İsrail’deki TV kanalları Gazze Savaşı’nı nasıl anlatıyor?

ABD'nin Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, İsrail'deki TV kanallarının bu tercihini ve sonuçlarını haberleştirdi. Bu durumun, dünyanın gördüğüyle İsrail halkının bildikleri arasında bir uçurum oluşturduğuna işaret edildi.

7 Ekim’de Hamas öncülüğündeki Filistin güçlerinin düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’nun ardından başlayan Gazze savaşıyla ilgili haberler, İsrail’deki tüm kanalları kaplıyor. Ancak TV’lerdeki görüntülerde önemli bir unsur eksik: Gazze’de yaşayanlar.

Medya yöneticileri, gazeteciler, akademisyenler ve sıradan İsrailliler, TV kanallarında ölü Filistinlilerin görüntülerinin neredeyse hiç olmadığını belirtiyor. İbranice yayınları takip eden İsrailliler, Gazze’nin yakın çekim görüntülerine akıllı telefonlarında da nadiren denk gelindiğini vurguluyor.

İsrail Demokrasi Enstitüsü’nün nisanda yaptığı ankete katılan İsrailli Yahudilerin üçte ikisine yakını, Gazze’deki hasara dair görüntüler hakkındaki soruya ya “Çok az gördüm” ya da “Hiç görmedim” yanıtını verdi.

İsrailli araştırmacı gazetecilik kolektifi Yedinci Göz’ün (Seventh Eye) yayın yönetmeni Shuki Tausig, konuyla ilgili şu ifadeleri kullanıyor:

İsrail televizyonlarında savaşa dair tüm unsurlar var ama Gazze halkı hariç. Şu anda İsrail medyası karmaşık gerçeklikle başa çıkamıyor. İzleyicilerinin ölen düşmanın görüntülerini görmek istemediğini biliyorlar ve bu yüzden göstermiyorlar.

Tausig, İsraillilerin ABD ve Avrupa’dan ayrıştığını zira halkın dörtte üçünün sosyal medya yerine televizyonları birincil haber kaynağı olarak gördüğünü söylüyor.

WSJ, pek çok kanalın yorum taleplerine yorum vermediğini bildirirken Kanal 12’nin ilettiği örneklerin de ölü sivillerin görüntülerini içermediğini vurguladı.

Londra’da yaşayan İsrailli akademisyen Ayala Panievsky, Birleşik Krallık’ta izlediği haberlerle İsrail’dekilerin farkına işaret ediyor:

“Böylesine büyük bir perspektif farklılığını ilk kez görüyorum.”

WSJ, İsrail’in kamu yayıncısı Kan 11’de 7 Ekim’de Nova Müzik Festivali’ne katılanlarından 32 yaşındaki Ram’in hikayesi anlatılıp onun adına bestelenen şarkı çalınırken ABD’nin CNN kanalında İsrail’in hava saldırılarında öldürdüğü çocukların işlendiğini bildiriyor.

7 Ekim saldırılarını daha az gösterip Filistinli sivillerin ölümünü daha kanlı görüntülerle gözler önüne seren Arap kanalları, İsrail TV’leriyle kıyaslandığında perspektif farkı daha da büyüyor.

Filistin Siyaset ve Anket Araştırmaları Merkezi Direktörü Halil Şikaki, mart ayında yaptıkları bir ankete göre Filistinlilerin yüzde 80’inin 7 Ekim’de Hamas’ın herhangi bir vahşet eylemi içinde yer almadığını düşündüğünü aktarıyor.

Batı Şeria merkezli kuruluşun direktörü,Hamas’ın bu konudaki sorumluluğuna inanma ihtimalinin, internetteki videoları görenlerde diğerlerine göre 10 kat daha fazla olduğunu söylüyor:

“Bu bilgi kaynaklarının önemini gösteriyor. İzlemezseniz inanmazsınız.”

İsrail’in yeni bir kanun çıkararak Katar merkezli El Cezire’nin ofislerini 5 Mayıs’ta kapatması da bu çerçevede yorumlanıyor.

