“Memleketimiz bu kadar kolay satılacak kadar büyük değil”

AKEL Avrupa Parlamentosu üyesi Yorgos Yeorgiu, Strasburg’da Bugün Kıbrıs’tan Simge Çerkezoğlu’na konuştu...

AKEL Avrupa Parlamentosu milletvekili Yorgos Yeorgiu Strasburg’da Türkiye ve Yunanistan’da yaşanan seçimleri değerlendirdi, Kıbrıs’ın geleceğine yönelik önemli çıkarımlarda bulundu. Müzakereler konusunda umutsuzluğunu dile getiren Yeorgiu, adanın her iki tarafında devam eden yabancılara mülk satışını da değerlendirerek, bu satışların toplumlara ve reel ekonomiye faydası olmadığına vurgu yaptı.

“BM Genel Sekreteri’nin ikna edilmesi gerekiyor”

 AKEL Avrupa Parlamentosu milletvekili Yeorgiou ile öncelikle yakın zamanda  Türkiye’de yaşanan seçimi, sonuçlarını ve bu bağlamda Kıbrıs’ın geleceğini konuştuk. Yeorgiou müzakerelerin yeniden başlayacağı yönünde çok umutlu olmamakla birlikte, şöyle konuştu….

“Türkiye’nin karşı karşıya olduğu konular temelinden bakacak olursak, jeopolitik, enerji ve ekonomi ile ilgili meseleler ve aynı zamanda Türkiye’nin AB süreci ile ilgili meseleleri  ve müzakerelerin yeniden başlamasına, Avrupa’nın daha aktif katılımı yönünde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın da önerisiyle, Kıbrıs sorununun çözümü için Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son bir fırsatı daha sunması için mevcut koşulları bu verileri değerlendirebileceği yönünde bir beklenti oluşuyordu. Ne yazık ki son olarak Kıbrıs’ın kuzeyinde yaptığı ziyarette, iki devletli çözüme yönelik kabul edilemez görüşünü tekrarladı ve aşağı Derinya’da yaklaşık 1200 konutun inşa edileceğinden söz etti. Kıbrıslı Türk lider Ersin Tatar’ın egemen eşitlik konusundaki görüşleri de göz önünde bulundurulduğunda, bu beklentinin olumlu yönde gelişmesi ihtimalinin sınırlı olduğu görülmektedir. Müzakerelerin yeniden başlamasına yönelik cesur adımların Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hristodulidis tarafından da atılması gerekiyor. Gerçekten söylediklerini kast ediyorsa, müzakerelerin Crans Montana’da kalınan yerden yeniden başlatılması gerektiği yönündeki söylemleri, siyasi eşitliği kabul ettiğine, Kıbrıs sorununun çözümü için enerjinin katalizör olarak değerlendirilmesi yönünde AKEL’in yaptığı öneriyi dinleyerek BM Genel Sekreteri’ni de ikna etmesi gerekiyor. Ancak o zaman Türkiye’nin AB ile ilişkilerindeki taleplerini ve beklentilerini Avrupa Birliği değerlendirebilir ve Kıbrıs sorununun çözümü sürecine aktif olarak katılabilir.”

“Türkiye’nin Yunanistan’a yönelik tehditlerinin ve tahriklerinin tonu düştü”

Tabii Türkiye gibi yakın zamanda Yunanistan’da da seçim süreci yaşandı. Yunanistan’daki seçimleri nasıl değerlendirdiğini, aynı şekilde Kıbrıs konusunda neler beklediğini de konuştuk.

“Yunanistan seçimlerinin sonuçlanmasıyla ve Kıbrıs, Yunanistan ve Türkiye’de yeni hükümetlerin ortaya çıkmasıyla bu üçgende döngü tamamlanıyor. Türkiye’deki trajik depremlerin ardından deprem diplomasisi denilen bir süreç yaşandı ve Türkiye’nin Yunanistan’a ve aynı zamanda daha genelde Doğu Akdeniz bölgesine yönelik tehditlerinin ve tahriklerinin tonu düştü. Türkiye şu anda İsrail, Mısır, Suriye ve diğer Arap ülkeleriyle tekrar iyi ilişkiler kurmaya çalışıyor. Yunanistan da, içinden geçtiği büyük bir sosyoekonomik krizin ardından, Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyor.

Üç halkı, Kıbrıs-Türkiye ve Yunanistan halklarını ayıran hiçbir şeyin olmadığı, bilakis onları birleştiren pek çok şeyin olduğu anlaşılmalıdır. Bunun anlaşılması ve bölge halklarının hayrına olacak şekilde önümüzdeki ayların siyasi denkleminde yerini alması beklentisi içerisindeyim.”

“Doğal gaz bölgemizde savaşların sebebi değil, bilakis nimeti olabilir”

Enerji konusunun gerek bizler gerekse de dünya için önemi yadsınamaz bir gerçek. Kıbrıs’ın enerji politikası konusundaki düşüncelerini, enerjinin adaya barış getirme ihtimalini de Yeorgiu şöyle değerlendirdi:

“Yeşil enerjiye geçiş konusunda Avrupa, enerji alanında yeni bir yöne doğru ilerliyor. Özellikle Kıbrıs’ın bu yönde yapacak çok işi var, doğanın ücretsiz olarak sunduğu güneş ve rüzgâr enerjisinden faydalanarak yeni enerji politikaları geliştirilmelidir.  Tabii,  Avrupa 2050 yılına kadar doğal gazın geçiş dönemi yakıtı olarak kullanılabileceği yönünde karar üretmiştir.  Elbette adamız büyük miktarlarda hidrokarbon yatakları bulunduğu için çok şanslı. Bunlar Kıbrıs halkının tümüne aittir. Partimiz AKEL’in sunduğu öneriyle Kıbrıslı Türkler hak ettiklerini alacaklarından emin olmalıdırlar. Aynı zamanda ekonomik ve ticari açıdan Türkiye, bölgedeki enerji kaynaklarının değerlendirilmesinden ve enerji planlamasından dışlanmamalıdır. Sadece bu ön koşullarla doğal gaz bölgemizde savaşların ve yıkımların sebebi ve bir laneti değil, bilakis nimeti olabilir. Herkese yetecek kadar doğalgaz var ve bu doğal gazdan sadece bazı büyük kuruluşlar ve şirketler değil; halklar da yararlanmalıdır.”

Dünya genelinde savaşlar, yıkım ve yokluklardan kaynaklanan ciddi bir göç ve mülteci krizi yaşanıyor. Elbette Kıbrıs adası da bu göçlerden nasibini alıyor. Hızla yabancılar aracılığı ile topraklarımızın, mülklerimizin el değiştirmesi söz konusu… Bunun sonunun nereye varacağı ise hala ciddi bir tartışma konusu. AKEL Avrupa Parlamentosu milletvekili Yeorgiu bu konuyu iki şekilde ele aldı:

“Ekonomik nedenlerle göçmen olanlar ve siyasi mülteciler hakkında konuşacak olursak, onların bu yönde hareket etmelerine sebep olan nedenleri görmeliyiz. Bunlar savaşlar, yoksulluk ve toplumsal sefalet, zengin ülkeler tarafından Kuzey Afrika veya Ortadoğu ülkelerinde uygulanan sömürgecilik veya yeni-sömürgecilik politikalarıdır. Bu insanlara yönelik olarak yapılacaklar ise elbette insan haklarına saygı, uluslararası ve Avrupa sözleşmeleri temelinde olmalıdır.

