DEVLET ELİYLE YOLSUZLUK: İNSAN TİCARETİ

Kıbrıs’a ‘kaçış’ öyküsünü Bugün Kıbrıs’a anlatan kod adı Mimi, ülkesi Nijerya’dan yola çıktığında Avrupa’ya varacağını sanıyordu. Avrupa Birliği üyesi “Kıbrıs Cumhuriyeti”nde bir otelde garsonluk yapacağına ikna edilmişti ancak o, yasaların uygulanmadığı kuzeyde insan tacirlerinin eline düşmüştü...

Dünyanın ‘modern kölelik’ dediği insan ticareti, ‘sınıraşan örgütlü suç’ olarak değerlendirilen uluslararası bir sorun olarak karşımızda duruyor. Daha iyi bir yaşam, eğitim fırsatı veya iş bulmak için başka bir ülkeye gitmek isteyen mağdurlar insan ticareti ağlarına takılıyor.

Dünyadaki organize insan ticareti yapan çetelerin yılda yaklaşık 150 milyar dolar gelir elde ettiği düşünülüyor. Uyuşturucu ticaretinden sonra dünyadaki en büyük ikinci yasa dışı geliri, insan ticareti üzerinden sağlanıyor. Birleşmiş Milletler’in (BM) verilerine göre mağdurların yüzde 71’ini kadınlar ve geri kalanının büyük kısmını da zorla çalıştırılan erkek işçiler oluşturuyor. BM Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2020 yılında yayınladığı son raporunda, dünya genelinde 10 mağdurdan 5’inin kadın, 2’sinin ise kız çocukları olduğunu belirtiyor. Politik kaos, yoksulluk, iç savaş, terörizm, şiddet, değişen iklim nedeniyle 40 milyon insan bu suçun mağduru oluyor. Kurbanlar, sınır dışı edilme korkusu ve insan tacirlerinin tehditleri nedeniyle susmayı tercih ediyor.

Kıbrıs’ın kuzeyi ise sahip olduğu ‘özel koşullar’ nedeniyle ‘kayıt dışı’ işlerin ve yolsuzlukların merkezi olarak dünyadaki yerini koruyor. 2020 Dünya Yolsuzluk Endeksinde Kıbrıs’ın kuzeyi 180 ülke içinde 104’üncü sırada yer alıyor. Henüz yayımlanmayan 2021 raporunda ise daha kötü sonuçlar bekleniyor.

Uluslararası hukuka dahil olmayan, yasal boşluklar ve yapılmayan yasal düzenlemeler nedeniyle yolsuzluklara göz yumulan Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticareti artış gösteren suçlar arasında yer alıyor. “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” son belirlemelere göre ‘transit’ değil ‘hedef’ ülke halini almış durumda. Kadınlar ülkeye başka işlerde (çocuk/yaşlı bakıcısı, dansçı vs.) çalışacakları ya da öğrenci olacakları vaadiyle kandırılarak gece kulüplerinde ya da villalarda/dairelerde ‘seks işçisi’ olarak çalıştırılıyor. Erkekler ise tarım ve inşaat işlerinde düşük ücretlere çalışmaya zorlanıyor.

Devlet bu yolsuzlukların önüne geçmek için atması gereken adımları atmak yerine yasadışılığı sürdürüyor. Gece kulüplerinde fuhuş yasadışı olmasına rağmen bu kadınlar her hafta devlet hastanesinde sağlık kontrolünden geçiriliyor. Polis ise vizeleri onaylıyor. Devlet burada fuhuşa göz yumarken, öğrenci adı altında getirilenler içinse üniversiteleri denetleyecek, yaptırım uygulayacak veya mağduriyeti önleyecek tek bir adım atmıyor.

Mağdurlar daha çok Doğu Avrupa, Sahra altı Afrika, Orta Asya ve Güney ve Güneydoğu Asya’dan geliyor. Kandırılan kişiler, yeni bir yaşam umuduyla 3 bin ila 5 bin Euro arasında değişen ücretler ödeyerek çoğu zaman Avrupa hayaliyle Kıbrıs’ın kuzeyine geliyor. Öğrenci vizesiyle gelenler ise 500 Euro ila 3 bin Euro arasında komisyon ödüyor. Ülkeye girdikten sonra tacirler mağdurların kimlik ve pasaportuna el koyarak, polise gitmeleri halinde öldürüleceklerini veya başlarına çok kötü şeyler geleceğini söylüyor.

GECE KULÜPLERİ HERKESİN BİLDİĞİ ‘SIR’
Kıbrıs’ın kuzeyinde eğlence merkezi adı altında 28 gece kulübü, 700’e yakın konsomatris çalışan bulunuyor. Yasalara göre buralarda fuhuş yapılması yasak ancak yapıldığı herkes tarafından kabul ediliyor. Hatta müşteriler arasında siyasilerin olduğu da biliniyor. Vergi Dairesi’nden alınan bilgiye göre “KKTC devleti” gece kulüplerinden yıllık 25 milyon liraya yakın gelir elde ediyor. Bu yüzden gece kulübü patronları ile siyasilerin arasındaki ilişki ‘kazan-kazan’ olarak görülüyor.

YILDA 1200 YENİ ‘KONSOMATRİS’
Sağlık eski Bakanı Filiz Besim’in, Bugün Kıbrıs ile paylaştığı bilgilere göre Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Zührevi Hastalıklar polikliniğinde günde 70 konsomatris muayene ediliyor. Konsomatrisler altı aylık sözleşme ile çalıştırılıp geri gönderiliyorlar.

‘Patronun’ canını sıkan kadınlar, polisle işbirliği halinde derhal deport ediliyor. Her yıl ülkeye bin 200 yeni konsomatris girdiği belirtilse de mağdur olan kadınların sayısı çok daha fazla.

Bitişik yatakhanelerde yaşayan ve ‘seks kölesi’ olarak çalıştırılan bu kadınlara devlet tarafından haftada bir kez vajinal muayene, ayda bir kez de Hepatit B,C HİV ve sifiliz testi yapılıyor. Her gece kulübünün haftada bir kez kendine ait muayene randevusu bulunuyor.

Bakan Besim, devletin göz yumduğu bu durum için, “Yıllardır ülkemizde kanayan bir yara olan gece kulüpleri ve buralarda sanatçı vizesiyle ama seks kölesi olarak çalıştırılan kadınlar var. Devletin bilgisinde ve bizzat devletin bile isteye izin verdiği insan ticareti mağdurları… Bu kanayan yaraya çağdaş bir çözüm bulmak hepimizin görevi olmalıdır” diyor.

ÖĞRENCİLER ‘SEKS İŞÇİSİ’ VE ‘KURYE’
Kıbrıs’ın kuzeyinde 22 üniversite yer alıyor, 94 bin 318 kayıtlı öğrenci bulunuyor. Sahte burs, ücretsiz barınma ve istihdam vaatleriyle işe alınan üniversite öğrencileri, hem cinsel sömürü hem de emek sömürü amaçlı insan ticaretine maruz kalıyor.

Üniversiteler için ‘acentelik’ yapan ‘menajerler’ aracılığıyla üçüncü ülkelerden gelen birçok ‘öğrenci’ zorla borçlandırılıyor. “Biz senin biletini ödedik, vize işlemlerini yaptık o yüzden bize 5 bin dolar borcun var ve bu borcunu ödeyecek kadar çalışmak zorundasın” deniyor. Bazen senet bile imzalatılıyor. Mağdur kişiler kayıt dışı işlerde, düşük ücretlere çalıştırılıyor. Kız öğrenciler borçlarını ödeyebilmek için apartmanlarda fuhuş yapıyor; erkek öğrenciler ise uyuşturucu taşıma ya da satma gibi işlerde kullanılıyor.

Ağır insan hakları ihlallerine uğrayan kişiler sınır dışı edilme veya öldürülme korkusuyla haklarını arayamazken özellikle Afrika ülkelerinden öğrenci statüsünde gelenler üzerinden yolsuzluk ağı büyüyor…

TANIK ANLATIMI: YUYU/JUJU RAHİPLERİ VE KARA BÜYÜ
Kıbrıs’a ‘kaçış’ öyküsünü Bugün Kıbrıs’a anlatan kod adı Mimi, ülkesi Nijerya’dan yola çıktığında Avrupa’ya varacağını sanıyordu. Ülkesinde tanıştığı insanlar onu Avrupa Birliği üyesi “Kıbrıs Cumhuriyeti”nde bir otelde garsonluk yapacağı yalanıyla ikna etmişti. Mimi, buraya gelebilmek için ailesinin elindeki üç beş kuruşluk birikmiş parayı kullandığını ve tacirlere de bir miktar borcu olduğunu belirtti. “Tek hayalim yerleştikten sonra borcumu ödeyip, ailemi yanıma almaktı” dedi.

Adaya gelince Lefkoşa’da bir apartman dairesinde fuhuşa zorlandığını belirten Mimi, uzun süre bu işi yaptığını söyledi. Nijerya’da tanıştığı insan tacirlerinin kendisini tapınaktaki rahibe götürerek ‘Yuyu (JuJu) yemini’ ettirdiğini, ‘kara büyü’ yaptırdıklarını, eğer birine bir şey söylerse kendisinin ve ailesinin başına çok kötü felaketler geleceğine inandırıldığını belirtti.

Mimi, ‘Avrupa gezisini’ ödeyen kadına itaat edeceğine ve borcunu düzgün bir şekilde ödeyeceğine yemin etti. Bu sebeple bir arkadaşının birkaç yıl önce intihar ettiğini kaydeden Mimi, birçok arkadaşının da aynı yöntemle adaya getirildiğini ve ‘mamalar’ tarafından fuhuşa zorlandığını anlattı.

ADLİ POLİS: SİYASİ KARARA VE MALİ DESTEĞE İHTİYAÇ VAR
İsminin yayımlanmaması şartıyla tanığın anlatımlarını sorduğumuz Adli Şube Polisi, Bugün Kıbrıs’a yaptığı değerlendirmede, kara paranın bu kadar fazla olduğu bir yerde bu tür suçların önüne bu şartlardaki polisin geçmesinin imkansız olduğunu söyledi. Polis, insan tacirlerinin eline düşen kadınların konuşmamasının sebebinin büyü değil çete üyelerinden korkmaları olduğunu savundu. Konuyla ilgili şunları aktardı:

“Bu işleri yapan çok üyeli gruplar var. Maddi, manevi büyüdüler. Buraya daha çok Afrika’dan gelen öğrencileri önce maddi olarak destekliyorlar, grup içerisinde söz sahibi yapıyorlar ve gruba dahil ediyorlar. Sonra da her türlü işi yaptırıyorlar.

Okula devam etmeyen öğrencilerin ülkelerine geri gönderilmesi için YÖDAK’a (Yüksek Öğrenim Denetleme ve Akreditasyon Kurumu) çalışma yaptık, verdik ama henüz bir şey olmadı.

Devam sorunu olan öğrenci ihraç edilecek ve masraflar da devlet tarafından karşılanmayacaktı. Nijerya’dan gelen bir kişiyi ülkesine göndermek devlete 25 bin TL’ye mal oluyor. Binlerce kişi olduğunu düşünün bu miktar devletin şartları için çok fazla. Uluslararası bir sorun ve bu sorunu çözmek para ister, personel ister. Bununla mücadele etmeye önce siyasilerin karar vermesi gerekir. Alt yapı eksiklikleri, personel sorunu giderilmeden bu iş yapılamaz. Sadece polis değil diğer kurumlar da bu suçla mücadele için alt yapılarını kurmadan başarılı olunamaz.

Ayrıca bazı şirketlerle çalışan kişiler var, ‘temizlik işçisi’ adı altında da getirirler bu insanları. Her şey kılıfına uygun, izinler filan sorunsuz. Çalıştırıp, kullanıp, beş kuruşsuz geri gönderirler. Son zamanlarda artış gösteren bir diğer konu da otostop… Siyahi kızlar caddelerde otostop çekip fuhuş yapıyor. Yakalandığında da ‘zevk için yaptım’ diyor. Polisin eli kolu bağlanıyor.”

İHBAR HATTINA 320 BAŞVURU
Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Kıbrıs Türk Barolar Birliği tarafından yürütülen İnsan Ticareti Mağdurları için Adalet Projesi kapsamında oluşturulan ve şimdilerde Avrupa Birliği tarafından desteklenen İnsan Hakları Platformu tarafından yürütülen ihbar hattına (+905428620060) 2019 Aralık ve 2021 Temmuz ayları arasında toplamda 320 kişi (39 kadın ve 282 erkek) ulaştı. Şikayet telefonları özellikle seks ticareti ve emek sömürüsü bağlamında insan ticareti vakalarını içeriyordu. Seks ticareti gece kulüpleri, otel veya özel mülklerden gelirken; emek sömürüsü amaçlı insan ticareti inşaat, tarım, hizmet sektörü, ev işi gibi alanlardan geldi.

VAKALARIN % 70’İ ÖĞRENCİ VİZESİ İLE GELENLER
İnsan hakları konularında projeler yürüten ve ayrıca İnsan Hakları Platformu’nda İnsan Ticaretiyle Mücadele ve Mülteci Hakları Program koordinatörü olan hukukçu Fezile Osum, Bugün Kıbrıs’a yaptığı değerlendirmede 2022 yılının başından bugüne ihbar hattına yalnızca seks ticaretine yönelik şikayetlerin yapıldığını, vakaların yüzde 70’ini öğrenci vizesi ile buraya kandırılarak getirilen Afrikalı kadınların oluşturduğunu belirtti.

Osum, son dönemde özellikle genç Nijeryalı kadınların hedef alındığını ve belirli acenteler veya aracılar tarafından eğitim fırsatı ve istihdam olanağı vaatleriyle kandırılarak adaya getirildiklerini anlattı. İnsan ticaretinin suç kapsamına alındığı 2020 Mart ayından beri bu suçtan mahkemeler huzurunda tek bir hüküm verilmediğini söyleyen Osum, özellikle polise yapılan şikayetlerde çok ciddi sıkıntılar yaşadıklarını ve polisin insan ticareti suçunu soruşturma konusunda isteksiz olduğunu belirtti.

Fezile Osum ayrıca mağdurlara destek ve sığınma evi gibi konularda Sosyal Hizmetler Dairesi veya herhangi bir devlet kurumunun hiçbir şekilde sorumluluk almadığını ve mağdurların polise şikayet konusunda kararlı olduğu durumlarda bile yeterli koruma ve desteğin sağlanamayacağı gerekçesiyle polise şikayet etmekten vazgeçebildiklerini söyledi.

Osum, “Kadın insan ticareti mağdurları için yalnızca Lefkoşa Türk Belediyesi Kadın Sığınma Evi kendi kapasitelerine göre kısıtlı destek sağlarken, erkek mağdurların geçici olarak barınabilecekleri bir sığınma evi bulunmuyor. Ayrıca mağdurlar için psikolojik ve finansal destek, ikametgah, koruma, istihdam desteği gibi uluslararası standartlarda öngörülen destek mekanizmalarının hiçbiri uygulanmıyor” dedi.

KIBRIS’IN KUZEYİNDE YASAL MEVZUAT
Kıbrıs’ın kuzeyinde insan ticareti Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) milletvekillerinin girişimiyle 2020 yılında ‘suç kapsamı’ altına alındı ancak uygulanmadı.

Öte yandan Kıbrıs’ın kuzeyi 2018 yılında, Birleşmiş Milletler çerçevesinde 12–13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo’da düzenlenen konferansta kabul edilen “Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi Ek İnsan Ticaretinin, Öncelikle Kadın ve Çocuk Ticaretinin Önlenmesine, Durdurulmasına ve Cezalandırılmasına İlişkin Protokol”ünün de tarafı oldu.

Protokol, Meclis’ten onay yasası ile kabul edilerek iç hukukumuzun parçası haline gelse de gerekleri hala yerine getirilmedi. Protokol kapsamında bugüne kadar yalnızca insan ticaretini ceza kapsamı altına alma şartı uygulandı. İnsan ticaretinin etkin soruşturması, mağdur koruması, mağdur desteği ve suçun önlenmesine dair öngörülen onlarca adımdan hiçbiri atılmadı.

İNSAN KAÇAKLIĞI İLE İNSAN TİCARETİ ARASINDAKİ FARK
İnsan kaçakçılığı tamamen kendi rızası ile bir başka ülkeye göç etmek isteyen bir kişinin yasadışı yollardan ülkeye girmesini sağlamaktır. İnsan kaçakçılığı tek seferliktir ve kişinin diğer ülke sınırlarına girişinin ardından suç tamamlanır.

Bir yolsuzluk türü olan insan ticaretinde ise ana unsur kişilerin rıza olmadan çalışmaya, hizmet sağlamaya veya ticari sekse zorlanmalarıdır. İnsan ticareti tek seferlik değil çoğu zaman günlerce hatta haftalarca süren, ağır bir sömürü durumunu anlatır ve günümüzde en ağır insan hakları ihlalleri içeren olgulardan biridir.

İnsan ticareti kişinin kendi ülkesi dışında gerçekleşmek zorunda değildir. Mağdurlar kendi ülkelerinde de bu suça maruz kalabilirler. Fakat Kıbrıs’ta insan ticaretine tümüyle yabancı kişilerin maruz kaldıkları görülmektedir.

SON

Ana fotoğraf: Reuters

DAUSEN

Girne Belediyesi

Gönyeli Alayköy Belediyesi