Bar-Ilan Üniversitesi’nde ekonomi dersleri veren Daniel Levy, YouTube ve Smart TV aracılığıyla hâlâ El Cezire izleyebildiklerini ve bu sayede İsrail medyasında yer almayan hikayeleri de gördüklerini belirtiyor.

İsrail nüfusunun yüzde 20’si Araplardan müteşekkil olsa da TV kanallarında pek gözükmüyorlar. İbranice yayın yapan kanallarda gözüken az sayıdaki Arap gazeteciden biri olan Muhammed Magadli, “Halk, Gazze’de ne olduğunu gerçekten bilmiyor” diyor.

İsrail’in 11 Eylül’ü gibi görülen 7 Ekim saldırılarının ardından en çok işlenen konulardan biri rehineler.

Tel Aviv Havalimanı’ndaki resimler, yollardaki billboardlar, ağaçlara ve otomobillere bağlanan sarı bantlar, lokantalarda rehineler anısına boş bırakılan masalar, duvarlara yazılan “Onları şimdi eve getirin” grafitileri gibi pek çok tezahür var.

Neredeyse her gece ana haber bültenlerinde işleniyorlar. Dünyanın geri kalanının bu konunun önemini anlamadığını savunuyorlar.

Tel Aviv’de yaşayan emekli doktor Dorit Eldar, “Bizim İsrail’de bir mutabakatımız vardır: Arkada kimseyi bırakmazsın” diyerek rehinelerin önemini vurguluyor.

Siyaset bilimci Dahlia Scheindlin, rehineler gelmeden kalıcı ateşkes ve Gazze’nin yeniden inşası gibi konuların İsrail’de düşünülmesinin güç olduğunu savunuyor:

Bir bakıma diğer her şey, rehinelerin rehinesi.

İsrail Demokrasi Enstitüsü’nden kıdemli araştırmacı Tamar Hermann da rehine konusu çözülmeden sivil ölümlerinin kale alınamayacağını öne sürerken martta yapılan bir anket de onu doğruluyor: İsrailli Yahudilerin yüzde 80’i savaşın devamıyla ilgili alınacak kararlarda Gazzeli sivillerin ölümünün ya hiç önemsenmemesi ya da az kale alınması gerektiğini düşünüyor.

Kudüs’te yaşayan ABD-İsrail yurttaşı Aryeh Vanderhoof, Gazze’de ölen sivillerin görüntülerini görse de Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verdiği ölü rakamlarına inanmadığını söylüyor. Batı’yı ikiyüzlülükle suçlayarak “Dünyanın geri kalanı bizim neyin peşinde olduğumuzu anlamıyor. Hayatı sizi öldürmekten ibaret olan biriyle barış yapamazsınız” diyor.

İsrail medyasının sağa kaydığı da sık yapılan bir yorum. Binyamin Netanyahu iktidarının kurduğu baskı ve söylem üstünlüğü, aykırı seslerin kovulmasına neden oluyor.

Siyaset bilimci Dahlia Scheindlin, İsrail’deki Yahudilerin yüzde 60’ının sağcı, 25’inin merkezci, 11 ila 14’ününse solcu olarak kendilerini tanımladığını bildiriyor.

İsrail, Hamas öncülüğündeki Filistin güçlerinin 7 Ekim’de düzenlediği Aksa Tufanı Operasyonu’nda çoğu sivil 1170 kişinin öldüğünü bildiriyor.

Tel Aviv’in tahminlerine göre Gazze’de rehin tutulan 128 kişiden 36’sı hayatını kaybetti.

İsrail’in saldırılarındaysa 35 bini aşkın kişi öldü, 80 bine yakın da yaralı var. Gazze Sağlık Bakanlığı bunların çoğunun kadın ve çocuk olduğunu aktarıyor.

Mısır, Katar ve ABD’nin sürdürdüğü arabuluculuk çabaları henüz sonuç vermedi.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Reuters

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi