Yeni Osmanlı’dan yeni Türkiye’ye: AKP Türkiyesi’nin ideolojisi ve çıkış yolu
"Bütün bu denklem, güçlü ve ne istediğini bilen bir işçi sınıfı gerçekliğiyle sarsılacaktır. Devletçi, laik, sosyalist bir ideoloji kendini bu gerçekliğe dayandırır. Çıkış buradadır."
Yeni Osmanlı’dan yeni Türkiye’ye: AKP Türkiyesi’nin ideolojisi ve çıkış yolu
"Bütün bu denklem, güçlü ve ne istediğini bilen bir işçi sınıfı gerçekliğiyle sarsılacaktır. Devletçi, laik, sosyalist bir ideoloji kendini bu gerçekliğe dayandırır. Çıkış buradadır."
Fatih Beyaztaş*/Sol Haber
YÜKSELEN TÜRKİYE
Erdoğan, AKP’nin 22. kuruluş yıldönümü konuşmasında bir yandan seçim zaferinin getirdiği rahatlık ve güçle son derece kapsayıcı ve bütünleştirici bir söylem oluştururken bir yandan da “Küresel sistemin en üst ligine yükselme imkanı elde ettik.” diyerek emperyalist sistemde güçlü bir yer edinme arzusunu ifade etmiştir. Bu arzu en başta sermayedarlarımızın arzusudur tabiki. Son iki yıldır süregelen “rekabete dayalı ihracat odaklı ekonomi” modeli, böylesi bir arzunun gerçekleşmesi için gereken ortamı sağlamanın bir aracıydı. Çok yüksek kârlar ve teşviklerle büyüyen büyük sermaye grupları dünyanın birçok yerinde doğrudan yatırımlar yapıp ortaklıklar kurdu.
YENİ TÜRKİYE, GÜÇLÜ TÜRKİYE
Bu kapsayıcı, bütünleştirici çıkışla, emperyalist büyüme hevesi aynı madalyonun iki yüzüdür. Birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Biri gerçeklik, diğeri ideolojidir. Emperyalist hevesler doğrultusunda hareket eden ve bu doğrultuda potansiyel gücü de bulunan bir devlet, içeride olabildiğince güvenli ve kapsayıcı bir ortam yaratmak durumundadır. Emperyalist dengelerde yer edinmenin çok temkinli olunması gereken incelikli tarafları vardır. Büyük oyuncularla arayı kolay kolay bozamazsınız. Ne şiş yansın ne kebap şiarıyla hareket etmek gerekebilir. Büyük oyuncuların her biri kendi aralarında ihtilaflı olsalar da büyüme adına, işe mutlaka yarar taraflar olur. Dolayısıyla böylesi hassas adımların atılması gereken bir politika sürecinde iç problemlerin ve huzursuzlukların, odağı dağıtması engellenmelidir. İç tehdit bertaraf edilmelidir. Bu gerçek anlamda zor olsa da en azından böyle bir ortamın yaratıldığı algısını yerleştirmelidir.
AKP’NİN MEŞRUİYET ARAYIŞI
Yaratılan bu güçlü Türkiye imgesini, toplumun tamamına mâl etme uğraşıyla AKP’nin, bu gücün yaratıcısı olarak kendi gücünü meşru kılma çabası var. Özellikle deprem zamanı itibarı zedelenmişken böylesi bir meşruiyete ihtiyacı vardı. Aynı zamanda özellikle kendi seçmeni de dahil halkın, bu gücün güvenini hissetmelerinin algısını yaratmak istemektedirler. AKP, yarattığı yanılsamalar ve güç illüzyonuna ihtiyaç duymaktadır.
“Büyük Türkiye, yeni Türkiye yüzyılının mimarlarıyla birlikte vardır.” mesajı burada hem toplumsal bir meşruluk ve rıza elde etme amacını hem de tablonun yaratıcısı olarak AKP’nin kadir-i mutlak imajı verme amacını taşımaktadır. Yayılma özlemi ve bütün kimlikleri, ulusları kapsayıcı muktedir pozu yeni Osmanlıcı politikanın sac ayaklarıdır.
MUHALEFETİN DURUMU
Erdoğan, bu imajı bir de yenilgi almış muhalefete yüklenerek pekiştirmeye çalışmaktadır. Seçim yenilgisinden sonra hezimete uğrayan muhalefet, seçim dönemi, yaratılan sahte umut havasının yerine umutsuzluğun gelmesine sebep olmuş ve hâl böyle iken bir de iç tartışmalara gömülmüştür. Kendi varlığı daha en başından kaygan bir zemine oturan ve ilkesizliğe karşılık gelen altılı masa içinden kırılmalar ve saf değiştirme belirtileri ortaya çıkmaktadır. AKP’nin bu boşluğa oynaması tahmin edilir bir durumdu ve bunun üstüne Genişletilmiş İl Başkanları toplantısı konuşmasında “Bize, partimize ve ittifak ortaklarımıza laf söylemek yerine anket şirketleriyle el ele verip hayal sattıkları CHP seçmeninden özür dilesinler.” diyerek doğrudan CHP seçmenine seslenmiştir. Yeni Türkiye yolunda, yeni Osmanlıcı yayılma modeli için AKP istediği bütün koşulları sağlamış gibi görünmektedir.
İDEOLOJİYE KARŞI YOKSULLUK, EMEĞİN DURUMU
Fakat bir yandan emeğin toplam büyümeden aldığı pay düşerken önümüzdeki süreçte ağır bir yoksulluk bekliyor olacak toplumu. Bu beklenen bir şey ve bu yoksulluğun yaratacağı sokak hareketi AKP’nin korktuğu belki de yegane olguyken AKP’ye cesaret veren etmenlerden biri halkın başkaldırma olanaklarının muhalefetin de yardımıyla ortadan kaldırılması ve günü kurtarıcı çeşitli sosyal yardım politikalarıyla beraber geçici bir istihdam yaratılmasıydı. Bu zorluklar aşıldı ve kendisini önemli bir seçim zaferiyle meşru hale getirdi. İdeoloji kuvvetliydi ve başarılı oldu. Gerçeklik amasıyla, fakatıyla rıza gösterilecek bir hâle getirildi. Fakat ideolojinin etkisiz kaldığı zamanlar vardır. Gerçek olan kendisini bütün çıplaklığıyla dayattığında onu örtbas edebilecek ve tehlikesizleştirecek hiçbir ideolojik yaratı başarılı olamaz. Düşük faiz fedaisi, şimdi yeni ekibiyle birlikte faizi beklenenin çok üstünde arttırdı ve bu özellikle işsizliğin artması, ücretlerin ve emeğin baskılanması yönünde muazzam bir sonuç doğuracaktır. Muhalefette bu politikaya teşne olmuşken yaşanılan acı tabloyu dağıtacak olan tek güç halkın örgütlü mücadelesi olacaktır. Güçlü ve yeni Türkiye dikensiz gül bahçesidir. Türkiye yaratılan bu ideolojik gömleğe sığmayacak kadar kuvvetli bir yoksulluk gerçeğiyle karşı karşıyadır.
LİBERALİN ANATOMİSİ
Bütün bu aslında can sıkıcı olan tablo tek başına AKP’nin eseri değildir. Sütten dili yanan yoğurdu üfleyerek yermiş. Muhalefetin sözcülüğünü yapan ve ona akıl veren ve ardından hezeyana uğrayan yerli liberallerimiz her zamanki arsızlıklarıyla şimdi yeni bir gerçekliğin ardına dizildiler. Yüksek faiz modeli bizi kurtaracakmış diyorlar. Yeni ekibe arka çıkmak gerekecekmiş. Biraz sıkıntı çekecekmişiz ama sorunlar çözülecekmiş. Hiçbir zaman ideoloji, kuvvetini tek başına iktidardan almaz. Gerçeklik, kendisine rıza gösterilmesi için her zaman büyük bir koalisyona muhtaçtır. Görünürde zıtlıklar, yanılsamanın kendisi haline gelir. Sözde karşıtların her biri düzen içi bir hedefte farklı yollardan bir araya gelirler. AKP, bütün bu süreçlerden aldığı cesaretle en kapsayıcı, muktedir ve bütünleştirici kurucu yüceliği sergilediği meşruluğuna sahip olduğunu düşünüyor.
BÜYÜK KAHRAMANLAR MASALI
Büyük atılımlar büyük kahramanlara ihtiyaç duyar. Yeniden kuruluş yüzyılında Atatürk’e referans vermemek olmazdı. Selçukludan, Türkiye Cumhuriyeti’ne pürüzsüz bir geçiş, güçlü devlet ideolojisine haklılık kazandırmak için kullanılmaktadır. Erdoğan: “İrili ufaklı onlarca beyliğiyle, Selçuklusuyla, Osmanlısıyla, Cumhuriyeti’yle hep aynı vatan davasının peşinden gittik, gidiyoruz.” demişti. Malazgirt savaşının yıldönümü konuşmasında. Fatih Yaşlı’nın yazısında bahsettiği gibi içi boşaltılmış, reklam malzemesi haline getirilmiş bir Atatürkçülük, siyasal islama çok kolay malzeme olabilir. Artık anlamsız olan şey, her anlamda kullanılabilir. Vatan davasının kazananı ise İHA’larımız, SİHA’larımız, Cengizleri, Kolinleri, KOÇ’ları, Sabancılarıyla ülkenin büyük sermayedarları olmaktadır.
ÇIKIŞ NEREDE?
Bütün olarak bakıldığında bir ideolojik söylemler cehenneminde yaşıyormuşuz gibi bir tablo söz konusu. Yanıltıcı ve gizleme işlevi gören ideolojinin etkili olmasının en büyük nedeni işçi sınıfının örgütsüzlüğüdür. Gücü elinde bulunduran sermaye sınıfı, kendi arzu ve isteklerini topluma kabul ettirmek ve toplumun istekleriyle özdeşleştirmek için siyaseti doğrudan kullanır. Bu bir güç mücadelesidir aynı zamanda. Güçlü olan, haklı olmaya da çalışır. Bütün bu denklem, güçlü ve ne istediğini bilen bir işçi sınıfı gerçekliğiyle sarsılacaktır. Devletçi, laik, sosyalist bir ideoloji kendini bu gerçekliğe dayandırır. Çıkış buradadır.
Bu yazı Sol Haber‘deki kaynağından aynen alınmıştır.