Türkiye gericiliğinin sembolü Necmettin Erbakan’ı nasıl bilirdik?

Türkiye gericiliğinin sembol ismi Necmettin Erbakan'ın ölümünün 12. yılında kim olduğunu Sol Haber bir kez daha hatırlattı...

Türkiye’deki siyasal islamın sembol ismi olan Necmettin Erbakan’ın ölümünün üzerinden 12 yıl geçti.

Bugünkü AKP iktidarının öncüsü olan Erbakan, ölmeden önce “artık çekil” diyen Erdoğan tarafından, bugünlerde “devlet büyüğü” muamelesi görüyor.

Peki, kimdi Erbakan?

İslamcı girişimci

Erbakan Kozan kökenli bir ailenin çocuğu olarak 1926 yılında Sinop’ta doğdu.

İstanbul Erkek Lisesi’nin ardından İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’nden mezun oldu.

Üniversite öğrenciliği yıllarında birlikte okuduğu Süleyman Demirel ve Turgut Özal’la yolları daha sonra siyasette kesişti.

“Parlak bir mühendis” olarak gündeme gelen Erbakan, siyasi kariyerini, daha sonra “yeşil sermaye” olarak adlandırılan İslamcı sermaye ilişkilerine borçlu oldu. Kendisi de İslamcı girişimciler arasında yer alan Erbakan, 1956 yılında Gümüş Motor’u kurdu. Sermayedarlığı kendisini 1969 yılında TOBB başkanı koltuğuna getirdi. Ancak bu koltukta Süleyman Demirel’in itirazı nedeniyle uzun süre kalamadı.

Siyasete atılan Erbakan önce, “din sömürüsü” konusunda daha sonra kurulacak olan İslamcı partilerden geri kalmayan Demirel’in Adalet Partisi’nde şansını denedi. Ancak AP’ye kabul edilmeyince, 1969’da Konya’dan bağımsız aday olarak milletvekili seçildi. 1970 yılında Milli Nizam Partisi’ni kurdu, ancak parti kısa süre sonra Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Bu parti adını siyasi literatüre “Milli Görüş” olarak yazdıracak siyasi akımın ilk partisi idi.

1 Ekim 1972 tarihinde kurulan Milli Selamet Partisi, Erbakan liderliğinde girdiği 1973 seçimlerinde yüzde 12 oyla 48 milletvekilliği ve 3 senatörlük kazandı ve 51 parlamenterle Meclis’e girdi.

Türkiye’de sol rüzgârların estiği 70’li yıllarda sağ partiler, birleşerek kurdukları milliyetçi cephe hükümetleri ile solun önünü kesmek istediler. Bunun bir ayağında AP, diğer ayağında MHP yer alırken, bu gerici kanadın bir diğer aktörü de Erbakan’ın Milli Selamet Partisi olacaktı.

REFAH’LA SİYASETE DÖNÜŞ
12 Eylül darbesinin ardından tutuklanan ve 10 yıl siyaset yasağı konan Erbakan 8 ay sonra serbest bırakıldı. Siyaset yasağı da halk oylaması sayesinde 5 yıla düştü. Erbakan tahliye olduktan sonra 1983’te kurulmuş olan Refah Partisi’ne genel başkan olarak kabul edildi. 1996 yılında Doğru Yol Partisi ile kurulan koalisyon hükümetinin başbakanı olarak görev aldı. Milli Görüş Hareketi”nin 1990’lı yıllarda kaydettiği yükseliş, bu hükümet döneminde “din-siyaset” ilişkileri açısından ciddi sorunlar yaratmaya başladı. Toplumdaki huzursuzluk arttı.

1996 yılında Susurluk kazası ile gündeme kontrgerilla tartışmaları oturdu. Koalisyon ortağı DYP kontrgerillayı savunurken, Erbakan da o dönem yapılan “aydınlık için bir dakika karanlık” eylemleriyle “gulu gulu dansı” diyerek dalga geçiyordu.

28 Şubat sürecinde ordunun müdahalesiyle tartışmalı Refah-Yol hükümetine el çektirildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın RP’nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurması üzerine parti 1998 yılında kapatıldı. Aralarında Erbakan’ın da yer aldığı parti yöneticilerine 5 yıl süre ile siyaset yasağı getirildi.

Refah Partisi yerine Fazilet Partisi kuruldu. Genel başkanlığına Erbakan’a sadakati ile bilinen Recai Kutan getirildi. Parti Milli Görüş’çü “gelenekçiler” ile daha sonra AKP’yi kuracak olan “yenilikçiler” arasında çekişmeye sahne oldu. Kutan’ın karşısına bu dönemde “yenilikçi” kanattan Abdullah Gül çıktı, ancak partiyi ele geçiremediler. İstanbul Milletvekili Merve Kavakçı’nın TBMM’ye türbanla girmeye çalışması üzerine bu parti hakkında da kapatma davası açıldı ve Fazilet Partisi 2001 yılında kapatıldı.

SAADET KURULDU, ERDOĞAN-GÜL EKİBİ KOPTU
Kapatılan Fazilet Partisi’nin yerine Saadet Partisi kuruldu. Ancak bu süreçte hareket tam anlamıyla ikiye bölündü. “Yenilikçiler” olarak adlandırılan kanat AKP çatısı altında buluştu. Saadet Partisi hızla kan kaybetmeye başladı.

“Öğrencileri” Erdoğan, Gül ve Arınç ise iktidara yürüyecekti.

KAYIP TRİLYON DAVASI
1998 yılında kapatılan Refah Partisi’ne hazine tarafından yapılan ödemenin iadesi istendi. Ancak parti yetkilileri, paranın örgütlere dağıtıldığını söyleyerek geri ödeme yapmaya yanaşmadı. Müfettişlerin yaptığı incelemede hazineye ait 1 trilyon liranın (bugünkü karşılığı 1 milyon lira) “sahte belgelerle harcanmış gibi yapıldığı” ortaya çıktı. Bunun üzerine kamuoyunda “Kayıp Trilyon” davası olarak bilinen dava başladı.

Erbakan, 2002’de “özel evrakta sahtecilik” suçundan 2 yıl 4 ay hapis cezasına mahkum oldu ve tekrar siyasi yasaklı konumuna düştü. 2004 yılında bu nedenle Saadet Partisi genel başkanlığından ayrıldı. Hastanelerden aldığı sağlık raporlarıyla cezanın infazını sürekli erteleyen Erbakan’ın imdadına öğrencilerinden oluşan AKP hükümeti yetişti. Önce hapis cezası TCK’da yapılan değişiklikle ev hapsine çevrildi. Erbakan ev hapsini çekerken Adli Tıp Kurumu’nun “sürekli hastalık” raporu doğrultusunda Abdullah Gül tarafından 2008’de affedildi.

GÜL AFFETTİ
Erbakan’ı affeden Abdullah Gül, Refah Partisi genel başkan yardımcılığı görevini yürüttüğü için aynı dava kapsamında yargılanması gerekirken, dokunulmazlık nedeniyle yargılanamamıştı.

Necmettin Erbakan ve AKP’nin kurucu kadroları olan Erdoğan, Gül ve Arınç’ın arası yenilikçi kanadın gelenekçileri eleştirip partiden kopması ve AKP’yi kurmasından beri bozuktu. Buna rağmen siyasi kariyerlerini borçlu oldukları Erbakan’a olan “saygılarını” sürdürdüler.

Şimdilerde Türkiye gericiliğinin “kurucu” isimlerinden Erbakan, zamanında “yenilikçi” olarak tanımlanan Erdoğan’ın oluruyla “devlet büyüğü” olarak anılır hale geldi.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi