüzünü göstermeye çalışıyor. Tek yapmaları gereken Netanyahu’yu sınırda bekleyen insani yardımın kamyonlarla geçmesine izin vermesi için ikna etmekti. Sonunda gerçek niyetlerini ortaya çıkaran bu fiyaskoyu tercih ettiler.

Biz diyoruz ki bunlar Avrupa değerleri değildir. Bunlar Ursula von der Leyen ve benzerlerinin değerleridir. Bu yüzden de biz farklı bir Avrupa istiyoruz. Bu nedenle Avrupa Birliği içinde güçlü bir Sol gruba ihtiyacımız var.

• Avrupa Birliğinin Kıbrıs’ı tek taraflı birliğe alarak hata ettiğini düşünür müsünüz?

Aslında Kıbrıs AB’ye bütünüyle katıldı. AB’ye fiilen bölünmüş bir ada olarak katılmış olmasına rağmen Kıbrıs’ın tamamı AB toprağıdır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin etkin kontrole sahip olmadığı bölgede AB hukuku askıya alınmıştır. AB seyahat belgelerine veya bu belgeleri almak için gerekli ön koşulları sahip olan Kıbrıslı Türkler AB vatandaşlarıdır. Yani Kıbrıslı Türkler de Kıbrıs’ın AB’ye üye olmasından faydalandı.

Bunun o dönemde tek seçenek olduğuna inanıyorum, çünkü bunun dışında yapılabilecek olanlar KKTC’nin tanınmasına yol açabilirdi ve dolayısıyla adada iki devlet olacaktı. Yapılması gerektiğine ve yapılmadığına inandığım şey, AB’ye girişimizin Kıbrıs sorununu çözmek için bir baskı aracı olarak kullanılmasıydı.

• Kıbrıs sorununa çözümünüz nedir? Kıbrıs Rum toplumunun çözüme hazır olduğunu düşünür müsünüz?

AKEL’in Kıbrıs sorununa ilişkin görüşleri ve tutumu hem bilinmektedir hem de tutarlıdır. İki Bölgeli İki Toplumlu Federasyon çözümü. AKEL, iki toplumun üzerinde mutabakata vardığı zemin temelinde ve yalnızca Birleşmiş Milletler himayesinde yapılacak görüşmeler aracılığıyla ve elbette Kıbrıslıların, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin iradesinin bir sonucu olarak Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümünün sağlanabileceği yönündeki değerlendirmesini yıllardır kararlılıkla sürdürmektedir.

Kıbrıs Rum toplumunun hazır olması için çalışmamız gerekiyor. Eğitim bu alanda birincil rol oynamaktadır. Nefret tohumları ekip sonra da bu çocukların büyüyüp çözüm istemesini bekleyemezsiniz. Aynı şey Kıbrıs Türk toplumu için de geçerlidir. Liderlik çözüme hazır olduğunda Kıbrıs Rum toplumu da çözüme hazır olacaktır. Kıbrıs sorununun çözümü için gerçekten iradeye sahip olan lider bir Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğu zaman. Burada önemli olan her iki tarafın da bunu aynı anda istemesidir. Tabii ki, tüm bunlarda belirleyici bir rolü ve sözü olan da Türkiye hükümetidir ve bunun sebebi sadece Kıbrıs Türk toplumundaki etkisi de değildir.

• Kıbrıs Türk toplumunun sorunlarını biliyor musunuz? Neler biliyorsunuz?

Kıbrıs Türk toplumuyla temaslarım ve ilişkilerim Avrupa Parlamentosu seçimleri kampanyası öncesinde de vardı. Kıbrıslı Türk arkadaşlarım var, bunlardan biri de Deniz Birinci. Seçim kampanyası nedeniyle doğal olarak toplumla daha sık temas halindeyim. Kıbrıs sorununun çözümünün Kıbrıs Türk toplumunun toplum olarak varlığını koruyabilmesi, hayatta kalabilmesi açısından önemi sıklıkla dillendirilen konuların başında geliyor. Genç nesiller yurtdışında daha iyi bir gelecek aramak için yavaş yavaş Kıbrıs’ı terk ediyor ve böylece Kıbrıslı Türklerin nüfusu azalıyor. Söylemek istediğim şey ise, sizin bize ihtiyacınız olduğu kadar bizim de size ihtiyacımız olduğudur. Kıbrıs Türk toplumu yok olursa Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturma nedeni kalmayacaktır.

Onları ilgilendiren bir diğer önemli konu ise karma evlilikler ve bu evliliklerden doğan çocukların Kıbrıs Cumhuriyeti tarafından Kıbrıs vatandaşı olarak tanınması konusudur. Bu konu Hristofyas hükümeti döneminde, Neoklis Silikiotis’in İçişleri Bakanı olduğu dönemde özellikle önem verdiği bir konu.

• Propaganda süresinde kuzeye geçerek seçmene ulaşabildiniz mi? Nasıl geçti/geçiyor kampanya süreci? Sizi etkileyen anekdotlar var mı?

Kuzeye her geçişimde hem duygulanıyorum hem de acı çekiyorum. Acı çekiyorum çünkü checkpoints’lere, kontrol noktalarına alışmamızı istemiyorum. Barikatlar açıldığından beri bütün bir nesil bunun normal olduğunu düşünerek büyüdü. Bu normal değil. Birleşik bir ülke normaldir ama bu değil. Kontrol noktaları normal değil.

Hiç unutamayacağım bir şey de Emirali ve Naciye’nin evine yaptığım ziyaret. Eve girer girmez duvarda asılı iki fotoğraf gördüm. Biri 50’li yıllardan kalma siyah beyaz, yakışıklı bir adamın olduğu fotoğraftı. Diğeri de güzel bir kızın olduğu yine aynı yıllardan kalma siyah beyaz bir fotoğraftı. Fotoğraftaki kızın boynunda üzerinde haç olan bir kolye vardı. Bunun üzerine Naciye’ye bu resimlerin neden duvarda asılı olduğunu ve bu kızın kim olduğunu sordum. Bana annesinin ve babasının fotoğrafları olduğunu söyledi. Fotoğraftaki kız annesiydi. «Ama haç takıyor» dedim ona. Ve bana annesinin Kıbrıslı Rum olduğunu söyledi. Babasıyla nasıl âşık olduklarını ama ailelerinin bu ilişkiyi istemediklerini söyledi. Kızın ailesi, onları ayırmak için onu İngiltere’ye göndermiş. Tabi ki Naciye’nin babası bu durumu kabul etmeyip İngiltere’ye gitmiş ve onu kaçırmış. Evlenmişler, çocukları olmuş ve daha sonra Kıbrıs’a dönmüşler.

Ve duyduğum buna benzer birçok hikâye var. Bu da bana bir gün tekrar bir arada yaşayacağımıza dair umut veriyor.

• Bu seferki seçimlere kuzeyden yüksek katılım bekleniyor. Kuzeydeki seçmene mesajınız nedir?

Bu seçimler Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin birlikte oy kullanabileceği tek seçimdir. Başlı başına bu bile oldukça önemlidir. Ve mesajım şu: Aynı yurdu paylaştığımız Kıbrıslı Türk yurttaşlarımız bana göre kutsal bir hakka, önemli bir fırsata sahipler ve bunu değerlendirmeleri iyi olur. Bu, birlikte fark yaratabileceğimizi göstermek için bir fırsattır. Avrupa Birliği içindeki gelişmeleri etkilememiz ve istediğimiz Avrupa’yı, halkların Avrupa’sını, dayanışmanın Avrupa’sını birlikte yaratmamız için bir fırsattır.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi