“Hissedemediğim hiçbir şeyi yapamam”

Altın Kelebek Ödülleri'nde "En İyi Kadın Sanatçı" kategorisinde aday olarak gösterilen Lütfiye Özipek ile müziğe olan tutkusunu, hayata bakışını ve sanatsal vizyonunu konuştuk.

Ülkemizin başarılı sanatçılarından Lütfiye Özipek ile bir araya geldik. O Ses Türkiye’nin sahnesinden Altın Kelebek’e uzanan başarılı müzik yolculuğunu, hayallerini ve hedeflerini konuştuk

Onu yakından tanıdığınızda sadece sesiyle değil, sıcaklığı, samimiyeti ve toplumsal sorunlara olan duyarlılığıyla da ne denli özel bir sanatçı olduğunu fark ediyorsunuz. Lütfiye ile gerçekleştirdiğimiz bu özel röportajda, onun müziğin yanı sıra hayata dair vizyonunu, hayallerini ve hedeflerini konuştuk.

Bu sene Türkiye Altın Kelebek Ödülleri’nde “En İyi Kadın Sanatçı” kategorisinde aday olarak gösterilen Lütfiye’nin heyecanı gözlerinden okunuyor. Lütfiye, bu başarısını sadece yeteneğine değil, aynı zamanda azmine, çalışkanlığına ve sanatına duyduğu aşka ve saygıya borçlu olduğunu belirtiyor.

Lütfiye Özipek’in bu başarılı yolculuğunu desteklemek ve ona “En İyi Kadın Sanatçı” kategorisinde oy vermek için, 20 Ekim’e kadar Oy Ver linkini ziyaret edebilirsiniz.

Bu röportajda, Lütfiye Özipek’in dünyasına bir adım atacak, müzikle olan ilişkisini, sanatsal vizyonunu ve hayatına dair paylaştığı özel anılarına tanıklık edeceksiniz.

– Ses Türkiye’de birinciliğinizden bu yana müzik kariyerinizde neler değişti? Bu birinciliğin kariyeriniz üzerindeki etkisi nedir?
– Ben O Ses Türkiye’den önce de çocukluğumdan beri müzik yapan, sahnelerde olan ve müzik okuyan bir insandım. Fakat Kıbrıs’ın dışına çıkmak ve Kıbrıs’ta da çok daha fazla insan tarafından sevilir sayılır olmak O Ses’in bana kattığı en güzel şeylerden biridir. Ben bireysel olarak yarışmaya katıldım ama birçok insanın desteği ile oradan çıktım. Sonrasında sahne hayatıma çok daha büyük bir sorumluluk kazandırdı. Sahne hayatım ve insanlarla ilişkim gelişmeye ve artış göstermeye başladı. Tabii ki bilinen ve tanınan bir insan olmanın yanında çok daha fazla yaptığım müziği anlatma fırsatı doğdu. O yüzden kariyerimde tanınmakla beraber çok büyük bir değişim de oldu. O Ses’deki duruşumla çok saygı gördüm. Aynı duruşu da emin bir şekilde kariyerimde devam ettirdiğimi düşünüyorum, kendi bildiğim, kendi istediğim, kendi güvendiğim alanlarda müzik yapmaya… İcraatla beraber hiç durmadan çalışmak için çok büyük bir sebeptir benim hayatımda O Ses.

– Türkiye’nin en prestijli ödüllerinden biri olarak kabul edilen Altın Kelebek Ödülleri’nde aday gösterilmek sizin için ne ifade ediyor?
– En iyi kadın sanatçı dalında aday gösterilmek hem kişisel olarak hem müzisyen olarak benim için çok kıymetli bir yerdedir. Orada aday olarak gösterilmek bile müthiş bir his. Oradaki beklentim, çok fazla sanatçı var, benim de dinlediğim, yıllardır sahneye ömrünü veren sanatçılar var ve benim orada o isimlerle birlikte anılmam benim için çok büyük bir gurur.