Avrupa Birliği’nin üzerinde çalıştığı yeni iltica ve göç anlaşmasında dahi sorun doğru bir zeminde ele alınmıyor. Mülteciler Güney devletlerinde adeta hapsedilirken, Kuzeyin zengin ülkeleri istemedikleri her bir mülteci için etik olmayan bir şekilde 20 bin Euro ödeyip sorumluluğu adeta üzerlerinden atma yoluna gidiyorlar. Avrupa bu sorunu 2014 yılında AB ile Türkiye arasında yapılan, kabul edilemez bir anlaşma aracılığıyla çözmeyi denedi. Bugün çok sayıda mültecinin ekonomik sebeplerden dolayı göçmen olarak yaşadığını, ekonomik olarak büyük ölçüde sömürüldüğü ve yasa dışı bir şekilde Türkiye tarafından yeşil hat üzerinden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne itildiğini biliyoruz.

Hem özgür bölgede hem de işgal altındaki bölgede araziler, arsalar, evler, mülkler çeşitli yatırımcılara satılıyor. Bunun çok az sayıda şirkete veya kuruluşa hizmet ettiğini, kesinlikle topluma ve reel ekonomiye hizmet etmediğini düşünüyorum. Memleketimiz bu kadar kolay satılacak kadar büyük değil.İşgal altındaki bölgede olan Kıbrıslı Rumların mülklerinin yabancılara kabul edilemez satışıyla ilgili olarak… bakın, mülkiyet meselesi ancak Kıbrıs sorununun çözümü ile çözüme kavuşturulabilir, nitekim Guterres çerçevesinde de bu öngörülüyordu. Kıbrıs sorununun çözüme kavuşturulmaması halinde bu tür trajik durumların yaşanmasına yol açmaya devam edecek.”

Yorgos Yeorgiu ile son olarak Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye raporunu konuştuk. Seçimden dolayı açıklanması ertelenen raporun yakında açıklanması bekleniyor. Bu yönde yapılan spekülatif haberlere göre, Avrupa Türkiye ile tıkanan müzakere süreci nedeniyle, yeni bir yol arayışında… Bundan sonra Türkiye ile farklı bir müzakere yöntemi denenerek, tıpkı mülteci konusunda olduğu gibi,  al ver sürecine dayalı anlaşma yoluna gidilmesi gündemde… Bu konuya dair görüşlerini paylaşan Yeorgiu, bu haberleri doğrulayarak Avrupa’nın iki yüzlü olduğunu söylemekten çekinmedi… 

“AB’nin Türkiye’yle ilişkisi iki yüzlülüğünün göstergesi”

Avrupalılar, Türkiye’nin AB’ye giriş perspektifinin olduğunu düşünmeyi bıraktılar. Türkiye ile özel bir ilişkiye yöneliyorlar. Gümrük Birliği’ni güçlendirmek gibi… Üst düzeyde görüşmelere başlamak ve Türk vatandaşları için de vizeyi kaldırmak gibi…

Hukuk devleti, demokrasinin derinliği, Türkiye’nin AB üyesi devletlere yönelik ve daha genelde Doğu Akdeniz’deki tahrikleri gibi konularla ilgili olarak Avrupa’nın Türkiye’den taleplerinin sınırlanacağı bir ilişki kuruluyor. Çünkü Avrupalılar daha çok Türkiye’yle ticari ve ekonomik ilişkilere ilgi duyuyorlar, Putin’in kucağına düşmemesi için, NATO’nun önemli bir ortağı olarak kalması için, göç konusunda kendilerine hizmet etmesi için, Türk ekonomisinin etkilerine açık olan bankalarını kurtarmak için ve Türkiye gibi büyük bir pazarı olan bir ülkeyle ticari ilişkilerini geliştirmek için. Bu, Avrupa değerlerinin ve ilkelerinin desteklenmesi ihtiyacı konusunda AB’nin ikiyüzlülüğünü gösteren bir politikadır.”

Bugün Kıbrıs/Simge Çerkezoğlu
Rumca çeviri: Nuri Sılay

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }