2024’e Girerken Eşit Egemen Kayboluş?

Kıbrıslı Türk ya da Türk Kıbrıslılar 1924’e girerken ne durumdalar diye bir düşündüm…

Osmanlı döneminin kalıntıları olarak Kıbrıs’ta sonradan azınlığa düşen ciddi bir Müslüman topluluktur bugün Kıbrıslı Türkler diye kimlik arayanlar. ABD önderliğinde Serbest piyasaya dayalı Kapitalist sistem ve onun karşısında duran Sovyet Rusya önderliğindeki totaliter devlet kapitalizminin soğuk savaş oyunları… Ve ulusçuluk ya da milliyetçilik ideolojisinin rüzgarına kapılan Kıbrıs adasında bitmek bilmeyen egemenlik savaşları. 20. Yüzyılın başından itibaren dünyada gelişen kapitalist endüstriyel gelişimin gereği olarak ortaya çıkan ulus devletler furyasına katılan Yunanistan ve Türkiye’nin ada üzerindeki hesapları…

Aslında ne Kıbrıslı Rumlar ne de Kıbrıslı Türkler bağımsız bir Kıbrıs için savaş vermediler. Kilise önderliğinde Kıbrıslı Rumlar, Britanya Egemenliğine karşı Enosis, yani Yunanistan’a bağlanma büyük ülküsü peşinde koşarken, Atatürk milliyetçiliğine sarılan Kıbrıslı Türkler de buna tepki olarak Taksim, yani adayı Yunanistan ile Türkiye arasında paylaştırma davasına sarıldılar. Nihayetinde bu parçalanmayı tüm kolonilerinde yaptığı gibi “böl ve yönet” politikası ile kendi lehine çevirmeyi beceren bir Britanya.

Nasıl mı? Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti diyerek içine nifak tohumları attığı bir anayasal düzeni tüm taraflara ve uluslararası topluma kabul ettirerek. Bu Cumhuriyetin bağımsızlığını gölgeleyen bir “Garantiler sistemi” ve “İngiliz Egemen Üs” bölgelerini oluşturarak. İki toplumun uzlaşıya dayalı eşit yönetimi benimsemeleri yerine sürekli bir çatışma ortamı yaratacak unsurları anayasal düzene entegre ederek.

Neticede Bağımsız bir Kıbrıs gailesi ve muradı olmayan Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler kucaklarında fitili ateşlenmiş nur topu gibi bir Cumhuriyet bombası buldular. Ve bu bomba “kanlı Noel” diye adlandırılan 1963 yılının bu günlerinde patlayıverdi. Kendi halkına yıllarca Enosis sözü vermiş Makarios-Grivas liderliğindeki bir Kıbrıslı Rum toplum ile kendi halkına daha az süreyle bile olsa Taksim sözü vermiş Küçük-Denktaş önderliğindeki Kıbrıslı Türkler, bağımsız cumhuriyete sahip çıkmaya çalışanları hain ilan edip gayrı meşru güçlerle ittifak içinde onları yok etme yoluna gittiler.

Peki bugün neredeyiz? Adanın bir yarısında AB üyeliği ile Enosisi kısmen gerçekleştirmiş ama ona ek olarak dünyaca tanınmış bir Cumhuriyetin tek hâkimi durumunda bir Kıbrıslı Rum toplumu ve onun destekçisi Yunanistan. Adanın diğer yarısında da Taksim ülküsü ile Türkiye’nin askeri siyasi ve ekonomik denetimi altında kendi alanındaki imkan ve zenginliklerden gayrı meşru da olsa yararlanmaya çalışan ve “eşit egemen” olduğunu iddia eden bir Kıbrıslı Türk toplum. İngilizler ise Batılı müttefikleri ile birlikte elinde bulundurduğu egemen üsler vasıtası ile Ortadoğu’daki hâkimiyet ve kaynak savaşına yön vermeye devam etmektedir.

Aslında Taksim ülküsü adanın yarısında Türkiye’nin egemenliğini öngörüyordu ve bugün geldiğimiz nokta da odur. Ancak bu egemenlik “ateş kes” statüsünde tanınmamış Defacto bir egemenliktir. Kıbrıslı Rumların Kıbrıs Cumhuriyetindeki egemenliği de “doctrine of necessity” ye dayalı geçici bir egemenliktir ama tanınmış ve kabul gören bir statüye çıkarılmıştır. İşte bu durum Kıbrıslı Türklerin paylaşım peşinde koşarken Kıbrıs Cumhuriyetindeki kazanım ve haklarını sıfırlayan ve yok oluşlarını süratlendiren bir süreçtir.

2024’e girerken Kıbrıslı Rumlar ya adanın tümüne Kıbrıslı Türklerle birlikte sahip çıkıp AB içinde sorunsuz egemen bir cumhuriyet yolunu seçecekler ya da Adanın yarısında tek başlarına hakimiyet sürüp Türkiye’ye karşı AB ve Batının nüfusu ile uzun vadede adanın tümüne sahip olmaya çalışacaklar. Kıbrıslı Türkler de ya Kıbrıs Cumhuriyeti’nde talep etmeden elde ettikleri kazanım ve hakları kullanarak Kıbrıslı Rumlarla AB üyesi bir Cumhuriyette ortak egemenlik ve yönetim arayışına girecekler ya da Türkiye’nin hamiliği ve hakimiyetinde gayrı meşru ama eşit egemen bir şekilde kaybolup gideceklerdir.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi