“KKTC Devleti’ne olan inanç, aidiyet ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönem içerisindeyiz”

Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve tüm mahalli barolar, 2022-2023 Adli Yılı açılışı nedeniyle Kıbrıs Türk Barolar Birliği’nde basın açıklaması yaptı.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı, ülkede her şeye rağmen mevcut anayasal düzen içerisinde yargı organının temel niteliği olan bağımsızlığının mevcut olduğunu belirterek, “Yargının bağımsızlığı hayati önemdedir. Koşullar her ne olursa olsun, yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi, hedefi olmalıdır” dedi.

“Yargıda liyakat her şeydir” vurgusu yapan Esendağlı, tüm kamuda uygulanan yazılı/objektif kritere ve gerekçeye dayalı atama ve yükselme sisteminin, mahkemeler için uygun olmadığı ısrarından artık vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

“Ülkede hiçbir konuda işlerin iyi gitmediğini ve Kıbrıs Türk toplumunun günden güne eridiğini” savunan Esendağlı, toplumun bir çözümle uluslararası hukuk tarafından tanınan bir devlet yapısına sahip olmasının, tek kurtuluş yolu olduğunu kaydetti. Esendağlı, seçilmişlerin, ülkeye ve topluma yapacakları en büyük iyiliğin ivedi bir şekilde çözümün sağlanması için çalışmak olduğunu kaydetti.

Kıbrıs Türk Barolar Birliği ve tüm mahalli baroların imzasının yer aldığı ve yasama-yürütme ve yargı olmak üzere iki bölümlü basın açıklaması, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Hasan Esendağlı tarafından okundu.

Esendağlı, Kıbrıs Türk toplumunun KKTC Devleti’ne olan inanç, aidiyet ve bağlılığının dibe vurduğu bir dönemden geçildiğini üzüntü ile gözlemlediklerini kaydederek, ülke sorunlarının çözüm adresi olması gereken siyasetin, kendi sorunlarını dahi çözemeyecek duruma düştüğü ve sadece sorun ve hatta kaos üretir bir noktaya geldiğini belirtti.

Son iki yıl zarfında 8 hükümetin kurulduğunu ve ülke siyasetinde bakanlar kurulu oluşumu ve bakan değişikliklerinden başka bir gündem olmadığını kaydeden Esendağlı, bu duruma dış müdahalelerin yol açtığına ilişkin bir görüntü ortaya çıktığını savunarak, bunun toplumun rencide olmasına, değersiz hissetmesine, seçimlerden, demokrasiden, devlet çatısından ümidini kesmesine sebep olduğunu söyledi.

Esendağlı, seçilmişlerin müdahalenin doğrudan muhatabı olduğunu belirterek, bu durumu kabullenmelerini, hazmetmelerini ve normalleştirmelerini ibret ve endişe ile izlediklerini dile getirdi.

Esendağlı, muhaceret denetiminde eksikliklerin vahim sonuçlar doğurduğuna ve yasal statüsü olmaksızın yıllarca ülkeden kalan kişilerin karıştığı olayların artış gösterdiğini kaydederek, bu durumun hem ülkedeki fiili nüfusun sayısal ve nitelik olarak tespitini imkansız kıldığını, hem de toplumun can ve mal güvenliğinden ciddi şekilde endişe etmesine; kriminal olayların gün be gün tırmanmasına; sosyal yapının kötü bir şekilde evrilmesine sebep olduğunu belirtti.

Toplumsal yapı, kaynak ve imkanları dikkate almadan yapılan vatandaşlık ve göç konusundaki uygulamalar sonucunda devletin en önemli kamusal görevlerinin başında gelen sağlık ve eğitim hizmetlerinin, trafik ve altyapının ülke nüfusu karşısında yetersiz kaldığına da değinen Esendağlı, hükümeti, “bu konunda uzun vadeli politika üretmek yerine yasal kriterlere bakmadan istisnai vatandaşlık verme yetkisini adeta rutin bir uygulamaya çevirmekle” eleştirdi ve “Bu, yasal yetkinin kötüye kullanımı olduğu kadar; KKTC vatandaşlığının değerinin bizzat devletin kendi eliyle düşürülmesi değil midir? Bu ülkeye kötülük yapmak değil midir?” diye sordu.

Polis Teşkilatı’ndaki sorunlara da yer veren Esendağlı, “Nüfus ve vaka artışı ile zıt bir şekilde polis sayısının gerekenin çok altında kalmasının yanı sıra; teşkilattaki yozlaşma, gruplaşma, husumet, terfi, nakil ve görevlendirmelerde yaşanan adaletsizlik gibi sorunlar polisin verimliliğini ve güvenilirliğini ciddi ve olumsuz şekilde etkilemektedir” dedi.

“BU AÇIKLAMAYI DÜN TAMAMLADIK. BUGÜN UYANDIK VE YERİNE HİÇBİR DÜZENLEME KONULMADAN MAĞUSA -YENİ BOĞAZİÇİ -İSKELE EMIRNAMESI’NIN KALDIRILDIĞINI ÖĞRENDİK”
İmar ve çevre konuları hakkında da konuşan Esendağlı, doğanın hızla betona dönüşmekte olduğunu ve geri dönülmez zararlar yaratıldığını ifade ederek, siyasi erkin, yasa, imar planı ve emirnameler eli ile uzun vadeli bir planlama yapmak yerine; bu konuda çok yoğun tartışmalar yarattığını öne sürdü ve “Bu açıklamayı dün tamamladık. Bugün uyandık ve yerine hiçbir düzenleme konulmadan Mağusa – Yeni Boğaziçi – İskele Emirnamesi’nin kaldırıldığını öğrendik. Olacak iş değil! Gerçekten bu ülkeyi sevmiyorlar” ifadelerini kullandı.

Özellikle elektrik üretimi ile ortaya çıkan hava kirliliğinin çözülmesi beklenirken, yetkililerin “yıllardır yakıt alımı ile ilgili rantın peşinde birbirini yediğini” öne süren Esendağlı, “Toplum bireylerinin aldığı nefes kadar önemli olan bu sorunları çözmekle ilgili bir çaba değil; niyet dahi gözlemlenememektedir” dedi ve şöyle devam etti:

“Ülkede hiçbir konuda işlerin iyi gitmediği açıkça ortadadır. Sorunlar, boyumuzu aşmış durumdadır. Yetişmiş, eğitimli, genç insanlarımız kurtuluşu başka ülkelerde aramakta; göç yollarına düşmektedir. Nicelik olarak zaten dünyanın en küçük toplumlarından biri olan Kıbrıs Türk Toplumu, günden güne erimektedir. Adına devlet denen ve çağdaş dünyada insan/toplum için var olduğu kabul edilen bu yapı, toplumun ve bireylerinin en temel, günlük sorunlarını dahi çözemeyecekse, varlık sebebi nedir? Ne için vardır?”

Esendağlı, Kıbrıs Türk toplumunun bir çözümle uluslararası hukuk tarafından tanınan bir devlet yapısına sahip olmasının, tek kurtuluş yolu olduğunun açık bir şekilde ortada olduğunu kaydetti ve seçilmişlerin ülkeye ve topluma yapacakları en büyük iyiliğin, ivedi bir şekilde çözümün sağlanması için var güçleri ile çalışmak olacağını söyledi.

“TOPLUMDA YARGI ORGANINA OLAN GÜVEN VE İNANCIN BÜYÜK ORANDA KORUNDUĞU AÇIKTIR”
Esendağlı, yasama ve yürütme ile ilgili var olan kötü ve karamsar tabloya karşın, toplumda yargı organına güven ve inancını büyük oranda korunduğunu ve mevcut anayasal düzen içerisinde yargı organının temel niteliği olan bağımsızlığının mevcut olduğunu kaydetti.

Yargı bağımsızlığının önemine de dikkat çeken Esendağlı, “Koşullar her ne olursa olsun, yargının bağımsızlığının korunması, ülkedeki her bireyin, her kurumun ortak derdi/hedefi olmalıdır. Yargı bağımsızlığının sağlanamadığı veya yitirildiği ülkelerde, bizzat yargı eliyle yol açılan hak ihlalleri ve adaletsizlikler, bireyleri iktidarlar veya egemenler karşısında çaresiz, güçsüz ve aciz kılmaktadır” şeklinde konuştu.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu bir karar sonrası, Türkiye Cumhuriyeti iktidar mensuplarının KKTC yargısına yönelik “saldırıya varan” açıklamaları olduğunu belirten Esendağlı, “KKTC yargısının, Türkiye yargısı ile uyumlaşması veya benzeşmesi gerektiği yönünde dile getirilen görüşlerin, Türkiye yargısının iktidar güçleri karşısında getirilmiş olduğu durum dikkate alınarak okunmalı” dedi.

“ADALET BAKANLIĞI VE BENZERİ MEKANIZMALARLA YARGI BAĞIMSIZLIĞININ SULANDIRILMASI GİRİŞİMLERİNE KARŞI ÇIKILMASI, BAŞTA HUKUKÇULAR OLARAK BİZİM OLMAK ÜZERE TÜM TOPLUMUN GÖREVİDİR”

Esendağlı, bu bağlamda, Anayasa ile kurulan yargı yönetimi ve Yüksek Adliye Kurulu’nun oluşumuna ilişkin yapının korunması, buna bağlı olarak Adalet Bakanlığı ve benzeri mekanizmalarla yargı bağımsızlığının sulandırılması girişimlerine karşı çıkılmasının, başta hukukçular olmak üzere tüm toplumun görevi olduğunu kaydetti.

Esendağlı, mahkemelerde de birçok olumsuzluklar yaşandığını ve bunları her yıl ifade etmelerine rağmen, diğer organlarda olduğu gibi görmezden gelindiğini söyleyerek, yargı hizmetlerinin iyileştirilmesi için taleplerini tekrardan dile getirdi.

Tüm kamu hizmetlerinde olduğu gibi mahkeme hizmetlerinin yürütülmesinde de insan faktörü ve çalışma verimliliğinin çok büyük önem arz ettiğini vurgulayan Esendağlı, mahkemede görevli kamu personelinin “mutsuz” olduğunu belirtti ve mahkemenin bu mutsuzluğun sebebini saptayarak, yoğun iş yükü altında ezilen personelin çalışma koşullarının iyileştirilmesi için tedbirler alması gerektiğini belirtti.

Esendağlı, 2008 yılında Yüksek Mahkeme tarafından “davaların adil ve süratli bir şekilde sonuçlanması” amacıyla Hukuk Muhakemeleri Usül Tüzüğü’ne getirilen ve adına Case Management (Dava Yönetimi) denen kuralların beklenen hedefe ulaşmadığını ve aksine süreci yavaşlattığını söyleyerek, bu değişikliğin, temel amaç olan “adalet”e de ulaşmayı baltaladığını belirtti.

“HUKUK MUHAKEMELERİ USULÜ (DEĞİŞİKLİK) YASASI’NA YÖNELİK YARGI SÜRECİNİN TAMAMLANMASI ARTIK ACİLİYET ARZETMEKTEDİR”
Esendağlı, icra işlemlerine yenilikler getiren ve yargının bütün unsurlarının muvafakati ile 2019 yılında kabul edilen Hukuk Muhakemeleri Usulü (Değişiklik) Yasası’nın Anayasa Mahkemesi’nde dava konusu olması gerekçesi ile yasa değişikliğinin uygulanmasını sağlayacak olan tüzüğün yayımlanamadığını belirterek, yargı sürecinin tamamlanması ve tüzüğün yayımlanmasının artık aciliyet arz ettiğinin altını çizdi.

Avrupa Birliği’nde hemen her ülkede yargıç atamalarında yazılı sınav ve/veya objektif kritere dayalı sistemler uygulandığına ancak KKTC’de halen, yargıç tayin ve terfilerinin gizli oyla ve herhangi bir gerekçe içermeksizin yapıldığını kaydeden Esendağlı, yargıç atamalarını da eleştirdi.

Esendağlı, ülkede göreve atananların, neden atandığını; atanmayanın ise neden atanmadığını bilmediğini belirtti ve liyakat vurgusu yaparak, “Tüm kamuda uygulanan yazılı/objektif kritere ve gerekçeye dayalı atama ve yükselme sisteminin; mahkemeler için uygun olmadığı ısrarından artık vazgeçilmesi gerektiği aşikardır” dedi.

“UNUTULMAMALIDIR Kİ YARGI BAĞIMSIZLIĞI, YARGIÇ BAĞIMSIZLIĞIDIR”
“Yargı bağımsızlığı yargıç bağımsızlığıdır. Yargıçlar açısından ‘Anayasa, yasa, hukuk ve vicdani kanaat’ dışında bir bağ yoktur, olamaz” diyen Esendağlı, yargıçlar arasında yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili hiyerarşi, kontrol, talimat gibi algılanabilecek uygulamalardan kaçınılması gerektiğini vurgulayarak, başta Yüksek Mahkeme/Yüksek Adliye Kurulu olmak üzere yargıçlara, görevlerini tam bağımsızlık içerisinde ifa edecek koşulların sağlanmasının anayasal bir ödev olduğu belirtti.

Esendağlı, bunun yanında, standardın adaleti görünür kılmak için olmazsa olmaz olduğunu ifade ederek, yargıçlara ve mahkeme personeline düzenli bir program dahilinde hizmet içi eğitim verilmesinin; mahkemelerdeki hizmet verimliliğini artıracağına ve standardı yükselteceğine inandıklarını belirtti.

Kıbrıs Türk avukatları olarak, mevcut sorunların çözümü için iyi niyetle çaba sarf etmeye devam edeceklerini söyleyen Esendağlı, yargı hizmetlerindeki sorun ve aksamalar bakımından doğrudan gözlem ve tespit yapma avantajına sahip olan Barolar ile görüş alışverişi yapılmasının, yargı yönetimi ile ilgili yetkilerin bölüşüleceği anlamına gelmediğini ifade etti.

Esendağlı, 2022 – 2023 Adli Yılı’nın tüm ülkeye hayırlı olmasını diledi.

ESENDAĞLI SORULARI YANITLADI
Esendağlı, basın açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını da yanıtladı. Yüksek Mahkeme Başkanı’nın Adli Yılı açılışındaki açıklamalarının hatırlatılması üzerine Esendağlı, kendilerinin de geçmiş yıllardaki açıklamalarından çok farklı şeyler söylemediklerini belirtti.

“Sanırım mevcut yapıya sesimizi duyurabilmenin mümkün olduğunu düşünmek fazla iyimserlik olacaktır” diyen Esendağlı, buna karşın tarihsel sürece not bırakmak ve saptamaları, önerileri ve eleştirileri yapmanın vazifeleri olduğunu söyledi.

“HER YIL AYNI ŞEYLERİN TEKRAR EDİLDİĞİ HUSUSU ACI BİR GERÇEKLİK”
Bir iyileşme sağlanacaksa üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarını yineleyen Esendağlı, “Her yıl aynı şeylerin tekrar edildiği hususu acı bir gerçeklik” dedi.

Talepleriyle ilgili olarak hükümet yetkilileriyle temas kurup, kurmadıklarının sorulması üzerine Hasan Esendağlı, sürekli yapılan çalışmalarla ilgili gerek mahkeme yönetimi, gerekse yürütme ve yasama organlarıyla temasları olduğunu kaydetti. Esendağlı, sorunların hiçbiriyle ilgili olumlu veya garanti içeren ya da buna sahip çıkıldığına işaret eden bir geri dönüş almadıklarını söyledi.

Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen yasaların arttığının hatırlatılması üzerine ise Esendağlı, “Anayasa’ya aykırılık yeni bir mevhum değil. Zaman zaman Meclis’ten çıkan bazı yasaların Anayasa’ya aykırı bulunması doğaldır” dedi. Anayasa Mahkemesi’nde yapılan duruşmada da genelde iki taraf olduğunu dile getiren Esendağlı, bir tarafın Anayasa’ya aykırılığı, diğer tarafın ise Anayasa’ya uygunluğu savunduğunu anlattı. Bazen Anayasa Mahkemesi’nin kendi üyelerinin de ikiye bölündüğünü ifade eden Esendağlı, farklı görüşler üretilebileceğini söyledi. “Anayasa’ya aykırılık konusu Anayasa yargısı çok teknik bir konudur” diyen Barolar Birliği Başkanı Esendağlı, bunun aynı zamanda sosyal bir bilim olarak da yoruma açık bir alan olduğunu belirtti.

“EVET, ANAYASA’YA AYKIRI OLDUĞU NEREDEYSE KONUŞAN METİNLER MECLİS’TEN ÇIKMAKTADIR”
“Son zamanlarda göze soka soka Anayasa’ya aykırılığı bariz olduğu şekilde geçirilen birtakım yasalar olduğunu görmekteyiz” diye konuşan Esendağlı, daha Anayasa Mahkemesi’ne gitmeden Meclis kürsüsünde tartışılırken, bunların yapılmasının Anayasa’ya aykırılığı ile ilgili uyarılarının arşivlerden görülebileceğini söyledi.

“Evet, Anayasa’ya aykırı olduğu neredeyse konuşan metinler Meclis’ten çıkmaktadır” diyen Esendağlı, bu hususun yargının zaten kilitlenmiş olan çalışma yüküne büyük bir ağırlık ilave ettiğini kaydetti.

Esendağlı “Bir de özellikle ‘Biz yapıyoruz, yargı bozuyor’ şeklinde yargının çok fazla açığa çıktığı, hedef gösterildiği bir kötü niyetli girişim olduğu konusunda bir algı ortaya çıkıyor, bir görüntü ortaya çıkıyor. Bu söylediğimi ispat edemem, böyle bir amaçla, böyle bir saikle hareket edildiği hususunu söyleyemem ama görüntü de bunu işaret etmektedir” diye konuştu.

DAUSEN

Girne Belediyesi

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi

array(4) { ["reklam_linki"]=> string(31) "https://guvensigortakibris.com/" ["reklam_gorseli"]=> string(63) "https://bugunkibris.com/wp-content/uploads/2024/11/mavi-gif.gif" ["hangi_pragraflar_arasina_geldin"]=> string(1) "3" ["reklami_yayinla"]=> bool(true) }