– İlhamınızı nereden alıyorsunuz? Belirli sanatçılar ya da müzik türleri sizi daha çok etkiliyor mu?
– Çocukluğumdan beri dinlediğim birçok daldan sanatçı ve müzisyen var. Tek bir müzik türü ile gelişmedi müziğim ya da kişisel zevklerim. En büyük ilhamım insanın insana duyduğu ihtiyaç, sevgi ve aşk…
Hepimizin birbirimize muhtaç olduğumuz bir dünyada yaşıyoruz aslında. Dolayısıyla benim kendi müziğimde ve dinlediğim müziklerde elbette ki aşk çok büyük bir yer kaplar. Herhangi bir şeye duyduğumuz aşktan bahsediyorum. Benim ilk ilhamım budur. Çektiğimiz aşk acıları, aşk acıları, aşık olduğumuz insanlar… bunun üzerine şarkı yazmam oradan geldi zaten.
Yorumcu olarak dinlediğim binlerce insan var. Özellikle son dönemlerde çok dinlediğim ve takdir ettiğim, çok uzun zamandır müziğinde bir şey bulduğum, kafa olarak çok şiddetli tavsiye ettiğim Mabel Matiz var. Benim şu anda Türk Pop müziğindeki tanrıçam. Tabii ki birçok kadın sanatçı gibi Sezen Aksu. Bu hayattaki en büyük dert ortağım, sığınağım ve ders aldığım büyük insan. Ve Nina Simon çocuğuyum. Yıllardır Nina Simon’un arkasından söylediğim birçok şarkıda etkisini hissederim. Bunların yanında hayatımda çok büyük etkisi olan daha birçok insan var.

– Müzik kariyerinizdeki en unutulmaz an nedir?
– Tabii ki en unutulmaz anım O Ses. Beklemediğim ama aslında içten içe kendimi oraya layık gördüğüm bir yarışmaydı. Birçok insanın söylediği gibi birinci olmak çok zor. Bu benim beklemediğim ve hayatımda unutamayacağım bir andır. Hayalini kurmadığım, olurken de çok şaşırdığım bir andı. Unutulmazdı.

– Adınız anons edildiğinde neler hissettiniz?
– Heyecandan orada çok fazla duramadım, konuşamadım. Adımı duyduğum an içimden bir ses “Şimdi ben bununla ne yapacağım! Nasıl bir tepki vermem lazım” dedi. Fiziksel olarak ne tepki vermem gerektiği düşündüm. Wonder Woman benim kahramanım, onun hareketini yapmışım. Daha sonra arkadaşlarım söyledi. Benim için çok güzel bir duyguydu. Çok, çok heyecanlı bir andı. Çok çekinen ve utanan da bir insanım. O yüzden orada ne konuşmalıyım, kimlere teşekkür etmeliyim. Yarışıyoruz ama böyle konuşmaya hazırlanmıyoruz, elimizde o an için herhangi bir konuşma olmuyor. O heyecanla kendimi ifade etmem gerekiyordu. O yüzden orada “Aman Allahım, bununla ne yapmam lazım!” dedim. Sonra zaman içinde alıştım.

– Müzik endüstrisinde bir kadın olarak karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdir?
– Bir kere müzik endüstrisinde bir kadından önce İstanbul’da yaşayan bir Kıbrıslı olarak ilk yaşadığım sorun kendimi ifade etmekle ilgiliydi. Bilmediğim bir dünya, bilmediğim bir çevre, girmeye çalıştığım bir ortam. Kendimizi bir anlamada hem müzisyen olarak hem yaptığımız iş anlamında korumamız gerek. Bir kadın için, olmak ve nasıl olduğumuz, hangi pozisyona olduğumuz çok önemli. O yüzden kendimi çok fazla korumam gereken, kendime ait olan parçalarımı tutmam gereken bir dönem yaşadım İstanbul’da. Düşünün Kıbrıs’tasınız ve çıkıp oraya gidiyorsunuz. Aslında hiçbir şey ile ilgili en ufak bir fikrimiz yok. Evet insanların bilgisinde ‘İstanbul kurtlar sofrası’ diye bir şey var. Ama zaman içerisinde o kurtlar sofrasındaki insan olmamaya çalışmakla birlikte oradaki kurban ya da mağdur olmamak arasında çok ince bir çizgi var. İnsan kendi işini en iyi şekilde yaptığı, en dürüst, en doğru şekilde yaptığı her yerde yeşerir. İçimizde yanan o ateşi, o gayreti dünyanın her yerinde gerçekleştirebiliriz. Sanatçılar çok büyük fedakarlık gösteriyor bunun tam adı aslında adanmışlık. Hakikaten kendisini adamayan herhangi bir sanatçı ya da sahne üstünde olan bir performerin pek kalabileceği ortamlar değil orası. His dünyasında da yaşayan bir insan olduğum için, hissedemediğim hiçbir şeyi ben Türkiye’de yapmadım. İnsanın kendi yolunun bambaşka kılçıkları olur, dikenleri olur kenarlarında. Vücudumuzdan her bir dikeni ayırarak devam etmek en iyi bildiğimiz, en iyi hissettiğimiz yerde olmak çok önemli. Buna inanıyorum.

