BM Raporu: İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısında soykırım suçu iddiası

Birleşmiş Milletler Filistin Özel Raportörü Francesca Albanese tarafından hazırlanan BM raporu, Filistinlilere karşı 'soykırım suçu' işlendiğine dair makul gerekçeler olduğunu belirtiyor. Rapor, öldürmeler, ciddi zararlar ve yaşam koşullarının kötüleştirilmesi gibi unsurlara vurgu yapıyor.

Birleşmiş Milletler işgal altındaki Filistin toprakları Özel Raportörü Francesca Albanese, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu ve Gazze karar tasarısı oylamasıyla aynı zamanda açıklanan raporunda, “İsrail’in Gazze’deki Filistinlilere yönelik soykırımı, uzun süredir devam eden bir yerleşimci, sömürgeci sürecin tırmanan bir aşamasıdır” tanımlamasında bulundu.

Albanese, İsrail’in Mayıs 1948’de Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan ettiği, Filistinlilerin topraklarından sürüldüğü “Büyük Felaket” anlamına gelen “Nakba” terimine atıfla, raparda şu ifadelere yer verdi:

“Bu süreç, yetmiş yılı aşkın bir süredir devam ediyor ve Filistin halkını demografik, kültürel, ekonomik ve siyasi olarak baskı altına alarak yerinden etmeye, topraklarını ve kaynaklarını gasp etmeye, kamulaştırmaya ve kontrol etmeye çalışıyor. Devam eden Nakba (felaket) sonsuza dek durdurulmalı ve telafi edilmelidir”

BM raporunda, Filistinlilere karşı çeşitli ‘soykırım’ eylemleri için eşiğin karşılandığına dair “makul gerekçeler olduğu” tespitinde bulunuluyor. Raporda, Filistinlilere karşı gerçekleştirilen eylemler arasında “bir gruba mensup kişilerin öldürülmesi, ciddi bedensel veya zihinsel zarar verilmesi, ve fiziksel yıkıma yol açacak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarının kasıtlı olarak uygulanması” gibi unsurların bulunduğu ifade ediliyor.

Raporda ayrıca, “İsrail’in korunan bir grubun tamamına ve yaşamı idame ettiren altyapısına fiilen ‘terörist’ veya ‘terörist destekçisi’ muamelesi yaparak, her şeyi ve herkesi ya bir hedefe ya da tali hasara, dolayısıyla öldürülebilir veya yok edilebilir hale getirdiği” ifadeleri bulunuyor.

İsrail hükümetinin, Hamas’ın 7 Ekim saldırısına ‘misilleme’ diye başlattığı ve 171’inci gününü geride bırakan saldırılarla ilgili genel değerlendirmenin yapıldığı raporda şöyle denildi:

“İsrail, 7 Ekim’den bu yana devam eden askeri operasyonlarında Gazze’yi yerle bir etti. Gazze’de, nüfusun yaklaşık yüzde 1,4’üne tekabül eden ve aralarında 13 binden fazla çocuğun da bulunduğu 30 binden fazla Filistinli öldürüldü. Kayıp 12 binden fazlasının öldüğü tahmin ediliyor. Birçoğu, ömür boyu sakatlıklara sahip 71 bin kişi de yaralandı.

Yerleşim alanlarının yüzde yetmişi tahrip edildi. Tüm nüfusun yüzde sekseni zorla yerinden edildi. Binlerce aile sevdiklerini kaybetti ya da yok oldu. Birçoğu yakınlarını defnedemedi ve yasını tutamadı, bunun yerine cesetlerini evlerde, sokaklarda ya da enkaz altında çürümeye terk etmek zorunda kaldı.

Binlerce kişi gözaltına alındı ve sistematik olarak insanlık dışı ve aşağılayıcı muameleye maruz bırakıldı.

Hesap edilemeyen toplu travma nesiller boyunca yaşanacak.

İsrail ordusu, harekatın ilk aylarında Gazze’de sayısız binaya 25 bin tondan fazla patlayıcı (iki nükleer bombaya eşdeğer) kullandı.

İsrail, yoğun nüfuslu bölgelerde ve “güvenli bölgelerde” güdümsüz mühimmat (‘aptal bombalar’) ve 2000 kiloluk “bunker buster” bombaları kullandı.

İsrail güçleri, ilk haftalarda Gazze’de tüm mahalleleri ve temel altyapıyı yok eden saldırılarda 100’ü çocuk olmak üzere günde yaklaşık 250 kişiyi öldürdü.

Binlerce kişi bombardıman, keskin nişancı ateşi ya da yargısız infazla öldürüldü; binlercesi de İsrail tarafından “güvenli” ilan edilen bölgelerde ve güzergahlarda kaçarken öldürüldü.

Kurbanlar arasında 125 gazeteci ve 340 doktor, hemşire ve diğer sağlık çalışanı (Gazze’deki sağlık personelinin yüzde dördü), öğrenciler, akademisyenler, bilim insanları ve aile üyeleri yer aldı.

Kaydedilen ölümlerin yüzde yetmişi kadın ve çocuklardan oluşuyor.

İsrail, geri kalan yüzde 30’luk kesimin, yani yetişkin erkeklerin Hamas’ın aktif savaşçıları olduğunu kanıtlayamadı ki bu da onların hedef alınması için yasal olarak gerekli bir şarttı.

Aralık ayı başında, İsrail’in güvenlik danışmanları, savaşın bir aşamasında “7 bin teröristin” öldürüldüğünü iddia etti, bu sırada toplamda 5 binden az yetişkin erkek ölenler arasında tanımlanmıştı. Dolayısıyla öldürülen tüm yetişkin erkeklerin “terörist” olduğu ima edildi. Bu, korunan bir grup olan sivilleri keyfi olarak hedef almayı amaçlayan bir niyetin göstergesidir.

Dahası, İsrail’in Gazze’ye yönelik ablukasını arttırması, hayati malzemelere erişimi engelleyerek günde 10 çocuk dahil olmak üzere açlıktan ölümlere neden oldu.

Hijyen eksikliği ve aşırı kalabalık barınaklar, “hastalık için mükemmel bir ortam” yaratarak bombalamalardan daha fazla ölüme neden olabilir.

Bu rapor, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısındaki şiddet örüntülerini (desenlerini) ve politikalarını analiz ederek, İsrail’in ‘soykırım suçu’ işlediğini gösteren eşiğin karşılandığına inanmak için makul gerekçeler olduğu sonucuna varmaktadır.

Temel bulgulardan biri; İsrail’in idari ve askeri liderliği ile askerlerinin, Filistin halkına yönelik soykırım şiddetini meşrulaştırmak amacıyla jus in bello (savaş içinde adalet) ilkelerini kasıtlı olarak çarpıttığı ve koruyucu işlevlerini altüst ettiğidir.”

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi