Akansoy: “Avrupa seçimlerine katılımı önemsiyoruz”

CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, güney basınına verdiği röportajda 8 ay sonra yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinin Kıbrıslı Türklerin görünürlüğü bakımından önemli olduğunu belirtti.

Bugün Kıbrıs 

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Asım Akansoy, Politis gazetesine verdiği röportajda Kıbrıs sorununa ve uluslararası ilişkilere dair değerlendirmelerde bulundu. Akansoy, Kıbrıs sorununun çözümü için BM Güvenlik Konseyi kararlarının öneminden bahsederek Kıbrıs sorununun sadece Kıbrıs’a özgü olmadığını, bölgesel ve etnik sorunlara da kapı açabileceğini vurguladı. Filistin ve İsrail arasındaki çatışmanın Kıbrıs sorununu da etkilediği ve güven eksikliğinin önemli olduğu belirten Akansoy, müzakereler ve çözüm sürecine ilişkin görüşlerini paylaştı. Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türkler arasında güven eksikliği ve karşılıklı şüphelerin nasıl ele alınabileceği üzerinde duran Akansoy, genç neslin birlikte yaşama yolunda umut verici olduğunu ifade etti. Akansoy ayrıca Avrupa seçimlerine ilişkin düşüncelerini paylaştı.

Politis’in soruları ve Akansoy’un yanıtları şöyle:

– BM Genel Sekreter Yardımcısı Kıbrıs’tan gelip gitti ve Genel Kurul geçti, marjinal bazı gelişmeler bekleniyordu ancak Kıbrıs sorunu çıkmazda kaldı. Ve biz hâlâ uluslararası örgütten bir elçi bekliyoruz. Gelişmeleri, daha doğrusu gelişmemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Kıbrıs sorunu ile ilgili gelişmeler şunu açıkça ortaya çıkarmıştır ki, BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve AB üye devletleri sorunun çözümü ile ilgili Güvenlik Konseyi kararları dışında bir alternatif görmemektedir. Çünkü Güvenlik Konseyi kararları yani uluslararası hukuk ekseni, bölgesel sorunların çözümü için çok değerli bir uzlaşı noktasıdır. Kamuoyu araştırmalarına göre bu görüş Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum toplumlarının da görüşüdür. Bunun dışına çıkılma çabası ve yeni oldu bittilere kapı açılması, sadece ada üzerinde ciddi gerilimlere değil, aynı zamanda gerek Doğu Akdeniz’de gerekse farklı bölgelerdeki etnik temelli sorunlara ve bölgesel sorunlara kapı açmak demektir.

Yani Kıbrıs sadece Kıbrıs demek değildir.

Hamas’ın saldırısı sonucu başlayan İsrail-Hamas savaşına bakalım. Netanyahu’nun uluslararası hukuk dışına çıkma ve Filistin’in varlığını göz ardı etme girişimi, islami terörün zemin bulmasına da neden olmuştur. Karşılıklı olarak faşist ve yıkıcı iki zihniyet birbirini beslemiştir.

Bugün Kıbrıs sorunu buzdolabına kaldırılmıştır. Bunun çok değişik nedenleri vardır. Türkiye’nin AB’den beklentileri başta olmak üzere, Hristodulidis’in henüz güven yaratan bir çıkış yapamaması, Tatar’ın malum çıkmaz yolu gibi… Yine gündem olarak bakıldığında ise, dünya devletlerinin Ukrayna – Rusya savaşı yanında bir de Filistin savaşı ile karşı karşıya kalması Kıbrıs’ı doğal olarak gündemin dışına itmiştir.

Bu noktada önemli olan BM zemininin korunması, toplumlar arası ilişkilerde güven zemininin geliştirilmesi, ortak çalışma alanları için sivil alanların ve inisiyatiflerin yaratılmasıdır.

– Kıbrıs sorununa ilişkin altı yılı aşkın süredir müzakerelerde eylemsizlikten sonra, diyalog 2017’de Crans-Montana’da kaldığı yerden devam edebilecek mi?