– Altın Kelebek ödüllerinin genç sanatçılar için anlamı nedir? Aday gösterilmeniz kariyerinizde yeni kapılar açar mı?
– Altın Kelebek benim için gerçekten sürpriz oldu. Oradan herhangi bir başarı, daha çok tanınma veya duyulma gibi bir beklentim yok. Benim tek beklentim yeni yapacağım şarkılarım. Pek tabii ki orada finale kalabilirim, hiç böyle bir şey de olmayabilir. Ama böyle prestijli bir yarışmada adımın bile geçmesi, oradaki insanların bilgisinde olduğum düşüncemi pekiştirdi. Çünkü uzak olmak bazen insana ‘acaba olmayacak mı? Acaba daha fazla kitlelere ulaşma şansım olmayacak mı?’ diye düşündürüyor. Bu sektörde herhangi bir insanın bu ödüle layık gösterilmesi muhakkak ki kendi yaptığı işte iyi olduğu anlamına gelir. Evet müzik ödülleri ya da ödüller birçok insan için önemli olsa da insanın kendi yaptığı iş çok kıymetlidir. Bizim kıymetimizi ölçebildiğimiz yerler değil oraları. Benim orada ismimi görmek benim için fazlasıyla kıymetli.

-Müzik kariyerinizde şimdiye kadar yaptığınız en büyük risk neydi ve bu riski almak sizi nereye getirdi?
-En büyük risk O Ses Türkiye. Ben yarışmadan önce vokal koçluk yapan, öğrencileri olan, sahnede olan bir insandım. Yarışmaya katılıp kazanmazsanız iyi olmadığınız algısı var. Oysa ki herhangi bir yarışma programını, bir eğlence programı sizin iyi olup olmadığınızın kararını veremez. Sadece katıldığınız yarışmanın birincisi olursunuz aslında. Müzik dünyasında patentli bir yarışmanın birincisi olmak önemli olduğu kadar önemsizdir de. Bugün böyle yarışmalardan geçmeyip kariyeri inanılmaz iyi noktalarda olan insanlar var. O yüzden o benim için çok büyük bir riskti. Evet kendi çapımda, kendi değerimde bir şeyler kazandım. Ama benim için en büyük risk oydu. Muhtemelen beş altı kez ailem ve arkadaşlarım tarafından gitmelisin diye baskı gördüğüm yarışmaya ben yıllar sonra karar verip gittim. Sanıyorum hislerimi dinlediğim için en doğru zamanı seçtim.

-Yeni müzisyenlere kariyerlerini nasıl şekillendirmeleri konusunda ne gibi önerilerde bulunursunuz?
-Az önce de bahsettiğim gibi adanmaları gerekiyor. Bugün bir noktada insan yeni düzen haliyle ünlü olabilir, Andy Warhol’un dediği gibi, ‘herkes bir gün, bir şekilde, bir noktada ünlü olabilir.’ Buradaki konu maddi kazanç değil, bunun sürdürülebilir olması, bu yola baş koymak. Doğru insanlarla, doğru yerde, kendi hislerimizle, inançlarımızla devam etmek. Önümüze doğru insanlar çıktı veya çıkmadı demek yanlış olur. Herkes bir noktada önümüze bir sebepten çıkar. Benim bütün gençlere tavsiyem hep budur. Elbette ki önümüzdeki beş yıl boyunca ünlülüğünü garantilemiş birçok sanatçımız var bugün. Ama bugün yıllarca sahnede kalıp, müziğini hala daha aynı şekilde, aynı güzellikte, aynı fedakarlıkla ve aynı adanmışlıkla yapan insanları örnek almaktır benim nihai hedefim. Hayatım boyuncu bunu savundum savunmaya da devam edeceği.


Tabii ki şu anda sosyal medyada çok güzel bir yerde iyi bir takipçi sayısına sahip olmak birçok gencin hayalidir. Bunun da farkındayım. Ve hatta orada görülmek hayatta görülmek kadar önemli olmaya başladı. Ama orasının ne kadar ilizyon olduğunu, insanları müzisyen olma yolculuğundan şaşırttığının farkındayım. Önce bunun bir yolculuk olduğunu bilmeleri gerek. Bu yolculuğun en önemli şeylerinden bir de kesinlikle kendilerine inanmaları. Başkalarının onları ne kadar beğendiğinin çok da önemli olmadığını fark etmeleri gerek. Biz başkalarının beğenilerinin üzerine yaşamaya başladık. Şu anda bile burada oturup, başkalarıyla bu görüntüleri paylaşamadıkları için onu yaşanmamış sayan insanlar var. Ve bu çok ciddi bir problem haline geldi. Müzik öyle bir şey değil. Ben bugün 1870’ten bir müziği dinlerken yarın 2024’ün yeni çıkacak şarkısının arasında bir insanım. Her şey sosyal medya, orada ünlü olma ve orada kalma çabası değil. Elbette ki bütün müzik sektörü orada. Bazen ben de bu hataya düşerim “Acaba bir şey mi paylaşmam lazım.” Aslıda böyle bir dünya yok. Çünkü bundan on yıl sonra başka bir şey çıkacak. Mühim olanın kendileri için ne istediklerini bulmaları ve bu uğurda fedakarlık yapmaları gerektiğini düşünüyorum. Ve hiç bitmiyor. Gelişmek de, yol da hiç bitmez. Bu yolda, kapılmadan yürümelerini tavsiye ediyorum.

– Yakın zamanda yeni projeleriniz var mı? Kariyerinizle ilgili hedeflerinizi paylaşır mısınız?
– Kıbrıs’ta yeni bir akustik proje yaparız diye düşünüyorum. Kışa doğru bir konser serisi hayalim var. Onun dışında yeni şarkımız çıkacak. Tam tarihi belli değil. Tam tarih vermem zaten pek mümkün olmuyor. Devamında da bir EP (extended play / uzun çalar) çıkarmak, üç tane tekliyi bir arada toplamak en büyük hayalim. Kendi bestelerim olsun istedim, onun çalışmalarına başlayacağım. Hangisi doğru zamanını bulursa o zaman o proje sizinle buluşacaktır diye düşünüyorum.

– Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
– Bunların hepsinin sonunda eklemek istediğim, hepimiz bir noktada insan olmaya, sevmeye ve sayılmaya çalışıyoruz. Bunlar çok önemli, bunları kaybetmemeliyiz. Özellikle Kıbrıs’ta çocuklarımızı müzisyen ve müzik yapan insanlar olarak çok korkutuyoruz. “Müzikten ve müzisyenden bir şey olmaz” düşüncesini bir yere bırakmamızı temenni ederim. Yıllardır bütün röportajlarımda ailelere bunu söylüyorum. Sanatçı yetişmek, sanatçı olmak, üretmek ve üretmeye çalışmak çabası çok zor bir şeydir. Fakat bizim bu adadaki en büyük acımız ve sıkıntımız sanat, sanatçı, sanat yerleri, sanat merkezlerinin olmayışıdır. Aynı şekilde üretimimizin de olmayışıdır. Zaten çok az kalan bir nesiliz, o yüzden de bizim en büyük ihtiyaçlarımızdan biri de budur, sanat. Bunun bir orta yolunu, bir çıkarını bulmamız gerekiyor. Birçok değerimiz sekteye uğradı. En azından bunları okuyanlar benim sesimi duyar diye hissetmek ve düşünmek isterim.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi