National Interest ‘Türkiye’ye destek için’ diyerek ABD’ye müdahale çağrısında bulundu
The National Interest’te yayımlanan makalede, "ABD'nin ihtiyaç anında Türk halkının arkasında durması için eşsiz bir fırsat bulunuyor" yorumunda bulunuldu.
Çevirenin notu: The National Interest’te Sinan Ciddi ve Eric Edelman’ın kaleme aldığı makalede, yaklaşan 14 Mayıs seçimleri öncesinde, ABD’ye açıkça çağrıda bulunuluyor. Makalede, ABD’nin Türkiye’deki seçimlerin özgür ve adil şekilde düzenlenmesi için etkin rol alması gerektiğini ileri süren yazarlar, “seçimlerin özgür ya da adil olacağı kesinlikten çok uzak” diyorlar. Makalenin yazarları Sinan Ciddi ve Eric Edelman The Foundation for Defense of Democracies’te [FDD – Demokrasileri Savunma Vakfı] araştırmacı konumunda. Öte yandan Sinan Ciddi, ABD Deniz Kuvvetleri Akademisi’nde çalışıyor. İki ismin de ABD silahlı kuvvetlerine yakın kuruluşlarda “çalışması” dikkat çekici.
“Demokratik bir Türkiye’nin ABD’nin çıkarlarıyla örtüştüğü” vurgusu yapılan makale, ABD’ye bir hatırlatmada bulunarak Türkiye’nin NATO’nun çeperinden uzaklaştığı ve giderek Rusya’ya yakınlaştığı ifade ediliyor. The National Interest, Türkiye’deki seçimlerin büyük ölçüde Erdoğan’ın lehine dönmeye başladığını belirterek, seçimlerin Erdoğan için “hayatta kalma sınavı” anlamına geldiği ve bu yolda elindeki tüm güçleri kullanmaktan çekinmeyeceğini ifade ediyor.
Makalenin son paragrafını, okuyucular da ilginç bulacaktır, belki de bu bölümde de alıntılamak okuyucunun makaleye eleştirel gözle bakmasına yardımcı olabilir: “ABD’nin ihtiyaç anında Türk halkının arkasında durması için eşsiz bir fırsat bulunuyor. Washington, Türkiye’de demokratik seçimlerin düzenlenmesinin arkasında durmak için güçlü bir çağrı yapmalı”.
Çeviren: Bahadır Batur/Sol Haber
——————————–
ABD ve Avrupa’nın Türkiye’de özgür ve adil bir seçim sonucunun sağlanmasından elde edeceği çıkarları bulunuyor. 14 Mayıs 2023’te Türk vatandaşları, ülkeyi yirmi yıldır yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın beş yıl daha yönetip yönetmeyeceğine karar vermek için oy kullanacak. Mevcut şartlar altında, özgür ve adil seçimler yapılması halinde, Erdoğan’ın Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kesin bir şekilde kaybedeceğini söylemek güvenli bir bahis. (Son zamanlarda yapılan birkaç anket Kılıçdaroğlu’nun önemli bir farkla önde olduğunu gösteriyor.) Ancak seçimlerin özgür ya da adil olacağı kesinlikten çok uzak.
Demokratik bir Türkiye’nin canlılığı, ABD’nin çıkarlarıyla örtüşür. Türkiye Batı’dan uzaklaşmaya devam ederse, Rusya ve İran gibi bölgesel hasımlar daha da cesaretlenecektir. Türkiye’nin demokratik yönetişimini ve kurumlarını yeniden inşa etmek, nihayetinde insanlara ve ülkenin gelecekteki liderlerine bağlı olacak. Bununla birlikte, sınırsız derecede özgür ve adil seçimler, nihayetinde bu hedeflere ulaşmalarına yardımcı olacak.
Türkiye halihazırda NATO’nun yörüngesinden uzaklaşıyor ve Vladimir Putin’in Rusya’sına giderek daha da yaklaşıyor. Öte yandan Erdoğan, pervasızca deniz altında gaz arama emelleri peşinde koşarak ve NATO müttefiklerini düşmanlaştırarak Doğu Akdeniz’in istikrarını ve güvenliğini tehdit ediyor. Suriye Kürtlerine karşı yeni askeri operasyonlar başlatma konusunda tehditler savurarak Suriye’nin istikrarını tehdit ediyor. Türkiye bir kez daha Batılı ittifak sisteminin güvenilir ve ayrılmaz bir parçası olacaksa, Erdoğan’ın ayrılışını denetleyecek demokratik bir değişim gerçekleşmeli.
1950 ile 2015 yılları arasında Türkiye’de (görevdeki hükümetler, hükümet sübvansiyonlarına bağımlı oldukları için kitle iletişim araçlarında her zaman bir avantaja sahip olsalar da) nispeten özgür ve adil seçimler düzenlendi, yurttaşların seçimlerini sandıkta temsil etmesi ve liderlerini seçmesi sağlandı. Bu durum yalnızca Türkiye’nin önemli bir NATO müttefiki olması nedeniyle değil, aynı zamanda muhtemelen bölgedeki tek Müslüman demokrasi olması nedeniyle de önemlidir. Gerçekten de Türkiye’nin komşuları, Türkiye’nin demokratik köklerine uymayı zor buldu.
Türkiye’yi yönettiği yirmi yıl boyunca Erdoğan, maalesef ülkenin dramatik bir şekilde otoriter yönetime geçişine nezaret etti. Türkiye’nin geçirdiği değişim, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın insan haklarına ilişkin yıllık raporlarında1 ve Freedom House’un demokrasi değerlendirmelerinde2 dikkatli bir şekilde belgelenmiştir. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Türkiye’de 2017’den bu yana yapılan seçimlerin iktidar partisinin müdahalelerine tanık olduğunu bildirdi3. Freedom House, Temmuz 2016’daki darbe girişiminden bu yana Türkiye’yi artık “özgür olmayan” bir ülke olarak tanımlıyor.
Ne yazık ki, Türk seçmenleri bir sonraki cumhurbaşkanını seçmek için önemli kaynaklardan yoksun. Türkler, tüm siyasi partiler ve adaylar hakkında filtrelenmemiş bilgiden yoksun. İktidarın müdahalesinin olmadığı bir medya ortamına sahip değil. Ek olarak da yurttaşların seçimlerinin kutsallığını koruyabilecek bürokratik kurumlara umutsuzca ihtiyaçları var. Kısa bir süre önce, Türkiye’nin medya gözlemcisi, Alman yayıncı Deutsche Welle’nin lisansını uzatmayı reddetti; bağımsız yabancı medyanın seçimlerle ilgili haber yapmasının engellenebileceğinin sinyali verildi.
Bu arada Erdoğan, seçimi kazanmak için tasarlanmış ancak ekonominin genel sağlığını istikrarsızlaştıran tüm kısa vadeli önlemleri alarak, asgari ücreti ve emekli maaşlarını artırdı; işletmelere ucuz kredi sunarak seçmenlerin desteğini satın almak için görevdeki gücünü kullandı. Bu tür önlemler, 2023 Şubat’ının başlarında Türkiye’yi vuran yıkıcı depremlerden önce de uygulanıyordu, ancak şimdi yardım ve yeniden inşa kisvesi altında sürüyor.
Kısacası, Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonucu büyük ölçüde Erdoğan’ın lehine dönmekte. Durum böyle çünkü Erdoğan’ın kendisi de siyasi olarak hayatta kalma yarışı içinde. İktidarda kalmak Erdoğan için basit bir güç kullanma hususu değil; varoluşsal bir durum. Artık cumhurbaşkanı olmazsa, yaptığı sayısız yetki suiistimali için muhtemelen bir mahkemede hesap vermek zorunda kalacak.
ABD’nin ihtiyaç anında Türk halkının arkasında durması için eşsiz bir fırsat bulunuyor. Washington, Türkiye’de demokratik seçimlerin düzenlenmesinin arkasında durmak için güçlü bir çağrı yapmalı. ABD, özgür ve adil seçimleri teşvik ederek Türkiye’ye desteğini sunmaya devam edebilir.