Ali Murat: Ne Baş, ne Çeri ne de Elçi…
Gazeteci Vatan Mehmet, konuk yazar olarak kaleme aldığı makalesinde 'büyükelçi' Ali Murat Başçeri'yi yazdı...
Ali Murat: Ne Baş, ne Çeri ne de Elçi…
Gazeteci Vatan Mehmet, konuk yazar olarak kaleme aldığı makalesinde 'büyükelçi' Ali Murat Başçeri'yi yazdı...
6 Ekim’de Metin Feyzioğlu’nun Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Lefkoşa Büyükelçisi olarak atandığını kamuoyuna ilk kez duyurduğumuzda ülke sathındaki ferahlamayı bunu duyan herkes hissetti…
Sürprizdi doğru ama Feyzioğlu’nun gelecek olması değildi mesele…
Ali Murat Başçeri’ninnihayet gidecek olmasıydıgenç devlet KKTC’yi rahatlatan.
Görevden alınırcasına resmi olarak görevinin bittiği günün akşamı sadece siyaset kurumu değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin –bu kısmından emin olun- KKTC’deki diğer kurumları yanında yerel bürokrasi de ferahladı.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sadece, bugüne değin ilk kez –Falyalı’nınortadan kaldırılması operasyonunun gölgesinde kalsada– “köylüsü” ile anılan, türlü çeşit dedikodu ile ayyuka çıkmış bir “elçi”denkurtulmamıştı 6 Ekim’de; aynı anda kurtulduğu şey belki de Lefkoşa ile Ankara arasında kopan bağların “2 devlet 1 millet” sathında verdiği zararın kendisi idi…
Herkes böyle umdu ve rahatladı o gün…
Köşe Karantina’nıntuttuğu kayıt defterine böyle geçtiği için üzgünüm: Ali Murat Başçeri, Büyükelçilik makamının manevi değerini yıkan isimdirKıbrıs’ta…
Bu, sadece bugüne değin KKTC’nin gördüğü en “silik, pasif”büyükelçisi olarak tarihe geçebildiği için gerçekleşmedi…
Özellikle son iki buçuk yıldır her türlü “hali” ile Türkiye Cumhuriyeti’ni –temsil ettiği makamı gönüllü olarak “temsilcilere” teslim ettiği için- gerçekleşti…
Ali Murat Başçeri, devran tanımaz “bu devir böyle…” diyenlerdendir.
Artık BaşçeriO’na burada saygı duyanlar tarafından da hayırla anılamaz olmuş, “tören elçisi” şeklinde görülür olmuş, bilenlerin gözünde “ekmek parasını düşünenbir esnaf….” diye de tuhaf rivayetlere konu olmuştu.
Bir ömür tadında Kıbrıs’ta biriktirdiği dostluklarıda bir çırpıda harcadı Başçeri…
Zat-ı şahaneleri hakkında yazabileceklerimin onda biri değil bunlar ama öte yandan bir süredir KKTC’den ayrıldıktan sonra burada kendince bilendiği “bazı isimlerden” de –bir devlet adamına yakışmayacak şekilde- intikam almak istediği düşüncelerine de sahip olduğu bilinmektedir.
Başçeri için esas ibret şudur ki; fiilenyetkilerini adeta devrettiği “temsilciler” ve onların “kadim dostları” kendisini kurtaramamıştır!
Çünkü “bu adamlar” böyledirler…
Bütün yaşananlarda asıl bizi üzen şey ise KKTC’yi ve Kıbrıs sorununu iyi bilen bir bürokratın düşürüldüğü durumdur!
Boyun eğdiği, peşine takıldığı temsilciler ve “yarı deli” olduğu müseccel “bürokratımsı” kişilerin, Kıbrıs’ı neredeyse hiç bilmemesi de dikkate alındığında Başçeri’nin trajedisi daha dramatik bir hal alır…
Bundan sonraki kariyeri ne olur bilinmez ama Kıbrıs’ta Ali Murat BAŞÇERİ; ne BAŞTI ne ÇERİ…
Ne de elçi…
**
Bilahirmüstakilen ele alacağız ama;
Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Lefkoşa Büyükelçisi MetinFeyzioğlu, kendisini “hiçbir mahalleye ait olmayan” ama nice mahalle arasında “köprü olabilen” biri olarak tanımlayışı ile biliniyor.
Dileriz Kıbrıs’ta pek çok kesimin şimdiden “umut” olarak gördüğü Feyzioğlu –üstadlarının yardımıyla– Ankara ile Lefkoşa arasında harap olan, adeta yıkılan köprüleri kurabilir….