Kritik konu budur. CTP olarak biz “yeni” bir müzakere sürecini değil, müzakerelerin “varılan mutabakatlar” çerçevesinde ve tamamlanmak üzere başlamasını istiyoruz. Dolayısıyla, bilinmelidir ki, stratejik anlaşmaya dayalı sonuç odaklı ve ucu açık olmayan bir süreç bizi sonuca götürür. Bunu BM Genel Sekreteri de söylüyor zaten.

Bunun dışında, Ersin Tatar yeni bir zeminden bahsediyor. Egemen eşitliğe ve uluslararası eşit temsiliyete dayalı bir müzakere arayışı var. Bu iddia ya da arayış bizce ortak zemin olamaz. Bakınız, Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitlik hakkı bizce bir parametredir ve bu meşru bir taleptir. Ancak, ayrılıkçılığı öne çıkaracak bir zemin arayışı çok farklıdır. Aralarında da çok büyük fark vardır. Bırakınız sizi, ben Sayın Tatar’a, “Yarın ayrılacaksak, bugün neden birleşeceğiz?” diye sorarım, sormaktayım. Açıktır ki, tek egemenlik konusu adanın istikrara, çözümün ise sürekli kılınmasına dair önemli bir garantidir ve şarttır. Bugün siyasi eşitlik bağlamında, gerek dönüşümlü Başkanlık gerekse ayırt edici oy’un, BM çerçevesi zaten olduğunu biliyoruz. Zeminin de burası olduğunun bilincindeyiz.

Kıbrıs Türk tarafında tartışılan bir diğer konu ise şu, eğer müzakere süreci, 2004 referandumu veya 2017 Crans Montana’da olduğu gibi, Kıbrıs Rum tarafının reddi nedeni ile tamamlanamazsa, yeniden çözüme ulaşılamazsa ne olacak?  Bu sorunun da bir şekilde konuşulması gerekir. Çünkü özellikle 2004 sonrası yaşadıklarımızın yarattığı dışlanmışlık, yok sayılma, evet denmiş olmasına rağmen göz ardı edilme konusu, ciddi bir güven bunalımı yaratmıştır. Geri dönüşü olmayan stratejik süreç kurgulanmalı ya da herhangi bir taraftan kaynaklanacak bir hayır – evet durumunun adadaki statükoyu nasıl etkileyeceği önceden konuşmalı, referandum sorusunda belirtmeliyiz. Gelişigüzel bir sürece girmeyecek kadar ağzımız sütten yandı, yoğurdu üfleyerek yememize saygı duyulmalıdır.

– Kıbrıs sorununa federal bir çözümün savunucususunuz. Ancak hem Kıbrıs Rum hem de Kıbrıs Türk toplumlarında çözüme karşı çıkanlar artıyor. Ve zaman geçtikçe bu çözüme ulaşmak giderek zorlaşmıyor mu?

Elbette zorlaşıyor. Ancak dün de bugün de karşı çıkanlar, aşırı milliyetçiler yok muydu? Dünden bugüne çözümsüzlük için, adayı bölmek için masada uğraş verenler, toplumları provoke edenler yok muydu? Bugün ateşkes koşullarının devam ettiğini, belirsizliğin her an gerilime dönüşebileceğini düşündüğümde, daha çok çalışmamız gerektiğine inanıyorum.

Filistin’deki sivil katliam coğrafya olarak çok uzağımızda değil. İnsan olmaktan utanır olduk. Bir tür değerler çöküşü, akıl tutulması, yaşıyor insanoğlu. Olacak şey değil.

Bu yaşananları görüp de çözümsüzlüğü, ayrılıkçılığı savunmak bu adayı huzurlu kılmaz, kimse bunu unutmasın. Konforlu yaşamın geçici olduğunu, her an sorunların sıkıntıların yaşanabileceğini öngörmek gerekir.

– Pile’de yakın geçmişte yaşanan olayların ardından bu gelişme sizi rahatlattı mı?

Henüz değil. Pile yolunda çözüm arayışı var. Ancak henüz net olan bir durum yok. Yaşanan şiddet olayları kabul edilebilir değildi. Kim olursa, kime karşı olursa olsun. Pile yolu konusundaki gelişmeleri yorumlamak için zamana ihtiyaç var. Sadece Pile’de yaşayan Kıbrıslı Türklerin geçişi için kullanılacak bir yol elbette başka talepleri de beraberinde getirecek. Çok rahat bir konu olduğu görüşünde değilim.

– Orta Doğu’daki alevlenmenin mahallemizde giderek tehlikeli hale geldiği bir dönemde, Kıbrıs sorununda ne bekleyebiliriz? Kıbrıs konusunda bir gelişme olabilir mi?

Filistin’de yaşananları esefle kınarım. Gerek Hamas’ın gerekse Netanyahu’nun siyasetinin halklara büyük zarar verdiğini düşünmekteyim. Sivil insanları kullanarak, çocukları canice öldürerek yapılanın, savaş hukukuna dahi aykırı olduğu açıktır. İnsanlık kendi kendini öldürmeye karar vermiş gibi. Ne hazin bir durum. Bunun Kıbrıs sorununu gündemden düşüren, öteleyen bir rolü olduğu kuşkusuz vardır.

Adamızdaki olası bir gerilimi tamamen dışlayacak tavır alınmalı, bu noktada BM’nin gerek kararlarını gerekse rolünü yeniden ve yeniden hatırlamalı, önemsemeliyiz.

– Tayyip Erdoğan, artık hem Ukrayna hem de Orta Doğu ile taraflar arasında köprü kurucu rolü oynamaya çalışıyor. Bu halkların hakkını anlıyor, neden Kıbrıs halkının tamamının hakkını bir bütün olarak tanımıyor?

Türkiye Kıbrıs sorununu Türk-Yunan dengesi üzerinden okur. Bu sadece Türkiye’nin de bakışı değildir. Aynı zamanda büyük emperyal güçlerin de yaklaşımıdır. Günlük gelişmelerde farklı küresel güçlerin taraf değiştirirmiş gibi yapmasına bakmamak gerekir. Kıbrıs sorununu kullanarak, bir ülkeyi dize getirmek isteyen emperyal ülke ne yazık ki çok.

Yunanistan’ın ve Güney Kıbrıs’ın AB üyesi olması yanında yeni kurulacak devletin de AB üyesi olacak olması, Türkiye’nin beklentisini karşılamıyor. Bu konu yeni değil. Dünden bugüne bilinen bir çerçeve. Dolayısıyla, Türkiye AB ilişkileri anahtar rolünde. Bir diğer konu doğal gaz konusu. Türkiye doğal gaz konusunda bölge trafiğini ağırlıklı olarak elinde bulunduruyor, yönetiyor. Bu bağlamda Doğu Akdeniz gazının da bu transfer akışında yer almasını öngörüyor.

Ancak sanırım, uluslararası ilişkilerde güven konusunun önemini unutamayız. Özellikle Crans Montana’da çözüm için masaya oturmuş bir Ankara’yı yanıltarak başka noktalara çekmeye çalışan Anastasiadis’in büyük rolünü unutmamak gerekir. Her halde son dönemde iki ayrı devlet konusunu ilk fısıldayan kişi Anastasiadis olmuş ve hem çözümü engellemiş hem de bizi içinde bulunduğumuz durumla başlasa bırakmıştır.

Peki Anastasiadis masayı devirirken, Sayın Hristodulidis neredeydi? Neden bu duruma engel olmadı? Eğer Cransa Montana’dan başlayalım diyorsa, ki öyle diyor, “Dün bozduğunuz masayı bugün hangi gerekçeyle yeniden kuruyorsunuz?” diye sormazlar mı kendisine?

Eğer adada milliyetçilik yükseliyorsa, bu ve benzeri konuların varlığından, güven bunalımından ve belirsizlikten beslendiği içindir. Dolayısıyla, özeleştiri gerekir. Ama gerçekçi.

– Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olarak daha çok iki tarafı bölen nefretten, her iki toplumun işlediği suçlardan bahsediyoruz. Bu silinemeyecek bir geçmiştir ve biz bunu kınadık ve kınıyoruz. Peki bizi birleştiren şeyler hakkında ne zaman konuşacağız? İnsanlarımızı birleştiren ortak noktalar hakkında?

CTP olarak, AKEL ile ortak çalışma grupları oluşturduk. Karşılıklı olarak eğitimden sağlığa pek çok konuyu ele alıyoruz. Ben bunu oldukça önemli buluyorum. Ne durumdayız, ne yapabiliriz, toplumların durumu nedir ve neler üretebiliriz. Barış kültürü konusunda sol partilerin öncülük yapması gerekir. Eğer Federal kültürü, ortak değerleri ve ortak yaşam arayışını öne çıkaramazsak, çözüm bir tür mühendislik işine dönüşür ki bu solun işi değil. Biz insan odaklı düşünürüz. Daha iyi bir yaşamı insan için isteriz. Her iki taraftaki statüko, bunu engellemek için elinden geleni yapıyor.

Bahsettiğiniz konuda çok süratli, davranmalı ve ortak çalışmaya, değer üretimine öncelik vermeliyiz.

– Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki karşılıklı şüphe ve güven eksikliğiyle nasıl mücadele edilebilir?

Güven pratikte kurulur. Sözle mümkün değil. Sayın Hristodulidis Kıbrıslı Türklere yönelik açılım sözü vermişti. Ne oldu o iş ? Örneğin Karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık sorunu var diyoruz, ses yok. Doğrudan ticaret tüzüğü diyoruz, ses yok. Kurumlarımızı AB müfredatına ve çözüme hazırlayan AB Ad Hoc Komitesi, 2017 sonrası Anastasiadis tarafından iptal edilmişti, bunu söylüyoruz…Bakınız, 74 öncesi emekliliğini almış olup, şu anda doğal olarak Kuzeyde yaşayan emekliler, alması gereken maaşın yarısını alıyor, bu konu sizce tamam mı ? Kıbrıslı Türklerin güneydeki Bankalarda hesap açma işi bile hala çözülmedi. Neden ?  İnsanın aklı almıyor. Allah aşkına bu saydıklarım Kıbrıslı Rum egemenlerin o çok korktukları KKTC’nin statüsünün yükseltilmesi ile alakalı mı? Ne bağlantısı var ? Bunlar insana yatırımdır, siyasi yapıya değil. Ancak bundan dahi korkuluyor.

Biz bunları iş ola ya da birilerini zora sokmak için söylemiyoruz. Acil ihtiyaç olduğu ve güven tesisi sağlayacağı için öne çıkarıyoruz. Ben elbette Kıbrıslı Türklerin konularını bildiğim için bunları ifade ediyorum. Elbette Kıbrıslı Rum toplumunun da beklentileri, görüşleri vardır.

– Ülkemizin genç nesli birlikte yaşama yolunda büyük adımı atmaya hazır mı?

Kamuoyu araştırmalarına göre evet. Gençler çok daha pragmatik ve çözüm odaklı düşünüyor. İdeolojik saplantılarda boğulmuyor, günlük hayatta çözümsüzlüğü kenarda tutuyorlar. Zaten dünyanın dört bir yanında birlikte yaşayabiliyorlar, yeter ki onlara müdahale etmeyelim, milliyetçi virüsü aşılamayalım.

– Haziran ayında yapılacak Avrupa seçimleri için parti olarak düşünceleriniz neler? Kıbrıs Rum toplumundan bir partiyle, özellikle AKEL’le çalışabilir misiniz?

Elbette temel hedef, Kıbrıs sorununun siyasi eşitlik temelinde çözümü ile birlikte, Kıbrıslı Türklerin kendi temsilcilerini Avrupa kurumlarına göndermesidir. Şimdiki koşullarda, Kıbrıslı Türk bir parlamenter olarak Niyazi Kızılyürek’in parlamentodaki varlığı, Kıbrıslı Türklerin görünürlüğünü artırmıştır. Seçime katılımı önemsiyoruz; önümüzdeki süreçle ilgili değerlendirme elbette partimizde hassasiyetle yapılacaktır.

 

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }